“Amerikan Karşıtı Etkinlikler Kurulu”nun (HUAC) önüne çıktığı sabah, senatör Joe McCarthy,Ring Lardner Jr.’a şu standart ama ürpertici soruyu sormuştu: “Siz yaşamınızı geçirdiğiniz Hollywood’da, Komünist Partisi’ne üye oldunuz mu?” Gülümseyen yüzünü ve rahat davranışını dikkatle izleyen ve yazarın başka birçok ünlünün yaptığı gibi, arkadaşlarını ihbar ederek yakasını kurtaracağını sanan kurul, ondan çok ters bir yanıt alacaktı: “Sizin sorularınızı istediğiniz gibi yanıtlayabilirim ama sabah olunca da kendimden nefret ederdim.”
Hollywood’da adı söylence olmuş bir senaryo yazarıydı Ring Lardner Jr. 1947 yılında Cumhuriyetçi senatör Joe McCarthy’nin öncülüğünü yaptığı soruşturmalarda, kızıllıkla suçlanan Ring Lardner Jr., kurulun sorularını yanıtlamaktan kaçındığı için hapse atılmıştı. Amerikan-Karşıtı Etkinlikler Kurulu’na çağrılan diğer 9 arkadaşıyla aynı kaderi paylaşan yazar, kara liste döneminde, “Hollywood 10’ları” adıyla anılan yazar ve yönetmenler topluluğunun en ünlü adlarından biriydi. 31 Ekim 2000 günü yaşama gözlerini kapayan Ring Lardner Jr., “Hollywood 10’larının” son halkasıydı.
HUAC ve McCarthy’cilik, binlerce değerli aydının, devlet görevlisinin ve sinema sanatçısının yaşamını söndüren, bir simge dönemin dramını içerir. Silahsızlanma girişiminin, en az bir kuşak etkisizleştirildiği, ırk eşitliğinin çelmelendiği, işçi örgütlenmesinin yozlaştırıldığı bir acılar döneminin öyküsünü belirler bu dram. Hollywood’un o yıllar yalnızca liberal tutumuyla ünlenen ünlü senaristi Philip Dunn, o kayıp yılların bireysel tanımını şöylece yapmıştır:
McCarthy ve yandaşlarının iftira saldırısında, beni birçok şeyden daha çok öfkelendiren en önemli öge, Ring Lardner Jr.’un yaratımının kesinlikle engellenmesiydi. Hollywood o deha yazarın kara listeye alınmasıyla, tüm görkemine veda etmek zorunda kalmıştı.
Bir cesaret anıtı olarak ün yapan “Woman of the Year” adlı filmin senaryosunu, seçkin bir yetenek olan oyuncu Katharine Hepburn’la birlikte yazan Ring Lardner Jr., Hollywood’da Marksist olduğunu hiç kimseden saklamamıştı. Hollywood’da sinema emekçisini geniş bir yelpazede içinde toplayan sendikacılık girişiminde de önderliği üstlenen yazar, sıcacık kimliğiyle de ünlendi. Yazdığı tüm senaryoların, stüdyo kodamanlarınca değişmeye zorlandığını vurgulayan yazar, içerikteki taşlamaların ve sosyal gülmecenin tanınmaz duruma getirildiğini belirtiyordu. Büyük iş düzeninin ve kapitalizmin ikilemindeki olguyu, filozofça kabullendiğini söyledi hep. Kâr amacıyla, tüm yaratım, dayatmacılığın ve kötüye kullanımın kurbanı oluyordu.
1990’da yayımlanan “Amerikan Solu’nun Ansiklopedisi-Encylopedia of the American Left-Garland Books”un editörü olarak, yazar Lillian Hellman’la, onun gibi kara liste kurbanı olan ve kurula yanıt vermekten kaçındığı için hapsi boylayan sevgilisi Deshiell Hammet hakkında bir sunu yazısı yazmasını isteyince, Hellman’ın tüm oyunlarının ikinci yazarının Hammet olduğunu açıklayıverdi. Çok şaşırtıcı bir ifşaattı bu. Bu ayrıntı edebiyat çevrelerinde büyük tepkiler doğuracaktı. Çok şakacı bir adamdı Rind Lardner Jr. Ama bu şakacılığı hemen ayırdedilebilecek bir özellik değildi. Poker oynayanların asık suratıyla, sanki dünya yıkılmış gibi bir yüzle yaptığı espriler, ilk şaşkınlığı aştıktan sonra herkesi kahkahalara boğardı.
