Kadının kocası üzerinde
hakları olduğu, gibi erkeğinde karısı üzerinde hakları vardır. Kocanın
karısındaki haklarından bâzılarını maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz
:
a) Kadın, kocasını âile ve ev reisi olarak tanıma sı
lâzımdır. Zira Hakteâla erkeğe şu meâldeki âyeti celile ile bu hakkı
vermiştir, "Erkekler, kadınlar üzerine hâkimdir (Âilenin reisidir)
ler." (Nisa suresi, 34)
Bu hükmü ilâhi gereğince kadın, kocasının meşru ve helâl olan emrine boyun eğmesi ve evde tek söz sahibi kocasını tanıması lâzımdır.
Bu hükmü ilâhi gereğince kadın, kocasının meşru ve helâl olan emrine boyun eğmesi ve evde tek söz sahibi kocasını tanıması lâzımdır.
Binaenaleyh namuslu ve efendisine bağlı, güzel ahlaklı kadın
kocasını reis ve âmir olarak tanır, hak ve doğru olan her sözüne muhâlefet etmez
ve kocasının sözünü ağzında bırakmaz. Bu hal ve hareketiyle âile efradının
içinde gerçek hûzuru sağlayarak bütün âile bireylerinin itâat ve hürmetini
sağlamış olur.
Fakat bâzı ahlaksız kadınlar da görüldüğü gibi; kocasını
saymaz ve saygı göstermezse, işte bu kadın evin ve âile efradının belâsı,
cemiyetin zararlı bir unsuru ve insanların mânevî hayatlarını yıkan veya yıkmaya
sebep olan en şerli ve zararlı bir mikrobudur.
Böyle kadınların kötülükleri pek çok şer'î hükümlerle beyan
edilmiştir. Koca, gece tanımayan kadınlar, en ahlâksız ve edepsiz
kadınlardır.
Rasulüllah (S.A.V.) Efendimiz mübârek bir sözünde şöyle
buyurmuşlardır :
"Benden sonra erkekler üzerine (ahlâksız) kadınlardan daha
fitneci (ve bela) bir şey bırakmadım." (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai Ahmed Bin
Hanbel)
Kocasının, günlerce, aylarca yapmış olduğu iyilik ve
masrafın en ufak bir sebepten dolayı kocasına "ne yaptın, bakmıyorsun ve sâir"
sözlerle, Kocasının gönlünü kıran kadınlar ahlâksız
kadınlardır.
b) Kadın, kocasının cinsî arzusunu tatmin etmesi için hayız,
nifas ve hastalık gibi mâzeretler olmadığı takdirde, kocası döşeğine dâvet
ettiği zaman veya cinsi münasebette bulunmak istediği zaman itâat ederek cinsî
arzusunu tatmin etmesi lâzımdır. Aksi takdirde kocasının haram yollara sapmasına
sebep olabilir.
İslâm dini bu hususta o kadar hükümleri muhtevidir ki,
saymakla bitmez. Fakat biz bir kaç hüküm beyan etmekle iktifa
edeceğiz. Rasûlüllah (S.A.V.) Efendimiz bir Hadis'i Şeriflerinde şöyle
buyuruyor : "Adam, karısını hâceti (Cinsi arzusu veya başka bir şey)
için çağırdığında, karısı tandır (ve ocak) başında ise de (ekmek ve yemeğin
.yanma tehlikesi yoksa) hemen gelsin." (Tirmizi, Nesai) Bu hadisi şeriften anlaşılmıştır ki, kadın imkan dahilinde
ve her hâlü kârda kocasının sözlerîne icâbet etmesi
lâzımdır.
Diğer bir Hadis'i Şeriflerinde şöyle buyurmuştur
:
"Kadın, kocasının döşeğinden (veya davetinden) kaçarak
yatarsa, sabaha kadar melekler o kadına lânet eder." (Buhari,
Müslim)
Hatta İslâm, kadını kocasının bir ekin -tarlası olduğunu,
binâenaleyh cinsi münasebette bulunmak istediğin de, ekin tarlasına - enine,
uzununa, dikine, yanına ve istenildiğî şekilde ekin ekildiği gibi, erkek de
karısının fercine önden, arkadan, yandan temas edebilir. Ancak Büyük abdest
yaptığı makatından (dübüründen) temas etmesi haramdır. Hayız ve nifaslı olmadığı
takdirde karısının tercine istediği şekilde istediği zaman temas etmesi
helâldir.
