Çevirci -Translate - Перевести
28 Ağustos 2018 Salı
Ana Babaya Hitap Şekli
Ebu Beddâh et-Tücibi der ki: Said b. el-Müseyyeb'e:
- "Ana babaya iyilik etmeye dair bütün ayetleri öğrendim. Fakat "Onlara güzel ve tatlı söz söyle" (453) ayetini bilmiyorum, bu ne demektir? dedim.
İbnu'l-Müseyyeb şu cevabı verdi:
- "Bu, suçlu kölenin, efendisine sert ve kaba konuşmasıdır." (454) Hz. Ömer sözkonusu ayeti, ana babasına çocuğun "babacığım, anacağım demesi şeklinde açıklamıştır. (455)
Tâcuddin es-Sübki der ki: Evimizin girişinde oturuyordum. Bir köpek geliverdi. Hemen ben:
- "Köpek oğlu köpek defol!" dedim. Bunun üzerine içerden babam bana serzenişte bulundu. Ben "O köpek oğlu köpek değil mi? deyince, bana şu cevabı verdi:
- "Öyle diyebilmenin şartı hor görmemektir." Ben de: - "Bu faydalı bilgidir" dedim. (456)
Buna göre çocuklar, ana babalarından birşey öğrendiklerinde "Gerçekten bu faydalı bilgidir (veya baş üstüne)" diyerek onların gönüllerini hoş tutmak ve kendilerini de tevâzua alıştırmak durumundadır.
(453) İsra, 17/23.
(454) Râzî, Tefsir, XX, 190; Kurtubi, Tefsir, X, 243.
(455) Râzî, a.g.e., aynı yer.
(456) Muhâsibi, a.g.e., s. 125. (Ebu Gudde'nin notu).
Ana Babaya Karşı Adap
Ebu Hüreyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) yanında bir oğlu olan adam gördü. Rasûlüllah (s.a.v.) çocuğa:
- Bu kimdir? dedi. Çocuk:
- Babamdır, cevabını verdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.):
- O halde onun önünde yürüme, onun hoşlanmayacağı ve karşı çıkacağı birşey yapma, ondan önce oturma ve onu adıyla çağırma" (451)
Ebu Ğassân ed-Dabbi anlatıyor: Babamla birlikte yürüyordum. Derken Ebu Hüreyre (r.a.) ile karşılaştık.
Ebu Hureyre:
- Bu kimdir? dedi. Ben:
- Babamdır, dedim. Bunun üzerine o şöyle dedi:
- Babanın önünde yürüme, onun arkasından veya yanıbaşından yürü. Seninle onun arasına birisini alma, babamın bulunduğu yerin çatısında dolaşma onu korkutursun, baban sana bakarken önünde eti sıyrılmış kemik yeme, belki onu canı ister." (452)
(450) İmam Nevevf, Riyazü's-Salihin adlı eserinde konu hakkında "Kitabu'l-Edeb" başlığı ile müstakil bir bölüm ayırmıştır. Orada her müslümanın bilmesi gereken birçok âdabı zikretrnektedir.
(451) Nevevî, Ezkâr, s. 257-258 (İbnu's-Sünni'den naklen).
(452) Heysemî, Mecmau'z-Zevaid, VIII, 137.
Selef Hayatından Örnekler
Ruveym b. Ahmed el-Bağdâdi oğluna der ki: "Yavrum! Amelini tuz, edebini un kıl! Yani, edebini o kadar çok takın ki, hal ve gidişatın içinde edebin oranı, unun, içine konulan tuza oranı gibi çok olsun. Az amelle beraber takınılan çok edep, az edeple beraber işlenen çok amelden daha hayırlıdır." (447)
İbrahim b. Habib de der ki: Babam bana şöyle derdi: "Fakih ve âlim şahsiyetlere git, onlardan ilim, irfan ve edep öğren! Çünkü bu bana çok hadisten daha hoş ve daha sevimli geliyor." (448)
Seleften bir zat oğluna: "Yavrucuğum! Edepten bir konu öğrenmen, yetmiş ilim konusunu öğrenmeden bana daha güzel geliyor" derdi. Ebû Zekeriyyâ el-Anberf de şöyle der: "Edep olmadan ilim, odunsuz ateş gibidir. himsiz edep de bedensiz ruh gibidir." (449)
Çocuklara iyi edep ve güzel terbiye kazandırma konusunda Rasûlüllah'ın (s.a.v.) özellikle vurguladığı önemli noktalar nelerdir? Hadisler araştırıldığında, bunların dokuz noktada toplandığını görmek mümkündür.
10 Ağustos 2018 Cuma
AHLÂK ve ÂDAP NEDİR?
