bilgievlerim: Mart 2020
Logo Design by bilgievlerim.blogspot.com
TÜRKİYE CANIM FEDA TÜRKİYE CANIM FEDA

Çevirci -Translate - Перевести


30 Mart 2020 Pazartesi

Hazret-i Ömer (r.a.) nasıl Müslüman olmuştur?






Kureys Müsrikleri Habes ülkesine hicret eden müslümanlari, kendilerine teslim etmemesi üzerine iskencelerini artirmaya basladilar.Kureys Müsriklerinin azillilarindan Ebu Cehil, kureyslilere teklif götürerek Peygamberi öldürülmesini teklif etti,ve bunu yapabilen her kim olursa büyük ödülün verilecegini ilan etti.Hz.Ömer ''ben buna talibim'' dedi.Ona'' Ey Ömer!Sen,buna elverislisin!''dediler.Hz.Ömer,vereceginiz mallar hakkinda Saglam Kefalet var mi? 

Diye sordu.Ebu Cehil ''Evet var! Dedi.Hz.Ömer bu hususta onlarla bir anlasma yapti. Hazret-i Ömer'in kiz kardesi Fatima bint-i Hattab, Said b. Zeyd, b, Amr,b. Nufeyl ile evli olup Fatima hatun da, Said b. Zeyd de, Müslüman olmuslardi.Fakat, Müslümanliklarini, Hz. Ömer'den, gizli tutuyorlardi.Yine, Hz. Ömer'in mensup bulundu§u Adiy b. Ka'b ogullarindan Nuaym b. Abdullah Nahham da, Müslüman olmustu.Kavmindan korktugu için, o da, Müslümanligini, gizli tutuyordu.Habbab, b. Erett, Fatima hatuna gelip gidip Kur'an, okur ve okuturdu,






Garanik Olayı







Hz. Peygamber'in' Mekke döneminde Habesistan'a hicret eden müslümanlarin Mekke'ye tekrar dönmelerine sebep olarak gösterilen, ama gerçekte Islâm düsmanlarinin uydurduklari asilsiz bir rivâyet.

Islâm düsmanlarinin sinsi birtakim faaliyetlerle müslümanlarin akîdelerini bozmak, inançlarini sarsmak, Islâm esaslari üzerinde birtakim süphe ve tereddütler meydana getirmek niyetiyle uydurduklari rivâyetlerden birisi olan Garânîk kissasi, Ilk dönem Islâm alimlerinden birçogunun izledigi "kendilerine ulasan tüm rivâyetleri tenkid süzgecinden geçirmeksizin oldugu gibi aktarma ve meselenin tenkidini ilinî yeterlilige sahip okuyucuya birakma metodu sebebiyle, aslinda uydurma olmasina ragmen bazi Islâm tarihi ve tefsir kaynaklarinda yeralir. Sözde Garânîk olayi ile ilgili çesitli kaynaklarin anlatim tarzlari ve yazarlarin yorumlarinda bazi farkliliklar olmakla birlikte ana hatlariyla,bu uydurma olay söyle olmus:






Habeşistan Hicreti






Müslümanlarin Mekke müsriklerinin zulmünden kurtularak Islâm'in öngördügü biçimde özgürce yasayabilmek amaciyla Habesistan'a yaptiklari göç. Müslümanlar, ilki Hz. Muhammed'in peygamberlikle görevlendirilisinin besinci yilinda (614), ikincisi de altinca yilin (615) baslarinda olmak üzere iki defa hicret ettiler. Bu hicretler birinci Habesistan hicreti ve ikinci Habesistan hicreti olarak adlandirilir.

Kur'an'da hicret, cihaddan sonra en önemli eylem olarak degerlendirilir. Bunun nedeni açiktir. Bir mümin için en önemli sey imani ve imaninin gereklerini yerine getirerek Allah'in rizasini kazanmaktir. Gerçek bir mümin kendi ülkesinde, yasadigi çevrede bu amacina ulasamiyorsa, yurdunun, isinin-gücünün, malinin mülkünün, akraba ve dostlarinin hiçbir anlam ve önemi kalmaz. 