Kur'an'ı Kerimde bu gerçek temsîli olarak şöyle beyan
edilmiştir :
"Kadınlarınız sizin (evlat yetiştiren) tarlanızdır. O halde
tarlanıza dilediğiniz gibi, gelin, Kendiniz için önden (iyi ameller) gönderin
(Hayırlı evlatlar) yetiştirin" (Bakara suresi, 223)
c) Kâdın, kocasının izni olmadan veya rızası olmayan evlere
gitmemesi lâzımdır. İzin verdiği ve râzı olduğu kimselerin evlerine gitmesi
gerekir, Yâni kocasının iznî dahilinde dışarıya çıkmalı ve kocasının izin
verdiği yerlere gitmelidir.
Hatta kadın, annesinin ve babasının evine kocasının izni ile
gitmelidir ve kocasının izin verdiği kimseleri (kadınları ve yakın akrabaları)
koyması câizdir.
Rasûlüllah (S.A.V.), efendimiz bir Hadis'i şeriflerin de
meâlen şöyle buyuruyor :
"Bir kadının kocası yanında hazır îken (seferde, askerde ve
emsali yerlerde olmayıp evinde iken) kocasının izni olmadıkça (Nâfile) oruç
tutması helâl olmaz ve kocasının izni olmadıkça, kocasının evine (yabancı bir)
kimseyi koyması helâl olmaz." (Buhari, Müslim)
Bu Hadis'i şerifte birinci cümlede beyan edilen hüküm
gereğince, kadın, kocasının izni olmadıkça oruç tutamaz, Fakat farz olan
Ramazanı şerif orucunu ve kazaya kalan orucunu tutar. İzni olmasa dahi tutması
lâzımdır. Zira Allah (C.C.) ile kulun emri karşılaştığı zaman Allah (C.C.)' ın
emri kulun emrine takdim edilir. ve edilmesi lâzımdır.
d) Kadın, kocasının, evinin, çocuklarının, malının
muhâfızıdır ve kocası için kendi nâmusunu koruması
lâzımdır.
Bu husus Kur'an'ı Kerimde Şöyle beyan buyurulmuştur :
"Erkekler kadınlar üzerine hâkimdirler (âile reisidirler.) O
sebeple ki Allah onlardan kimini (Erkekleri) kiminden (kadınlardan) üstün
kılmıştır Birde (erkekler onlara) mallarından infak etmektedirler iyi kadınlar
itaatli olanlardır. Allah (C.C.) kendi (hak) larını (Kur'an'ı Kerimde) nasıl
korudu, onlarda (kadınlarda) öylece göze görünmeyeni (erkeğin gıyabında malını,
onun ve kendinin şeref ve nâmusunu ve birde ev sırlarını) koruyan (kadın) lar,
iyi v. itâatli kadınlardır." (Nisa suresi, 34)
Bu âyeti kerime gereğince, kadın, kocasının evinin, malının
ve çocuklarının bekçisidir. Aynı zamanda kocası için nâmusunu koruması ve
aralarında geçen mâceraları ve sırlarını muhâfaza etmesi lâzımdır. Bu haller
kendisinde bulunan kadınlar güzel huylu ve Allah (C.C.) ın methine lâyık sâliha
kadınlardır.
Rasûlüllâh (S.A.V.) Efendimiz bir Hadis'i Şeriflerinde şöyle
buyurmuşlardır :
"
Kadın, Kocasının evi ve çocuğu üzerinde güdücü çobandır." (Buhari,
Müslim)
e) Kadın, kocasının doğru ve helal olan emrine itâat etmesi
ve son derece hürmet etmesi lazımdır. Rasulüllah (S.A.V.) Efendimiz bir Hadis'i
Şeriflerinde şöyle buyurmuştur :
"Eğer ben, bir (Allah'u Teâladan başka) kimseye, diğer bir
kimse için secde etmesini emretseydim; kadının kocasına secde etmesini
emrederdim " (Tirmizi)
Kocasına son derece itaat edip o haliyle ölen kadının
fazilet ve derecesi şu mealdeki Hadis'i Şerifle beyan
edilmiştir:
-
"Her hangi bir (Mü'min) kadın, ölür ve kocası da o kadından razı olursa, (o
imanlı ve itâatkar kadın) Cennete girer." (Tirmizi)
Kocasının gönlünü kıran ve itaat etmeyen kadın hakkında da
çok Hadis'i Şerifler mevcuttur. _
Rasulüllah (S.A.V.) Efendimiz bir Hadis'i Şerif de meâlen buyuruyor : ..
