bilgievlerim
Logo Design by bilgievlerim.blogspot.com
TÜRKİYE CANIM FEDA TÜRKİYE CANIM FEDA

Çevirci -Translate - Перевести


14 Mayıs 2020 Perşembe

Babil’in Asma Bahçeleri






Dünya tarihinin en gizemli yapısı!
Gerçekten var mıydı, yoksa bir efsane mi hala gizemini koruyor.
Babil’in Asma Bahçeleri, dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen antik bir yapıdır; fakat onun gerçek bir yapı mı yoksa sadece destanlarda ve şiirlerde bahsi geçen bir yer mi olduğu tam olarak bilinmemektedir.
Ancak her halükarda Babil’in Asma Bahçeleri dendiğinde cennetsi bir mekanın ifade edilmek istendiğini hepimiz aşağı yukarı biliriz. Gelin isterseniz bu efsane yapıyı biraz daha detaylı inceleyelim.

Nerede Olduğu Kesin Olarak Bilinmiyor

Babil’in Asma Bahçeleri birbirinin üstüne yükselen, çok katlı mimarlık ve mühendislik harikası bir dizi bahçeden oluşur. Bu bahçelerde farklı çeşit ağaçlar, çalılar ve üzüm bağları bulunur. Bu bahçelerin uzaktan yemyeşil bir tepeyi andırdığı söylenir.




10 Mayıs 2020 Pazar

Herbert Spencer ve Evrim Teorisi







Herbert Spencer (1820-1903), “evrim” (evolution) kavramının popüler bir kavram olmasını ilk sağlayan kişidir. Darwinci çizgide Evrim Teorisi’ni savunan birçok biyolog, Evrim Teorisi’nin, her bir sonraki formun mutlak surette bir önceki formdan daha gelişmiş olması gerektiğini ileri sürmediğini (veya sürmemesi gerektiğini) söylemelerine rağmen; Evrim Teorisi, yaygın olarak “evrim”in, sürekli gelişmeyi ifade eden anlamında anlaşılmıştır. 
Spencer’ın Evrim Teorisi; “evrim”in, Güneş Sistemi’nden Dünyamıza, Dünyamızdan tüm canlıların bedenlerine, canlıların bedenlerinden sosyolojik yapılarına kadar gerçekleşen bir kanun olduğunu ileri sürer. Spencer, her alana uyguladığı “evrim” kavramını dillere bile uygular ve dillerin, ortak ilkel bir kökenden yavaş aşamalarla evrimleştiğini savunur. Çeşitli kelimelerin ve tamlamaların kökenine inerek, genel evrim kanununun dillerde nasıl rol oynadığını göstermeye çalışır.Spencer, dinlerin, ilk ve temel kaynağını atalara tapınmada bulduğunu söyler ve kişisel tanrılara tapınmaya geçişi de dildeki değişimlere bağlar.



Yeni Darwinizm ve Genetiğin Önem Kazanması







Günümüzde “Evrim Teorisi” veya “Darwinizm” denildiğinde akla gelen biyolojik teori, temelde Darwin’in doğal seleksiyon fikriyle genetikteki gelişmelerin bir sentezidir ki bu yaklaşım Yeni-Darwinizm (Neo-Darwinizm) olarak da anılır. Yeni-Darwinizm’in kurucularından biri olarak gösterilen Theodosius Dobzhansky, “Yeni-Darwinizm” ismi yerine “sentetik teori” (synthetic theory) ve evrimin biyolojik teorisi (biological theory of evolution) demeyi tercih ettiğini; çünkü biyolojinin genetik, sistematik, karşılaştırmalı morfoloji, fosilbilim, embriyoloji, ekoloji dallarının da konuyla ilgili olduğunu söylemektedir. 
Birçok kişinin “modern sentez” (modern synthesis) veya “evrimci sentez” (evolutionary synthesis) deyimleriyle kastettiği de en temelde Darwinizm’in genetikle birleştirilmiş halidir. Evrimi çalışan biyologlar arasında doğal seleksiyonu ön plana çıkartan seleksiyoncu (selectionism) kanada karşılık (bunlar genetik değişikliklere çok vurgu yapmaz), seleksiyona aşağı yukarı hiçbir önem atfetmeyen veya çok az önem atfeden “moleküler evrimin nötral teorisi”nin savunucuları (neutral theory of molecular evolution) da vardır. Genel eğilim ise doğal seleksiyon ile mutasyonu (genetik değişiklikleri) birleştiren bir Evrim Teorisi’ni savunmaktır.