Peygamberimizin (s.a.v.) ay mucizesi






Peygamber Efendimizin (s.a.v.) en büyük mucizelerinden biri, Sâkk-i Kamer adiyla bilinen "Ay'in ikiye ayrilmasi"'dir. ZAFER su ana kadar ele alinmaya pek cesaret edilemeyen bu mucizeyi Temmuz 1991 sayisinda incelerken, âyet ve hadislerin yanisira çesitli teknik bilgilere, astronomik haritalara ve uydu fotograflarina yer verdi. "AY MUCIZESI" basligini tasiyan yazida, mucize tahakkuk ettigi sirada Efendimizin (s.a.v.) yaninda bulunanlarin isimleri, mucizenin nasil gerçeklestigi, kimler ve hangi ülkeler tarafindan müsahede edildigi, fakat neden herkes tarafindan görülemedigi gibi hususlara temas edilmisti.
***
Söz konusu yazida, bazi arkeolojik kesiflerden de bahsedildi. Meselâ Hindistan'da bulunan bir heykel üzerinde "Ay'in ikiye ayrildigi sene yapilmistir" yazisinin bulunmasi (bkz. Ö.N. Bilmen, Müvezzah Ilm-i Kelâm, 3. baski, s.161) bu delillerden biriydi.






28 Mart 2020 Cumartesi

Hüzün Yılı






Hüzün Yılı
Üç senelik müşrik ablukasından kurtulmanın sevincini acı olaylar takib etti. Acı hâdiseler zincirinin ilk halkası, Resûl-i Ekremin dört yaşındaki en büyük oğlu Kasım`ın vefâtı oldu.
Gönlü şefkat şelâlesini andıran Peygamber Efendimiz, büyük oğlunun vefâtından çok müteessir oldu. Derin teessürünü ciğerpâresinin cenazesini götürürken, karşısında dim dik duran Kuaykıan Dağına,
“Ey dağ! Benim başıma gelen şey, senin başına gelseydi, dayanmaz yıkılırdın” hitabıyla ifâdeye çalışıyordu.



Mübârek gönülleri henüz Kasım`ın vefat hüznünden kurtulmamışken, bir acı hâdise daha vuku buldu. Diğer oğlu Abdullah da vefat etti.
Allah`ın kader hükmüne teslimiyetin zirvesinde bulunan Kâinatın Efendisi, bu acı hâdiseler karşısında yine de göz yaşlarını tutamıyordu.
Hz. Hatice, hakiki sahibine iâde ettiği bu ciğerpârelerini kastederek,
“Yâ Resûlallah! Onlar, şimdi nerededirler?” diye sordu.
Resûl-i Kibriya,
“Onlar, Cennettedirler” diye cevap verdi.




Tebliğin Beş Devresi






Davet`in bes devresi olup birinci devresi: Nübüvvet devresidir.
Davetin ikinci devresi:En yakin hisim ve akrabayi, Ahiret azabiyla korkutup uyarma devresidir.Davetin ücüncü devresi:Kendi kavmini,Ahiret azabiyle korkutup uyarma devresidir.Davetin dördüncü devresi:Kendilerine, daha önce Ahiret azabiyle korkutup uyarma devresidir.Davetin besinci devresi ise: Zamanin sonuna kadar, bütün Cinlerden ve insanlardan, kendilerine davet erisebilecek olanlari, ahiret azabiyle korkutup uyarma devresidir.

PEYGAMBERIMİZİN VAZİFESINİ AÇIKTAN ACIKLAMASININ EMREDİLMESİ

Peygamberimiz, Tebligin ilk devresi olan nübüvvet devresini üç yil geçirdikten sonra
açiktan teblig emri geldikten sonra akrabalari olan Abdülmuttalip ogullarini kendisine inanmalarini ve ona yardimci olmalarini istemisti.
Fakat akrabalari kendisine yardim etmedigi gibi Amcasi Ebu Leheb hakaret etmis, bizi buraya bunun için mi çagirdin diyerek hakaret etmisti.
Bundan sonra Peygamberimiz, Kureys kabilelerini, Safa tepesi yanina toplayarak onlari Islama davet etti, bu davetten de Kureysilerden açik bir destek alamadi. Hatta Amcasi Ebu Lehep Peygamberimize Hakaret ederek ona tas atti, bunun sonucu Tebbet suresi inzal oldu.






Muhammed (A.S) Vahy'in Gelişi






Muhammed (A.S), kirk yasina gelince, Allah(C.C) onun kerametini açiklamayi ve kullarina,onunla rahmet etmeyi diledigi zaman,Kendisine, ilk vahiy ve peygamberlik baslangici,uykuda Sadik rü`yalar görmekle olmustur.
Peygamberimiz, alti ay bu hal üzere kaldi.
Yüce Allah, bu alti Ay içerisinde Peygamberine, Uykuda, sonrada uyanik Vahiy etti.

Peygamberimiz, her yil, Ramazan ayinda Hira daginda bir ay itikafa girer,Kureysilerin yapageldikleri gibi, yanina gelen yoksullara yemek de yedirirdi.Peygamberimiz, kavminin sürü sürü putlara tapip durduklarini gördükce,onlardan uzaklasmayi, Halvet ve Uzlete çekilmeyi özler, Hira dagina girer,Halvet ederdi.






