Sözcük
Nedir?
Sözcük
:
Bir
kavram birimidir. Bir varlığın, bir nesnenin ya da bir
durumun zihinde canlanabilmesi için onu karşılayan bir
gösterimdir.
Sözcüklerin
Anlam Açılımları
Temel
Anlam : İlk
Anlam (Temel Anlam)
Bir
sözcük söylendiğinde aklımıza ilk gelen, kavrayışımızda ilk uyandırdığı
anlamdır. Kısacası, bir sözcüğün biçimlenmesinde, kuruluşunda esas olan
anlamdır. Örnek :
ü
Boğazımda
bir yanma var. (Temel Anlam)
ü
Şişenin
boğazı kırılmış.
ü
Çanakkale
Boğazı'nda müthiş bir tipiye yakalandık.
ü
Babam
yedi boğaza bakmaya çalışıyordu.
ü
Ali,
boğazına düşkün bir çocuktur.
Bir sözcüğe temel anlamının dışında yeni yeni anlamlar yükledikçe anlamının da derece derece soyutlaştığı görülür. Örnek :
ü
Törende,
Kurdeleyi köyün muhtarı kesti.
(Somut temel anlam)
ü
Patates
doğrarken parmağını kesti
(Somut yan anlam)
ü
Oyun
kağıdını ortadan kesti. (Somut yan
anlam)
ü
Onunla
olan bütün ilişkisini kesti. (Soyut mecaz
anlam)
Bir
sözcük tek başına kullanıldığında temel anlamını korur. Ancak cümle içinde temel
anlamından uzaklaşabilir. Örnek :
"Kaçmak"
sözcüğünün temel anlamı "bir yerden gizlice ve çabucak uzaklaşmak"tır.
ü
"Ben
çalışmaktan hiçbir zaman kaçmam." cümlesinde temel anlamından
uzaklaşmıştır.
Sözcüklerin
Temel Anlamlarıyla İlgili Dikkat Edilecek Noktalar :
Temel
anlamı somut olan sözcükler, öncelikle somut ve mecaz anlamlar kazanır. Örnek
:
"ateş" sözcüğü, temel anlamıyla düşünüldüğünde "bir
nesnenin etrafa ısı ve ışık yayarak yanması" biçiminde açıklanabilir, temel
anlamı somuttur.
ü
Gençler,
kumsalda büyük bir ateş yakmışlardı. (Temel
anlam)
ü
Hastanın
ateşi sabaha kadar düşmüştü. (Somut yan
anlam)
ü
Şu
yağan kar bile yüreğimdeki ateşi söndüremez. (Soyut mecaz
anlam)
Yan
Anlam :
Sözcüklerin
ilk konuluş anlamına bağlı olarak zaman içinde kazandıkları yeni anlamlardır. Bu
anlama, kullanılış anlamı ya da yan anlam adı verilir.
Örnek :
ü
Çocuk
kapıyı sessizce açtı. (açmak : Bir şeyi kapalı durumdan
kurtarmak.)
ü
Gömleğinin
düğmelerini yarıya kadar açtı. (açmak : Sarılmış, katlanmış, örtülmüş, buruşmuş
veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan
kurtarmak.)
ü
Okulun
karşısına bir büfe daha açtı.(açmak : Bir kuruluş, bir işyerini işler duruma
getirmek.)
ü
Annem
çok güzel baklava açar. (açmak :
Kalın bir nesneyi yayarak ince duruma getirmek.)
ü
Komşumuz
tıkanan lavaboyu açtı. (açmak : Tıkalı
bir şeyi, bu durumdan kurtarmak.)
Sözcüklerin
Yan Anlamlarıyla İlgili Dikkat Edilecek Noktalar :
ü
Her
sözcüğün genel olarak tek temel anlamı varken, birden çok yan anlamı
olabilir.
ü
Bir
sözcük, temel ya da yan anlamı verecek biçimde
kullanıldığında gerçek anlamıyla kullanılmış olur. O halde gerçek anlam, hem
temel hem de yan anlamı kapsayan genel bir addır.
ü
Yan
anlamların bir bölümü mecazsız, somut anlam taşırken (ölü yan anlam) bir bölümü
de mecazlı, soyut anlam taşır.
Mecaz
Anlam :
Sözcüklerin
cümle, dize veya deyim içine girdiklerinde, gerçek anlamlarından tamamen
sıyrılarak başka bir sözcük ya da kavram yerine
kullanılmasıyla kazandığı anlama mecaz (değişmece) anlam denir. Mecaz anlam,
Sözcüğün sürekli olmayan, kullanım içinde geçici olarak üstlendiği anlamdır.