İbn Hacer şöyle der: Edep, söz, fiil ve davranış itibariyle takdir edilen ve övülen şeyleri yapmaktır. Bu, güzel ahlâk sahibi olmak demektir. "Hoş ve güzel karşılanan şeyleri yerine getirmek" veya "büyüklere hürmet etmek, küçüklere yumuşak ve şefkatli davranmak" diyenler olduğu gibi, edep kelimesinin "yemeğe davet" mânâsına gelen "medebe" den alındığı görüşünde olanlar da vardır. (438)
Cüneyd'e (r.a.) edebin mahiyeti sorulduğunda, "güzel dostluk ve iyi muamele" cevabını vermiştir. (439) Bu itibarla sosyal ilişkilerde edebin önemi hemen göze çarpmaktadır. Hatta edep, büyük ve küçüğün kimliğini gösteren dış görünümdür. Bundan dolayı da çocuğa edep elbisesini giydirmek ahlâk eğitiminde öncelik sırasını taşır.
Şair Salih b. Abdilkuddûs der ki: (440) Çocukluk döneminde eğittiğin kimse Suyunu alan ağaç gibidir.
Nihayet görürsün onu taze yapraklanmış Kuruduğunu gördükten sonra onun. Bırakmaz yaşlı huy ve ahlâkını Girinceye kadar şu kara toprağa
Cehaletten kurtulduğunda döner yine cehalete Tekrar nükseden kronik hastalık gibi.
(438) İbn Hacer, Feüvul-Barî, XIII, 2.
(439) Şa'ranî, Tenbihu'l-Muğterrin, s. 41.
(440) İbn Abdilberr, Camiu ve Fadlih, I, 86. Çocuk Eğitimi, F: 11
Muhammed Nûr Süveyd
ÖĞRETMEN-ÖĞRENCİ İLİŞKİLERİ
Hz.Ali, "Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.'` sözü ile öğretmene büyük saygı duyulması gerektiğini ifade etmiştir.
Tarih boyunca "okul" kadar siyasi rejime alet edilmiş bir kurum gösterilemez. Bilhassa dikta rejimleri, okulu "düzene uygun kafalar yetiştiren bir kurum olarak değerlendirmiş, öğretmenleri propaganda aracı gibi kullanmaya çalışmıştır.
Oysa bizim medeniyetimizin temel direği olan okul daima .siyaset ûstü bir kurum olarak muhafaza edilmiş, siyasi kavgalara bulaşmamış, devlet başkanlarının kapısından uzak durmuş, alimler en ağır işkenceler karşısında bile ilmin şerefini korumuşlardır. Öğrencilerini zengin-fakir, soylu-avam diye ayırmamış, hepsine eşit davranmış, onları insanlığa faydalı birer fert olarak yetiştirmeye çalışmışlardır.
Osmanlı padişahları da bu geleneği terketmemiş, o koca Yavuzlar, Fatihler, Kanuniler bile hocalarına saygı göstermekten geri durmamışlardır. Yavuz 5ultan Selim Han' ın Mercidabık Zaferinderı dörierken hocası İbni Kemal ile olan hikayesi meşhurdur. Büyük Sultan, hocasının atının ayağından sıçrayan çamurun kaftanına bulaşması üzerine tebessûm ederek, çamur lekelerinin süs olduğunu söylemiş ve bu kaftanın öldûkten sonra sandukasının üzerine örtüımesini vas'yet etmiştir.
Öğretmenin Görevleri
* Branşında en ileri seviyede bilgi satıibi olmalı, yenilikleri takip etmeli, hazırlanmadan derse girmemelidir.
* Konuyu öğrencinin anlayacağı seviyeye indirerek anlatmalı, meseleyi zor göstererek öğrerıcinin cesaretini kırmamatıdır.
* Ahlakıyla, yaşayışıyla, davranışlarıyla ve sözleriyle öğrencisine örnek olmalı, onlar üzerinde saygı uyandırmalıdır.
"Saygı istenmez, verilir." Öğrencilerini sık sık azarlayan, onlardan saygı isteyen ve bunu temin etmek için baskı uygulayan öğretmen, maalesef en az sevilen öğretmenlerdir.
* Öğretmen mesleğini sevmeli, bitdiklerini en "yi şekilde anlatmanın gayreti içinde olmalıdır.
* Öğretmen, öğrencilerine bir baba, bir anrıe şefkatiyle yaklaşmalı, çalışkanları şımartıp tembelleri laüçük düşürmemelidir.
* Öğrencilerin her kusururıu, arkadaşhrı önünde sayarak onu küçûk düşürmemeli; affedici, hoşgörülü olmalıdır.