Hılfu'l-Fudul Antlaşması






İbnu Hişam, İbnu İshak'tan naklen şöyle diyor: "... Bir antlaşma yapmak üzere Kureyş kabileleri birbirlerini davet ettiler ve Abdullah ibnu Ced'an'ın evinde toplandılar. Şerefine ve yaşına hürmeten toplantı onun yanında yapıldı. Haşimoğulları, Muttaliboğulları, Esed ibnu Abdiluzza, Zühre ibnu Kilab ve Teym ibnu Mürre gerek Mekke halkından, gerek Mekke dışından oraya gelen biri zulme uğradığında onun yanında yer alacakları konusunda yemin ettiler. 

Zulmü defedinceye kadar zalimin karşısında dikileceklerdi. İşte bu antlaşmaya Kureyşliler, Hılfu'l-Fudul adını verdiler."  İbnu İshak diyor ki: "Muhammed ibnu Zeyd ibni Muhacir'in Talha ibnu Ubeydillah ibni Avf'tan onun da Zühri'den rivayet ettiğine göre Zühri, Resulullah (s.a. s.)'in şöyle dediğini duymuştur: "Ben Abdullah ibnu Ced'an'ın evinde yapılan bir antlaşmada hazır bulundum. Böyle bir toplantıda hazır bulunmam benim için kırmızı develere sahip olmamdan daha sevimlidir. İslam'da da böyle bir antlaşmaya davet edilsem yine icabet ederim." 





21 Mart 2020 Cumartesi

Hz. Muhammed’in Peygamberliği Ve Mekke Dönemi






Mekke dönemi kısaca nedir? Mekke dönemi kaç yıl sürdü? Peygamberimizin Mekke döneminde yaşanan önemli hadiseler nelerdir? Maddeler halinde Peygamberimizin (s.a.v) nübüvvet öncesi Mekke dönemi ve sonrası Mekke dönemi hakkında kısaca bilinmesi gereken her şey

Böylece kendisine verilecek ilâhî risâlet görevini üstlenebilecek bir seviye ve vasata geldigi bir sirada, kirk yasinda iken yine böyle bir uzlet aninda Hira magarasinda, Cenâb-i Hakk'in peygamberlere vahiy getirmekle görevli melegi Cebrâil (a.s), O'na ilk vahyi, Alak Sûresi'nin ilk bes âyetini getirdi. Artik Allah'in Rasûlü, insanlari hak din olan Islâm'a çagirmakla görevli idi. O, bu görevine ailesi halkindan ve hak davaya gönül verebilecek yakin arkadaslarindan, gerçegi kabul edebilecek kabiliyetde olan, fitrati bozulmamis, düsünme istidadi körelmemis kisilerden basladi. 

Ilk önce O'nu sevgili esi Hz. Hatice tasdik etti. Erkeklerden Hz. Ebûbekir, çocuklardan Hz. Afi, âzadli kölelerden Zeyd b. Hârise kendisine ilk iman eden kimselerdi. Ardindan Hz. Ebûbekir'in de araciligiyla Hz. Osman, Abdurraliman b. Avf, Zübeyr b. el-Avvâm, Talha b. Ubeydullah, Sa'd b. Ebî Vakkâs, Ebû Ubeyde b. el-Cerrah, Sa'id b. Zeyd, Abdullah b. Mes'ûd gibi sahsiyetler müslüman oldular. Hz. Peygamber ilk üç yil davetini gizli sürdürdü. 






Mirac Kandili






Arapça'da merdiven, yukari çikmak, yükselmek anlamlarini dile getirir. Islam'da Hz. Peygamber (s.a.s)' in göge yükselerek Allah'in huzuruna kabul edilmesi olayi. Mirac olayi hicretten bir yil ya da onyedi ay önce Receb ayinin yirmi yedinci gecesi gerçeklesir. Olayin iki asamasi vardir. Birinci asamada Hz. Peygamber (s.a.s) Mescidül-Haram'dan Beytü'l-Makdis'e (Kudüs) götürülür.

Kur'an'in andigi bu asama, gece yürüyüsü anlaminda isra adini alir. Ikinci asamayi ise Hz. Peygamber (s.a.s)'in Beytü'l-Makdis'ten Allah'a yükselisi olusturur. Mirac olarak anilan bu yükselme olayi Kur'an'da anilmaz, ama çok sayidaki hadis ayrintili biçimde anlatilir.






Hüzün Yılı






Mekke döneminin en sikintili aninda Hz. Hatice ile Ebu Talib'in vefat ettikleri yil.
Peygamberligin onuncu yilinda Müslümanlar iktisâdî ablukadan yeni çikmislardi. Ebû Tâlib agir hasta yatiyordu. Ebû Talib Peygamberimizi bir amca olarak düsmanlarina karsi korumus ve Abdülmuttalib'in nüfuzunu kullanarak müsriklere ezdirmemeye çalismisti. 

