bilgievlerim
Logo Design by bilgievlerim.blogspot.com
TÜRKİYE CANIM FEDA TÜRKİYE CANIM FEDA

Çevirci -Translate - Перевести


30 Ağustos 2018 Perşembe

ASTIM BRONŞİT ve TEDAVİSİ

    Tedavi edilmeyen saman nezlesinden ve akciğer iltihabından sonra sık görülen bir hastalıktır. İnce bronşların daralması şeklinde etki yaptığından hasta soluk verirken zorluk çeker.
    Astım bronşit, bazı psikolojik rahatsızlıklarla birlikte ortaya çıkabilmekte ve gerçek sebebi bulunamadığı takdirde tedavisi oldukça zorlaşmaktadır.



    Belirtileri:
* Solunum güçlüğü daha çok geceleri nöbetler şeklinde kendisini gösterir.
* Hasta oturduğu veya kurbağa gibi yattığı zaman daha kolay nefes verir.
* Bronşial astımda nefes almada değil, nefes vermede güçlük vardır. Bu sebeple akciğerlerde şişme görülür.


    Ne Yapmalı?
* Nefes vermeyi kolaylaştırmak için solunum borularını genişletici ilaçlar verilirken; aynı zamanda hastalığa sebep olan madde veya olay keşfedilmelidir. Astıma sebep olan etki ortadan kaldırıldığı zaman tedavi kolaylaşmakta ve krizlerin önüne geçilebilmektedir.
* Varsa iltihabi durumlar önlenmelidir.
* Öksürüğü kesmek için tedbir alınmalı, balgam söktürücü ilaçlar kullanılmalıdır.
* Hasta sık sık solunum hareketleri yapmalı, bronşların tabiî yolla açılmasına yardımcı olmalıdır.
* Yine astıma yol açan alerjik madde tesbit edilmeli, bünyenin bu maddeye hassasiyeti giderilmelidir. Buda aşılarla yapılır.
* Saman nezlesi kuru ortamı sevdiğinden, tedavi sırasında hasta nemli bir ortamda bulundurulmalıdır.

APANDİSİT

    Bağırsakları tanıtırken, kalınbağırsağın onikiparmak bağırsağına bağlanan yerinde, "kör bağırsak" adı verilen kısımda, içi boş, yaklaşık 10 santim uzunluğunda bir çıkıntıdan bahsetmiştik. Bu çıkıntı ya "apendis"; apandisin bakteriler marifetiyle iltihaplanmasına da "apandisit" diyoruz.
    Belirtileri:
* Göbek çevresinde ortaya çıkan bir ağrı ile kendisini belli eder.
* Sonra bu ağrı yavaş yavaş karın alt bölgesine iner.
* Sindirim güçlüğü, kabızlık ya da ishal görülür.
* Hasta sık sık kusabilir.
* Ağız ve dilde kuruluk olması sebebiyle iştahsızlık belirir.



    DİKKAT: Apandis patladığı takdirde, ateş birden bire yükselir. Karın ön duvarında sertlik görülür. Müdahale edilmediği zaman hasta şoka girer.
    Tedavi:
* Belirtiler ortaya çıkar çıkmaz hasta doktora götürülmelidir.
* Ameliyattan başka çaresi yoktur.

