Tâceddin Bey'den önce, Niksar bölgesine Emir Dogancik adli birisinin hakim oldugu bilinmektedir.
Dogancik, Anadolu'da Ilhanli Devleti'nin nüfuzu yikilirken oldukça sayginlik gören birisiydi. Muhtemelen Tâceddin Bey'in babasi oldugu sanilan Emir Dogancik (veya Dogansah) 747 (1347) veya 749 (1349)'da Niksar'da öldü. Onun ölümünden sonra idareyi oglu Tâceddin Bey almis ve böylece Taceddinogullari Beyligi kurulmustur (1347).
1- Taceddin Bey
Tâceddin Bey ve onun kurdugu beylik hakkinda az da olsa bilgi veren eserler, onun Selçuk soyuna mensup olabilecegini söylemislerdir. Bunun yaninda Tâceddinogullari'nin Bafra emirleri ve Kubadogullari gibi Çepnilere mensup olduklari da söylenmektedir.
Bir baska arastirmada ise, Samsun ve Trabzon'u çevreleyen bölgede Tâceddin ve Bayram-oglu Haci Emir Ibrahim Beylerin maiyyetleri ile birer beylik kurmayi basardiklari ve bu beyligin kurucularinin ise Anadolu Selçuklulari tarafindan Canik bölgesindeki Hristiyanlara karsi hudutlarin emniyeti ve bölgenin fethedilerek Türklerin yerlesmesine açilmasini saglamak için iskân edilen Çepniler'den oldugu söylenmektedir.
Niksar ve civarindaki bölgelerde hüküm süren Tâceddin Bey, Canikli veya Canikî diye de anilmaktaydi. Çünkü beyligin merkezi Niksar olmasina ragmen, sinirlari zaman zaman Kelkit, Amasya, Samsun, Ordu, Giresun ve Trabzon'a kadar genislemistir.
2- Tâceddin Bey'in Kadi Burhaneddin ile Mücâdelesi
Tâceddin Bey ilk zamanlar Amasya Emiri Haci Sadgeldi'ye bagli kaldi. Bu sirada Eretna Devleti'nin basinda Alâaddin Ali Bey bulunmakla beraber, idarede gittikçe Kadi Burhaneddin Ahmed'in hakim duruma geçtigi görülmektedir. Eretna Devleti'nin güçlü oldugu bu dönemde Tâceddin Bey de ona tâbi olmak zorunda kaldi. Bununla beraber Tâceddin Bey, Kadi Burhaneddin Ahmed'e karsi ülkesini basarili bir biçimde korudu. Ona vermekte oldugu vergiyi kesti. Kadi Burhaneddin Ahmed, Eretna Devleti'ne vergi verme yükümlülügünü yerine getirmeyen Niksar Hakimi Tâceddin Bey üzerine yürümege karar verdi. Alâaddin Ali Bey'i de ikna eden Kadi Burhaneddin Niksar üzerine geldiyse de basarili olamadi (1379). Tâceddin Bey bu tarihten sonra bagimsiz bir sekilde hareket etmeye basladi. Tâceddin Bey, daha sonra topraklarina düzenlenen ikinci Eretna seferini de komsusu ve Kadi Burhaneddin'in düsmani olan Haci Sadgeldi'nin yardimi sayesinde püskürttü.
Trabzon Rum Imparatoru III. Alexios, sinirlari boyunca kuvvetlenen Türk beylikleri karsisinda, devletinin devamliligini ve sayginligini koruyabilmek için iki yüzlü bir siyaset izliyordu. Bir yandan bu beyliklerle dost geçiniyor, diger yandan da onlari birbirine düsürmeye çalisiyordu. Tâceddin, imparatorun kizi Eudokia ile evlendi (1381). Bu durum o siralarda Tâceddin Bey'in saygin bir emir oldugunu göstermektedir.
Tâceddin Bey hayatinin tamamini Kadi Burhaneddin Ahmed ile mücadele ederek geçirdi. Ona karsi Amasya Emiri Sadgeldi ve onun ölümünden sonra da oglu Ahmed ile ittifak yapti. Tâceddin Bey ile Amasya emiri Ahmed, Kadi Burhaneddin'e karsi mücadele ettiler. Ancak her seferinde yenilgiye ugradilar. Yapilan son karsilasmadan sonra Emir Ahmed Turhal kalesine kaçti. Tâceddin ise Kadi Burhaneddin'e elçi göndererek barismak istedi. Neticede Kadi Burhaneddin, Tâceddin'e, bir daha Emir Ahmed'le isbirligi yapmamasi sartiyla anlasma yapabilecegini bildirdi.