Hatta Ebu Talib mahallesindeki müsriklerin kusatma sirasinda bile gece gündüz demeden Peygamberimizin kaldigi yerlerde nöbet tutturuyordu. Ancak müslüman olmamisti. Peygamberimiz ise kendisine çok iyiligi geçen amcasinin müslüman olmasini arzu ediyor, böylece ona sefâat etmeyi umuyordu. 






14 Mart 2020 Cumartesi

TEBLİĞİN BEŞ DEVRESİ






Davet`in bes devresi olup birinci devresi: Nübüvvet devresidir.
Davetin ikinci devresi:En yakin hisim ve akrabayi, Ahiret azabiyla korkutup uyarma devresidir.Davetin ücüncü devresi:Kendi kavmini,Ahiret azabiyle korkutup uyarma devresidir.Davetin dördüncü devresi:Kendilerine, daha önce Ahiret azabiyle korkutup uyarma devresidir.Davetin besinci devresi ise: Zamanin sonuna kadar, bütün Cinlerden ve insanlardan, kendilerine davet erisebilecek olanlari, ahiret azabiyle korkutup uyarma devresidir.

PEYGAMBERİMİZİN VAZİFESİNİ AÇIKTAN AÇIKLAMASININ EMREDİLMESİ

Peygamberimiz, Tebligin ilk devresi olan nübüvvet devresini üç yil geçirdikten sonra
açiktan teblig emri geldikten sonra akrabalari olan Abdülmuttalip ogullarini kendisine inanmalarini ve ona yardimci olmalarini istemisti.






İlk Vahyin Gelişi





Hz. Muhammed (sav)’in Allah tarafından peygamberlikle görevlendirilişi kırk yaşında olmuştur. Kâbe’nin tamiri ve Hacer-ül Esved’in yerine konulmasından sonra O'nun, Allah hakkında düşünmeye, O’na nasıl iman ve ibadet edileceğini araştırmaya daha fazla yöneldiği fark edilmekteydi. Mekkelilerin ve diğer birçok Arap kabilesinin putlarına hiç ilgi göstermeyen Hz. Muhammed (sav) aklı ve hisleriyle putlara tapmanın faydasızlığı sonucuna ulaşmıştı. 

Belki de tek tanrı inancına dayalı Hz. İbrahim (as)’in dini üzere olmaya çalışan az sayıdaki Hanîfler gibi düşünüyordu. Ancak neyi ve nasıl yapacağını bilememenin ıstırabını yaşarken inzivaya çekilmekten hoşlanmaya başladı ve risaletinin birkaç yıl öncesinden itibaren her Ramazan ayında, dedesi Abdülmuttalib ve diğer bazı Kureyşlilerin yaptığı gibi, Hira dağındaki mağarada münzevi bir hayat yaşamaya başladı. 






Hılfu'l-Fudul Antlaşması






İbnu Hişam, İbnu İshak'tan naklen şöyle diyor: "... Bir antlaşma yapmak üzere Kureyş kabileleri birbirlerini davet ettiler ve Abdullah ibnu Ced'an'ın evinde toplandılar. Şerefine ve yaşına hürmeten toplantı onun yanında yapıldı. Haşimoğulları, Muttaliboğulları, Esed ibnu Abdiluzza, Zühre ibnu Kilab ve Teym ibnu Mürre gerek Mekke halkından, gerek Mekke dışından oraya gelen biri zulme uğradığında onun yanında yer alacakları konusunda yemin ettiler. 

Zulmü defedinceye kadar zalimin karşısında dikileceklerdi. İşte bu antlaşmaya Kureyşliler, Hılfu'l-Fudul adını verdiler." (1) İbnu İshak diyor ki: "Muhammed ibnu Zeyd ibni Muhacir'in Talha ibnu Ubeydillah ibni Avf'tan onun da Zühri'den rivayet ettiğine göre Zühri, Resulullah (s.a. s.)'in şöyle dediğini duymuştur: "Ben Abdullah ibnu Ced'an'ın evinde yapılan bir antlaşmada hazır bulundum. Böyle bir toplantıda hazır bulunmam benim için kırmızı develere sahip olmamdan daha sevimlidir. İslam'da da böyle bir antlaşmaya davet edilsem yine icabet ederim." (2)





Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOGUMU, ÇOCUKLUGU VE GENÇLIGI






Insanligi hakka ve hakikata sevkedip dünya ve ahiret saadetlerini saglamak üzere Allah Teâlâ tarafindan gönderilen peygamberlerin sonuncusu ve alemlerin rahmeti olan Peygamber Efendimiz, genellikle kabul edildigine göre 2I Nisan (12 Rabiulevvel) 571 Pazartesi günü Mekke'de dogdu. Islâm tarihi kaynaklari, Hz. Peygamber'in nesebi ta Hz. Adem'e kadar siralanan Secere tablolari ile belirlemislerdir. 