Örnek :
ü
Müşteriden
para sızdırmak için elinden geleni yapardı.
ü
Satıcının
o ince ve tiz sesi kulaklarımızda patlıyordu.
ü
Bugünlerde
havasından yanına varılmıyor.
ü
Bu
hayırsız evlat için insan kendisini ateşe atar mı?
Mecaz
Türleri
Benzetme (Teşbih)
:
Aralarında
benzerlik bulunan iki varlıktan (kavramdan) niteliği zayıf olanın, niteliği
üstün, belirgin olana benzetilmesidir.
Benzetme,
Sözü daha etkili ve gözle görünür kılmak amacıyla kullanılan bir mecaz türüdür.
Benzetmenin dört öğesi vardır :
1-
Benzeyen (niteliği zayıf
olan)
2-
Benzetilen (niteliği,
üstün, belirgin olan)
3-
Benzetme yönü (benzerlik ilgisi
gösteren)
4-
Benzetme edatı (gibi, kadar,
sanki, misali)
Örnek
:
Kızın deniz
gibi
masmavi gözleri
vardı.
Benzetilen Benzetme
Benzetme
Benzeyen
Edatı Yönü
Benzetmeyle
İlgili Uyarılar :
Benzetmenin
oluşabilmesi için benzeyen ve kendisine benzetilenin kullanılması
şarttır.
Bunlar,
benzetmenin temel öğeleridir.
Dört
öğesinin dördünün de kullanıldığı benzetmelere ayrıntılı benzetme,
benzetme
edatının olmadığı benzetmelere kısaltılmış benzetme,
yalnızca
temel öğelerin kullanıldığı benzetmelere teşbih-i beliğ
denir.
Örnek
:
Sular
öyle temiz
ki annemin yüzü
gibi. (Ayrıntılı
Benzetme)
Benzeyen Benzetme Benzetilen Benzetme
Yönü Edatı
Adam
cesurlukta aslandı.
(Pekiştirilmiş
Benzetme)
Benzeyen Benzetme
Benzetilen
Yönü
Bin
Atlı o gün dev gibi
bir orduyu
yendik. (Kısaltılmış benzetme)
Benzetilen Benzetme Benzeyen
Edatı
Gider
oldum kömür gözlüm
elveda. (Teşbih-i
beliğ)
Benzetilen Benzeyen
-----------------------------------------------
Eğretileme (İstiare) :
Eğretileme (İstiare) :
İstiare
: Arapça bir sözcük olup "bir şeyi iğreti, ödünç alma" anlamındadır. Ya benzeyenle ya da benzetilenle
yapılan benzetmedir. Örnek :
ü
Aslan
gibi güçlü bir adamdı.
(benzetme)
ü
Soruyu
doğru yanıtlayınca "Aslan be!" dedi. (eğretileme)
Eğretileme
üç çeşittir.
Açık
Eğretileme : Yalnızca
kendisine benzetilenin kullanılmasıyla yapılan eğretilemedir. Örnek
:
ü
Havada
bir dost eli okşuyor tenimizi. Benzeyen:Rüzgar(yok) Benzetilen:Bir dost
eli
ü
Kurban
olam kurban olam
Beşikte yatan kuzuya Benzeyen : Bebek, çocuk (yok) Benzetilen : Kuzu
Kapalı
Eğretileme :
Yalnızca benzeyen ile yapılan, benzetilenin de bir özelliğinin belirtildiği
(genel olarak benzetme yönü) eğretilemedir. Örnek :
ü
Oğlu
büyüyünce yuvadan uçup gitti.
Benzeyen
: Oğul Benzetilen : Kuş
(yok) Benzetme yönü : Uçup
gitmek
ü
Ay
zeytin ağaçlarının arasından yere damlıyordu.
Benzeyen : ay
Benzetilen : su (yok) Benzetme
yönü : yere damlaması
Yaygın
(Temsili) Eğretileme : Benzetmenin
temel öğeleriyle birlikte, birden çok benzetme yönünün bulunduğu eğretilemedir.