Tâceddin Bey bu haber üzerine bizzat Kadi Burhaneddin'in huzuruna gelerek itaatini bildirdi. Tâceddin Bey böyle olmakla birlikte tekrar Emir Ahmed'le bulusarak yeni hazirliklar içine girdi. Kadi Burhaneddin, Tâceddin'in bu hareketini ögrenince kuvvetleri ile Tâceddin Bey'in topraklarina girerek Tâceddin-oglu Alp Arslan'in korudugu Niksar'i kusatti. Yapilan çarpismalarda Alp Arslan'in kuvvetleri mukavemet edemeyerek dagildi. Kadi Burhaneddin'in bu basarisi üzerine Tâceddin Bey ve Emir Ahmed yolladiklari bir elçi ile baris teklifinde bulundular. Onlarin bu teklifini kabul eden Kadi Burhaneddin kisi geçirmek üzere Tokat'a döndü (1386).
Tâceddin Bey, Kadi Burhaneddin aleyhine topraklarini genisletemeyecegini anlayinca bu kez Ordu ilindeki Türkmen Emiri Haci Emir-zâde Süleyman Bey'in topraklarina girdi. Ancak buraya yaptigi bir akin sirasinda yenildi ve öldürüldü (1387). Yerine oglu Mahmud Bey geçti.
3- Mahmud Bey
Tâceddin Bey'in ölüm haberini duyan Kadi Burhaneddin Ahmed, onun ölümünü firsat bilerek Niksar ve Iskefser'i isgal etti. Ancak Mahmud Bey idareyi eline alir almaz bu bölgeleri geri aldi.
Mahmud Bey, Sivas hükümdari Kadi Burhaneddin Ahmed'e itaat etmekle beraber, kardesi Alp Arslan'la beraber Osmanli hükümdari Yildirim Bayezit'i Burhaneddin aleyhine kiskirtiyorlardi. Mahmud Bey'in bu faaliyetine çok kizan Kadi Burhaneddin, onun elinde bulunan Fenariyye bölgesini ele geçirdi ve Amasya'yi da kusatti.
Bunun üzerine Tâceddin-oglu Mahmud Bey, beyligi sürecinde bazan Kadi Burhaneddin Ahmed'e ve bazen de Osmanlilar'a tabi olarak bir denge politikasi izledi. Osmanli padisahi Yildirim Bâyezid'in Candar-oglu beyi II. Süleyman'i maglup ederek bu beyligin topraklarinin büyük bir kisimini ele geçirmesinden sonra (1392) Mahmud Bey Osmanlilar'a daha da yaklasmak zorunda kaldi.
4- Mahmud Bey'in Osmanlilar'a tâbi olmasi
Bâyezid'in bu zaferinden sonra Amasya Emiri Ahmed de Osmanlilar'a itaat arzetmisti. Bu sirada Tâceddin-oglu Mahmud Bey de Osmanlilar'a bagliligini bildirmek için kardesi Kiliç Arslan'i Yildirim Bâyezid'e gönderdi. Bu olaydan sonra Kadi Burhaneddin Ahmed ile Tâceddinogullari arasindaki mücadeleler daha da artti. Candar-oglu'nun bir ittifak düsüncesi ile Kadi Burhaneddin'e gönderdigi 500 atli asker, sebebi anlasilamayan bir meseleden dolayi Kadi Burhaneddin'i terk ederek Tâceddin-oglu Mahmud Bey'in yanina gidince, Burhaneddin iyice kizdi ve 1393 yili baharinda kuvvetlerini toplayarak Mahmud Bey idaresindeki Fenariyye bölgesini zaptetti ve burayi korumak üzere bir de kale insasina basladi. Bunun üzerine Tâceddin'in ogullari Mahmud, Alp Arslan ve Kiliç Arslan kardesler Yildirim Bâyezid'den yardim istediler.
Bu sirada Kadi Burhaneddin'in Amasya'yi muhasara etmesine de kizan Bâyezid, Tâceddinogullari'nin da daveti üzerine kuvvetli bir ordu ile hareket ederek Merzifon'a geldi. Ancak Osmanli ordusunun üstün oldugunu anlayan Kadi Burhaneddin önce Turhal kalesine, oradan da Tokat ve Sivas'a çekildi.
Kadi Burhaneddin Ahmed, Canik bölgesinde aleyhine bozulmus olan dengeyi saglamak için Tâceddinogullari'ni kendi lehine çevirmege çalistigi bir sirada Tâceddin-oglu Alp Arslan, agabeyi Mahmud Bey'e karsi isyan ederek, babalarindan kalan topragin ikiye bölünmesine sebep oldu. Alp Arslan, kendisine bagli kuvvetlerle birlikte harekete geçerek Niksar'in bir kismini ve Yenisehir merkezini ele geçirdi. Bunun üzerine Mahmud Bey, diger kardesleri Kiliç Arslan ve Süleyman'i da yanina alarak derhal Alp Arslan üzerine yürüdü. Alp Arslan, agabeyi Mahmud Bey'in kalabalik bir ordu ile üzerine geldigini haber alir almaz vakit kaybetmeden Kadi Burhaneddin'den yardim istedi. Kadi esasen siyasetine uygun düsen bu durum karsisinda hemen harekete geçerek, Alp Arslan'a yardim etme bahanesi ile Niksar bölgesine girdi. Alp Arslan bu sirada Kadi'nin huzuruna gelerek onu metbu tanidigini bildirdi. Kadi Burhaneddin de, Alp Arslan'a hil'at ve hediyeler vererek onu mükâfatlandirdi ve kendisi de ülkesine döndü.
Kadi Burhaneddin ile Alp Arslan'in arasi Tâceddin-oglu'nun Eretna'nin akrabasi Feridun ile isbirligi yapmasindan sonra bozuldu. Alp Arslan'in Develi hakimi Feridun ile isbirligi yaptigini haber alan Kadi Burhaneddin onun üzerine yürüyerek idaresi altindaki Yenisehir'in kendisine teslim edilmesini istedi. Ancak kale halki kaleyi Kadi'ya teslim etmeyi kabul etmeyince Kadi Burhaneddin Alp Arslan'i kale halkinin gözleri önünde öldürdü (1394).
Alp Arslan, fazilet sahibi bir insan idi. Arapçayi çok iyi bilir, nahiv ile mesgul olurdu. Ayni zamanda cesur ve atilgan bir emir idi. Kadi Burhaneddin Ahmed, bu kahraman ve amansiz düsmanindan kurtuldugu için çok sevinmisti.
Tâceddin-oglu Alp Arslan'in, Hüsamuddin Hasan ve Mehmed Yavuz adlarinda iki oglu vardi. Bunlar, babalarinin Kadi tarafindan katledilmesinden sonra Niksar bölgesinin büyük bir kismini terkederek daha kuzeye çekilmisler ve bilhassa Çarsamba, Terme ve Samsun havalisinin güney-dogu bölgesinde hakimiyetlerini sürdürmüslerdir.
Kardesinin Kadi Burhaneddin tarafindan öldürüldügünü gören Tâceddin-oglu Mahmud siranin kendisine de gelecegini düsünerek korkmaya baslamis, onun karsisina çikacak güçlü bir ordusu olmadigi için daha çok, çete hareketleri yapabilmistir.
Öte taraftan Rumeli'de devletin güvenligini saglayan Yildirim Bâyezid, 1398 baharinda tekrar Anadolu'ya yöneldi. Sultan Bâyezid, Canik böglesine girerek Kubad-oglu Cüneyd Bey'in elinde bulunan Samsun'u ele geçirdi. Bu yeni gelisme üzerine Tâceddin-oglu Mahmud Bey ve bölgenin diger emirleri Osmanli Devleti'ni yeniden metbu tanimak zorunda kaldilar. Bu tarihten kisa bir süre sonra da Kadi Burhaneddin Ahmed Akkoyunlu beyi Karayülük Osman tarafindan Karabel mevkiinde yapilan savasta öldürülmüs ve devlet arazisi de Bayezid döneminde Osmanli Devleti sinirlari içerisine dahil edilmistir.
Ayni yil içerisinde Tâceddin-oglu Mahmud Bey de tamamiyle Osmanli Devleti hizmetine girmis, dolayisiyle hakimiyet bölgesi de Osmanli Devleti sinirlarina dahil olmustu (1398).
Tâceddin-oglu Mahmud Bey'in Osmanli Devleti hizmetine girmesinden sonraki faaliyetleri hakkinda fazla bilgimiz yoktur. Bununla beraber onun, 1402 Ankara Savasi'nda Timur ordusu karsisinda savasmis oldugu düsünülebilir. Ankara Savasi'nda maglubuyete ugrayan Osmanli Devleti'nin içine düstügü buhranli dönemde, sehzâdeler arasinda meydana gelen taht kavgalari sirasinda Tâceddin-oglu Mehmed Bey, diger sehzâdeleri bertaraf ederek Osmanli tahtina oturan Çelebi Mehmed'in yaninda yer almis olmalidir. Çünkü Mahmud Bey'i daha sonra, Çelebi Mehmed'in ölümünü müteakip onun 13 yasindaki oglu ve ayni zamand a Hamid-ili sancak beyi olan Sehzâde Küçük Mustafa'nin yaninda görüyoruz. Sehzâde Mustafa, agabeyi II. Murad'in tahta çikmasi üzerine (1421) hayatindan endise ederek Karaman-oglu'nun yanina kaçti. Karaman-oglu, ayagina kadar gelen bu firsati degerlendirerek Sehzâde Mustafa'ya çok sayida asker vermis, ayrica Germiyan beyinin de bir miktar asker göndermesi üzerine kalabalik bir kuvvete sahip olan Sehzâde Mustafa, II. Murad'a isyan etmis ve Bursa üzerine yürümüstü. Iste Sehzâde Mustafa'nin bu isyaninda Tâceddin-oglu Mehmed Çelebi'yi onun veziri ve ayni zamanda kumandani olarak görüyoruz.