Bu kaynaklarda Hz. Peygamber'in yirminci göbekten atasi olan Adnan'a kadar ittifak edilmis, ancak Adnan'dan sonra verilen isimlerde bazi farkliliklar ortaya çikmistir. Ama O'nun Hz. Ibrahim'in oglu Hz. Ismail soyundan oldugunda süphe yoktur. Buna göre Adnan'a kadar Rasûlullah'in seceresi söylece siralanir: Muhammed b. Abdullah b. Abdülmuttalib b. Hâsim b. Abdümenâf b. Kusayy b. Kilâb b. Mürre b. Ka'b b. Lüeyy b. Gâlib b. Fihr b. Mâlik b. En-Nadr b. Kinâne b. Huzeyme b. Müdrike b. Ilyas b. Mudar b. Nizâr b. Me'add b. Adnan.






11 Mart 2020 Çarşamba

Karakoyunlular Kimdir ?







Karakoyunlular, XIV, yüzyilin ikinci yarisinda, Van gölü kiyisindaki Ercis merkez olmak üzere kuzeyde Erzurum ve güneyde Musul'a kadar uzanan Dogu Anadolu topraklari üzerinde kurulmus bir Türkmen devletidir.

I- SIYASî TARIH

Karakoyunlular'in Mensei ve Kurulusu


Karakoyunlu kabilesinin adi, totemlerinin koyun olmasi ile alakali sayiliyorsa da, eski Türklerde oldugu gibi totem olarak kabul edilen hayvanin etinin yenmesi yasak oldugundan, bu adin onlara ait sürülerin rengi ile ilgili olmasi daha muhtemeldir. Anadolu'daki Mogol egemenliginin çöküntüye girmesiyle faaliyete geçen dogu Türkmenlerinin en belli basli gruplarindan biri olan Karakoyunlu boyunun 24 oguz boyundan hangisine mensup olduguna dair kesin bir bilgi bulunmamaktadir.





Akkoyunlular Kimdir ?






I- SİYASİ TARİH

a) Akkoyunlular'ın menşei ve kuruluşu

Akkoyunlular, 1340-1514 yillari arasinda Dogu Anadolu, Azerbaycan ve Irak'ta hüküm sürmüs olan bir Türkmen hanedanidir. Devletin kurucusu olan Karayülük Osman Bey Oguzlarin Bayindir boyuna mensuptur. Bu sepele Akkoyunlu Devleti'ne Bayindiriyye Devleti de denilmektedir. Akkoyunlular'in Anadolu'ya ne zaman ve hangi yoldan geldikleri bilinmemektedir. Ancak Mogol istilasi sonucunda Anadolu'ya gelen pek çok Türkmen grubu arasinda Bayindir Türkmenlerinin de bulundugu tahmin edilmektedir. 

Akkoyunlu oymaginin Anadolu'ya gelis tarihi hakkinda en güvenilir bilgiyi, Akkoyunlu sülâlesinin tarihi olan Ebu Bekr-i Tihrani'nin eserinde bulmak mümkündür. Buna göre, 52. göbekte Oguz Han'a ulasan Karayülük Osman Bey'in bagli oldugu Bayindir oymagi, ilk önce XIII. yüzyilin baslarinda Dogu Anadolu'ya gelmisler, burada Mogol istilâsina karsi koyarak Diyarbekir bölgesine egemen olup, Trabzon-Rum Imparatorlugu ve Gürcüler'le mücadele etmislerdir.






ANADOLU BEYLİKLERİ'NDE TEŞKİLAT VE KÜLTÜR






Anadolu Beylikleri'nin ilk teskilâtlari asiret gelenegine dayanmakta idi. Anadolu Selçuklulari zamaninda sinirlara yerlestirilen Türkmen asiretleri savas zamanlarinda reislerinin emrinde sefere giderler ve savastan sonra da hükümdar tarafindan asiret beyine ikta edilmis olan yerlerine dönerlerdi.

Anadolu Selçuklu sultanlari, çesitli zamanlarda Anadolu'ya gelmis olan Türkmen asiretlerinin bir çogunu Bizans Imparatorlugu ve Kilikya Ermeni Kralligi ile olan sinirlara yerlestirmisler, buradaki araziyi asiret beylerine ikta olarak vermislerdi. Bu Türkmen beyleri daha sonra bagimsizliklarini kazanmaya baslayinca Anadolu Selçuklu teskilâtini taklid ederek saray ve tesrifat usulleri meydana getirmislerdir.