Yaygın eğretilemede bir "gizleme" vardır. Açıkça söylenmeyen ya da söylenmek istenmeyen sözler, benzetme yoluyla ve
sözlük anlamına gizlenerek söylenir, şairler bunu çoğu kez güzel ve etkili bir
anlatım için kullanırlar. Örnek :
Artık
demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule
giden bir gemi kalkar bu limandan
Eğretileme
Yolları
İnsana
özgü kavramların, doğaya (dış dünyadaki varlıklara)
aktarılmasıyla;
Örnek
:
İnsan
Derinden derine ırmaklar ağlar. Kapalı
Eğretileme
Benzetilen
Benzeyen
Doğaya
özgü kavramların insana aktarılmasıyla;
Örnek
:
Askerin
ölümü Bir hilal uğruna ya Rab ne
güneşler batıyor. Açık
Eğretileme
Benzeyen
Benzetilen
Doğadaki
bir varlığa ait özelliğin, bir başka varlığa
aktarılmasıyla;
Örnek
:
Bulut
Yüce dağ başında bir top
pamuk var.
Kapalı Eğretileme
Benzeyen
Benzetilen
Bir
duyuya ait bir kavramın bir başka duyuya aktarılmasıyla;
Örnek
:
Sıcak
bakışlarıyla ısıtırdı içimizi. Kapalı
Eğretileme
Ad
Aktarması :
(Mürsel Mecaz)
Bir
sözü benzetme amacı gütmeden bir başka söz yerine
kullanmaktır.
Sözcüklerin
yeni anlamlar yüklenmesinde bir etken de ad aktarmasıdır. Örnek
:
ü
"Sinema"
için "beyaz perde"
ü
"seçime
katılmak" yerine "sandık başına gitmek"
Ad
aktarması şu ilişkiler çerçevesinde kurulabilir :
ü
Sanatçı
verilir, yapıtı anlatılır. Örnek :
Yaşar Kemal'i lise yıllarımda okudum. (Yaşar Kemal'in
romanlarını)
ü
İçteki
varlık verilir, dışındaki anlatılır ya da dıştaki
varlık verilir içindeki anlatılır. Örnek :
Haberi duyunca bütün ev ayağa kalktı. (Evin içindeki
insanlar)
Ayağını çıkarmadan içeri girme. (Ayakkabını)
ü
Parça
verilir, bütün anlatılır ya da bütün verilir, parça
anlatılır. Örnek :
Bu acılı haberi ona hangi dil
söyleyebilir?
(İnsan)
Gemi Mersin'e yanaştı.
(Mersin
Limanı)
ü
Bir
yer adı verilir, o yerde yaşayan insanlar anlatılır. Örnek :
Bütün köy meydanda
toplandı. (köy
halkı)
Erzurum, Mustafa Kemal'e
kucak açtı. (Erzurum
Halkı)
ü
Bir
yön adı verilir, o yöndeki bölgeler ya da ülkeler
anlatılmak istenir. Örnek :
Batı bu duruma müdahale
etmedi. (Batı
ülkeleri)
ü
Bir
eşya adı verilir, onu kullananlar anlatılmak istenir. Örnek :
Koştu, yokuş aşağı bir
şapka. (İnsan)
ü
Soyut
bir ad verilip, somut bir varlık anlatılır. Örnek :
Bu sonucu Türk gençliğine
armağan ediyorum. (Genç
insanlar)
Gurbet çeken gönüller
kuşatmıştı ocağı. (insanlar)
ü
Sonuç
verilir, bunun nedeni kastedilir. Örnek :
Gökten sicim gibi bereket yağıyor.
(bereket, sonuçtur, nedeni yağmur anlatılmıştır)
Kinaye
(Dolaylı Söz Söyleme) :
Sözcüklerin çok anlamlı olarak kullanılmasında kinayenin de büyük bir önemi
vardır. Kinaye bir sözün hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek bir
biçimde kullanılmasıdır. Kinayede gerçek anlam verilir, mecaz anlam kastedilir.
Örnek :
ü
Bu
çocuğun elinden tutsan ne kaybedersin?
ü
Bulmadım
dünyada gönüle mekan
Nerde gül bitse etrafı
diken
ü
Şu
karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar
mısın?
Tariz
(Taşlama) :
Bir kimseyi iğnelemek, onunla alay etmek amacıyla bir sözü gerçek anlamının tam
karşıtı bir anlamda kullanmaktır. Örnek :
ü
Randevuna
sadıkmışsın, beklemekten kök saldık.
ü
O
kadar çok konuştu ki söylediklerinden hiçbir şey
anlamadık.
ü
Biraz
daha hızlı yürürsen karıncalar bile bizi geçecek.
Teşhis
- İntak (Kişileştirme - Konuşturma) :
İnsana
özgü nitelikleri insan dışındaki varlıklara aktarmaya kişileştirme denirken, bu
varlıkların insan gibi konuşturulmasına da konuşturma denir. Örnek
:
ü
Güneş
ışığında yağmurunu döken bulutlar sanki gülüyordu.
(Teşhis)
ü
Ufukta
günün boynu büküldü.
(Teşhis)
ü
Dal,
bir gün dedi ki tomurcuğuna :
Tenimde bir yara işler gibisin.
(İntak)
Abartma
(Mübalağa) :
Bir
durumu olduğundan çok ya da az göstermektir. Örnek
:
ü
Bütün
gün çalışmaktan iğne ipliğe döndü.
ü
Alem
sele gitti gözüm yaşından
ü
Sana
dar gelmeyecek makberi kimler
kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem
sığmazsın.
Sözcüklerin
Terim Anlamı :
Bilim, Sanat, Meslek ve bir spor dalıyla ilgili kesin anlamı olan özel bir
kavramı gösteren gerçek anlamlı sözcüklere terim denir. Örnek
:
ü
Bu
sınıfa yirmi sıra yerleştirelim
Toplumsal sınıflar arasındaki
çelişkileri inceliyor.
ü
Bu
çiçeğin kökü tamamen kurumuş.
Sözcük köklerini ve gövdelerini
tanıyalım.
İkilemeler
:
Anlamı ve anlatımı güçlendirip pekiştirmek amacıyla aynı ya da sesleri
birbirine benzeyen sözcüklerin art arda yinelenmesiyle oluşan söz
gruplarına ikileme denir.
İkilemelerin
anlamsal özellikleri şöyle sıralanabilir:
ü
Anlamı
güçlendirip pekiştirmek, anlamı abartmak. Örnek :
Güzel
mi güzel kız
Demet
demet çiçek
Çuval
çuval fındık
Çıtır
çıtır simit
Ağlaya
sızlaya bir hal olmak
Güle
güle ölmek
Varını
yoğunu ortaya çıkartmak
ü
"Şöyle
böyle, yaklaşık olma" anlamı vermek. Örnek :
İyi
kötü (bilmek)
Aşağı
yukarı (anlamak)
Hemen
hemen (bitirmek)
İkilemelerin
Kuruluş (Yapılış) Özellikleri :
ü
Aynı
sözcüğün tekrarıyla oluşan ikilemeler. Örnek :
İri
iri - Koca koca -
Yavaş yavaş
- Uslu uslu
ü
Yakın
anlamlı sözcüklerin tekrarıyla oluşanlar. Örnek :
Börek
çörek -
Derli toplu - Sorgu sual
- Doğru dürüst - Sağ
salim
ü
Biri
anlamlı diğeri anlamsız sözcüklerin bir araya gelmesinden oluşanlar. Örnek
:
Çalı
çırpı -
Konu komşu - Yırtık pırtık -
Eğri büğrü
ü
Her
ikisi de anlamsız sözcüklerin yan yana gelmesiyle oluşanlar. Örnek
:
Ivır
zıvır -
Abur cubur - Eciş bücüş
- Dangıl
dungul
ü
Karşıt
anlamlı sözcüklerden oluşanlar. Örnek :
İyi
kötü -
Er geç - Düşe kalka
- İleri
geri
ü
Yansıma
sözcüklerin tekrarlanmasıyla oluşanlar. Örnek :
Vızır
vızır - Şırıl şırıl -
Tıkır tıkır
- Horul horul
UYARI
İkilemeler
daima ayrı yazılır ve ikilemelerin arasına virgül işareti KONULMAZ.
Deyim
Anlamı :
Belli
bir durumu, belli bir kavramı göstermek için kullanılan öz anlamından az çok
ayrı bir anlam taşıyan, kalıplaşmış, halkın ortak dil ürünü olan sözlere deyim
denir. Örnek :
ü
İçine
ateş düşmek
ü
Pabucu
dama atılmak
ü
Yüreği
ağzına gelmek
ü
İki
gözü iki çeşme
Deyimlerin
Özellikleri
ü
Deyimler,
kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez ve bir sözcüğün yerine
eş anlamlısı getirilemez. Örnek :
Sözgelimi
"Ayıkla pirincin taşını" yerine "Seç pirincin taşını" denmez ya da "Pirincin taşını ayıkla" gibi deyimi oluşturan
sözcüklerin yerleri değiştirilemez.
