Stanley Kubrick’in sinema tarihine geçen kült bilimkurgu filmi 2001: Bir Uzay Destanı’nın açılış sahnesini bilen bilir: Tarih öncesi bir zamanda modern insanın ataları olmaya aday bir grup insansı maymun çorak, taşlık bir arazide yerleri eşelemektedir. Günün birinde içlerinden biri üzerinde hiç et kalmamış bir hayvan iskeletenin önünde umutsuzca durmaktayken bir aydınlanma yaşar.
Eline aldığı en büyük kemikle diğer kemiklere vurmaya başlar. Bunların kırıldığını gördükçe heyecanlanır ve darbelerinin şiddetini artırır. Bir yandan da iskeletin sahibi hayvanın toprağa düşüş anı gözünde canlanır. Kendisi insanlık tarihinin alet kullanan ilk bireyidir. Filmin kalanından bahsetmeye gerek yok. Ancak Homo sapiens denen filmin gerçek hayattaki ilgili sahnesi de bundan farklı olmasa gerek.
Çıkık alnını sınırlandıran belirgin kaş çıkıntısı, sert bitkisel besinleri çiğnemeye elverişli büyük çene kasları, bu kasları taşıyabilecek kuvvette ve irilikte, dikey bir yüz. Bu tarif şüphesiz bir kurda ya da zebraya ait değil, ama insanı da tam anlamıyla yansıtmıyor. Belki biraz andırıyor diyelim… Zira hani bir anlamda agresif diyebileceğimiz bu eşgal Homo sapiens’e değilse de Homo cinsinin öteki üyelerine, mesela Homo erectus ve Neandertallara ait. Evrim sürecinde ilk insansılardan modern insana uzanan çatallı, dallı yol pek çok anatomik değişikliğe tanık oldu.
Bunların büyük çoğunluğu da çevresel baskıların etkisiyle ortaya çıkan adaptasyonlardı. İklim değiştikçe ve bitki örtüsü farklı şekillere büründükçe solunum fizyolojisi, enerji ihtiyacı, kafatası hacmi, beslenme alışkanlıkları, yürüme biçimi, deri rengi, tüylenme miktarı, herşey ama herşey zincirleme bir cevap gösterir oldu.
Hangi erkekler kadına şiddet uyguluyor?, MODERN YAŞAMA UYUM SAĞLAYAMAYAN ERKEK ŞİDDET UYGULUYOR, Kadına yönelik şiddetin sinyallerini nasıl anlayabiliriz?, Şiddete uğrayan ve şiddet uygulayanın psikolojisi nedir? Nasıl bir ruh hali şiddete sebep olur, şiddet uygulayan kişi şiddetin ardından neler düşünür?, Kadına yönelik şiddete erkekler ne gerekçe gösteriyor ve bu şiddet nasıl başlıyor?, Kadınların iş hayatına ve sosyal hayatına katılması şiddetin niteliğinde ve niceliğinde bir fark yaratıyor mu?, Şiddette eğitim, kırsal/kentsel bölge farkından söz edebilir miyiz?, Şiddetin yaşanmayacağı aileler ve okullar oluşturmak için kadınlara nasıl bir rol düşüyor?, Şiddete eğimli bir çocuğu nasıl normalleştirebiliriz? Konularını bilgievlerim olarak araştırdık Makalemizden memnun kaldığınızı yorum bölümüne yazabilirsiniz......
“Şiddetten, kadına uygulanan şiddetten bahsettiğimiz zaman, kimsenin aklına bu şiddeti kimin uyguladığını sormak gelmiyor… Oysa şunu kabul etmek gerekir ki kadınlara yönelen şiddet bütün bir İnsanlık tarihi boyunca ve şimdi de, İnsanlığın diğer yarısını oluşturan cinsiyetten gelmiştir. Elbette kadınlara şiddet uygulayan kadınlar da var (…) fakat genellikle söz konusu olan erkek şiddetidir.”