McCarthy Dönemimin Kurbanları
Hollywood’da McCarthy’nin yüzlerce kurbanından çoğu, eski işlerine dönemedi. Düzinelercesi, iftira ve yalanın yıprattığı iç yapılarıyla bunalıma düşüp intihar etti. FBI direktörü J. Edgar Hoover’in ürettiği bir yalanla, “Hollywood 10’larının”, Sovyetlere atom sırlarını ilettiği haberleri Daily Mirror adlı gazetede çıktıktan sonra, bir yığın yazar ve aktörün tabancayla canına kıydığını biliyorduk. Ring Lardner Jr., takma adlarla yazarlığını gizlice sürdüren daha dirençli bir avuç yazar arasında yer almayı başardı. Cadı Kazanı dönemi biterken de, savaş karşıtı bir film klasiği olan M*A*S*H*’le beyaz perdeye büyük bir dönüş yapacaktı. Usta yazar, senaryo dalında Oscar almıştı.
19 Ağustos 1915’te doğan yazarın babası da çok ünlü bir gazeteciydi. Spor yazarı olan baba ayrıca, yazdığı sportif romanlarla efsanevi bir ün yapmıştı. Alkole yenik düşen babasını 48 yaşında yitirdi Ring Lardner Jr. Geride kalan dört oğuldan biri İspanya’da faşizmle savaşırken, bir diğeri 2. Dünya Savaşı başlangıcında, üçüncüsü de kalp sektesinden can vermişti. Üçü de gazeteci olan kardeşlerinin ölümünün ardından, Hollywood’a gitti. 1930’ların son bölümünde, tüm Hollywood’u sarsan bir eylemciliğin öncü adıydı. Figüranlardan yönetmenlere, yazarlara, ressamlara ve el emekçilerine kadar çok kapsamlı bir direniş cephesi oluşturmuştu. O sıralar, ABD’deki büyük ekonomik bunalımı yenmeye kararlı olan Başkan Roosevelt’in ortaya attığı “Yeni Uğraş-New Deal” adlı program, yüzlerce işsiz tiyatro ve sanat adamına “Federal Tiyatro” kurma olanağı sağlarken, Ring Lardner Jr. ve arkadaşları aynı olanakla, büyük sinema yeteneklerini bir araya getirdi.
Clifford Odets, Elia Kazan, Jules Dassin, John Garfield ve çocuk aktör Sidney Lumet, o dönemin önemli adlarıydı. Sık sık sansüre uğrayan kaliteli filmlerin çoğunu, içerdiği siyasallık ya da açıklık savıyla engellemek istediler ama birçok yapım gösterime çıkarak olaylar yarattı. Seksüel açıdan çok cesur diyalogların yer aldığı filmlerde ünlü oyuncu Mae West, gişe rekorları kırarken, tutucu politikacılar ve din adamları diş bilemeye başlamıştı. Mae West’in “She Done Him Wrong”, Charlie Chaplin’in “Modern Times” ve Frank Capra’nın “Mr. Smith Goes to Washington” adlı filmleri, kurulu düzenin paniğe kapılmasına yol açtı.
Hollywood, büyük bir örgütlenme çağına adım atmıştı o günlerde. Boris Karloff, Marx Kardeşler, Lucille Ball, Eddie Cantor, James Cagney ve Frederick March, sendikalaşma eyleminin ilk aktörleri olarak göze çarptı. Ring Lardner Jr. Da boş durmadı. Az para alan ve film yazılarında adları bile geçmeyen tüm senaryo yazarlarını da örgütlemeye başlamıştı. O sıralar büyüyen anti-faşist eğilimler ve 2. Dünya Savaşı’na katılma olayı, tüm Hollywood eylemcilerinin işini kolaylaştırıverdi. Hemen hemen bir gece içinde, adil toplum inancı, eşitlik sloganı sadece bir gişe zaferi olmakla kalmamış, aynı anda bir yurtseverlik ülküsüne dönüşmüştü. “Meet Dr. Christian” adlı bir senaryo yazan Ring Lardner Jr. baktığı hastalardan para almadığı için elit çevrelerden tepki gören doktorun filmiyle, büyük ün yaptı. 1942’de senaryosunu yazdığı “Women of the Year” adlı filmde, kadın feminizminin cesur bildirisini öyküleyen Ring Lardner Jr., Katherine Hepburn’le Spercer Tracy’i Holywood yıldızlarına dönüştürecekti.