28 Ağustos 2018 Salı

ALERJİK HASTALIKLAR


    Organizmanın vücuda giren yabancı maddelere ve sevmediği proteinlere karşı gösterdiği reaksiyondur. Vücudun kabul etmediği yabancı maddelere "antijen" adı verilir. Vücut, antijenleri etkisiz hale getirmek için bunlarla savaşacak "antikor"ları üretir. Antikorlar yabancı maddeyi öldürür; akyuvarlar da ölü maddeleri ortadan kaldırır. Vücut savaştığı bu antijen maddeyi unutmaz. İkinci bir defa onunla karşılaştığı zaman, öncekine kıyasla çok daha hızlı ve tesirli bir şekilde karşı koyar. Bulaşıcı hastalıklar konusunda buna "vücudun o mikroba karşı bağışıklığı" diyoruz.
    Yukarıda vücudun sevmediği proteinlere karşı da reaksiyon gösterdiğini söylemiştik. Bazı bünyeler her türlü proteini kabul edebilirken, bir kısım bünyelerin sevmediği proteinler vardır. Her bünyenin sevmediği proteinler başka başkadır. İşte şahıstan şahısa değişen ve bünyenin sevmediği proteine karşı reaksiyon gösteren bu özelliğine "alerji" diyoruz. Vücut, sevmediği proteine karşı aynı yabancı maddelerdeki gibi antikorlar üretir ve o protein maddelerini yoketmeye çalışır.
    Bebekler, bir yaşına kadar bazı proteinlere karşı reaksiyon gösterirler. Kadınlar, daha çok, ergenlik çağında, ayhali dönemlerinde, hamilelikte ve menopoz dönemlerinde bazı proteinlere karşı alerji duyarlar. Zayıf kişiler, şişmanlara kıyasla, alerjiye daha yatkındırlar. Alerjinin mesleklerle de yakından ilgisi vardır. Fikir işçileri, kimyevi madde üreten tesislerde çalışan kimseler, değirmenciler, eczacılar, laborantlar, hastahane işçileri ve ilaç fabrikasında çalışanlar alerji vakaları ile sık karşılaşırlar. Alerjinin sinir sistemi ile de yakın ilgisi vardır. Normal insana kıyasla hassas bir bünyeye sahip olanlarda alerjiye sık rastlanır. Bazı ailelerde aynı tip alerjinin sık görülmesi, bu reaksiyonun kalıtımla da ilgisi olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
    Alerjide antikor - antijen mücadelesinin kanda değil de vücut hücrelerinin yüzeyinde meydana geldiğini ileri süren araştırmacıların sayısı az değildir. Bunlara göre antikor - antijen (veya allerjen) reaksiyonu sırasında hücre duvarları bozulmakta ve "histamin" adı verilen bir madde açığa çıkmaktadır. Histamin, hücrelere iki şekilde etki yapmaktadır:
    a) İnce kan damarlarının gerginliğini artırarak kanın "serum" adı verilen sıvı kısmının doku aralarına sızmasına sebep olur.
    b) Bazı kas gruplarında, özellikle bronşlarda, spazmlara yol açar.
    Serumun doku aralarına sızmasından sonra kabarcıklar, şişlikler, deri, göz ve burunda rahatsızlıklar kendisini göstermeye başlar. Bronşlardaki spazmlar astım krizlerine sebep olur.
    Ne Yapmalı?
* Alerji vakasının tedavisi kişiden kişiye değişen ve daha da önemlisi doktorun tecrübesine bakan bir husustur. Bunun da sebebi, hastalığın psikolojik yönlerinin ağırlıkta olmasıdır.
* En sık baş vurulan usul, alerjen (alerji yapan) maddeyi keşfedip hastayı bu maddeden uzak tutmaktır.
* Bir diğer usul, histamin maddesini analiz ettikten sonra, bu maddeyi etkisiz kılan bir "antihistaminik" vermektir. Saman nezlesinde, sivilce ve şişliklerde alerjik ilaçlar iyi netice vermektedir.





    DİKKAT: Alerji ilaçları (antihistaminikler) hastada uyuklama hali yaptığı için dikkat isteyen işlerde (şoförler ve makina işçileri) tehlikeli kazalara sebep olmaktadır
    SERUM ALERJİSİ
    Tetanos, difteri ve kangren vakalarında hastaya tedavi maksadıyla verilen "at serumu" sonunda ortaya çıkan bir hastalıktır. Vücut seruma karşı antikorlar üreterek savunmaya geçer.
    Belirtileri:
* Serum verildikten 5-10 gün sonra ateş, eklem ağrıları ve deride döküntüler başlar.
    Tedavi:
* Hastalığın etkileri giderilinceye kadar ilaç verilir.
    Korunma:
* Antikor-antijen reaksiyonu göz önünde bulundurularak mecbur kalmadıkça at serumu verilmemelidir. Aktif bağışıklık kazandırmak için aşılar tercih edilmelidir.



    SAMAN NEZLESİ
    Her yıl belirli zamanlarda ortaya çıkan ve daha çok bitki çiçek tozlarıyla bulaşan alerjik bir nezledir.
    Belirtileri:
* Burun akıntısı önce sulu sonra koyu ve sarı renktedir.
* Burun akıntısı ile birlikte öksürük de görülür.
    Ne Yapmalı?
* Genellikle antihistaminik ilaçlar iyi netice vermektedir.
* Hastalığın ilk günlerinde burun damlası kullanmaktan sakınmalı, tedavi doktora bırakılmalıdır.
    DİKKAT: Ciddiye alınmayan saman nezlesi gelişerek "astım bronşit"e sebep olur.
* Alerjinin gerçek sebebi keşfedildikten sonra hazırlanabilecek aşılar da etkili olmaktadır.
* Saman nezlesi kuru ortamı sevdiğinden, tedavi sırasında hasta nemli bir ortamda bulundurulmalıdır.




