bilgievlerim: Çocuk Terbiyesi İndeksi
Logo Design by bilgievlerim.blogspot.com
TÜRKİYE CANIM FEDA TÜRKİYE CANIM FEDA

Çevirci -Translate - Перевести


Çocuk Terbiyesi İndeksi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çocuk Terbiyesi İndeksi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Kasım 2019 Perşembe

DOĞUMDAN SONRA






Bebek dünyaya gelir gelmez ciğerlerine hava dolar ve nefes alıp vermeye başlar. Yaşamındaki ilk ağlayışı başlar. Çocuğun ilk ağlayışı, ciğerlerine giren hava sonucu meydana gelen sıcaklıktan kaynaklanır. Eğer çocuk nefes almaz ve ağlamazsa genellikle nefes alıp vermesi için ayaklarından tutularak aşağıya doğru sarkılır ve kalçalarına yavaş yavaş vurulur. 

Daha sonra göbek ipi düğümlenir ve bedenine bağlı olan kısmı biraz yukarısından tentürdiyotlu bir makasla kesilir ve üzerine tentürdiyot dökülerek pansuman yapılır. Daha sonra çocuk ılık su ve sabunla yıkanır ve elbise giydirilir. Dünyaya yeni gelmiş olan bebeğin birkaç saat yiyeceğe ihtiyacı yoktur. Kaynamış suya şeker katılarak az miktarda ağzına damlatılır.



DOĞUM ZORLUKLARI






Çocuk genellikle yaklaşık dokuz ay on gün anne rahminde yaşar. Doğum öncesi yaşantısı, çok hassas ve tehlike dolu bir yaşantı olup, çocuğun geleceği büyük bir ölçüde ona bağlıdır. Çocuk bu müddet zarfında, idaresi kendi elinde olmayan bir ortamda yaşamaktadır. Onlarca cismi ve ruhi tehlikelere maruz kalmaktadır ve kendisini o tehlikelerden savunamamaktadır. Bu tehlike dolu dokuz aylık yolculuğu sapasağlam tamamladıktan sonra, çok güç bir bölümü de geçmelidir ve o da doğum anıdır. Doğum, kolay ve küçük bir iş olmayıp aksine, çok zor ve hassastır.


Çocuk dokuz aylık bir müddet zarfında bir hadde kadar büyümüştür; özellikle başı, öteki organlara oranla daha fazla büyümüştür. Şimdi büyük bir zorluk ve sıkıntı ile doğum mecrasından çıkmak zorundadır.
Çocuğun dar bir yerden geçmesi insanoğlunun yaşantısı boyunca yapmış olduğu en tehlikeli yolculuktur.





TEMİZ HAVA






Anne rahminde bulunan bebek, gelişmek ve ilerlemek için oksijene muhtaçtır. Ama ceninin kendisi teneffüs etmez ve direkt olarak açık havadan yararlanmaz. Anne hem kendi bedeninin ihtiyaç duyduğu hem de ceninin muhtaç olduğu oksijeni hazırlar. Eğer anne sağlıklı ve temiz hava teneffüs ederse hem kendi sağlığını korumuş olur ve hem de bebeğinin sağlık ve gelişmesine yardım etmiş olur. 

Eğer zehirli hava teneffüs edecek olursa hem kendinin ve hem de bebeğinin sağlığına zarar vermiş olur. Dolayısıyla, hamile kadınlara temiz ve sağlıklı havadan yararlanmaları ve temiz havada yürümeleri, derin nefes almaları, yorucu gece oturumlarından kaçınmaları tavsiye edilir. 





HAMİLE KADINLARA TAVSİYE OLUNUR






Hamile kadınlara; ağır eşyaları taşıma, çok şiddetli hareketler ve yorucu faaliyetleri terk etmeleri tavsiye olunur. Çünkü, annenin yorucu işleri, çocuğun huzur bulduğu emin muhiti altüst eder ve onu rahatsız eder. Hatta onun düşmesine bile sebep olabilir.

Hamileliğin son aylarında yolculuk yapmak zararsız değildir. Eğer yolcuk zaruri olmaz ise, onu terketmek daha iyidir. Ama hafif işler ve yavaş hareketler zararı olmadığı gibi ondan öteye hem annenin ve hem de çocuğun sağlığı için faydalıdır. 





ANNENİN RUHİ DURUMLARININ CENİN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ





Bilim adamları arasında, annenin fikirlerinin ve ruhi durumlarının ceninin ruhunda etki bırakıp bırakmadığı tartışılan bir konudur.

Bazı bilim adamları diyorlardı ki: Annede, hamilelik döneminde gözlenen şiddetli heyecan ve korku çocuğun ruhunda etki eder ve onun korkak olmasına sebep olabilir. Aynı şekilde annenin kıskançlığı ve kin beslemesi ceninin ruhunda etki eder ve bu iki sıfatın çocuğa geçmesi mümkündür. Tam aksine, annenin iyi huylu olması, insansever-liği, imanı, yiğitliği, sevgi ve şefkati çocuğun sinirleri ve ruhunda iyi etkiler bırakır. Anne rahmindeki bebek annenin gerçek bir organıdır. Öyleyse annenin fikirleri ve ruhsal durumları kendi cisminde nasıl etki bırakıyorsa çocuğu üzerinde de etkili olur.





26 Kasım 2019 Salı

ANNE HASTA OLURSA...






Hamile kadın hastalanarak ilaç kullanmaya ihtiyaç duyduğu durumlarda, ilaç kullanmada oldukça dikkatli ve ihtiyatlı olmalıdır. Zira bu ilaçların çoğu büyükler için hazırlanmıştır.
Annenin, kullandığı ilaçlar süphesiz sindirim sistemi yoluyla çocuğun vücuduna girecek ve onda etki edecektir. Çocuğun vücudunda ne gibi kötü bir tesir bırakacağı belli olmasa bile tesirsiz olmadığı da ortadadır.
Öyleyse hamile bir hanım sorumsuzca ve sonucunu düşünmeksizin ilaç kullanamaz.





SİGARA İÇMEK








Hamile kadınlara sigara ve tütün kullanmayı terketme-leri ciddi bir şekilde tavsiye edilir. Zira tütün kullanmak annenin kendi sağlığına hasar vermekle berabar ceninin cismi ve sinirleri üzerinde de kötü etkiler bırakır. Yabancı dergilerden birindenki makalede şöyle yazıyor:

 İskandina-vi'de 6363 hamile kadın üzerinde yapılan araştırmaya göre, sigara alışkanlığı olan annelerden dünayaya gelen çocukların ortalama ağırlığı öteki çocukların ortalama ağırlığından 170 gram azdır ve bu hafiflik %50 sigara alışkanlığı olan annelerin çocukları arasında müşahede edilmektedir.




25 Kasım 2019 Pazartesi

ANNENİN YEMEK PROGRAMI







Biz burada yemek çeşitleri üzerinde araştırma yaparak onların özellik ve etkilerini sayamayız. Çünkü, bu konu çok zor ve uzun olup ihtisasımız dışındadır. Bu hususta müracaat edebileceğiniz çok faydalı kitapların yazılmış olması gerçekten sevindiricidir. Ama yine de bazı genel konuların hatırlatılmasında yarar var:

Hamile kadınların yemek ihtiyaçları fazla olmasına rağmen ne yazık ki, genellike onların yemeğe karşı iştahları azalır. Çoğu hamile kadınlar viyara (gebe kadınların gebelik döneminin belirli bir evresinde bazı yiyeceklere duydukları aşırı heves ve istek) tutulurlar. 




ANNENİN YİYECEĞİNİN CENİNİN AHLAKINDAKİ TESİRLERİ





Annenin hamilelik dönemindeki beslenme durumunun hatta çocuğun ahlak, zihin ve zekası üzerinde bile çok tesiri vardır. Zira çocuğun sinirleri ve beyni annenin yiyeceğinden meydana gelmektedir Her yemeğin kendine has bir eseri vardır. İslam da anne yiyeceğinin çocuğunun gelişmesinde etkili olduğu konusuna değinmiştir. Örneğin:

Peygamber efendimiz buyuruyor ki: "Hamile kadınlar, çocukların iyi ahlaklı ve sabırlı olması için hamileliğin son aylarında hurma yesinler.





ANNENİN YEMEĞİNİN CENİNİNİN SAĞLIĞINDAKİ ROLÜ





Çocuk, anne bedeninin asli bir organı değildir. Ama an-nenin kanından ve yediği yemekten beslenip gelişmektedir. Hamile bir kadının yemeği, bir taraftan kendi bedeninin yemek ihtiyaçlarını gidermeye ve böylece bedeni için gerekli olan enerji ve sağlığı temin etmeye; dolayısı ile yaşantısını sürdürebilmeye ve öte yandan, karnında bulunan ve yapı bakımından oldukça karışık olan masum çocuğun cismi ve ruhu için gereken gıdaları sağlamaya yetmelidir. 

Böylece çocuk, iyice gelişir ve kendisinin ruhi güçlerini aşikar eder. Öyleyse, hamile bir kadının yemek programı çok düzenli ve ölçülü olmalıdır. Çünkü, bazı gıda maddeleri ve vitaminlerin olmayışı veya az oluşu annenin sağlığını tehlikeye atabilir yahut çocuğun cismine ve ruhuna telafi edilmesi mümkün olmayan zararlar verebilir. 





ANNELİĞİN BAŞLANGICI











Baba spermasının anne rahminde yerleşmesinden itibaren kadının anneliği başlar. O andan itibaren kadının rahminde canlı bir varlık meydana gelmiş olup hızlı bir şekilde hareket ve tekamül eder. O çok küçük varlık, kamil bir insan şekline gelinceye kadar olağanüstü bir hızla gelişir ve büyür. İnsanın gerçek yaşı o andan başlar. Bilim adamlarından biri şöyle kaydediyor: "İnsan dünyaya geldiğinde yaşından dokuz ay geçmiştir ve bu ilk dokuz aylık zaman zarfında ömrünün sonuna kadar sahib olacağı eşsiz varlığının tayininde çok büyük rolü olan bir takım aşamalardan geçer.