İhbarcı ve Hain: Ronald Reagan
28 yaşına bastığı o yıllarda, “Tomorrow The World” adlı Nazi karşıtı filmiyle, faşist koşullanmayı öyküleyen yazar, “The Cross of Lorraine” adlı yapımda, Fransız köylülerinin Nazi istilacılara karşı verdiği savaşı anlattı.
Ring Lardner Jr. yakın arkadaşı ve yoldaşı olan yazar Albert Maltz’la, duyarlı bir öyküyü kaleme aldı. 1946’da siyasal nedenle makaslanarak gösterime giren “Cloak and Dagger” adlı filmde, atom bombasını keşfeden bir Amerikalı bilginin, bu bombanın tüm sırlarının hiçbir ülke denetimine girmemesine karar verişini ele alan yazar, 1947’de yazdığı “Forever Amber” adlı filmiyle, Katolik kilisesinin tepkilerini üstünde topladı. Din adamlarına göre, film bir açıklık ve cinsellik sömürüşüydü. Bu filmden sonra 17 yıl, kendi adıyla yazması kesinlikle yasaklanmıştı.
Kızıl komünist avına çıkan politikacılar, stüdyo kodamanları ve FBI şefi J. Edgar Hoover, tüm Hollywood’daki radikalleri temizlemeye girişiverdiler. Daha sonraları, başkanlığı döneminde en tutucu başkan olarak ünlenen Ronald Reagan, “Beyaz Perde Aktörleri” derneği başkanı seçilir seçilmez, FBI polislerinin köstebeği olarak çalışmayı önerdi. FBI’nın, T-10 koduyla görev verdiği Ronald Reagan, yıllarca aktör arkadaşlarını uyduruk raporlarla ihbar etmeyi onurlu bir iş sayacaktı.
Büyük Rezaletin Parçası Olan Yüksek Mahkeme
1948 başlarında Ring Lardner Jr. aktör ve yönetmen 9 arkadaşıyla birlikte McCarthy karşısında ifadeye ve itirafa çağrılmıştı. “Sen bir komünist misin ve hangi komünistleri tanıyorsun?” sorularını soruyordu engizisyon. Humprey Bogard, Katherine Hepburn, Gene Kelly, Vincent Price, Danny Kaye, Robert Young, Edward G. Robinson ve düzinelerce diğerleri, kurulun toplantı yaptığı yapının dışında, protesto mitinglerine başladı. Ürkünçlüğün doruğa çıktığı bir ortamdı. Korku sarmıştı her yönü. O gerilim günlerinde, ilk adımda celp alan 11 kişiden biri olan senaryo yazarı Bertolt Brecht, bulduğu ilk uçakla Amerika’yı terk etmeyi seçecekti.
Sonradan “Hollywood 10’ları” adıyla anılan gruptakilerin hepsi Yahudi kökenliydiler. Hiçbiri orduda görev yapmamış kişilerdi. İlk sıralarda, sorgulamaya çıkanların siyasal inançlarıyla horlanmasını kınayan sinema patronları, siyasal baskıya boyun eğerek, onlara artık iş vermeyeceklerini açıkladılar. Stüdyonun finansman işlerini elinde tutan bankalar ve politika adamları yepyeni bir baskı döneminin odaklarıydı artık. Estirilen terörü devlet görevlilerine, ünlü gazetecilere ve ordu komutanlarına kadar yayan McCarthy, kendisini yanıtlamayı reddedenlerin hepsini hapse yolladı. “Hollywood 10’ları”, 5 ay ile 1 yıl hapis cezası almış, Ring Lardner Jr. da 9 ay hapse mahkum edilmişti. Ring Lardner Jr. ve arkadaşlarının, anayasal haklarının çiğnendiği savunusunu reddeden Yüksek Mahkeme, sahnelenen büyük rezaletin bir parçası oldu.