Alerji normalde zararsız olan maddelere karşı anormal ve zararlı bir şekilde verilen bağışıklık sistemi yanıtlarıdır. Kabaca anlatmak gerekirse vücuda giren bu değişik maddeyi vücut tanımamaktadır, bir "yabancı" ya da "düşman" olarak görmektedir, vücudun düşman olarak tanımladığı bu maddeye karşı verdiği cevaplar alerjik reaksiyon tablosunu oluşturmaktadır.
Kimi bünyeler alerjik reaksiyonlara karşı daha duyarlıdır. Alerjiler kalıtıma bağlıdır, yani kişi alerjik hastalık gelişimine neden olan bu özelliğini anne ve babasından geçen genlerle almaktadır. Kalıtım dışında çevre de alerji gelişiminde önemli rol oynamaktadır.
BAZI ALERJİK HASTALIKLAR ŞUNLARDIR:
Alerjik rinit
Alerjik konjunktivit
Astım (Bronşiyal astım)
Gıda alerjisi
İlaç alerjisi
Arı alerjisi
Atopik dermatit
Ürtiker ve anjioödem
Lateks alerjisi
ALERJİK RİNİT


Rinit, burun iç kısmını döşeyen ve mukoza adı verilen dokunun iltihabıdır. Rinitlerin yarısı alerjiye bağlıdır ve rinit aslında nezle diye bildiğimiz tanıdık bir kelimedir. Özellikle bahar aylarında polenlerin artışıyla rinit daha da fazla kişiyi etkiler.
Solunumla burun mukozasına giren alllerjenler, burada bir dizi reaksiyona neden olur ve alerjiden sorumlu olan başta histamin* olmak üzere bazı maddelerin salınmasına neden olur. (*Alerjik reaksiyonlarda kullanılan ilaçlarda yer alan antihistaminik terimi buradan gelmektedir.)
Sonuç olarak mukoza damarları genişler, ödem oluşur salgıların da artmasıyla, alerji tablosu oluşur, bunlar burun akıntısı/tıkanıklığı, hapşırma, burun kaşıntısı, koku almada azalma, gözlerde yanma, sulanma, kızarıklık gibi belirtilerdir.
ALERJİK KONJUNKTİVİT
Konjunktiva, göz kapağı içerisini kaplayan mukoza tabakasıdır. Konjunktivit ise bu tabakanın enfeksiyonudur (iltihabıdır). Bu enfeksiyon virüs, bakteri kaynaklı olabileceği gibi, göze yabancı cisim girmesinden ya da daha da sık olarak alerjik bir nedenden kaynaklanabilir. Gözlerde kızarıklık, yanma, batma, şişlik ve gözyaşı salgısının artması gibi şikayetlere neden olabilir. Genelde alerjik rinitle birlikte seyreder.
ASTIM (BRONŞİYAL ASTIM)
Astım, bronş olarak adlandırılmış olan havayollarının kronik inflamasyonu (yangısı, iltihabı) ile seyreden nefes darlığı, hışırtılı solunum ve öksürükle karakterize bir hastalıktır. Bronşların iç yüzünü kaplayan mukoza tabakasının iltihaplanması, havayollarını her türlü uyarana karşı hassas hale getirir. Bu uyaranlar sigara dumanı, enfeksiyonlar, iyi ya da kötü kokular olabilir. Sonuçta havayollarını saran kaslar kasılır, salgı bezleri aşırı salgı yapar, havayolları daralır, astım tablosu ortaya çıkar.
GIDA ALERJİSİ
Gıda yaşam için elzemdir. Batılı ülkelerde ortalama bir insan yaşamı boyunca yaklaşık 2-3 ton kadar gıda tüketir. Bu yüzden gıda alerjisi gibi gıdalarla oluşacak rahatsızlıkların da sık görülmesi sürpriz olmamalıdır. Gıda ile ortaya çıkan alerjilerde, deri, mide barsak sistemi ve solunum sistemine ait bulgular ortaya çıkabilir. Bu bulgulara göz atmak gerekirse;
Mide-bağırsak sistemine etkileri; bulantı, kusma, karın ağrısı, kramplar ve ishal.
Solunum sistemine etkileri; nezle, astım, soluk borusunda ödem, solunum güçlüğü.
Deriye etkileri; kaşıntı, kızarıklık, ürtiker, egzama.
Ve bunların dışında en ciddi alerjik reaksiyon çeşidi olan "anaflaksi"...  Anaflakside tüm bu bulguların dışında tansiyon düşüklüğü, şuur kaybı, kalp atım sayısında artma ile seyreden ciddi bir klinik tablo mevcuttur.
Gıda alerjisine sebep olan besinler çok çeşitli olabilmekle beraber sıklıkla şöyledir;
Çocuklarda; süt, yumurta, yer fıstığı, buğday, soya, fındık, ceviz.
Yetişkinlerde; yerfıstığı, fındık, ceviz, balık, deniz kabukluları.
İLAÇ ALERJİSİ
İlaç alerjileri ve ilaç reaksiyonları çok sık gözlenen ancak hakkında çok fazla bilgi sahibi olunmayan konulardır.
Eksik ya da yanlış bilgilendirilme hasta açısından ciddi sonuçlara yol açabilir.
İlaçlar bağışıklık sistemi için "yabancı" maddelerdir. İlaç ilk kullanımda bağışıklık sistemi tarafından tanınır ve o ilaca karşı duyarlılık gelişir. Daha sonraki kullanımlarda ise alerji ortaya çıkar.
İLAÇ ALERJİLERİNDE GÖRÜLEN BELİRTİLER;
Sık görülenler; ürtiker, anjioödem (özellikle yüzde ödem oluşumuyla seyreden şişlikler), ilaç döküntüsü.
Daha seyrek görülenler; gözlerde kızarıklık, yanma, burun tıkanıklığı/akması, hapşırma, solunum zorluğu, tıkanma, çarpıntı, bulantı, kusma, tansiyon düşüklüğü, karın krampları, şuur bulanıklığı, bayılma.
Anaflaksi; alerjik şok olarak da ifade edilebilir. İlaç alerjilerinin en ağır şeklidir, tüm bu bulgular aynı anda bulunabilir ve hayati risk taşır.
Örneğin, reçetesiz satılan en bilinen ve en çok kullanılan ilaçlardan olan bazı ağrı kesicilerin ve ateş düşürücülerin çok nadir de olsa ilaç alerjilerine sebep olduğu görülmüştür.