10 Mart 2020 Salı

Taceddinoğulları Beyliği






Karadeniz kayilarinda, bugünkü Bafra ile Ordu arasinda, güneyde Niksar'a kadar uzanan saha üzerinde hüküm sürmüs bir Türkmen beyligidir. Emir Taceddin Bey tarafindan kurulmus ve adini kurucusundan almistir.
Tâceddin Bey'den önce, Niksar bölgesine Emir Dogancik adli birisinin hakim oldugu bilinmektedir.

 Dogancik, Anadolu'da Ilhanli Devleti'nin nüfuzu yikilirken oldukça sayginlik gören birisiydi. Muhtemelen Tâceddin Bey'in babasi oldugu sanilan Emir Dogancik (veya Dogansah) 747 (1347) veya 749 (1349)'da Niksar'da öldü. Onun ölümünden sonra idareyi oglu Tâceddin Bey almis ve böylece Taceddinogullari Beyligi kurulmustur (1347).






Saruhan Oğulları Beyliği







Batı Anadolu'da, merkezi Manisa olmak üzere Menemen, Gördes, Demirci, Kemal Pasa, Turgutlu, Ilica ve Akhisar gibi kent ve kasabaları içine alan bölgede kurulmuş bir Türkmen beyliğidir.

I- SIYASÎ TARIH

a- Saruhan Bey

Beyliğin kurucusu olan Saruhan Bey'in Harezm Türkmenlerinden olduğu sanılmaktadır. Nitekim Celâleddin Harezmşah'in ölümünden (1231) sonra Saruhan adlı bir beyin Selçuklu Devleti hizmetine girdiği ve Saruhanoğulları Beyliği'ni kuran Saruhan Bey'in de bu Harezmli emir Saruhan'in torunu oldugu bilinmektedir. Saruhan Bey'in babasının adı Alpagi olup Çuga ve Ali Paşa adlarında iki kardeşi daha vardı.





8 Mart 2020 Pazar

Ramazanoğulları Beyliği







Ramazanoğullari, Adana ve çevresinde XIV. yüzyilin ikinci yarisindan XVII. yüzyilin baslarina kadar hüküm sürmüş olan bir Türkmen beyliğidir.


I- SIYASÎ TARIH

a- Beyliğin menşei ve kuruluşu

Beyliğin kuruculari Oğuzlarin Üçok koluna mensup Yüreğir boyundandirlar. Bu Üçok Türkmenleri aynı boydan gelen diğer Türkmenlerle birlikte, XIII. yüzyılda Moğol istilâsi yüzünden Anadolu'ya gelmişler, ancak burada da Moğollarin takibinden kurtulamayınca güneye doğru inerek Memlûk hükümdari Baybars (1261-1277) tarafindan Antakya-Gazze arasinda uzanan bölgeye yerleştirilmişlerdir.





Pervaneoğulları Beyliği (1277-1322)






Anadolu Selçukluları'nin dağılması sırasında Sinop'ta Pervâne Muineddin Süleyman'ın oğlu Mehmet tarafindan kurulan beyliğin adıdır.
Sinop, 1214'te Trabzon Rum İmparatorluğu'ndan alınmış önemli bir deniz üssü ve ticaret iskelesi idi. 

Anadolu Selçukluları'nın iç karışıklıklari sırasında Trabzon Rum İmparatoru tarafindan geri alınmiş ve kendi topraklarına dahil edilmiştir (1259). Pervâne, Ilhanli hükümdari Abaka Han'dan izin alarak Sinop'u ele geçirmek için faaliyete girişti. Yaklaşık bir yil karadan denizden kuşattığı şehri 1266'da zaptetti. Böylece Selçuklular'ın Karadeniz'deki ticaret kapısı olan Sinop, Muineddin Süleyman'a ikta olarak verilmiş ve yine onun istegi üzerine kendisine temlik edilmistir.






Mutahharten Beyliği






Erzincan ve çevresi 1379 yilina kadar Eretna Devleti sinirlari içerisinde kalmis ve sirasiyla Ahi Ayna Bey ve Pîr Hüseyin'in idaresinde bulunus idi. Pir Hüseyin'in ölümünden sonra (1379) ise Erzincan ve çevresine Mutahharten hakim oldu.

1- Mutahharten'in Menşei ve Erzincan'a Hakim Olmasi

Mutahharten'in Tatarlar'a mensup oldugu söylenmekte ise de, onun Uygur Türklerinden olan Eretna ile akraba olmasi daha muhtemeldir. 
Mutahharten'in Akkoyunlu Ahmed Bey'in damadi oldugu bilinmektedir.
Kaynaklarda adi Taharten, Tahirten ve Mutahharten seklinde geçen bu Erzincan emiri Pir Hüseyin'in ölümünden sonra Erzincan Beyligi tahtina geçti. Bagimsizligini ilân ederek kendi adina para bastiran ve hutbe okutan Mutahharten'e karsi ilk tepki Eretna Beyligi'nden geldi. 



