İnsanlar büyük, verimli Girit Adası’na ona ilk Ege uygarlığı unvanını kazandıran sistemin yaklaşık MÖ 2200-2000’de ortaya çıkmasından binlerce yıl önce yerleşmişlerdi.
Bugün ”saraylar” olarak adlandırılan büyük mimari yapıların tanımladığı bu uygarlık (Minos), öncelikle yeniden dağıtıma dayanan karşılıklı bağımlı bir ekonomi üzerinde yükseliyordu.Girit’in ilk, ”saray öncesi” yerleşimcileri buraya büyük olasılıkla yaklaşık MÖ 6000’de Anadolu’dan, denizin öbür yakasından göç ettiler.
Cilalı Taş Çağı’nın tarım yapabilen bu aileleri, Avrupa’nın başka yerlerindeki çağdaşları gibi ilk başta verimli tarım arazilerinin yakınına kurulan küçük yerleşimlerde yaşadılar. Bununla birlikte, 3. binyılda metalurjide ve tarımda yaşanan yenilikler Girit toplumunu önemli bir biçimde gelişmesine katkı sağladı.
Minos Uygarlığının konumuYaklaşık MÖ 2000’de ya da biraz daha sonrasında Girit’te tam kıyıda olmasa da hayli yakınında büyük, çok odalı (saray diye adlandırılan) yapılar belirmeye başladı. Bugün bu Girit toplumuna adanın efsanevi hükümdarı Kral Minos’un adıyla ”Minoslar” (Minoslular) denilmektedir. Sıradan halk, sarayların etrafındaki bitişik nizam evlerde toplanırken, saraylar hükümdarları ve hizmetkârlarını barındırıyor ve depo işlevi görüyorlardı. Ayrıca merkezin uzağında taşra evleri ve mütevazı köyler de vardı.
Knossos Sarayı kalıntılarıMinos Uygarlığında Yazının Gelişimi
Minos Saray Toplumunda Ekonomi ve Ticaretin Gelişimi
Ödenmiş malların, depolanan malların dökümü; hayvanların, toprak mevcudunun ve çalışanların listesi. Muhasebeye meraklı Minoslar, görünüşe bakılırsa hemen hemen her şeyin kaydını tutmuşlar. Ödeme yapıldıktan sonra kalan açıkların dikkatli biçimde yazıldığı makbuzlar ödenmesi gereken borçlarını gösteriyordu. Saray depolarından yapılan çıkışların kayıtları, tanrılara sunulan ritüel adakları, çalışanların paylarını, tunç ustalarına verilen metal gibi el sanatları üretimi için ayrılan ham malzemeyi kapsıyordu.
Bu tabletlerin hiçbirinde farklı mal kategorileri arasında, sözgelimi ne kadar tahılın bir koyun ettiğini belirten bir oran gibi herhangi bir değiştokuş tarifesinin kaydı yoktu. Ayrıca bu tabletler külçenin değiştokuşlarda para gibi kullanıldığına dair bir iz taşnınmyordu (Para sisteminin bulunması gelecek binyılda gerçekleşti).
Knossos Sarayı’nın PithoslarıBu nedenle Girit’in Minos saray toplumu, öncelikle yeniden dağıtımcı bir ekonomik sistemle işliyor gibi görünmekteydi: merkezi otorite üreticilere merkezdeki toplama tesisine ne kadar katkıda bulunacaklarını söylüyor ve aynı zamanda toplumun her üyesinin ne kadar geçimlik ve karşılık alacağını belirtiyordu. Bir başka deyişle, saraylar tarım ürünlerinin ve imalat ürünlerinin satın alma ve satma aracılığıyla değiş-tokuş edildiği bir pazar ekonomisini desteklemedi.