ü
Deyimler,
değişik kip ve kişi ekleriyle çekime girebilirler. Örnek :
Kendini naza çek(mek)
Kendini naza çek(iyor)
Kendimi naza çek(tim)
Kendilerini naza
çek(erler)
ü
Deyimi
oluşturan sözcüklerin arasına başka söz grupları girebilir. Bu tip kullanımlarda
deyim gözden kaçırılmamalıdır. Örnek :
Gözü vitrinde duran
kırmızı elbiseye takıldı.
ü
Deyimler
genel kural bildirmez, yol gösterip öğüt vermez. Yalnızca bir durumu en kısa
yoldan ve en etkili bir biçimde anlatmaya yarar. Deyim, bu yönüyle atasözünden
ayrılır. Örnek :
Akacak
kan damarda durmaz Atasözüdür, kural
bildirir.
Mum
dibine ışık vermez.
Ne
kokar, ne bulaşır. Deyimdir, kural bildirmez.
Atı
alan Üsküdar'ı geçti.
Deyimler
Anlamları ve Kuruluşları (Biçimleri) yönünden iki gurupta
incelenir.
Anlamlarına
Göre Deyimler
ü
Gerçek
Anlamlı Deyimler
Bazı
deyimlerde sözcükler gerçek anlamlıdır.
Deyimin iletmek istediği durumu, deyimi oluşturan sözcüklerin anlamlarıyla
düşünürüz. Bu tür deyimlerde anlatım güzelliği düşünülmez. Bunlar, Bir kavramı
belirtir. Örnek :
Alan
razı satan razı - Ne var ne yok? -
Olur şey değil! - Nerde akşam orda sabah.
İsmi
var cismi yok - Yükte hafif pahada
ağır.
ü
Mecaz
Anlamlı Deyimler
Deyimlerde
genel olarak deyimi oluşturan sözcüklerin çoğu ya da
tümü gerçek anlamından uzaklaşarak tamamen farklı bir durumu ya da kavramı anlatmak üzere kullanılır. Dilimizde deyimler
genel olarak mecaz anlam taşır.
Mecaz
anlamlı deyimler iki şekilde karşımıza çıkabilir.
1.
İliştirme Anlamlı Deyimler: Deyimi oluşturan sözcüklerden bir ya da ikisiyle, deyimin ilettiği durum arasında dolaylı bir
bağlantı vardır. Böyle deyimlere "iliştirme anlamlı" deyimler denir. Örnek :
Diline
dolamak (sürekli aynı şeyi
söylemekle, dil arasında bir bağlantı var.)
Kulak
misafiri olmak
(dinlemek)
Göz
gezdirmek
(bakmak)
Ayaklarına
kara sular inmek (yürümekten
yorulmak)
2.
Yummaca Anlamlı Deyimler: Deyimi oluşturan sözcüklerin anlamları ile deyimin
iletmek istediği durum arasında hiçbir anlam bağlantısı olmayabilir. Bu tip
deyimlere "yummaca anlamlı" deyim denir. Örnek :
Baş
göz etmek
(evlendirmek)
Burnu
sürtülmek (taşkın
davranışların cezasını çekip ılımlı olmak)
Can
damarına basmak (bir şeyin
en önemli noktası üzerinde durmak)
Burnunun
direği sızlamak (çok üzülüp
acımak)
Çamur
atmak (Bir
kimseyi lekelemeye çalışmak)
Yaş
tahtaya basmak
(tedbirsizlik edip sonu tehlikeli işe girişmek)
Yapılarına
(Biçimlenişlerine Göre) Deyimler
Deyimler
kalıplaşmıştır. Belli bir söyleyiş biçimi kazanmışlardır. Bir deyimin söylenişi
her yerde aynıdır. Hem biçimce hem
anlamca son söyleyiş biçimini almışlardır.
ü
Kimi
deyimler yargı (cümle) biçiminde ya da ikili yargılı
olarak kurulmuştur. Örnek :
Atı
alan Üsküdar'ı geçti.
Hamama
gider kurnaya, düğüne gider zurnaya aşık olur.
Hem
suçlu hem güçlü
Geçti
Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye
ü
Kimi
deyimler öykücük ya da konuşma biçimindedir. Örnek
:
Deveye,
"Boynun eğri" demişler, "Nerem doğru ki!" demiş.