Hamile kadın, o zamandan itibaren artık anne olmuştur ve rahminde gelişmekte olan çocuğa karşı sorumludur. Babaların nutfesi ve kromozomlarda bulunan özellikler genetik olarak çocuğa intikal ederek onun cismi ve ruhi kişiliğinin oluşumunda etki bıraksa da, bu yaşamakta olan varlığın geleceği büyük bir ölçüde annenin elindedir. Baba ve dedelerin kromozomları insanlık yumurtasıdır ve annenin rahmi çocuğun yetişme ortamıdır. Yetişme ortamı bir ferdin şahsiyetinin oluşmasında çok etkili olur.




AİLEVİ İHTİLAFLARDAN KAÇININ







Aile ocağı çocuğun yuvasıdır. Kendisini ona bağlı bilmekte ve ona güvenmektedir. Eğer baba ve anne samimi olurlarsa, yuvasını sağlam, sıcak ve sefalı bulur, rahat ve emniyette olduğunu hisseder. Böyle bir yuvada çok iyi yetişip kendi ruhi kabiliyetlerinden iyi bir sonuç elde edebilir. Baba ve annenin ihtilaf ve çekişmeleri ailedeki çocuklardan emniyet ve rahatlığı alır, o kolsuz ve kanatsız yavruları perişan ve mustarip eder. 

Baba ve anne sinirlenir ve tartışırken çaresiz çocukların ne halde olduklarından habersizler. Zavallılar korku ve hüzünden bir köşeye çekilir veya yuvadan kaçıp sokak ve caddelere sığınırlar. Çocukların yaşantılarının en acı hatıralarından biri de baba ve annenin kavga sahnelerini izlemeleridir. Öyle ki, genellikle ömürlerinin sonuna kadar o sahneleri unutamazlar ve o sahneler onların hassas ruhlarında çok kötü izler bırakır.



AMEL İLE TERBİYE EDİN DİLLE DEĞİL







Çoğu baba ve anneler terbiyeyi, nasihatı, emir ve nehiyle sınırlı bilmekteler ve sadece çocuklarla sohbet edip onlara karşı emir ve nehiyde bulundukları zaman onların terbiyesi ile meşgul olduklarını ve onlarla sohbet etmedikleri zaman, çocuk, terbiye almayı, yetişmeyi ve belirli bir kalıba girmeyi kenara bırakıp anne ve babanın ikinci emrini beklediğini sanıyorlar. 

Bu düşünceden dolayı küçük çocuğu terbiye edilmeye kabiliyeti olmayan biri telakki ederek, "Henüz çocuktur. Hiç bir şey anlamaz." derler ve terbiyeyi, çocuk erginlik çağına erişip iyiyle kötüyü ayırtettiği zamana bırakırlar. Halbuki bu, oldukça yanlış bir düşüncedir. 




EĞİTİCİLERİN DUYARLILIK VE YARDIMLAŞMALARI







Çocuk terbiyesi her anne ve babanın yapabileceği kolay ve basit bir iş değildir; aksine, çok zarif ve hassas bir iş olup kıldan ince yüzlerce noktası vardır. Eğiticinin işi çocuğun ruhu ile ilgili olduğu için ruh hakkında ilim, tecrübe ve bilgi birikimlerine sahip olmayan biri, iyi bir şekilde görevini yapmaz. 
Çocuk dünyası, başka bir dünya ve fikirleri, başka fikirlerdir. Büyüklerin düşünme tarzı ile mukayese edilmez düşüncelere sahiptirler. Çocuğun ruhu çok zarif ve hassas olup her türlü eserden boş ve her çeşit terbiyeyi kabul etmeye elverişlidir. O, henüz sabit bir kalıba girmemiş, ama, her çeşit kalıba girmeye elverişli küçük bir insandır. Çocuğun eğiticisi, insan ve özellikle çocuk bilir biri olmalıdır. 




ANNE VE BABANIN GÖREVLERİ






İslam'a göre anne ve baba çok büyük bir makama sahiptir. Allah Teâla, Peygamber ve Masum İmamlar'ımız onlarca ayet ve hadiste onlar hakkında çeşitli tavsiyelerde bulunmuşlardır. Onlara ihsanda bulunmak ve iyilik etmek en üstün ibadetlerden sayılmıştır. Örneğin; Allah Teâla İsra suresinin 25. ayetinde şöyle buyuruyor: 

"Rabbin, ondan başkasına ibadet etmemenizi ve anne ve babaya iyilikte bulunmanızı emretmiştir."
İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: "Amellerin en üstünü üç şeydir: 1- Günlük beş vakit farz namazları fazilet vaktinde yerine getirmek. 2- Anne ve babaya ihsan ve iyilikte bulunmak. 3- Allah yolunda cihat etmek.





Benzer Konular (Similar Topics)(Похожие темы)( Sujets similaires) ( Ähnliche Themen) (مواضيع مماثلة)