Resmi tekellere dayanan benzer yeniden dağıtımcı ekonomik sistemler Mezopotamya’da bir süreliğine görüldü ve orada olduğu gibi Girit’in yeniden dağıtımcı sistemi de beceri ve karmaşık bir idare gerektiriyordu. Sözgelimi zeytinyağı ve şarap alımını ve yeniden dağıtımını yöneten sarayların çanaklar, kupalar ve kovalarla tıka basa dolu depolarının yanında yüzlerce devasa küpün bulunduğu çok büyük depolama alanları vardı.
Minos Uygarlığında Değiş – Tokuş
Kâtipler saraya neyin geldiğini ve neyin çıktığını kil tabletlere özenle kaydederlerdi. Ekonomik yeniden dağıtım yöntemi gıda üreticilerine olduğu kadar el sanatı ustalarına da uygulanmaktaydı ve idari görevliler el sanatı üreticilerinin katkılarını iş kotalarına karşılık gelen şartnamelere bağlamışlardı.
Her ne kadar herkesin yeniden dağıtım sisteminden pay alması mümkün olmasa da, görünüşe bakılırsa sistem malların pazar aracılığıyla değiştokuşunu en aza indirerek Girit ekonomisini hâkimiyeti altına almıştı. Taşradaki insanlar arada sırada birbirlerine mal satsalar da, bu küçük pazarlardaki değiş-tokuşun hacmi, sarayların yeniden dağıtımcı ekonomik sistemine hiçbir zaman uzaktan bile rakip olamadı. Bağımsız tacirlerin ve tüccarların çok küçük bir rol oynadığı denizaşırı ticaret, büyük olasılıkla saray sistemi aracılığıyla bir tekel gibi yapıldı.
Knossos Sarayı’nda bulunan Yunus işlemeli bir freskMinos Uygarlığının Mısır İlişkileri
Mısır, geri dönerken ticari mallar getiren ve Mısır mezar kabartmalarında Mısır hükümdarlarına ya hediyeler sunarken ya da ödeme yaparken tasvir edilen Minoslu denizcilerin gözde menziliydi. Avaris’de (Tel el-Daba) Minos tarzı fresklerin (sıva üzerine duvar resimleri) bulunması bazı Minosların Mısır’da tacir savaşçılar ya da zanaatkârlar olarak kaldıklarını göstermektedir. Girit’in Minos uygarlığı Yakındoğu’yla ve Akdeniz’in doğusundaki Kıbrıs adasıyla da ilişki içindeydi. Bu bölgelerden el sanatı ustaları, muhtemelen Minosların Doğu’ya ettikleri kadar sık Batı’ya da seyahat etmekteydiler.
Minos Uygarlığında Yaşam
Bütün bulgular Minos uygarlığının yüzyıllar boyunca çok düzenli ve barış içinde sürdüğünü gösteriyor. Sözgelimi Ege Denizi’nde ve Anadolu’nun herhangi bir yerindeki diğer yerleşimlerin iyi inşa edilmiş savunma duvarları vardı. Bu nedenle Girit’teki Minos saraylarının, kentlerin ve ıssız taşradaki evlerin çevresinde duvarların bulunmaması daha da çarpıcıdır ve Minos yerleşimlerinin kendilerini birbirlerine karşı korumaya gereksinim duymadıklarını gösterir.
Girit yerleşimlerindeki saray fresklerinde kadınların öne çıkması ve çok sayıda iri göğüslü tanrıça heykelciğinin bulunması, Minos toplumunun kadın merkezli bir kültür olmayı sürdürdüğü yorumunda bulunulmasına bile neden oluyor.
Ne var ki Girit erkeklerinin mezarlarında bulunan silahların zenginliği savaşçıya tanınan özel konumu sergilemekte. Silahlar, güçlü bir biçimde Girit’in Minos saray toplumunun erkeklerin egemenliği altında olduğu ve ”prensler”den ya da ”krallar”dan sarayların liderleri olarak söz etmenin yaygın olduğu izlenimlerini uyandırıyor.
Altın Minos BaltasıKaynakça:
Eski Yunan – Tarih Öncesinden Helenistik Çağ’a – Thomas R. Martin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder