bilgievlerim: Edebiyat Dersleri
Logo Design by bilgievlerim.blogspot.com
TÜRKİYE CANIM FEDA TÜRKİYE CANIM FEDA

Çevirci -Translate - Перевести


Edebiyat Dersleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Edebiyat Dersleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Mart 2017 Salı

Ekslibris: Kitapsever kartviziti

Ekslibris: Kitapsever kartviziti nedir ex libris

Ex libris; genellikle kitap kapağının iç tarafında veya ilk sayfalarında bulunan, üzerinde kitapseverlerin adlarının ve değişik konularda resimlerin yer aldığı, kitabın ait olduğu kişiyi bildiren, küçük boyutlu, hem resim hem grafik kuralları çerçevesinde hazırlanmış kompozisyonlara verilen Latince deyiştir. Türkçeye “ekslibris” olarak geçmiş, İngilizce “bookplate” olarak bilinmektedir.

Ekslibris nedir?

Ekslibrisler mülkiyet bildirir, genellikle bir isimle birlikte kullanılırlar. Bu tasarımlar …’nın kitabı veya …’nın kitaplığından anlamına gelmektedir. Kitap sahibini tanıtır ve onun hakkında bilgi verecek figürler, kompozisyonlar oluşturur. Ekslibrisler önemli iletişim araçlarıdır. İhtiyaç için doğmuş olmalarına karşın estetik kaygılarla hayat bulmaya devam eden özgün tasarımlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
ekslibris

Binlerce yıllık tarih

Ekslibrislerin çok uzun bir geçmişe sahip oldukları bilinmektedir.  Bu alandaki ilk olarak kabul edilen çalışmanın M.Ö. 1400 yıllarında açık mavi bir fayans üzerine yapılmış olduğu, Mısır firavunu  III. Amenofis’in kitaplığına ait olduğu ve bu levhaların papirüs rulolarını korumak için kullanılan ağaç sandıklara takıldığı tahmin edilmektedir.
Gerçek anlamda ekslibrisler matbaanın icadı ile kullanılmaya başlanmıştır. Önceleri sadece kiliselerin ya da krallıkların kütüphanelerinde bulunan el yazması kitaplar vardı. Matbaanın icadı ile çoğaltılarak alt düzeydeki soyluların ve burjuva sınıfı mensuplarının da elde edebilmesi mümkün olmuştur. Böylece tek kopya olma özelliğini kaybeden kitapların kaybolmaması için bir aidiyet işaretine ihtiyaç duyulmuş ve ekslibrislerin kullanımı yaygınlaşmaya başlamıştır. İlk ekslibrisin 15. Yüzyılda Güney Almanya’da kullanıldığı bilinmektedir.
Bunlardan biri “kirpi” lakaplı Alman papaz Johannes Knabenberg için yapılan, çayırda bir çiçeği ısıran bir kirpinin resmedildiği, 19 cm boyutundaki ekslibristir. 16. Yüzyılda kitapların çoğalması ile birlikte yaygınlaşan ekslibrislerin ünlü sanatçılar Albrecht Dürer (1471-1528), Lucas Cranach (1472-1553), Edvard Munch (1863-1944), Kaethe Kolwitz (1867-1945), Emil Nolde (1867-1956), Paul Klee (1879-1940), Pablo Picasso tarafından dönemin önemli devlet adamları, bilim adamları ve yakınları için tasarlandıkları bilinmektedir.



III.Amenofis için tasarlanan ex libris                                    1470 – 1480 yıllarında Branderburg ailesi için                                                                                                                    tasarlanan ex libris 6,35 x 6,35 cm