10’lardan yalnızca ünlü film yönetmeni Edward Dmytrky, sonradan tavır değiştirdiğini açıklayarak kara listeden çıkma açıkgözlülüğünü gösterdi ve hemen işine başlayıverdi. Yönetmen Dmytrky, suçlanan arkadaşlarının hepsinin bir komünist olduğunu ve onları kınadığını açıkladıktan sonra, hiçbir utanç duyusu duymaksızın Hollywood’da yaşamına devam etti. Ring Lardner Jr., adıyla senaryo yazamayacağı için, takma adlarla ve gizli biçimde serüvenini sürdürmeye çalıştı. Daha sonraları “The Front” adlı filmde de anlatıldığı gibi, yazarın bu gizemli üretimi, trajikomik ayrıntılarla doludur. Bir ara “hayalet yazarlık-ghost writing” yanısıra, BBC için de senaryolar yazan Ring Lardner Jr., romanlar ve oyunlar yazmaya da koyuldu. Hapiste olduğu dönemde de “The Ecstacy of Owen Muir” adlı bir gülmece romanı yazan yazar anti-militarist ve anti-kapitalist kurgulu bu yapıtıyla, tüm kurulu düzeni alaya almıştı. Bu roman para hırsının, ihbarcılık sayrılığının, çıkar savaşının ve Kilisenin ağır biçimde taşlandığı öğelerden oluşur. Romanında ananın oğulu, babanın kızı ihbar edip hapse yolladığı bir kurguda, bencilliğin ve çıkar tutkusunun anatomisini sergiler yazar.
Hapisten çıkar çıkmaz takma adlarla sanatını sürdürmüş olan Ring Lardner Jr., 1964’te yazdığı “Foxy” adlı müzikalle büyük beğeni topladı. 1965’teki “Ali for Love” adlı yapıtında, anti-nükleer bir seks gülmecesiyle ilgi toplayan yazar, 1976’da şimdi bir klasik sayılan “The Lardners” adlı biyografisini yayımladı. Bir duyarlılıklar antolojisiydi bu yapıtı. Ölümünden az önce, yeni bir biyografisinin yayımını bekliyordu. “I’d Hate Myself In The Morning-Sabah Olunca Kendimden Nefret Ederdim” adlı bu yapıtın adı sorgulama sırasında, ondan isim vermesini isteyen McCarthy’e söylediği tümceden alınmıştı. “Sizin sorularınızı istediğiniz gibi yanıtlayabilirim ama sabah olunca da kendimden nefret ederdim” demişti Ring Lardner Jr.
Alçak Gönüllü Bir Erdem Savaşçısı
Onun yazı görkemi hep senaryo yazılarında izlenir. En iyi ürünlerini hep beyaz perde için yaratmıştır. Birçok senaryosunun, yönetmenlerce kuşa çevrilmesinden yakınmıştır hep. Norman Jewison’un yönettiği “The Cincinnati Kid” adlı filmi örnek gösterirdi sık sık. Senaryosunu yazdığı son film, Muhammed Ali’nin başrolü oynadığı biyografik bir yapımdı. Muhammed Ali başta olmak üzere, bu yapım bin türlü sorunla uğraşmak zorunda kaldı. 1986’da yazdığı özel bir senaryoyu, tutkuyla kaleme aldı. “Abraham Lincoln Tugayı” olarak ünlenen Amerikalı gezgin ve kaşiflerin öyküsü olan bu senaryo, ABD’nin kuruluş yıllarında, ülkenin batı kesimindeki ıssız toprakların ve ormanların haritasını çıkaran gezginlerin, doğayla olan savaşımını irdeledi. “Weawers” adlı devrimci Kanadalı ve ABD’li folk şarkıcı grubunun ve ünlü halk şarkıcısı Pete Seeger’in de katıldığı projede, yazarın senaryosu bir kutlama şenliğinin gösterisi olarak sahnelenmişti.
Ring Lardner Jr., 1950’de Amerikan Komünist Partisi’nden istifa etti. Ama yaşamının sonuna kadar, yüreğindeki insancıl dünya ülküsünü asla bırakmadı. Ekonomik israfın, tüketim sayrılığının ve çevresel yıkımın önüne set çekecek adil bir düzeni düşledi hep. Hollywood’un en büyük senaristlerinden biriydi o. Namus ve insancıllığın, hiçbir çıkara değişmeyen, alçak gönüllü bir erdem savaşçısıydı.