7 Mayıs 2020 Perşembe

Evrim Teorisinin Ortaya Konulduğu Dönem ve Yerdeki Paradigma







Bilimsel bilginin sosyolojik bir ortam içinde üretildiği fikrine benzer görüşler, bilgi sosyolojisi ve bilim sosyolojisi ile ilgili çalışmalarda dile getirilmiştir. Marx, Mannheim ve Durkheim bilginin toplum içinde üretildiğine dikkat çeken ünlü sosyologlardır. Durkheim ahlak, değerler, dini fikirler, hatta insan düşüncesinin temel kategorileri olan uzay ve zamanın, sosyolojik ortamdan bağımsız bir şekilde var olamayacağını göstermeye çalıştı. Fakat her üç sosyolog da bilimi, bilginin özel bir türü olarak düşünüp, bilgi sosyolojisinin -genelde- dışında tuttular.

Fakat daha sonra David Bloor gibi bazı sosyologlar, bilimsel bilginin nasıl üretildiğinin sorgulama dışı tutulmasına meydan okuyup, bilimsel bilgiyi de sosyolojik bir analizin objesi yapmaya uğraştılar.






Sahtekarlıkları Paradigmayla Anlamak







Toplumsal kabulün, akademik atamaların veya maddi ödül gibi karşılıkların, çoğu zaman bilimsel sonuçların “mevcut paradigma” ile uyumlu olmasına bağlı olduğunu hatırlamalıyız. Kuhn, bilim insanlarının çalışmalarına başladıkları zamanki öngörülerini haklı çıkarmak için gerek aletleriyle, gerekse teorilerindeki denklemlerle oynamaktan kaçınmadıklarını belirtir.

Tüm bunları göz önünde bulundurursak, Evrim Teorisi adına niçin bazı sahtekârlıkların yapıldığını anlayabiliriz. Birçok kişi ideoloji veya dinsel inanç uğruna insanların neden sahtekârlık yaptığını anlayabilmekte, fakat “bilimsel bir çalışma”da sahtekârlığın sebebini anlayamamaktadır. Bu hususta, Kuhn’un “paradigma” anlayışı ve bilim sosyolojisinin yaklaşımları yardımcı olacaktır.




Tümevarım ve Evrim Teorisi







Bloğumuzun araştırmalarına göre Charles Darwin, Baconcı ilkelere bağlı bir şekilde çalışmalarını gerçekleştirdiğini söylemiştir. Darwin, bununla, gözlemi önceleyen bilimsel bir metodu benimsediğini ve yaptığı tikel gözlemlerden bütünle ilgili bir teoriye vardığını ifade etmek istiyordu. (Francis Bacon’un bilimsel metodunun tam olarak ne olduğu bilim felsefesinde tartışılmıştır ama o tartışmaya burada girilmeyecektir.) 

Darwin’in, bilgi teorisinde (epistemolojisinde) ve bilimsel metodolojisinde gözlemi ve tümevarımı benimsediği anlaşılmakla birlikte; Baconcı ilkeleri takip ettiğini söyleyerek bu seçimini ifade etmek istediğini belirtmiştir.



6 Mayıs 2020 Çarşamba

Popper ve Metafizik Bir Araştırma Programı Olarak Evrim






Francis Bacon ve çağdaşlarının birçoğu “Eğer doğayı anlamak istiyorsak Aristoteles’in yazılarına değil doğaya başvurmalıyız” şeklindeki yaklaşımlarında ısrar ederlerken, çağlarının bilimsel tutumunu özetliyorlardı. O dönemden beri, tek tek olguların gözlenmesinden genel yasalara varmak anlamına gelen tümevarım yöntemi bilimlere hâkim olmuştur. 
Bilimde ve günlük yaşantıda böylesine belirleyici olan ve otoritesi geniş bir kesimce sorgulanmadan kabul edilen tümevarım ilkesinin güvenilirliği hakkında bilim felsefesi alanında çok önemli tartışmalar yapılmıştır. Özellikle David Hume’un tümevarım ilkesine yönelttiği eleştiriler, bu ilkenin üzerindeki felsefi tartışmalarda önemli bir yere sahiptir. 



Benzer Konular (Similar Topics)(Похожие темы)( Sujets similaires) ( Ähnliche Themen) (مواضيع مماثلة)