Ekslibrislerin Türkiye’de yer bulması

Türkiye’nin ekslibrisi tanıması ise batıdan satın alınan kitaplarla mümkün olmuştur. Batıdaki ekslibrislerin geleneğinin bizim kültürümüzdeki karşılığı mülkiyet işareti olan mühürlerdir. Bu mühürler de bir çeşit aslında. Zamanın devlet adamları ve padişahları kitaplara mühürlerini basmışlar, vakıflar özel mühürler yaptırmışlardır. Osmanlı döneminin elyazması kitaplarında çok sayıda mühür görmek mümkündür. Hatta bunların bazıları kaligrafinin yanı sıra ebru sanatıyla desteklenmiştir Ancak Avrupa ülkelerinde yaygın olarak kullanılan ekslibrisli kitaplar, ikinci el satışlarla ülkemize girmiş, bu kitapların sahipleri öldüğü zaman ise yakınları tarafından kütüphanelere bağışlanıp sahaflara satılmıştır.
Türkiye’de adına ilk ekslibris yaptıranlar, yabancı uyruklu kitapseverlerdir. Üsküdar Amerikan Koleji, Robert Kolej gibi okullarda görev yapan öğretmenlerin kendileri için ekslibrisler yaptırdıkları, ayrılırken kütüphaneye bıraktıkları kitaplardan anlaşılmaktadır. 1980’li yıllardan bu yana, özellikle güzel sanatlar eğitimi veren kurumlardaki öğretim elemanlarının özendirmeleriyle, ekslibrisler yapan kişiler yetişmeye başlamıştır. Artık yurt dışında yapılan ekslibris sergilerinde ve yarışmalarında ülkemizin adını duyuran tasarımcılarımızın isimleri geçmektedir.



Ekslibrisli kitap örneği

Nasıl tasarlanır?

Ekslibris, yapım süreci olarak resim disiplinine işlevselliği olarak ise grafik ürünlerine yakın bir tasarımdır. Kişinin öne çıkan özellikleri; mesleği, hobileri, beğenileri, hayalleri ve hatta fantastik öğeler konu olarak yer alınabilir. Teknik anlamda sınırlama yoktur ve isteğe bağlı olarak klasik resim yöntemiyle ya da teknik aletler kullanarak ekslibrisler yapılabilir.
Ekslibriste esas olan dengeli bir kompozisyon oluşturmak, resim yazı ilişkisini iyi kurmaktır. Tasarımın bir köşesine, çalışmanın bir ‘ekslibris’ olduğu, ait olduğu kişinin ismi ya da isminin baş harfleri, yapım yılı yazılmalıdır. İsteğe bağlı olarak ekslibrisi kitaplarında kullanacak kişi, kendisine ulaşılmasını kolaylaştırmak adına arkasına adresini yazabilir. Boyutunun en fazla 13 cm.’den büyük olmaması gerekir. Baskı kağıdı olarak her türlü kağıt kullanılabilir. Hatta el yapımı kağıtlar, baskıları daha çekici göstermesi ve farklı dokular yaratması açısından tercih edilebilirler.
Kitaba yapıştırılacağı da düşünülerek ‘ekslibris kağıdının’ fazla kalın olmamasına özen gösterilmelidir. Hazırlanan ‘ekslibris’, klasik çoğaltma yöntemlerinden biri kullanılarak sayıca artırılır ve bunlar kitapların kapak içine ya da ilk sayfanın üzerine yapıştırılır. Damga olarak da tasarlanmış ekslibrisler ile de zaman zaman karşılaşılmaktadır.



Damga ex libris örnekleri

Koleksiyonerlerin ilgisi, sergiler, dernekler

Ekslibrisler, konulara, sanatçılara, tekniklere göre değerlendirilip meraklıları tarafından toplanmaktadır. Koleksiyoncular, ellerindeki çift baskıları diğer kişilerle değiştirerek çok sayıda ekslibrise sahip olmakta, bu değiş tokuş sayesinde kendi koleksiyonlarını kalite olarak geliştirmekte, sayı olarak artırmaktadırlar. Koleksiyoncular, tanınmış sanatçıların ekslibrislerini, özellikle de müzik ve erotik konuları içerenleri tercih etmektedirler. Onlar için Ekslibrislerin estetik bütünlüğü, teknik yetkinliği ve resim – yazı ilişkisi de önemlidir. Bu küçük baskıların sanatçısı tarafından imzalanmasına, ne zaman, ne kadar sayıda ve hangi teknikle basıldığının belirtilmesine dikkat edilmektedir. Bazı kitapçılarda satılan herkesin alabileceği türdeki isim yerleri boş bırakılmış “evrensel Ekslibrisler” koleksiyoncular tarafından tercih edilmemektedir. Koleksiyoncuların kullanışlı buldukları tasarımlar 5 – 7,5 cm. civarında olanlardır.
Avrupa ülkelerinin hemen hemen hepsinde, Amerika’da ve Japonya’da Ekslibris sanatçılarının ve koleksiyoncuların bir araya geldikleri ekslibris dernekleri vardır. Bu derneklerin bazıları, kapsamlı ‘ekslibris yıllıkları’ ve periyodik bültenler yayımlarlar. Bültenlerde tanıtımı yapılan bazı sanatçıların orijinal çalışmaları da bulunur. Üzerinde kültürel ve tarihsel değerler taşıyan Ekslibrisler, 500 yıldan bu yana sanatsal kaygılarla tasarlanmakta ve meraklıları tarafından toplanmaktadır. İnsanı farklı düşüncelere yönelten bu özgün çalışmalar; genellikle kitapların boyutuna bağlı kalınarak hazırlanıp, değişik baskı teknikleriyle üretilmektedir.
Özellikle güzel sanatlar egitimi veren kurumlardaki özgün baskıresim ve grafik tasarım derslerine giren ögretim elemanlarının özendirmeleriyle, ekslibris yapan kişiler yetişmeye başlamıştır. 1997 yılında kurulan Ankara Ekslibris Derneği, 2008 yılında İstanbul Ekslibris Derneği‘ne dönüşmüş, 2003, 2007 ve 2010’da üç uluslararası ekslibris yarışması düzenlemiş, yurt içinde 11 büyük kentte, KKTC, Kanada, Finlandiya, Belçika, Meksika, Rusya’da ekslibris sergileri, workshoplar, konferanslar organize etmiştir. Avusturya, İsviçre, Çin, Meksika ve Rusya’da yapılan Uluslararası Ex libris Kongrelerine katılınıp, Türkiye’nin tanıtımı yapılmıştır.
Ekslibris Derneği’nin en önemli hedefi olan Ekslibris Müzesi, Ocak 2008’de IMOGA İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi bünyesinde kurulmuştur. Üsküdar Ünalan Mahallesi’ndeki Istanbul Ekslibris Müzesi, koleksiyonundaki 15.000 ekslibris ve çok sayıda yayınla ziyaretçilerini beklemektedir.


İstanbul Ekslibris Derneği, Feyziye Mektepleri Vakfı ve Işık Üniversitesi, Türkiye’nin ekslibris sanatında geldiği noktayı uluslararası platforma taşımak, ekslibrisler yoluyla ülkemizi, kültür ve sanatımızı yurtdışına tanıtmak, dünya ülkeleri arasında bir kültür köprüsü yaratmak, ekslibrisin yaygınlaşmasını sağlamak ve yaratıcılarını teşvik etmek amacıyla her yıl  FISAE Uluslararası Ekslibris Kongresi’ni düzenlemektedir. Bu kongreye bağlı olarak sergiler ve yarışmalarda derneğin organizasyonu ile gerçekleştirilmektedir.




8 Ağustos 2016 Pazartesi

2-DİVAN-I HİKMET

DİVAN-I HİKMET
image00128.jpg

1. Hikmet


Bismillah deyip beyan ederek hikmet söyleyip

Taleb edenlere inci, cevher saçtım ben işte.

Riyazeti sıkı çekip, kanlar yutup

"İkinci defter" sözlerini açtım ben işte.

 
Sözü söyledim, her kim olsa cemale talip

Canı cana bağlayıp, damarı ekleyip,

Garip, yetim, fakirlerin gönlünû okşayıp

Gönlü kırık olmayan kişilerden kaçtım ben işte.



Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol

Öyle mazlum yolda kalsa, yoldaşı ol

Mahşer günü dergahına yakın ol

Ben-benlik güden kişilerden kaçtım ben işte.


Garip, fakir, yetimleri Rasul sordu

O gece Mirac'a çıkıp Hakk cemalini gördü

Geri gelip indiğinde fakirlerin halini sordu

Gariplerin izini arayıp indim ben işte.


Ümmet olsan, gariplere uyar ol

Ayet ve hadisi her kim dese, duyar ol

Rızk, nasip her ne verse, tok gözlü ol

Tok gözlü olup şevk şarabını içtim ben işte.


Medine’ye Rasűl varıp oldu garip

Gariplikte sıkıntı çekip oldu sevgili

Cefa çekip Yaradan'a oldu yakın

Garip olup menzillerden geçtim ben işte.