Tencere
dibin kara
Seninki
benden kara
ü
Deyimler
genel olarak mastar biçimindedir. Örnek :
Gönül
koymak - İçi burkulmak -
Kapı dışarı etmek - Muradına ermek - Ödü
patlamak
Öküzün
altında buzağı aramak
ü
Bazı
deyimler, sözcük öbeği (tamlama) biçiminde kalıplaşmıştır. Örnek
:
Kara
çalı -
Püsküllü bela - Para canlısı
- Para babası -
Elinin körü - Ömür törpüsü
ü
Deyimler,
genel olarak birden çok sözcüğün kalıplaşmasından oluşur. Ancak tek sözcükten
oluşan deyimler de vardır. Örnek :
Akşamcı -
gedikli - kılkuyruk
-
kaşarlanmış
ü
Kimi
deyimler ise ikileme biçiminde kurulurlar. Örnek :
Abur
cubur -
Açık saçık - Ağır aksak
- Ak pak -
Apar topar - Az çok
- Bata çıka
Atasözleri
:
Uzun deneyimler ve gözlemler sonucu oluşmuş, yol gösterici, genel kural
biçiminde kalıplaşan, toplumca benimsenen ve anonim bir nitelik taşıyan özlü
sözlerdir.
Atasözlerinin
Biçim Özellikleri :
ü
Deyimler
gibi atasözleri de kalıplaşmıştır. Sözcüklerin yerleri değiştirilmez ve bir
sözcüğün yerine eş anlamlısı getirilemez. Örnek :
Ak
akçe kara gün içindir. - Kız beşikte, çeyiz
sandıkta.
ü
Atasözleri
kısa ve özlüdür, az sözle geniş bir düşünce ifade edilir. Örnek
:
Aç
ayı oynamaz. - Su yatağını bulur. - Baş
kes, yaş kesme. - Boğaz kırk boğumdur.
Çivi
çiviyi söker.
ü
Atasözleri
genel olarak bir yargı (cümle) biçiminde kurulmuştur. Örnek
:
İt
ürür kervan yürür. - İyilik eden, iyilik bulur. -
Ölmüş eşek kurttan korkmaz.
Kardeş
kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış.
- Kavgada yumruk
sayılmaz.
ü
Atasözleri
genel olarak geniş zaman kipinin üçüncü tekil kişisiyle ya da emir kipinin ikinci tekil kişisiyle çekimlenmiştir.
Örnek :
Önce
düşün, sonra söyle.
(II. tekil kişi emir kipi)
Pilav
yiyen kaşığını yanında taşır.
(Geniş zaman kipi, III. tekil kişi)
ü
Atasözlerinde
genel olarak uyaklı ve uyumlu sesler ve sözcükler vardır. Örnek
:
Pekmezi
küpten, kadını kökten al. - Sabreden derviş, muradına
ermiş.
Sen
dede ben dede, bu atı kim tımar ede?
Atasözlerinin
Anlam Özellikleri
ü
Atasözlerinin
bir bölümü gerçek anlamlıdır. Yani atasözünün iletmek istediği düşünceyi onu
oluşturan sözcüklerin anlamları
düşündürür. Örnek :
Çok
yaşayan bilmez, çok gezen bilir. - Allah bilir ama kul da
sezer.
Al
malın iyisini çekme tasasını. - Bugünün işini yarına bırakma. - At, yiğidin yoldaşıdır.
ü
Atasözlerinin
bir bölümü mecaz anlamlıdır. Yani atasözlerinin iletmek istediği anlam,
sözcüklerin gerçek anlamlarından tamamen bağımsızdır. Örnek
:
Mum,
dibine ışık vermez. - Altın, eli bıçak kesmez. - Kaynayan kazan kapak
tutmaz.
Göç
dönüşü topal eşek öne geçer. - Etle tırnak arasına girilmez.
Eşeği
dama çıkartan yine kendi indirir.
ü
Bazı
atasözleri ilettiği yargı yönünden karşıtlık ya da
çelişki gösterir. Örnek :
karşıtlık
İyiliğe
iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı.
çelişki
İti
an çomağı hazırla.
ü
Atasözlerinde
ahenk ve söz sanatları da vardır. Örnek :
Alet
işler, el övünür.
(mürsel-mecaz)
Güvenme
varlığa, düşersin darlığa
(tezat-karşıtlık)
Elin ağzı torba değil ki büzesin. (benzetme)
El
eli yıkar, iki elde yüzü yıkar.
(tekrir)
Dökme
suyla değirmen dönmez.
(kinaye)