bilgievlerim
Logo Design by bilgievlerim.blogspot.com
TÜRKİYE CANIM FEDA TÜRKİYE CANIM FEDA

Çevirci -Translate - Перевести


28 Ağustos 2018 Salı

AĞRILAR-BAŞ AĞRILARI-MİGREN


AĞRILAR
    Ağrılar aslında bir nimet olup vücudumuzda ortaya çıkan rahatsızlıkları haber veren alarm sistemleridir. Sağlığımız yerinde iken, iç organlarımızın çalıştığını farkedemeyiz. Beş duyumuzdan ve iç organlarımızdan beyne bilgi götüren; beyinden gerekli emirleri getiren sinir telleri vücudumuzun mükemmel bir şekilde çalışmasını ve böylece hayatımızı devam ettirmemizi sağlarlar.
    Beynimize, vücudumuzun çeşitli yerlerinden bilgi götüren sinir tellerinden bir kısmı, istihbaratçı gibi çalışarak işlerin yolunda gidip gitmediğini haber verirler. Bu istihbarat birimlerine "feed back" devreleri denmektedir. Feed back devrelerinden gelen istihbarat bilgilerine göre, gerektiğinde, beyinden organlara çalışma tempolarını normalde tutacak yeni emirler gönderilir. Mesela, vücut ısımız normalde 36,50 olması gerekirken dış tesirler sebebiyle yükselince feed back devreleri derhal beyne haber verirler. Beyin aldığı bilgileri değerlendirerek, vücut ısısını normale indirmek için ter bezlerini faaliyete geçirir. Yine hücrelerdeki besin miktarının düştüğünü farzedelim. Bu durumda kandaki şeker oranı da düşecektir. Feed back devreleri vasıtasıyla kandaki şeker oranının düştüğünü haber alan beynimiz, adrenalin salgı bezlerini faaliyete geçirir. Depo halindeki yedek şeker kana verilerek, kan şekeri seviyesi normale çıkarılır.
    Hastalık sırasında, beyin düzeltemeyeceği bir durumla karşılaşınca, hastalık mikroplarının veya başka sebeplerin zarar vermeye başladığı bölgeye ağrı mesajları göndererek bizi uyarır. Biz de ağrımızı dindirmek ve dolaysiyle hastalığımıza çare aramak için doktora koşarız.


    BAŞ AĞRILARI
    Vücudun idare merkezi beyindir. Keza bizi hayvandan ayıran "akıl nimeti" nin merkezi de beyindir. Dolayısıyla ister fiziksel ister psikolojik olsun, her türlü rahatsızlığımızda en evvel etkilenecek olan organımız beyindir, insanların en fazla şikayetçi oldukları ve doktorların çare bulmakta zorluk çektikleri hastalığın "baş ağrısı" olması da bundandır.
    Üzülürüz başımız ağrır, sinirleniriz başımız ağrır, üşütürüz başımız ağrır, ateşli bir hastalığa yakalanırız başımız ağrır, kulağımız iltihaplanır başımız ağrır, yoruluruz başımız ağrır ve hakeza... Kısacası vücudumuz fizyolojik ve psikolojik tüm sistemleriyle dengede olmalı ki başımız ağrımasın.
    Baş ağrısı ve ağrı insanlık tarihi kadar eski olan ve tıbbın çözüm bulmaya çalıştığı konulardır. Baş ağrılarının yüzde 80-90 sebebi migren ve gerilim tipi ağrılardır.



    MİGREN
    Yarım baş ağrısı anlamına geler. Çeşitli uyaranlarla (stres, yorgunluk, açlık, tokluk, gürültü, sigara dumanı, bira ve şarap gibi alkollü içecekler, eski peynir, aşırı çikolata yeme, konserve gıdalar, pastırma, sos vs) orta beyin bölgesindeki hassas alıcı bölgeler tahrik edilir. Buradan salgılanan çeşitli kimyasal maddeler ise damarlar çevresini etkileyip beyin yüzeysel damarlarda önce bir daralma ve sonra bir genişlemeye sebep olarak dayanılması zor ağrının tetiğini çeker.
    Migren başlıca iki tiptir: Klasik ve yaygın. Bunların dışında çok nadir olarak oftalmoplejik, hemiplejik, retinal, basiler tipte olanlar da vardır.
    Belirtileri
* Baş ağrısı 4-72 saat sürer.
* Fizik aktivite ile artar.
* Genellikle başın bir tarafında odaklanır.
* Zonklayıcıdır.
* Bulantı, kusma, ışığa ve sese tahammülsüzlük olur.
Ayrıca haberci belirtiler olarak şunlar sayılabilir:
* Yanıp sönen noktalar, ışık parıldamaları.
* Yüzde, kolda, el parmaklarında iğnelenmeler,
* Yorgunluk, halsizlik, bitkinlik.
* Aşırı neşelenme, kendini enerjik hissetme.
* Özellikle tatlı gıdalara karşı iştah artışı.
    Bazı ilaçlar (kalp, tansiyon ve doğum kontrol ilaçları) nöbete davetiye çıkarabilir. Özellikle hanımlarda muayyen günlere yakın veya hamileliğin ilk üç ayında ağrılar artabilir.
    Ayrıca migrenin soya çekimle de ilgisi vardır.
    Tedavi
1- Kriz anında kullanılan ilaçlar (aspirin vs.)
2- Koruyucu (krizin gelmesini önleyici) tedbirler. Hastanın ağrı korkusunu giderir. Ayda birkaç defa gelen krizlere karşı kullanılırlar.
    Alternatif tedaviler (masaj, relaksasyon, akupunktur) yine uygulanan usullerdir.
    GERiLİM BAŞ AĞRILARI
    Stres asrının insanoğluna yüklediği rahatsızlıktır.
    Belirtileri:
* Günlerce devam eder.
* Başın bütününde ve ense bölgelerinde barizleşir.
* Fizik aktivite ağrıyı arttırmaz.
* Günün ilerleyen saatlerinde ağrı artar.
* Ağrı sebebi ve günlük aktiviteler bozulmaz.
* Ağrı boyun ve sırta doğru yayılır.
* Hastalar çökkün (depresif) yüz ifadesine sahiptir.
    Tedavi
    Migrenden farklıdır. Kas gevşeticiler, sıkıntı ve kaygı gideren ilaçlar daha yararlıdır.

Ana Babaya Bakma Adabı





İbn Abbas'dan (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasülüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Baba çocuğuna bakar da çocuk onu sevindirirse, çocuğa bir köleyi azat etme sevabı verilir." Denildi ki "Ya Rasülallah! üçyüz altmış defa bakarsa ne olur7" Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.): "Allahu Ekber (Allah herşeyden daha büyüktür)" buyurdu. (457)
        İbn Abbas'ın da (r.a.): "Ana babasının yüzüne rahmet nazarıyla bakan kimseye Allah makbul bir hac sevabı yazar" dediği rivayet edilmiştir. (458)
        Son olarak, ana babanın çocuğuna kazandırması gereken edep hakkında açık bir usul ortaya koyan bir âlimin sözüne yer vermek istiyoruz:
        Velid b. Nümeyr, babasının şöyle dediğini duymuştur: Sahabe nesli derdi ki: "Olgunluk Allah'tandır, edep ise babalardandır." (459) himden önce âlimlerden edep, terbiye ve ahlâkın öğrenilmesi hususunda babaların çocuklara olan tavsiyesi üzerinde durmuştuk. Şimdi ona ilave olarak, çocuğun âlimlere karşı takınacağı edep konusunu ayrıca ele almak faydalı olacaktır.

Muhammed Nûr Süveyd

Ana Babaya Hitap Şekli



Ebu Beddâh et-Tücibi der ki: Said b. el-Müseyyeb'e:
        - "Ana babaya iyilik etmeye dair bütün ayetleri öğrendim. Fakat "Onlara güzel ve tatlı söz söyle" (453) ayetini bilmiyorum, bu ne demektir? dedim.
        İbnu'l-Müseyyeb şu cevabı verdi:
        - "Bu, suçlu kölenin, efendisine sert ve kaba konuşmasıdır." (454) Hz. Ömer sözkonusu ayeti, ana babasına çocuğun "babacığım, anacağım demesi şeklinde açıklamıştır. (455)
        Tâcuddin es-Sübki der ki: Evimizin girişinde oturuyordum. Bir köpek geliverdi. Hemen ben:
        - "Köpek oğlu köpek defol!" dedim. Bunun üzerine içerden babam bana serzenişte bulundu. Ben "O köpek oğlu köpek değil mi? deyince, bana şu cevabı verdi:
        - "Öyle diyebilmenin şartı hor görmemektir." Ben de: - "Bu faydalı bilgidir" dedim. (456)
        Buna göre çocuklar, ana babalarından birşey öğrendiklerinde "Gerçekten bu faydalı bilgidir (veya baş üstüne)" diyerek onların gönüllerini hoş tutmak ve kendilerini de tevâzua alıştırmak durumundadır.



(453) İsra, 17/23.
(454) Râzî, Tefsir, XX, 190; Kurtubi, Tefsir, X, 243.
(455) Râzî, a.g.e., aynı yer.

(456) Muhâsibi, a.g.e., s. 125. (Ebu Gudde'nin notu). 

Ana Babaya Karşı Adap





Ebu Hüreyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) yanında bir oğlu olan adam gördü. Rasûlüllah (s.a.v.) çocuğa:
        - Bu kimdir? dedi. Çocuk:
        - Babamdır, cevabını verdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.):
        - O halde onun önünde yürüme, onun hoşlanmayacağı ve karşı çıkacağı birşey yapma, ondan önce oturma ve onu adıyla çağırma" (451)
        Ebu Ğassân ed-Dabbi anlatıyor: Babamla birlikte yürüyordum. Derken Ebu Hüreyre (r.a.) ile karşılaştık. 



Ebu Hureyre:
        - Bu kimdir? dedi. Ben:
        - Babamdır, dedim. Bunun üzerine o şöyle dedi:
        - Babanın önünde yürüme, onun arkasından veya yanıbaşından yürü. Seninle onun arasına birisini alma, babamın bulunduğu yerin çatısında dolaşma onu korkutursun, baban sana bakarken önünde eti sıyrılmış kemik yeme, belki onu canı ister." (452)


(450) İmam Nevevf, Riyazü's-Salihin adlı eserinde konu hakkında "Kitabu'l-Edeb" başlığı ile müstakil bir bölüm ayırmıştır. Orada her müslümanın bilmesi gereken birçok âdabı zikretrnektedir.
(451) Nevevî, Ezkâr, s. 257-258 (İbnu's-Sünni'den naklen).
(452) Heysemî, Mecmau'z-Zevaid, VIII, 137.


Selef Hayatından Örnekler




Ruveym b. Ahmed el-Bağdâdi oğluna der ki: "Yavrum! Amelini tuz, edebini un kıl! Yani, edebini o kadar çok takın ki, hal ve gidişatın içinde edebin oranı, unun, içine konulan tuza oranı gibi çok olsun. Az amelle beraber takınılan çok edep, az edeple beraber işlenen çok amelden daha hayırlıdır." (447)
        İbrahim b. Habib de der ki: Babam bana şöyle derdi: "Fakih ve âlim şahsiyetlere git, onlardan ilim, irfan ve edep öğren! Çünkü bu bana çok hadisten daha hoş ve daha sevimli geliyor." (448)



        Seleften bir zat oğluna: "Yavrucuğum! Edepten bir konu öğrenmen, yetmiş ilim konusunu öğrenmeden bana daha güzel geliyor" derdi. Ebû Zekeriyyâ el-Anberf de şöyle der: "Edep olmadan ilim, odunsuz ateş gibidir. himsiz edep de bedensiz ruh gibidir." (449)

        Çocuklara iyi edep ve güzel terbiye kazandırma konusunda Rasûlüllah'ın (s.a.v.) özellikle vurguladığı önemli noktalar nelerdir? Hadisler araştırıldığında, bunların dokuz noktada toplandığını görmek mümkündür.

10 Ağustos 2018 Cuma

AHLÂK ve ÂDAP NEDİR?

 İbn Hacer şöyle der: Edep, söz, fiil ve davranış itibariyle takdir edilen ve övülen şeyleri yapmaktır. Bu, güzel ahlâk sahibi olmak demektir. "Hoş ve güzel karşılanan şeyleri yerine getirmek" veya "büyüklere hürmet etmek, küçüklere yumuşak ve şefkatli davranmak" diyenler olduğu gibi, edep kelimesinin "yemeğe davet" mânâsına gelen "medebe" den alındığı görüşünde olanlar da vardır. (438)


 Cüneyd'e (r.a.) edebin mahiyeti sorulduğunda, "güzel dostluk ve iyi muamele" cevabını vermiştir. (439) Bu itibarla sosyal ilişkilerde edebin önemi hemen göze çarpmaktadır. Hatta edep, büyük ve küçüğün kimliğini gösteren dış görünümdür. Bundan dolayı da çocuğa edep elbisesini giydirmek ahlâk eğitiminde öncelik sırasını taşır.

        Şair Salih b. Abdilkuddûs der ki: (440) Çocukluk döneminde eğittiğin kimse Suyunu alan ağaç gibidir.

Nihayet görürsün onu taze yapraklanmış Kuruduğunu gördükten sonra onun. Bırakmaz yaşlı huy ve ahlâkını Girinceye kadar şu kara toprağa

        Cehaletten kurtulduğunda döner yine cehalete Tekrar nükseden kronik hastalık gibi.




(438) İbn Hacer, Feüvul-Barî, XIII, 2.

(439) Şa'ranî, Tenbihu'l-Muğterrin, s. 41.

(440) İbn Abdilberr, Camiu ve Fadlih, I, 86. Çocuk Eğitimi, F: 11


Muhammed Nûr Süveyd

ÖĞRETMEN-ÖĞRENCİ İLİŞKİLERİ


Hz.Ali, "Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.'` sözü ile öğretmene büyük saygı duyulması gerektiğini ifade etmiştir.
Tarih boyunca "okul" kadar siyasi rejime alet edilmiş bir kurum gösterilemez. Bilhassa dikta rejimleri, okulu "düzene uygun kafalar yetiştiren bir kurum olarak değerlendirmiş, öğretmenleri propaganda aracı gibi kullanmaya çalışmıştır.
Oysa bizim medeniyetimizin temel direği olan okul daima .siyaset ûstü bir kurum olarak muhafaza edilmiş, siyasi kavgalara bulaşmamış, devlet başkanlarının kapısından uzak durmuş, alimler en ağır işkenceler karşısında bile ilmin şerefini korumuşlardır. Öğrencilerini zengin-fakir, soylu-avam diye ayırmamış, hepsine eşit davranmış, onları insanlığa faydalı birer fert olarak yetiştirmeye çalışmışlardır.
Osmanlı padişahları da bu geleneği terketmemiş, o koca Yavuzlar, Fatihler, Kanuniler bile hocalarına saygı göstermekten geri durmamışlardır. Yavuz 5ultan Selim Han' ın Mercidabık Zaferinderı dörierken hocası İbni Kemal ile olan hikayesi meşhurdur. Büyük Sultan, hocasının atının ayağından sıçrayan çamurun kaftanına bulaşması üzerine tebessûm ederek, çamur lekelerinin süs olduğunu söylemiş ve bu kaftanın öldûkten sonra sandukasının üzerine örtüımesini vas'yet etmiştir.



Öğretmenin Görevleri
* Branşında en ileri seviyede bilgi satıibi olmalı, yenilikleri takip etmeli, hazırlanmadan derse girmemelidir.
* Konuyu öğrencinin anlayacağı seviyeye indirerek anlatmalı, meseleyi zor göstererek öğrerıcinin cesaretini kırmamatıdır.
* Ahlakıyla, yaşayışıyla, davranışlarıyla ve sözleriyle öğrencisine örnek olmalı, onlar üzerinde saygı uyandırmalıdır.
"Saygı istenmez, verilir." Öğrencilerini sık sık azarlayan, onlardan saygı isteyen ve bunu temin etmek için baskı uygulayan öğretmen, maalesef en az sevilen öğretmenlerdir.
* Öğretmen mesleğini sevmeli, bitdiklerini en "yi şekilde anlatmanın gayreti içinde olmalıdır.
* Öğretmen, öğrencilerine bir baba, bir anrıe şefkatiyle yaklaşmalı, çalışkanları şımartıp tembelleri laüçük düşürmemelidir.
* Öğrencilerin her kusururıu, arkadaşhrı önünde sayarak onu küçûk düşürmemeli; affedici, hoşgörülü olmalıdır.
* Gerektiğinde öğrencilerin problemleriyle meşgul olmalı, onları dinlemeli, acılarına ve üzüntülerine ortak olmalıdır. Ancak bunu yaparken, ilmin şerefini ayağa düşürecek derecede öğrencileriyle laubali olmamalıdır.
* Notu bir tehdit vasıtası olarak kullanmamalı, not verirken adil olmalı.
* Zengin sofratarından, veli ziyafetlerinden, pahalı hediyelerden uzak durmalı; haysiyet ve şerefini muhafaza etmelidir.

Benzer Konular (Similar Topics)(Похожие темы)( Sujets similaires) ( Ähnliche Themen) (مواضيع مماثلة)