ARI ALERJİSİ
Arı, kimi insanlarda önemli durumlara yol açacak ciddi reaksiyonlar gelişmesine sebep olabilir. Burada, arının cinsi, sokulma yeri, sokulma sayısı, ortaya çıkan bulgular ve bu bulguların ortaya çıkış süresi önemlidir, ayrıntılı olarak sorgulanmalıdır.
Arı sokmasına karşı önlemler alınmalıdır, ancak yine de her zaman için arı tarafından sokulma riski söz konusudur. Bu nedenle duyarlı kişiler ve aileleri alerjik şok durumunda tıbbi tedavi alınıncaya kadar yapmaları gereken şeyleri uygulayabilecek şekilde eğitilmelidirler.
ATOPİK DERMATİT
Atopik dermatit, derinin iltihabıdır, atopik egzama olarak da adlandırılır. Çocuklarda %15, yetişkinlerde %3 oranında görülür. Nedeni tam olarak bilinememekle birlikte, hava kirliliğinin, diyetle ilgili faktörlerin, iklim değişikliklerinin, çeşitli kozmetik ve kimyasallara (deterjan gibi.. ) maruz kalmanın etkilediği bilinmektedir.
Alerjik dermatitte hastanın derisi kuru ve kaşıntılıdır. Kaşınan bölgelerde kabarcıklar ve iltihaplanmalar da görülebilir.
ÜRTİKER VE ANJİOÖDEM
Ürtiker, deri yüzeyinde oluşan etrafı kızarıklıkla çevrili kaşıntılı tabakalardır. Halk arasında kurdeşen olarak da bilinir. Dudak ve iç organların da tutulması, bu bölgelerde de ödem oluşmasıyla ortaya çıkan şekli ise anjioödem olarak adlandırılır.
Virüslere, parazitlere bağlı olarak ortaya çıkabilir, allerjenler de sebep olabilir. Bunun yanında ruhsal açıdan zor geçirilen bir dönem ürtikerle sonuçlanabilir.
LATEKS ALERJİSİ
Çok nadir görülüyorsa da, hayati tehlike oluşturacak kadar ağır alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Lateks, kauçuk diye de bildiğimiz maddedir. Lateks içeren ürünle temas eden deri yüzeyinde (örneğin lateks eldiven.. ) kızarıklık, kaşıntı, kabuklanma, sulanma gibi belirtiler oluşur.
ALERJİ TESTLERİ
Alerji varlığını ortaya koyan testlerdir, yani mevcut hastalığın alerjik bir nedeni varsa bunu belirleyen testlerdir.
1- Prick testi: En çok uygulanan, hastaya ağrı, acı vermeyen, pratik bir testtir. Genelde kolun iç kısmına ince bir çizik atılır, buraya allerjen damlatılır ve deri cevapları değerlendirilir.
2- İntradermal test: Bu yöntemde allerjenin küçük bir miktarı derinin biraz altına enjekte edilerek deri cevapları değerlendirilir.
3- Yama tesi (Patch testi): Kontakt dermatit (temas dermatiti) olan hastalarda, egzamaya neden olan allerjeni tespit etmek için yapılır. Test edilecek olan madde 48-72 saat boyunca hekim tarafından uygun görülmüş yerde deriyle temas halinde tutulur. Bu süre sonunda sonuçlar incelenir.
4- Kanda yapılan testler: Deri test sonuçları çelişkili çıktığında ya da başka nedenlerle diğer testler uygulanamadığında kan örneği alınarak yapılır. Kan aç karnına alınmalıdır.
ALERJİ HASTALIKLARINDA TEDAVİ
1- En kolay ama en önemli tedavi tabii ki en başta alerjenlerden korunmaktır.
2- İlaçla tedavi: Her geçen gün bulunan ve geliştirilen ilaçlar sayesinde alerjiler rahatlıkla tedavi edilebilmekte, hastanın yaşam kalitesi belirgin ölçüde arttırılabilmektedir.
3- İmmünoterapi: Aşı tedavisidir. Hastanın duyarlı olduğu allerjen, gittikçe artan dozlarda hastaya enjekte edilir. Amaç, allerjene karşı tolerans geliştirmektir.
Kaynak:ilacpedia.com

ANJİN


    Tipik bir üşütme hastalığı olup "boğaz iltihabı" adı da verilmektedir. Işın tedavisi, burun ve boğaz bölgesindeki ameliyatlar da anjin yapabilmektedir. Mikropları vücutta bağışıklık meydana getirmediği için sık tekrarlanabilir.
    DİKKAT: Ağır geçmesi halinde böbreklerde, kalp ve eklem yerlerinde ilave rahatsızlıklara sebebiyet verebilir.



    Belirtileri:
* Yutmada görülen güçlük halinde başlar.
* Ateşin yükselmesi ile birlikte kol ve bacaklarda ağrılar ortaya çıkar.
* Dil paslı ve şiştir.
* Hasta iştahsızdır, ağızı kokar.
* Bademcikler şişer, hasta ağzını zor acır.
* Bademciklerin üzerindeki apselerin patlayarak akmasından sonra hasta kendisini daha iyi hisseder. Bademciklerin şişi iner.


    Ne Yapmalı?
* Hastanın boğazını sarıp sıcak tutunuz.
* Hastayı doktora götürünüz. Doktor, iltihapları önlemek için antibiyotik tedavisi uygulayacaktır.
* Ayrıca boğaz ağrılarını hafifletmek için antiseptik solüsyonla gargara tatbik ediniz.
* Doktora gitmeyi gerektirmeyen hafif anjinlerde, papatya çiçeği ve adaçayı kaynatılarak suyu ile gargara yapılabilir.
* Hastaya sulu yiyecekler ve taze meyve suları veriniz.
    DİKKAT: Bademcik iltihapları tedavi edilmeyip ağır seyrederse "kan zehirlenmesi" yapabileceğinden; hastayı doktora göstermeyi ihmal etmeyiniz.