Akıllı isen, gariplerin gönlünü avla

Mustafa gibi ili gezip yetim ara

Dünyaya tapan soysuzlardan yüzünü çevir

Yüz çevirerek derya olup taştım ben işte.


Aşk kapısını Mevlâm açınca bana değdi

Toprak eyleyip "Hazır ol!" deyip boynumu eğdi

Yağmur gibi melâmetin oku değdi

Ok saplanıp yürek, bağrımı deştim ben işte. 

 
Gönlûm katı, dilim acı, özüm zalim

Kur'an okuyup amel kılmıyor sahte alim

Garip canımı harcayayım, yoktur malım;

Haktan korkup ateşe düşmeden piştim ben işte.

 
Altmış üçe yaşım ulaştı, geçtim gafil;

Hakk emrini sıkı tutmadım, kendim cahil;

Oruç, namaz kazaya bırakıp oldum ergin;

Kötüyû izleyip iyilerden geçtim ben işte.

 
Vah ne yazık, sevgi kadehini içmeden,

Çoluk-çocuk, ev-barktan tam geçmeden

Suç ve isyan dûğümünü burada çözmeden

Şeytan galip, can verirkende şaştım ben işte.

 
İmanıma çengel vurup kıldı gamlı,

Mürşid-i kamil Hazır ol!" deyip saçtı koku

Lânetli şeytan benden kaçıp korkusuz gitti kirli

Allah'a hamd olsun, iman nuru açtım ben işte.

 
Mürşid-i kamil hizmetinde gidip yürüdüm;

Hizmet kılıp göz yummadan hazır durdum;

Yardım etti, Şeytanı kovalayıp sûrdüm;

Ondan sonra kanat çırpıp uçtum ben işte.

 
Garip, fakir, yetimleri sevindiresin;

Parçalayıp aziz canını eyle kurban;

Yiyecek bulsan, canın ile misafir

Hak'tan işitip bu sözleri dedim ben işte.

 
Garip, fakir, yetimleri her kim sorar,

Râzı olur o kulundan Allah.

Ey habersiz, sen bir sebep, kendisi saklar;

Hak Mustafa öğüdünü işitip dedim ben işte.

 
Yedi yaşta Arslan Baba ya verdim selâm;

"Hak Mustafa emanetini eyleyin armağan"

İşte o zamanda binbir zikrini eyledim tamam

Nefsim ölüp lâ-mekâna yükseldim ben işte.

 
Hurma verip, başımı okşayıp nazar eyledi

Bir fırsatta âhirete doğru sefer eyledi

"Elveda" deyip bu âlemden göç eyledi

Medreseye varıp, kaynayıp coşup taştım ben işte.

 
Sünnet imiş, kâfir de olsa, verme zarar

Gönlü katı, gönül inciticiden Allah şikayetçi;

Allah şahid, öyle kula "Siccin" hazır

Bilgelerden işitip bu sözü söyledim ben işte.

 
Sünnetlerini sıkı tutup ümmet oldum:

Yer altına yalnız girip nura doldum;

Hakk'a tapanlar makamına mahrem oldum,

Bâtın mızrağı ile nefsi deştim ben işte.

 
Nefsim beni yoldan çıkarıp hakir eyledi

Çırpındırıp halka ağlamaklı eyledi

Zikr söyletmeyip şeytan ile dost eyledi;

Hazırsın deyip nefs başını deldim ben işte.

 
Kul Hoca Ahmed, gaflet ile ömrün geçti;

Vah ne hasret, gözden, dizden kuvvet gitti;

Vah ne yazık, pişmanlığın vakti yetişti;

Amel kılmadan kervan olup göçtüm ben işte

2. Hikmet


Ey dostlar, kulak verin söylediğime,

Ne sebepten altmış üçte girdim yere?

Mirâc sırasında Hakk Mustafa ruhumu gördü,

O sebepten altmış üçte girdim yere.


Hakk Mustafa Cebrâil'den eyledi sual

"Bu nasıl ruh, bedene girmeden buldu kemal?"

Gözü yaşlı, halkın başçısı, bedeni hilal;

O sebepten altmış üçte girdim yere.


Cebrail dedi: "Ümmet işi size tam hak

Göğe çıkıp meleklerden alır ders

Feryadına feryad eder yedi kat gök... "

O sebepten altmış üçte girdim yere


Önce "Elestû birabbikum?" dedi bil Hakk

"Kalu bela" dedi ruhum, aldı ders

Hak Mustafa oğul" dedi bilin mutlak

O sebepten altmış üçte girdim yere


"Evladım" deyip Hakk Mustafa eyledi kelam

Ondan sonra bütün ruhlar eyledi selâm

Rahmet denizi dolup taş, diye yetişti haber

O sebepten altmış üçte girdim yere.


Rahim içinde belirdim, ses geldi;

"Zikir söyle!" dedi, organlarım titreyiverdi

Ruhum girdi, kemiklerim Allah" dedi;

O sebepten altmış üçte girdim yere.


Dörtyüz yıldan sonra çıkıp ümmet olacak

Nice yıllar dolaşıp halka yol gösterecek

On dört bin alimler hizmet eyleyecek

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 
Dokuz ay ve dokuz günde yere düştüm;

Dokuz saat duramadım, göğe uçtum;

Arş ve Kürsü derecesini varıp kucakladım;

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 
"İnna fetehna... "yı okuyup anlam sordum;

Işık saldı, kendimden geçip cemal gördüm;

Hocam vurup "Sus'" dedi, bakıp durdum;

Yaşımı saçıp, çâresiz olup durdum ben işte.


"Ey cahil, gerçek bu!" diye söyledi, bildim;

Ondan sonra çöller gezip Hakk'ı sordum;

Nasip etti, şeytanı tutup bindim;

Kararlı olup, belini basıp ezdim ben işte.


Zikrini tamam eyleyip döndüm divaneye;

Hakk'tan başka birşey demeyip bilmeyene

Mumunu arayıp çırak girdim pervaneye;

Kor ateş olup, kavrulup yanıp söndüm ben işte.


Nam ve nişan hiç kalmadı, "Lâ... -La..." oldum;

Allah zikrini diye diye "...illâ..." oldum;

Halis olup, muhlis olup "...lillah" oldum;

"Fena fillah" makamına geçtim ben işte.

 
Arş üstünde namaz kılıp dizimi büktüm;

Dileğimi deyip, Hakkâ bakıp yaşımı döktüm;

Yalancı âşık, sahte sufi gördüm, kötüledim

O sebepten altmış ûçte girdim yere.

 
Candan geçmeden "Hû Hû" demenin hepsi yalan;

Bu arsızdan sormayın sual, yolda kalan;

Hakk'ı bulanın özü gizli, sözü gizli

O sebepten altmış üçte girdim yere.


Bir yaşımda ruhlar bana pay verdi;

İki yaşta peygamberler gelip gördü;

Üç yaşımda Kırklar gelip halimi sordu;

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 
Dört yaşımda Hakk Mustafa verdi hurma.

Yol gösterdim, yola girdi, nice günahkar

Nereye varsam Hızır Baba'm bana yoldaş

O sebepten altmış üçte girdim yere.


Beş yaşımda belimi bağlayıp ibadet eyledim

Nafile oruç tutup âdet eyledim

Gece gűndüz zikrini deyip rahat eyledim

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 
Altı yaşta durmadan kaçtım insanlardan

Göğe çıkıp ders öğrendim meleklerden;

İlgimi kesip bütün tanıdık bağlardan;

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 
Yedi yaşta Arslan Baba'm arayıp buldu;

Her sırrı görüp perde ile sarıp kapadı

Allah'a hamd olsun, gördüm" dedi, izimi öptü;

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 
Azrail gelip Arslan Baba'mın canını aldı;

Huriler gelip ipek kumaştan kefen eyledi

Yetmişbin melekler toplanıp geldi;

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 
Namazını kılıp yerden kaldırdılar

Bir anda cennet içine ulaştırdılar,

Ruhunu alıp "İlliyyin" cennetine girdirdiler

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 
Allah, Allah yer altında vatan eyledi

Münker-Nekir "Men rabbük?" deyip soru sordu;

Arslan Baba'm İslâm'ından beyan eyledi

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 
Akıllı isen, erenlere hizmet eyle

Emr-i mâruf kılanları aziz eyle

Nehy-i münker kılanları hürmetli eyle

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 
Sekizimde sekiz yandan yol açıldı;

"Hikmet söyle!" diye, başlarıma nur saçıldı;

Allah'a hamd olsun, Pir-i kamil mey içirdi;

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 
Pir-i kamil Hakk Mustafa, şüphesiz bilin;

Nereye varsan, vasfını söyleyip saygı gösterin

Salât-selâm deyip Mustafa ya ümmet olun;

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 
Dokuzumda dolanmadım doğru yola;

Teberrük deyip alıp yürüdü elden ele;

Sevinmedim bu sözlere kaçtım çöle;

O sebepten altmış üçte girdim yere.


On yaşında delikanlı oldun Kul Hoca Ahmed;

Hocalığa bina koyup, eylemeden ibadet;

Hocayım, deyip yolda kalsan, vay ne hasret

O sebepten altmış üçte girdim yere.

3. Hikmet


Her sabah vakti ses geldi kulağıma

Zikr söyle!" dedi, zikrini söyleyip yürüdüm ben işte.

Aşıksızları gördüm ise, yolda kaldı;

O sebepten aşk dükkanını kurdum ben işte.


Onbirimde rahmet deryası dolup taştı;

"Allah!" dedim, şeytan benden uzak kaçtı;

Hay u heves, ben-bencillik durmayıp göçtü;

On ikide bu sırları gördüm ben işte.

 
Onüçümde nefsani arzuları ele aldım

Nefs başına yüz bin bela sarıp saldım;

Kibirlenmeyi ayak altında basıp aldım;

Ondördümde toprak gibi oldum ben işte.


On beşimde huri ve gılman karşı geldi;

Başını eğip, el bağlayıp saygı gösterdi

Firdevs adlı cennetinden haberci geldi;

Cemali için hepsini terk ettim ben işte.

 
Onaltımda bütün ruhlar pay verdi;

"Hay hay size müberek olsun" deyip Adem geldi;

"Evladım!" deyip, boynuma sarılıp gönlümü aldı;

On yedimde Türkistan da durdum ben işte.

 
Onsekizde Kırklar ile şarap içtim;

Zikrini söyleyip, hazır durup göğsümü deştim;

Nasip kıldı, cennet gezip huriler kucakladım;

Hakk Mustafa cemallerini gördüm ben işte.

 
Ondokuzda yetmiş makam açığa çıkarıldı

Zikrini söyleyip, iç ve dışım temizlendi;

Nereye varsam, Hızır Baba'm hazır oldu;

Gavslar gavsı mey içirdi, doydum ben işte.

 
Yaşım yetti yirmiye, geçtim makam

Allah'a hamd olsun, pir hizmetini eyledim tamam

Dünyadaki kurt ve kuşlar eyledi selâm

O sebepten Hakk'a yakın oldum ben işte.

 
Mümin değil, hikmet işitip ağlamıyor;

Erenlerin söylediği sözü dinlemiyor

Ayet hâdis, Kur'ân'ı anlamıyor

Bu rivayeti Arş üstünde gördüm ben işte.

 
Rivayeti görüp Hakk'la söyleştim ben;

Yüz bin türlü meleklere yüzleştim ben;

O sebepten Hakk'ı söyleyip izleştim ben

Can ve gönlümü O'na feda kıldım ben işte.

 
Kul Hoca Ahmed yaşın ulaştı yirmi bire

Neyleyeceksin, günahların dağdan ağır;

Kıyamet günü gazap eylese, Rabbim Kadir;

Ey dostlar, nasıl cevap söyleyim ben işte.
 
Kaynak: divanihikmet.net

3-DİVAN-I HİKMET

DİVAN-I HİKMET
image00128.jpg

 

4. Hikmet


Hoş gâipten kulağıma ilham geldi;

O sebepten Hakk'a sığınıp geldim ben işte.
Bütün ulular toplanıp gelip armağan verdi;
O sebepten Hakk'a sığınıp geldim ben işte.
 
Ben yirmiiki yaşta fâni oldum;
Merhem olup gerçek dertliye deva oldum;
Sahte âşık-gerçek aşığa tanık oldum;
O sebepten Hakk'a sığınıp geldim ben işte.
 
Ey dostlar, yaşım yetti yirmiüçe
Yalan dava, ibadetlerim tamamı boş
Kıyamet günü neyleyim çıplak, şaşı
O sebepten Hakk'a sığınıp geldim ben işte.
 
Ben yirmidörde girdim, Hakk'tan uzak
Ahirete varır olsam, hani hazırlık
Öldüğümde toplanıp vurun yüz bin sopa
O sebepten Hakk’â sığınıp geldim ben işte.
 
Cenazemin arkasından taşlar atın;
Ayağımdan tutup sürüyerek kabre götürün
"Hakk'a kulluk kılmadın" deyip çekiştirip tepin
O sebepten Hakk'a sığınıp geldim ben işte.
 
Günah ile yaşım yetti yirmi beşe
Sübhan Rabbim, zikr öğretip göğsümü deş;
Göğsümdeki düğümleri sen kendin çöz;
O sebepten Hakk'â sığınıp geldim ben işte.
 
Ben yirmialtı yaşta sevda eyledim
Mansur gibi cemal için kavga eyledim
Pirsiz yürüyüp dert ve sıkıntı peyda eyledim
O sebepten Hakk'a sığınıp geldim ben işte.
 
Ben yirmiyedi yaşta Pir'i buldum;
Her ne gördüm perde ile sırrı örttüm
Eşiğine yaslanarak izini öptüm;
O sebepten Hakk'a sığınıp geldim ben işte.
 
Ben yirmisekiz yaşta âşık oldum
Gece yatmayıp, mihnet çekip sâdık oldum;
Ondan sonra dergâhına lâyık oldum;
O sebepten Hakk'â sığınıp geldim ben işte.
 
Yirmidokuz yaşa girdim, halim harab
Aşk yolunda olamadım misali toprak
Halim harab bağrım kebab, gözüm dolu yaş
O sebepten Hakk'â sığınıp geldim ben işte.
 
Otuz yaşta odun eyleyip yandırdılar
Bütün ulular toplanıp dünyayı bıraktırdılar
Vurup, çekiştirip dünya derdini bıraktırdılar
O sebepten Hakk'â sığınıp geldim ben işte.
 
Kul Hoca Ahmed dünyayı bıraksan, işin biter
Göğsündeki çıkan âhın Arş'a yeter;
Can verirken Hakk Mustafa elini tutar
O sebepten Hakk’a sığınıp geldim ben işte.
 

5. Hikmet


Birdenbire durduğum yerde bütün ulular

Hakk aşkını gönlüm içine saldı dostlar
Hızır Babam hazır olup lutf ederek
Yardım edip, elim tutup aldı dostlar
 
Otuz birde Hızır Baba'm mey içirdi;
Vücudumdan şeytanı temiz kaçırdı;
Sevdalandım, günahlarımı Hakk affetti
Ondan sonra Hakk yoluna saldı dostlar.
 
Otuziki yaşda ulaştı Hakktan ferman:
Kulluğa kabul eyledim, olma mahzun
Can verirken vereyim sana iman nuru"
Garip canım mutlu olup güldü dostlar.
 
Hâlıkımdan haber erişti, şükreden oldum;
Her kim çekiştirdi, belki tepdi, sabreden oldum;
Bu âlemde hiç uyumayıp hazır oldum;
Hayuheves, ben-bencillik gitti dostlar.
 
Otuzüçte saki olup mey paylaştırdım
Şarap kadehini ele alıp doyasıya içtim;
Ordu hazırlayıp şeytan ile ben vuruştum
Allah'a hamd olsun, iki nefsim öldü dostlar.
 
Otuzdörtte âlim olup bilge oldum;
Hikmet söyle!" dedi Rabbim, söyler oldum;
Kırklar ile şarap içtim, yoldaş oldum;
İç ve dışım Hakk nuruna doldu dostlar.
 
Otuzbeşte mescide girip devran sürdüm
İsteklilere aşk dükkanını dopdolu kurdum;
Eğri yola her kim girdi, çekiştirdim, vurdum;
Aşıklara Hakk'tan müjde ulaştı dostlar.
 
Otuzaltı yaşta oldum kemal sahibi
Hakk Mustafa gösterdiler bana cemal;
O sebepten gözüm yaşlı, bedenim bükük
Aşk hançeri yürek-bağrımı dildi dostlar.
 
 Otuzyedi yaşa girdim, uyanmadım;
İnsaf kılıp Allah'â doğru yola koyulmadım
Seher vakti ağlayarak inlemedim;
Tevbe ettim, Rabbim kabul eyledi dostlar.
 
Otuzsekiz yaşa girdim, ömrüm geçti;
Ağlamayım mı, öleceğim vaktim yakınlaştı;
Ecel gelip kadehini bana tuttu;
Bilmeden kaldım, ömrüm sonu oldu dostlar.
 
Otuzdokuz yaşa girdim, kıldım hasret;
Vah ne yazık, geçti ömrüm, hani ibadet
İbadet edenler Hakk karşısında hoş mutlulukta
Kızıl yüzüm ibadet eylemeyip soldu dostlar.
 
Saç sakalım hep ağardı, gönlüm kara
Mahşer günü rahmet etmesen, halim perişan
Sana açıktır, amelsizim, çoktur günah;
Bütün melekler günahlarımı bildi dostlar.
 
Pir-i kamil içkisinden damla tattım;
Yol bulayım deyip başım ile geceleri dondum
Allah'a hamd olsun, lutf eyledi, nura battım;
Gönül kuşu Lâmekan'a ulaştı dostlar.
 
Kıyametin şiddetinden aklım şaşkın
Gönlüm korkmuş, canım yorgun, evim yıkık
Sırat adlı köprüsünden gönlüm paramparça
Aklım gidip, deli olup kaldım dostlar.
 
Kul Hoca Ahmed, kırka girdin nefsini kır;
Burada ağlayıp âhirette ol tertemiz
İman postu şeriattir, aslı tarikat
Tarikata giren Hakk'tan pay aldı dostlar.
 

6. Hikmet


Yâ İlahım, hamdın ile hikmet söyledim;

Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
Tevbe kılıp günahımdan korkup döndüm;
Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
 
Kırkbirimde ihlas eyledim, yol bulayım deyip
Erenlerden gördüğüm her sırrı ben örteyim deyip
Pir-i kamil izini alıp ben öpeyim deyip
Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
 
Kırkikimde istekli olup yola girdim;
İhlas eyleyip yalnız Hakk'a gönül verdim;
Arş, Kürsü, Levh'ten geçip Kalem'i gezdim;
Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
 
Kırküçümde Hakk'ı arayıp feryad eyledim
Gözyaşımı akıtarak pınar eyledim
Kırlarda gezip kendimi divane eyledim;
Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
 
Kırkdördümde muhabbetni pazarında,
Yakamı tutup, ağlayıp yürüdüm gül bahçesinde
Mansur gibi başımı verip aşk dâr ağacında;
Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
 
Kırkbeşimde Sen'den hâcet dileyip geldim;
Tevbe eyledim her iş yaptım hata eyledim
Yâ İlâhım, rahmetini ulu bildim;
Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
 
Kırkaltımda zevk ve şevkim dolup taştı;
Rahmetinden damla damladı, Şeytan kaçtı
Hakk'tan ilham arkadaş olup, kapısını açtı;
Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
 
Kırkyedimde yedi yönden ilham ulaştı
Sâki olup şarap kadehini Rabbim tuttu
Şeytan gelip nefs ve hevayı kendisi yuttu
Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
 
Kırksekizde aziz candan,sikayetçi oldum;
Günah derdi sakat kıldı hasta oldum
O sebepten Hakk'tan korkup uyumaz oldum
Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
 
Kırkdokuzda aşkın düştü, tutuşup yandım
Mansur gibi eş ve dosttan kaçıp kayboldum
Türlü türlü cefa değdi, boyun eğdim
Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
 
Elli yaşta "Erim" dedim, amelim zayıf;
Kan dökmedim gözlerimden, bağrımı ezip;
Nefsim için yürür idim, it gibi gezip;
Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
 
Kul Hoca Ahmed, er olmasan, ölmek iyi;
Kızıl yüzünün kara yerde solması iyi;
Toprak gibi yer altında olman iyi;
Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
 
Kaynak: divanihikmet.net



Benzer Konular (Similar Topics)(Похожие темы)( Sujets similaires) ( Ähnliche Themen) (مواضيع مماثلة)