* Gerektiğinde öğrencilerin problemleriyle meşgul olmalı, onları dinlemeli, acılarına ve üzüntülerine ortak olmalıdır. Ancak bunu yaparken, ilmin şerefini ayağa düşürecek derecede öğrencileriyle laubali olmamalıdır.
* Notu bir tehdit vasıtası olarak kullanmamalı, not verirken adil olmalı.
* Zengin sofratarından, veli ziyafetlerinden, pahalı hediyelerden uzak durmalı; haysiyet ve şerefini muhafaza etmelidir.
HITAN (Sünnet Olma)
( 1 ) Örfte ise: Erkek çocukların tenasül organının '"haşefe" denile kısmın üzerini kaplayan ve '"ğulfe" adı verilen deriyi, yedi günlü itibaren bülûğ çağına kadar geçen zaman arasında kestirme işine (hıtan) sünnet ettirme adı verilir.
(2) Sünnet olmak, fıtratın başı, İslam'ın şiârı ve şeriatın ünvan müslüman onunla gayr-i müsümden ayırt edilir. Sünnet mü'min, Allah'a has olan kulluğu ikrar, emirlerine imtisal, hüküm saltanatına boyun eğmiş olur.
(3) Onsuz İslam eksik, a'mal sandır.
Hıtan'ın sıhhı yönden faydaları: Hıtan, sahibini birçok hastalıktan ve ihtilattan koruyan bir sıhhi tedbirdir. Dr.Fritz Kahn, Tenasül Hayatımız adlı eserinde sünnet olmanın faidelerini şu şekilde sıralamıştır:
1- Yağ ifraz eden ğulfenin çıkartılmasıyla, bu rahatsız ifrazâtda ortadan kalkmış olur.
2- Ğulfe sürtünmeleri ve Phimoslerin önüne geçilmiş olur.
3- Tenasül hastalıklarının, bilhassa firenginin bulaşması güçleşir. Çünkü uçtaki hassas deri parçası hastalık mikropları için başlıca teşkil etmektedir.
4- Uzvun ucunda derinin bulunmayışı tenâsülü uyandıran teharrüşleri de ortadan kaldırır ve çocuklarda istimna hevesi azalır. (4)
5- Kanser hastalığının isabetini azaltır. Çünkü, ğulfelerini daraltan kimselerde kanser illeti çok fazla görüldüğü tesbit edilmiştir. Şeriatı, sünnet olmayı emreden topluluklarda ise daha az görülmektedir.
6- Çocuklar ne kadar erken yaşta sünnet ettirilirse, yatağa işemeleri de o nisbette azaltılmış olur. (5)
1- Asım Efendi, Kamus, IV/602,G03.
2- Ali Kayıkçı, Kan Pıhtısı, II/14.
3- a.g.e., 114-115.
4- Dr.Fritz Khan, Tenasü! Hayatımız, sh.17.
5- Dr.Sabri Kabani, Cinsi Hayatımız, Bkz.Terbiyetü'I-Evlad, ı/1 1 5.
9 Ağustos 2018 Perşembe
İLİM ÖĞRENME ADABI
Peygamberimiz (s.a.v.): "Sizin en hayırlınız, öğrenen ve öğreteninizdir." buyurmuştur.
Hz. Ali (r.a.): "Bana bir hart öğretenin kölesi olurum, buyurarak ilim öğrenmenin ve öğretmenin önemine işaret etmiştir.
İlme karşı adab; nefsi kötü ahlak ve kınanmış vasıflardan temizlemektir. Çünkü ilim, kalbin ibadeti, sırrın namazı ve ruhu Allah'a yaklaştıran bir sıfattır. Cismen ve ahlaken temizlenmek ilme karşı adabı gösterir.
v
Bununla beraber;
1- Öğrenme anne-baba zoruyla olduğu düşünülmemeli.
2- Başarısızlık ilk anda gözü korkutmamalı.
3- Derse hazırlıklı ve istekli girmeli.
4- Öğretmen can kulağıyla dinlenmeli.
5- Anlamadığı yerleri tekrar sormalı.
6- Başarılı arkadaşlarla istişare etmeli.
7- Her zaman ve her şeyde düzenli ve programlı olmalı.
8- Ders çalışmak için rahat edilebilecek bir yer seçilmeli.
9- Devamlı en iyi olmaya çalışılmalı.
10- Dersi tam anlamadan ve bellemeden ötekine geçmemeli.
11- Öğrenilenler hayatta yaşanılabiliyorsa, uygulamalı ve yaşamalı.
1 2- Öğrenmekten soğutacak arkadaşlarla ilişki kesilmeli.
1 3- Öğretenlere karşı saygılı ve mütevazı olunmalı.
14- Özür dileme ve teşekkür etme hassasiyeti gösterilmeli.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)