ÇAĞIN VEBASI: AİDS


    1980'lere girildiğinde "cinsel özgürlük" aileye son", "feminizm" gibi akımların da tesiriyle dünya tam bir kargaşa içindeydi. Homoseksüellik, bir sapıklık değil de "3. cins" sayılıyor, giderek güçlenen bir lobi haline geliyor ve hatta erkekler birbirleriyle evlendiriliyordu. Her üç çocuktan biri evlilik dışı münasebet neticesi dünyaya geliyor ve yine üç çocuktan ikisi anne-babanın ayrı olduğu parçalanmış ailelerde büyümek zorunda kalıyordu. Çünkü kurulan her iki evlilikten biri ayrılma ile sonuçlanıyordu. Artık cinsellik, ulvi hedefi olan hissi bir beraberlik olmaktan çıkmış, hayvani ve mekanik bir zevk vasıtası haline gelmişti. İşte bu manzara, tam Kainatın Sultanı Peygamber Efendimizin (s.a.v.) "Bir toplulukta fuhuş yaygınlaşırsa Allah, adını bilmediğiniz hastalıklar indirir" şeklinde haber verdiği ortamdı. 1981 yılında 8'i homoseksüel ve 1 'i de yine onların bulaşığı enjektörü kullanan uyuşturucu müptelası toplam 9 kişi esrarengiz bir hastalığa yakalandılar. Vücudun savunma (immun) sistemi iflas etmişti ve mikrobik hastalıklara karşı korunamıyordu. Hastalığa, "Kazanılmış immun Yetmezlik Sendromu" manasına gelen kelimelerin baş harfleri olan AİDS adı verildi. Bu hastalığın amili insanları acı ve ölüme terk ederek bir bedenden diğerine, bir ülkeden başka bir ülkeye ve bir kıtadan başka bir kıtaya atlayan, görünmeyen bir virüstü.
    Aritmetik dizi şeklinde hızla yayılan AİDS, ciddi ruhi krizlere ve bozukluklara yol açıyordu. Korku, endişe, hayati kriz, ümidsizlik, suçluluk, çaresizlik, belirsizlik, yakınlarını kaybetme, aile ve toplumdan dışlanma, ağrı, dayanılmaz acılar, terkedilme ve ölüm duygu düşünce ve reaksiyonları veren bir hastalığın adıydı.
    Kimine göre çağın vebası, kimine göre ise yüzyılın en korkunç hastalığı olan AlDS'e 1987'de 126 ülkede 62.445 kişide rastlanmıştı. Bu rakam 1991'de 359.271, 1995'te ise 22 milyon oldu. 2000 yılında AlDS'li sayısının 40 milyonu geçmesi bekleniyor.
    Türkiye'de ise 1996'da 594 AİDS vakasına rastlandı. AİDS ile Mücadele Derneği, "Türkiye henüz taşıyıcı devresinde 2000'li yıllarda İstanbul ve Doğu Karadeniz'de yaygınlaşan fuhuş sebebiyle özellikle İstanbul ve Karadeniz'de AİDS patlaması olacak" diyor.
    Dünyada her dakikada 5, günde ise 8.500 kişi AlDS'e yakalanıyor. Afrika'da çıkan hastalığın dünyaya yayılmaya başladığı, 1980'den bu yana ise 5.8 milyon kişi AİDS'ten öldü. Dünya Sağlık Örgütünden bir yetkili, "Sadece 1992 yılında Avrupa'da 90 bin AİDS vakasına rastlandı. AİDS 21. asrın en mühim sağlık problemi olacak. AİDS, bir zamanlar frenginin dünyaya yaptığını yapacak. Ancak tek farkı, AİDS'ten ölüm oranı yüzde 85-100 gibi çok yüksek olması" diyor.




AİDS'in Tedavisi Var mı ?
    AİDS, kişi virüsü aldıktan sonra 12 yıl içinde ortaya çıkabiliyor. Yakalanan şahıs ise en fazla 3 yılda ölüyor. Ve AİDS'ten kurtuluş yok. Dünya Sağlık Teşkilatı'ndan Dr. Michael Mersen, "HIV virüsünü kaptıktan sonra hastalığın gelişmesi ortalama 10 yıl alıyor. AİDS vakalarına bugünkü durumu bize 10 yıl önce neler olduğunu anlatıyor" diyor.
    Şu an için AlDS'e karşı elde henüz ne bir tedavi ne de bir aşı var. Yıllardan beri süren çalışmalar boşa çıktı. Birbiri ardına insanları hayat kırıklığına uğrattı. Virüsü almış fakat hastalık belirtileri henüz ortaya çıkmamış kişilerde tesirli olduğu kabul edilen AZT adlı ilacın da çok cüz'i bir faydaya sahip olduğu anlaşıldı.
    Haftalık ilim dergisi Science'in AİDS üzerinde çalışan dünyanın en tanınmış 150 araştırmacısı arasında yaptığı anketteki ortak cevap enteresandı. "AİDS hakkında daha fazla şey öğrendikçe, herşeyden daha az emin oluyoruz." Daha düne kadar doğruluğu tartışma götürmeyen birçok görüş, temelden yanlış olduğu anlaşılarak bir kenara bırakılıyor. Artık bozuklukta rol oynayan dolaylı mekanizmalar ilim adamlarının aklını karıştırıyor.
    Tedavi Pahalı
    AİDS tedavisinde denenen ve cüz'i faydaya sahip olduğu iddia edilen ilaçlar çok pahalı, ilacın etkisi sadece hayat süresini uzatması. Yıllık maliyeti ise 12 ile 16 bin doları buluyor. Üstelik bu tedavilerin ne kadar süre uygulanması gerektiği de belli değil.
    AİDS'in Hedefi
    AlDS'e yakalananlar yüzde 95 oranında sapıklar, fuhuş yapanlar ve damardan uyuşturucu kullananlardan teşekkül ediyor. Tabii arada AlDS'li kanı nakledilen masum kişilere de bulaştığı oluyor. Bu da "Öyle bir fitneden sakınınız ki, sizden yalnız zalimlere (ona sebep olanlar) dokunmakla kalmaz, masumları da yakar." (Enfal, 25) ilahi buyruğuna uygun düşüyor.
    Evet, önceki bütün semavi dinler gibi İslam'ın çağrısı da sapıklığı, zina ve fuhşu yasaklıyordu. Bugün bu çağrıyı ilim ve tıp yapıyor. Eşlere, birbirlerini aldatmamaları tavsiyelerinde bulunuluyor. Saygı ve sevgi, günümüzde yeniden keşfediliyor. Sadakat kavramı yeniden gözde hale geliyor. Üstelik insanların acıya, felakete, faciaya maruz kalmaması için...

