bilgievlerim: İlk Vahyin Gelişi
Logo Design by bilgievlerim.blogspot.com
TÜRKİYE CANIM FEDA TÜRKİYE CANIM FEDA

Çevirci -Translate - Перевести


14 Mart 2020 Cumartesi

İlk Vahyin Gelişi





Hz. Muhammed (sav)’in Allah tarafından peygamberlikle görevlendirilişi kırk yaşında olmuştur. Kâbe’nin tamiri ve Hacer-ül Esved’in yerine konulmasından sonra O'nun, Allah hakkında düşünmeye, O’na nasıl iman ve ibadet edileceğini araştırmaya daha fazla yöneldiği fark edilmekteydi. Mekkelilerin ve diğer birçok Arap kabilesinin putlarına hiç ilgi göstermeyen Hz. Muhammed (sav) aklı ve hisleriyle putlara tapmanın faydasızlığı sonucuna ulaşmıştı. 

Belki de tek tanrı inancına dayalı Hz. İbrahim (as)’in dini üzere olmaya çalışan az sayıdaki Hanîfler gibi düşünüyordu. Ancak neyi ve nasıl yapacağını bilememenin ıstırabını yaşarken inzivaya çekilmekten hoşlanmaya başladı ve risaletinin birkaç yıl öncesinden itibaren her Ramazan ayında, dedesi Abdülmuttalib ve diğer bazı Kureyşlilerin yaptığı gibi, Hira dağındaki mağarada münzevi bir hayat yaşamaya başladı. 








Yiyeceği tükenince şehre iniyor, fakirlere yardımda bulunuyor, Kâbe’yi tavaf ediyor ve evden yiyecek alarak tekrar mağaraya dönüyordu. Zaman zaman Hz. Hatice (r.anha)’yi de yanına alıyordu. Hz. Âişe (r.anha)’nin rivayetine göre Rasûlullah (sav) bu dönemde bir ara “sâdık (doğru) rüyalar” görmeye başlamış, altı ay devam eden bu süreçte gördüğü rüyalar aynen çıkmıştır. Kaynaklarda ayrıca Hz. Peygamber’in bu dönemde kendisini “Esselâmü aleyke yâ Rasûlallâh (Sana selâm olsun ey Allah’ın elçisi)” şeklinde selamlayan sesler duyduğu, etrafına dönüp bakınca kimseyi göremediği için merak içerisinde kaldığı, bu seslerin ağaçlar ve kayalıklardan geldiğine dair rivayetler de yer almaktadır. Buraya kadar anlatılan ve bir kısmı olağanüstü nitelik taşıyan hususlardan hareketle bu dönemin vahye hazırlık süreci olduğunu söylemek mümkündür.




Hz. Muhammed (sav)’in Hira’da bulunduğu 610 yılı Ramazan ayının son on günü içinde muhtemelen yirmi yedinci gece, bazı rivayetlere göre Pazartesi günü sabaha karşı Cebrail gelerek ona Allah tarafından peygamber olarak görevlendirildiğini haber verdi. Bu ilk vahyi Hz. Peygamber şöyle anlatmaktadır. O gece Cebrâil bana gelerek “Oku!” (İkra’) dedi. Ben okuma bilmediğimi söyledim. Bunun üzerine melek beni aldı; dayanabileceğim son noktaya kadar sıktı. Ardından beni bırakıp tekrar “Oku!” dedi. Cevaben yine “Ben okuma bilmem” deyince tekrar son noktaya kadar sıktı ve “Oku!” dedi. Ben “Ne okuyayım?” diye cevap verince melek beni üçüncü defa takatim kesilinceye kadar sıktı ve bıraktıktan sonra şu ayetleri okudu: “Yaratan Rabbının adıyla oku. O insanı bir embriyodan yarattı. Oku! Senin Rabbin en büyük kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğreten, insana bilmediklerini belleten odur.” (el-Alak 96/1-5)  Bu olay üzerine heyecanlanıp korkuya kapılan Hz. Muhammed (sav), Hira’dan ayrılarak evine gitti, yatağa girerek eşi Hz. Hatice (r.anha)’den üstünü örtmesini istedi ve uyandıktan sonra başından geçenleri anlattı. Hz. Hatice (r.anha) “Allah hiçbir zaman seni utandırıp üzmeyecektir. Çünkü sen akrabanı gözetir, doğruyu söyler, âcizlerin elinden tutarsın; yoksullara yardım eder, misafirleri ağırlarsın; haksızlığa uğrayanların yanında yer alırsın” demek suretiyle samimi duygularını dile getirip teselli etti ve kendisine inandığını belirtti. Ardından Hz. Peygamber’i, kendi amcasının oğlu olan Varaka b. Nevfel’e götürdü. Kitâb-ı Mukaddes’i bilen yaşlı bir Hıristiyan olan Varaka, onu dinledikten sonra kendisine gelen meleğin bütün peygamberlere vahiy getiren melek olduğunu söyledi. Ardından da şunları ekledi: “Sana yalancı diyecekler; kötü davranacaklar. Sana savaş açıp bu şehirden çıkaracaklar. Ben o günlere ulaşırsam Allah için sana yardımcı olacağım.” Varaka sözlerini bitirdikten sonra ona doğru eğildi ve alnından öptü. Hz. Peygamber, hem Hz. Hatice’nin desteği hem de Varaka’nın bu açıklamalarından epeyce rahatlamış olarak evine döndü.






İlk vahyin ardından bir süre vahiy kesintiye uğradı. İlk vahyin ağırlığı ve zorluğu henüz tam ortadan kalkmamışken vahyin kesilmesi Hz. Peygamber’i endişeye sevk etti. Sık sık Hira mağarasına gidiyor ve Cebrail’in gelmesini gözlüyordu fakat günler geçtiği halde melek gelmiyordu. Hz. Peygamber bu dönemde Rabbinin kendisini terk ettiği zannına kapılarak endişeli günler geçirdi. Kaynaklarda “fetretü’l-vahy” adı verilen bu devrenin müddeti hakkında birkaç aydan başlayıp üç yıla kadar varan süreler zikredilmiştir. Ancak üç yıl rivayetinin aşağıda işaret edilecek olan üç yıllık gizli davetle karıştırıldığı, vahyin kesinti süresinin üç yıldan çok daha az olduğunu söylemek mümkündür.




Rasûlullah (sav) bir gün Hira mağarasından dönerken Cebrail’i tekrar gördü, yine korku ve heyecanla evine gidip yatağına yattı. Cebrâil evinde karşısına çıkarak Müddessir suresinin ilk ayetlerini okudu. (74/1-5) Bu ayetlerde artık ilahî mesajları insanlara ulaştırma zamanının geldiği belirtilmekte, bu görevi ifâ ederken her şeyden önce yüce Rabbine güvenmesi istenmekte, ayrıca maddi ve manevi kirlerden uzak durması talimatı verilmekteydi.
Cebrail’in bu sıralarda Hz. Peygamber’e abdest ve namazı öğrettiği, O'nun da Cebrâil’den öğrendiği şekliyle Hz. Hatice (r.anha)’ye öğretip evlerinde birlikte namaz kıldıkları rivayet edilmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Benzer Konular (Similar Topics)(Похожие темы)( Sujets similaires) ( Ähnliche Themen) (مواضيع مماثلة)