Menteşeoğulları Beyliği






1- SIYASI TARIH
XIII. asrin ikinci yarisinda Güneybati Anadolu'da, merkezi Fethiye (Megri) olmak üzere Mugla, Balat, Milas, Beçin, Çine, Tavas ve Köycegiz kasabalarini içine alan bölgede kurulmustur. Beyligin kurucusu Mentese Bey maiyyetindeki Türkmenlerle birlikte, Akdeniz kiyilarindaki Finike ve Megri taraflarinda denizden gelmisler ve kuzeye dogru yayilarak karadan gelen Türk kuvvetleriyle birlesip eski Karya bölgesini (Mugla) ele geçirerek burada yerlesmislerdir.

Mentese beyligini kuran Türkmenler, Anadolu Selçuklulari'nin idaresinde bulunan Antalya ve Likya (Antalya'nin bati taraflari) kiyilarindan deniz yoluyla bu havaliye geldiler ve yikilmaya yüz tutan Bizans donanmasina mensup gemicileri de alarak kurduklari donanma ile korsanlik yapmaya basladilar. 






7 Mart 2020 Cumartesi

Karasioğulları Beyliği






Karasiogullari Beyligi, XIV. yüzyil baslarinda Balikesir ve Çanakkale taraflarinda kurulmus olan bir Türk beyligidir. Beyligin kurucusu olan Karasi Bey'in, XI. yüzyilin ikinci yarisindan sonra Orta Anadolu'da bir devlet kurmus olan Melik Danismend Gazi'nin soyundan geldigi söylenmektedir. Osmanli kaynaklarinda ise Karasi Bey'in Türkiye Selçuklu sultani II. Mesud'un nökerleri arasinda oldugu zikredilmektedir.

1-Karasi Bey ve Beyliğin Kuruluşu 

Sultan Mesud'un 1308 tarihinde ölümünden sonra Türkiye Selçuklu Devleti yikilmaya baslamis ve Anadolu'nun her bir yeri bu bölgelerdeki uç beylerinin kontrolüne girmisti. Bu sirada, Sultan Mesud'un nüfuzlu umerâsindan olan Karasi Bey, babasi Kalem Bey ile birlikte, öteki uç beyleri gibi, gerek Selçuklu Devleti'nin ve gerekse Bizans Imparatorlugu'nun zayif durumundan yararlanarak Çanakkale'ye kadar olan eski adiyla Misya kitasini, yani bugünkü Balikesir ve civarini ele geçirdiler. Bunlar burada baskent Karasi (Balikesir) olmak üzere bir beylik kurdular. Karasi Bey'in bu bölgeleri kesin olarak ne zaman ele geçirdigi bilinmemekle beraber Balikesir ve çevresinin 1300 yili civarinda onun idaresinde oldugu tahmin olunmaktadir.






Karamanoğulları Beyliği






I- SIYASI TARIH

a- Beyliğin menşeî ve kuruluşu
Anadolu Selçuklu Devleti'nin zayiflamasi ve yikilmasi sirasinda kurulan Türk beyliklerinin en uzun ömürlülerinden birisi olan Karamanogullari Oguzlar'in Afsar boyuna mensuptur. Bu Afsar Türkmenleri, XIII. yüzyilin ilk yarisindan itibaren devam eden Mogol istilâsi sirasinda ülkelerini terk ederek önce Azerbaycan ve Sirvan taraflarina gelmisler ve buradan Anadolu'ya geçerek Türkiye Selçuklu Sultani Alâeddin Keykubad (1220-1237) tarafindan Ermenek vilâyetine yerlestirilmislerdir (1228).

Bu Türkmenlerin basinda Nûre Sûfî b. Sâdeddin isimli bir reis bulunuyordu. Nûre Sûfî bu siralarda Anadolu'da yayilmakta olan Babaîler tarikatina girmis ve böylelikle o bölgedeki Türkmenler üzerinde nüfuz kurmustur. Nûre Sûfî'nin Babaî seyhi olarak müridleriyle birlikte gazaya çiktigi, Eregli ve Silifke taraflarinda basarili akinlar yaptigi bilinmektedir. Daha sonra Eregli'yi Hristiyanlarin elinden alan Nûre Sûfî bu suretle arazisini genisletmeye baslamistir.
Nûre Sûfî'nin ölüm tarihi kesin olarak belli degildir. Mezarinin Mut kazasinin Sinanli bucaginin Degirmenlik yaylasinda oldugu bilinmektedir.






Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti (1381-1398)






1- SIYASI TARIH
Beyligin kurucusu Kadi Burhaneddin Ahmed'in ailesi aslen Oguzlarin Salur boyuna mensup olup, Hârizm'den Kastamonu'ya göç etmisdir. Daha sonra Selçuklu devleti hizmetine giren dedeleri ve babasi Kayseri kadiligi görevinde bulundular. Burhaneddin Ahmed, 1344'de Kayseri'de dogdu. Memleketinde basladigi tahsiline Sam ve Misir'da devam ettikten sonra yurda dönerek yirmibir yasinda iken Eretna Devleti'nin merkezi olan Kayseri'de kadilik görevine basladi (1365).

Bu sirada Eretna Devleti'nin giderek zayiflamasi karsisinda Kadi Burhaneddin siyasî nüfusunu kullanmak istedi. Kayinpederi olan Eretna Beyi Ali Bey'in idareyi ele geçirmesi üzerinde onun veziri oldu (1378). Kadi Burhaneddin Ahmed vezir olarak islerin idaresine kisa zamanda yön vermeye basladi. Iç siyasetle ilgili olarak adalet ve idare mekanizmasinda düzeni sagladigi gibi ekonomik durumun da düzeltilmesine çalisti. Askerî ve siyasî degisiklikler sirasinda bozulan düzeni yeniden kurdu.






2 Mart 2020 Pazartesi

İnançoğulları (Ladik/Denizli) Beyliği






1- Beyligin Kurulusu

XIII. yüzyilin ikinci yarisi ile XIV. yüzyilin ilk yarisinda Ladik (Denizli) ve çevresinde hüküm sürmüs bir Türkmen beyligidir. Germiyan Beyligi'nin yüksek hakimiyetini tanimis olan Denizli beylerine Inançogullari da denilmektedir. Bu beylik hakkindaki ilk arastirmalar beyligin kurucusu olan Inanç Bey'in Germiyanlilardan Ali Bey'in oglu oldugu görüsünde idi. 

Son zamanlardaki yeni arastirmalarda ise Denizli beyliginin, Mogol istilâsi önünden kaçarak Denizli (Ladik), Honaz ve Dalaman bölgesine gelen Türkmenler tarafindan kuruldugu ileri sürülmektedir.






Hamidoğulları Beyliği






1- Beyligin Kurulusu

Hamidogullari Beyligi Egridir, Bolu, Yalvaç ve daha sonra Antalya taraflarinda Hamid Bey'in torunu Dündar Bey tarafindan kurulmustur. Hamid Bey, Selçuklular'la birlikte Türkistan'dan gelen Türkmen kabilelerinden birinin basbugu olup, Anadolu Selçuklu Devleti'nin kumandanlarindan idi. Hamid Bey ve oglu Ilyas Bey zamaninda bölge Selçuklu idaresinde bulunuyordu ve uç beyligi statüsü Denizli'den daha ileriye kaymisti. 

Selçuklularin XIII. asrin sonlarinda tamamen zayiflamasi ve Ilhanilerin nüfuzu altina girmesinden sonra diger bölgelerde oldugu gibi, Isparta, Egridir ve civarinda yasayan Hamid asireti de Dündar Bey'in baskanligi altinda Hamidogullari Beyligini kurdular.






Germiyanoğulları Beyliği






SIYASI TARIH

a- Mensei:

Germiyanogullari, Anadolu Selçuklulari'nin son döneminde Kütahya ve çevresinde hüküm sürmüs bir Türk beyligidir. Germiyan bir türk asiretinin adi olup, ilk defa XIII. yüzyilin baslarinda Selçuklu Devleti'nin hizmetinde Malatya'da faaliyet göstermislerdir. Germiyan asireti, Harizm hükümdari Celaleddin Harzemsah Mengüberti ile Anadolu taraflarina gelmis ve Selçuklular'in hizmetine girmislerdir. 

Malatya'da bulunduklari siralarda asiretin reisi Ali Siroglu Muzafferüddin idi. Selçuklu sultani II. Giyaseddin Keyhüsrev zamaninda (1236-1246) vuku bulan Baba Ishak tarafindan yönlendirilen Babailer isyaninin (1239) bastirilmasinda görevlendirilmisse de basaramayarak ilk defa maglup olmustur. Onun oglu Kerimüddin Ali Sir, Selçuklu sehzadeleri arasindaki taht mücadelesinde II. Izzeddin Keykavus taraftari oldugu için, IV. Kiliç Arslan zamaninda Vezir Pervane Muineddin Süleyman tarafindan diger muhaliflerle birlikte öldürülmüstür (1264).






Benzer Konular (Similar Topics)(Похожие темы)( Sujets similaires) ( Ähnliche Themen) (مواضيع مماثلة)