AĞRILAR-BAŞ AĞRILARI-MİGREN


AĞRILAR
    Ağrılar aslında bir nimet olup vücudumuzda ortaya çıkan rahatsızlıkları haber veren alarm sistemleridir. Sağlığımız yerinde iken, iç organlarımızın çalıştığını farkedemeyiz. Beş duyumuzdan ve iç organlarımızdan beyne bilgi götüren; beyinden gerekli emirleri getiren sinir telleri vücudumuzun mükemmel bir şekilde çalışmasını ve böylece hayatımızı devam ettirmemizi sağlarlar.
    Beynimize, vücudumuzun çeşitli yerlerinden bilgi götüren sinir tellerinden bir kısmı, istihbaratçı gibi çalışarak işlerin yolunda gidip gitmediğini haber verirler. Bu istihbarat birimlerine "feed back" devreleri denmektedir. Feed back devrelerinden gelen istihbarat bilgilerine göre, gerektiğinde, beyinden organlara çalışma tempolarını normalde tutacak yeni emirler gönderilir. Mesela, vücut ısımız normalde 36,50 olması gerekirken dış tesirler sebebiyle yükselince feed back devreleri derhal beyne haber verirler. Beyin aldığı bilgileri değerlendirerek, vücut ısısını normale indirmek için ter bezlerini faaliyete geçirir. Yine hücrelerdeki besin miktarının düştüğünü farzedelim. Bu durumda kandaki şeker oranı da düşecektir. Feed back devreleri vasıtasıyla kandaki şeker oranının düştüğünü haber alan beynimiz, adrenalin salgı bezlerini faaliyete geçirir. Depo halindeki yedek şeker kana verilerek, kan şekeri seviyesi normale çıkarılır.
    Hastalık sırasında, beyin düzeltemeyeceği bir durumla karşılaşınca, hastalık mikroplarının veya başka sebeplerin zarar vermeye başladığı bölgeye ağrı mesajları göndererek bizi uyarır. Biz de ağrımızı dindirmek ve dolaysiyle hastalığımıza çare aramak için doktora koşarız.


    BAŞ AĞRILARI
    Vücudun idare merkezi beyindir. Keza bizi hayvandan ayıran "akıl nimeti" nin merkezi de beyindir. Dolayısıyla ister fiziksel ister psikolojik olsun, her türlü rahatsızlığımızda en evvel etkilenecek olan organımız beyindir, insanların en fazla şikayetçi oldukları ve doktorların çare bulmakta zorluk çektikleri hastalığın "baş ağrısı" olması da bundandır.
    Üzülürüz başımız ağrır, sinirleniriz başımız ağrır, üşütürüz başımız ağrır, ateşli bir hastalığa yakalanırız başımız ağrır, kulağımız iltihaplanır başımız ağrır, yoruluruz başımız ağrır ve hakeza... Kısacası vücudumuz fizyolojik ve psikolojik tüm sistemleriyle dengede olmalı ki başımız ağrımasın.
    Baş ağrısı ve ağrı insanlık tarihi kadar eski olan ve tıbbın çözüm bulmaya çalıştığı konulardır. Baş ağrılarının yüzde 80-90 sebebi migren ve gerilim tipi ağrılardır.



    MİGREN
    Yarım baş ağrısı anlamına geler. Çeşitli uyaranlarla (stres, yorgunluk, açlık, tokluk, gürültü, sigara dumanı, bira ve şarap gibi alkollü içecekler, eski peynir, aşırı çikolata yeme, konserve gıdalar, pastırma, sos vs) orta beyin bölgesindeki hassas alıcı bölgeler tahrik edilir. Buradan salgılanan çeşitli kimyasal maddeler ise damarlar çevresini etkileyip beyin yüzeysel damarlarda önce bir daralma ve sonra bir genişlemeye sebep olarak dayanılması zor ağrının tetiğini çeker.
    Migren başlıca iki tiptir: Klasik ve yaygın. Bunların dışında çok nadir olarak oftalmoplejik, hemiplejik, retinal, basiler tipte olanlar da vardır.
    Belirtileri
* Baş ağrısı 4-72 saat sürer.
* Fizik aktivite ile artar.
* Genellikle başın bir tarafında odaklanır.
* Zonklayıcıdır.
* Bulantı, kusma, ışığa ve sese tahammülsüzlük olur.
Ayrıca haberci belirtiler olarak şunlar sayılabilir:
* Yanıp sönen noktalar, ışık parıldamaları.
* Yüzde, kolda, el parmaklarında iğnelenmeler,
* Yorgunluk, halsizlik, bitkinlik.
* Aşırı neşelenme, kendini enerjik hissetme.
* Özellikle tatlı gıdalara karşı iştah artışı.
    Bazı ilaçlar (kalp, tansiyon ve doğum kontrol ilaçları) nöbete davetiye çıkarabilir. Özellikle hanımlarda muayyen günlere yakın veya hamileliğin ilk üç ayında ağrılar artabilir.
    Ayrıca migrenin soya çekimle de ilgisi vardır.
    Tedavi
1- Kriz anında kullanılan ilaçlar (aspirin vs.)
2- Koruyucu (krizin gelmesini önleyici) tedbirler. Hastanın ağrı korkusunu giderir. Ayda birkaç defa gelen krizlere karşı kullanılırlar.
    Alternatif tedaviler (masaj, relaksasyon, akupunktur) yine uygulanan usullerdir.
    GERiLİM BAŞ AĞRILARI
    Stres asrının insanoğluna yüklediği rahatsızlıktır.
    Belirtileri:
* Günlerce devam eder.
* Başın bütününde ve ense bölgelerinde barizleşir.
* Fizik aktivite ağrıyı arttırmaz.
* Günün ilerleyen saatlerinde ağrı artar.
* Ağrı sebebi ve günlük aktiviteler bozulmaz.
* Ağrı boyun ve sırta doğru yayılır.
* Hastalar çökkün (depresif) yüz ifadesine sahiptir.
    Tedavi
    Migrenden farklıdır. Kas gevşeticiler, sıkıntı ve kaygı gideren ilaçlar daha yararlıdır.

Ana Babaya Bakma Adabı





İbn Abbas'dan (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasülüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Baba çocuğuna bakar da çocuk onu sevindirirse, çocuğa bir köleyi azat etme sevabı verilir." Denildi ki "Ya Rasülallah! üçyüz altmış defa bakarsa ne olur7" Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.): "Allahu Ekber (Allah herşeyden daha büyüktür)" buyurdu. (457)
        İbn Abbas'ın da (r.a.): "Ana babasının yüzüne rahmet nazarıyla bakan kimseye Allah makbul bir hac sevabı yazar" dediği rivayet edilmiştir. (458)
        Son olarak, ana babanın çocuğuna kazandırması gereken edep hakkında açık bir usul ortaya koyan bir âlimin sözüne yer vermek istiyoruz:
        Velid b. Nümeyr, babasının şöyle dediğini duymuştur: Sahabe nesli derdi ki: "Olgunluk Allah'tandır, edep ise babalardandır." (459) himden önce âlimlerden edep, terbiye ve ahlâkın öğrenilmesi hususunda babaların çocuklara olan tavsiyesi üzerinde durmuştuk. Şimdi ona ilave olarak, çocuğun âlimlere karşı takınacağı edep konusunu ayrıca ele almak faydalı olacaktır.

Muhammed Nûr Süveyd

Benzer Konular (Similar Topics)(Похожие темы)( Sujets similaires) ( Ähnliche Themen) (مواضيع مماثلة)