"Dünyada bir kadın, kocasına eziyet ettiği vakit: (O Kocasının cennetteki)
Hurisi, Allah (C.C.) senin belânı versin (Benim Efendime) eziyet etme, zira o
(eziyet ettiğin kocan) senin yanında misafirdir. Pek yakında senden
ayrılacaktır." (Tirmizi)
Yukarıdan beri naklettiğimiz hakikatler gereğince, Müslüman
olan her kadın, Allah (C.C.)'a olan vazifelerini yerine getirmekle beraber,
kocasına itaat etmekle mükelleftir. Kocasının meşru olan her türlü ihtiyaçlarını
karşılamaya çalışması, kocasının evini beklemesi, çocuklarına bakması, yiyecek
ve içeceklerini pişirivermesi ve evin her türlü temizlik işlerini yapması
lâzımdır.
Rasulûllâh (S.A.V.) Efendimiz bir Hadis'i Şerif de meâlen
şöyle buyuruyor :
"Kadın, beş vakit namazını kılar, Ramazan ayında orucunu
tutar, nâmusunu (zinadan) muhafaza eder ve kocasına itaat ederse, Rabbisi
(C.C.)'nin cennetine girer." (İbni Hibban, Aynul İlim,
C,/,414)
Bu hadis'i Şerifin hükmünü kendisinde toplayan kadına ne
mutlu, toplamayana da ne kadar yazık ve zavallıdır. Zira fâni dünyanın çirkine
dalıp hakkı unutmuştur. Burada Mehmed Zihni merhumun "Meşahirünnisâ" adlı
eserinde zikri geçen şu gerçeği nakletmek çok yerinde olacak
:
Medine'i münevvereli Esmâ (R.A.) isminde edip ve fasih olan
bir kadın, diğer kadınların temsilcisi olarak Rasulüllah (S.A.V.)'ın huzûruna
gelip şu sözleri söylemiştir :
"Anam Babam sana fedâ olsun Ya Rasûlüllah (S.A.V:) Ben
kadınlar tarafından elçi olarak geldim. Hakteâla seni bütün erkek ve kadınlara
Peygamber göndermiştir. Biz sana ve senin Rabbına îman ettik. Lâkin biz ki,
kadınlarız, sizin evlerinizde kapanıp kalmış ve şehevâni ihtiyaçlarınızı
karşılamaktayız ve çocuklarınızı taşımakta
bulunmuşuzdur,
-
Siz ise, Cuma namazları kılmak, cami ve cemâata çıkmak ve hastaya gidip hal
hatır sormak ve cenâzelerde bulunmak ve birde fazla defalarca haccedebilmek gibi
fazîletler ile bize fâik (Üstün) olmuşsunuzdur. Bunlardan hepsinin eftali de,
Allah (C.C.) yolunda cihaddır. Lâkin erkek kısmı hacc veya Umre etmek veyahut
kâfirlerle mücâhede ve muhârebe etmek üzere evinden çıktığı vakitlerde, sizin
mallarınızı biz hıfzeder ve iplik eğirip elbiseler yaparız ve çocuklarınızı
besleriz.
-
Şimdi bu hâlde bizler o faziletlerin ecir ve hayrında sizlere iştirak edemez
miyiz ?"
Esmâ (R.A.)'nın bu sözü üzerine Hz. Peygamber (S.A.V.) bu
sözlerin güzelliğine işâret ederek şöyle cevap veriyor
:
"Ey Kadın, Anla ve taraflarından gelmiş olduğun kadınlara
da, anlat ki, kadın kısmının kocasını kendinden hoşnut etmesi, o faziletlerin
hepsine muâdil olur,"