İki sene önce, Ekim 2017’de, ölümünden kısa süre önce katıldığı bir
konferansta şiddetin doğasını biyolojinin perspektifinden bu sözlerle
yorumlayan Fransız antropolog Françoise Héritier insanı “dişisine şiddet
uygulayan tek tür” olarak tanımlamıştı. European Journal of Archaeology’nin son sayısında yayımlanan bir biyoarkeoloji çalışması Héritier’nin
tespitine nicel bir boyut kazandırdı.
Yaşam Savaşmıdır ?,Kafalarda başlatılan savaş,Kartaca yıkılmamalıdır!,Sosyal Darwinciler’de ve faşistlerde yaşam ve savaş kavramı,Savaş bir doğa yasası mıdır?,Hayvanlar dünyasında yaşam savaş mıdır?,Hayvanların evriminde otoburluk etoburluk,Yaşam çemberinde hayvanların yeri,Etoburluğa yol açan mutasyonlar,SAVAŞ AÇISINDAN İNSANLIĞIN TARİHÇESİ,OTOBURLUK ETOBURLUK AÇISINDAN İNSANIN ORGANİK EVRİMİ,İnsanın organik evrimi ve otoburluk,Kültürel evrime geçiş ve etoburluk,AVCILIK VE SAVAŞÇILIK AÇISINDAN İNSANIN KÜLTÜREL EVRİMİ,Leşyiyicilikten avcılığa,Avcılık ve toplayıcılıktan çiftçiliğe,Çiftçilikten çobanlığa,Çobanlıktan askerliğe,Talandan vergiye,Şeflikten devlete,Din adamı yönetiminden asker yönetimine,SAVAŞIN PSİKOLOJİSİ,Öfke duygusu,Acıyla koşullandırma,Korku belası,Güvensizlik duygusunun kaynakları,Ksenofobi (yabancı düşmanlığı),Hobbes paradoksu,Umarsızlık psikolojisi,Olasılık mantığı ve kumar psikolojisi,SAVAŞIN SOSYOLOJİSİ,Sınıfsız topluluklarda savaşın tohumları,Sınıflı toplumlarda savaşın kurumlaşması,Bir savaş makinesi olarak devlet,SAVAŞIN FELSEFESİ,Üstinsanın gelişinin aracı olarak savaş,Yaşam savaştır felsefesinin yargılanması,SAVAŞ İDEOLOJİLERİ,Aztekler’de yaşamı kurtarmanın aracı olarak savaş,Masailerde savaşın nedeni olarak demirciler,İslam’da “Hak” dinin yayılmasının aracı olarak savaş,Batı emperyalizminde “beyaz adamın yükü” olarak savaş,SAVAŞ TEKNOLOJİLERİ,Savaşlar buluşları kamçılar mı?,Teknoloji her zaman mutluluk sağlar mı?,Savaşın kâr-zarar hesabı,Savaşların ve savaş teknolojilerinin tarihteki önemi,İki tarih yaklaşımı,Çift odaklı insanlık tarihi,Sapiens’le Neanderthalensis savaştı mı?,Savaş teknolojisi ile üretim teknolojisinin etkileşimi,Savaşın kirli mirasının arındırılması,Savaş teknolojisinin gelişiminin kronolojik özeti ve Dünya tarihinde kimi savaşlardaki insan kayıpları Hakkındaki araştırmamızı tamamını okumanızı bilgievlerim olarak tavsiye ediyoruz...!
Yaşam bir savaş değildir. Savaş bir doğa yasası, hiç değildir. Savaş insanlığın kültürel evriminin belli bir noktasında ortaya çıkmıştır, belli koşulların ürünüdür. Söz konusu koşulların değişmesiyle savaş da insanlığın yakasını bırakacaktır. Daha doğrusu, insanlık savaşı başından atacaktır. Sınıflı toplumu ve devleti de. Belki onlarla birlikte, belki onlardan önce, belki onlardan sonra. Bu, koşullara bağlı.