Sehzâde Mustafa ve kuvvetleri Bursa'yi ele geçiremeyince Iznik kalesi önüne gelerek kisa bir kusatmadan sonra bu sehre hakim oldu. Bunu haber alan II. Murad ise derhal Edirne'den hareket etti. II. Murad'in Kösemihal-oglu Mehmed Bey kumandasindaki akinci kuvvetleri Iznik kalesini kusattilar. Sehzâde Mustafa bu sirada kaçmak istediyse de Mihal-oglu Mehmed Bey'in kuvvetleri tarafindan takip edilerek yakalanmis ve kiliç darbeleri ile parça parça edilerek öldürülmüstür.
5- Hasan Bey
Ankara Savasi'ndan sonra Osmanli Devleti'nin içine girdigi ve on yil kadar süren Fetret devrinde Tâceddinogullari'ndan Alp Arslan-oglu Hasan Bey'in de diger beyler gibi bagimsiz olarak hareket ettigi bilinmektedir. Timur'un himayesinde bagimsizliklarini ilân eden beyler arasinda Niksar ve bir kisim Canik topraklari üzerinde Alp Arslan-oglu Hasan Bey'in bulundugu görülmektedir.
Hasan Bey Isfendiyar Bey ile de anlasarak memleketinin sinirlarini genisletmeye basladi. Nitekim bu iki beylik Bafra ve Samsun üzerinde iki koldan yürüdüler. Isfendiyar Bey Bafra ve Müslüman Samsun'u elde ederken, Hasan Bey ise Samsun beyi Cüneyd'i yapilan savasta öldürerek beyliginin büyük bir kismina sahip oldu. Osmanli hükümdari Çelebi Mehmed ise kardeslerini ortadan kaldirarak devletin bütününe sahip olduktan sonra Isfendiyar-oglu'nun elinde bulunan Samsun'un bir kismini aldi. Tâceddin-oglu Hasan Bey ile kardesi Mehmed ise Çelebi Mehmed'e karsi sürdürmüs olduklari dostluktan dolayi yerlerinde kaldilar.
6- Osmanlilar'in Taceddinogullari Beyligi'ne son vermesi
Hasan Bey, Sultan II. Murad devrine kadar beyligini sürdürdü. II. Murad tahta geçtikten sonra Amasya Beyi Lala Yörgüc Pasa'yi Anadolu'nun bu kisimlarini elde etmek ve bölge valilerini ortadan kaldirmak için görevlendirdi. Bu selahiyet ile bölgede daha faal bir rol oynayan Yörgüç Pasa büyük bir dügün yaparak Alp Arslan-oglu Hasan Bey'i de bu dügüne çagirdi. Böylece O, Hasan Bey'i yakalayarak Tâceddin-ili'ne kolayca hakim olmayi düsünmüstü. Ancak Yörgüç Pasa'nin bu fikrini sezen Hasan Bey bu davete icabet etmemis ve elinde olan topraklari sultana teslim edecegini bildirmistir. Nitekim Hasan Bey sözüne sadik kalarak memleketini Sultan II. Murad'a teslim etti (1428). Kendisi Edirne'ye, sultanin yanina geldi. Osmanli Sultani II. Murad ona muhtemelen Rumeli'de bir sancak verdi. Ölüm tarihi bilinmemektedir.
Hasan Bey'in Tâceddin-ili'ni II. Murad'a vermesinden sonra bu beylik sona ermis oldu.
Tâceddinogullari'na ait simdiye kadar hiçbir sikkeye rastlanmamistir. Bu durum onlarin baska bir beyligin veya devletin parasini kullandiklarini hatira getirmektedir.
Tâceddin-oglu Hasan Bey'in Çarsamba'da 1424 tarihli cami vakfiyesi bulunmaktadir. Vakfiyede kendisi "Emir-i kebir Hüsamüddevleti ve'd-Din Hasan Bey b. el-Merhum Alp Arslan Bey Ibnü'l-Emir el-Magfûr Tâceddin” diye zikrolunmaktadir.
Bundan baska Tâceddinogullari'ndan Husâmeddin Mehmed Yavuz Bey'in de Çarsamba'da vakfi mevcut olup 825 (1422) tarihini tasimaktadir. Ancak kendisi hakkinda bilgi yoktur.
Kaynak: Osmanli tarihi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder