Helenizm Kültürü ve Batı ile Doğu Kültürünün Sentezi
Helenizm, batı kültürü ile doğu kültürünün sentezinden ortaya çıkan bir
kavramdır. “Helenizm” sözcüğünü ilk kez bilimsel bir terim olarak tarihe
kazandıran Alman tarihçi Johann Gustav Droysen olmuştur. Bu kelime ile Yunan
kültürünün Yunanistan sınırları dışına çıkıp Akdeniz bölgesi ve Ön Asya da
doğu kültürleri ile karışması ve kaynaşması sonunda meydana gelen evrensel
bir kültürü kastetmiştir.
Helenizm kültürü, Büyük İskender’in Asya seferleri ile başlamakta,
etkilerini uzun zaman göstermekle beraber esas itibariyle Mısır’ın Romalılar
tarafından fethiyle sona ermektedir. İskender’in fetihleri sonunda Yunan
kültürü, Akdeniz bölgesinden Hindistan içlerine kadar yayılmış, birçok
yerlerde doğu kültürlerine etkilerde bulunmuş, bazı hallerde bunların etkisi
altında da kalmıştır.
Bu kültürün bu kadar büyük bir genişlik kazanmasında o dönemde doğu
ülkelerine akın eden ve oralarda yerleşen Yunanların önemli rolü olmuştur.
Yunan kültürü ise her şeyden önce bir şehir kültürü idi. Doğu ülkelerinde
öteden beri var olan ya da bu dönemde kurulan şehirlerin köylerle pek fazla
ilişkileri yoktu. Bu nedenden dolayı doğunun helenleşmesi çeşitli ülkelere
göre değişen, genel olarak yavaş gelişen bir akım izlemiştir. Fakat doğunun
bu helenleşme olayına karşı türlü alanlarda gösterdiği tepki helenizm
akımlarının duraklamasına, bir süre sonra gerilemesine ve sonunda büsbütün
ortadan kalkmasına yol açmıştır. Büyük İskender’in ölümünden hemen hemen
1000 yıl sonra doğu eski halini tekrar almıştır.
Helenizm Kültürünün Etkileri
Yunan kültür merkezlerinden çok uzakta bulunan Baktriyan ve Hindistan’da
helenizm ve şehir kültürü başlangıçta büyük ilerlemeler kaydetmekle beraber
tam olarak gelişememiş, yalnız Baktriyan sikkeleri ya da Gandhara
greko-budhik heykeltraşlık eserlerinin gösterdiği gibi sanat alanında uzun
süre önemli bir etken olmuştur. Helenizm kültürünün gücü bir taraftan
yaratıcı bir karakter taşımasında, klasik çağlarındakinden hiçte aşağı
olmayan bir takım değerler ortaya koyabilecek kadar olgunlaşmasında, daha
önceleri olduğu gibi belirli bir şehre ya da bir bölgeye bağlı kalmayıp tüm
Yunanların ortak malı olmasında yani evrensel bir nitelik taşımasında, diğer
taraftan yüksek ve egemen sınıfları fethetme yollarını bulmasındadır.
Helenizm kültürü sahip olduğu güç ve dikkate değer bir sirayet yeteneği
sayesinde Yunan dünyasının sınırlarını aşarak içinde bir tek Yunanlı
bulunmayan ülkelere de girme yollarını bulmuş, bu ülkelerin kültüründen az
çok etkilenmekle beraber bu kültürlerin başka bir renk almasında büyük rol
oynamıştır.
Helenizm kültürü doğu ülkeleri kadar batı Akdeniz ülkelerini, en çokta
İtalya, Galya ve İspanya’yı etkisi altına almıştır. M.Ö. 3. yüzyıldan
başlayarak Roma’ya, bu şehrin henüz parlak bir geçmişi ve eski bir kültür
geleneği bulunmadığı ve kültür hayatının her alanında her şeyi yeniden
öğrenmek ve kurmak zorunda bulunduğu bir dönemde girmeye ve en çok edebiyat,
din, sanat olanlarında kendini göstermeye başlamıştır.
Helenizm Dini
Yaratıcı ve orijinal bir kültür olan Helenizm, din açısından da kültür
etkileri gibi daha geniş bir alana yayılmıştır. Bu dönem de yeni kurulmuş
olan şehirlerde Yunan tanrıları için yeni tapınaklar yapılmıştır. Fakat bu
dönemin karışık siyasi olayları, devletlerin ve kişilerin tarih sahnesinde
görünmeleri ve bir süre sonra ortadan kalkmaları Olimpos tanrılarına olan
güvenin azalmasına buna karşılık insanların ve devletlerin kaderine egemen
Tykhe adlı tanrıçanın ortaya çıkmasına ve büyük saygı görmesine yol
açmıştır.
Antakya şehrinin tanrıçası “Tykhe” (Romalı’larda adı Fortuna). Aynı
zamanda “Bereket Tanrıçası” olarak da bilinmektedir.
Mısır’da ise Yunan hükümdar kültünün yanında bundan büsbütün ayrı olan, daha
eski bir geçmişe sahip Mısır kral kültü vardır. Mısır krallarının taşıdıkları
“Soter (Kurtarıcı)”, “Teos (Tanrı)”, ve “Evergetes (Hayırsever)” gibi takma adlar, Yunan hükümdar kültü ile ilgilidir. Bu kült helenizm
çağında büyük bir önem kazanmakla kalmamış sonraları Romalı’lardaki imparator
kültüne de etkilerde bulunmuş, Mısır kral kültü ise Mısır’a özgü yerli bir
kült olarak kalmıştır. Fakat ne Tihe, ne de kral kültü o çağın insanlarını tam
olarak tatmin edebilmiştir. Helenizm çağı, insanlarını ölüm ve ölümden sonra
başka bir dünya da başlayan hayat sorunları ilgilendirmekte gecikmemiş,
bununla birlikte başka bir sorun yani insanın gerek ahlak, gerek din
bakımından takınması gerekli olan tavır sorunu ortaya atılmıştır.
Ravenna’da, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış mozaik bir
tablodur. Tablo da, Vaftizci tarafından vaftiz edilmekte olan İsa ve
Yunan mitolojisinde erkek olan Nehir Tanrısı “Okeanos”
kişiselleştirilerek betimlenmiştir.
Helenizm Edebiyatı
Yunan fikir hayatının bitmez tükenmez yaratıcı gücü kendisini helenizm
edebiyatında da göstermektedir. Bu dönemde eski edebiyat türlerinden
bazıları ortadan kalkmakta, zamanın ihtiyaçlarına ve değişen karakterine
daha uygun bazı edebi çeşitler meydana gelmekte, bazıları ise şekil
değiştirmektedir. Büyük bir kısmı kaybolan helenizm düz yazısına dair
bilgiler çok azdır. Buna karşılık papirüsler üzerinde zamanımıza kadar gelen
helenizm şiiri hakkında daha etraflı bilgi edinilmektedir. Sadece aydın
çevrelerde anlaşılabilen bu tür şiirler arasında Aratos’un “Faynomena” adlı astronomik şiiri veya Kolofonlu Nikandros’un “Zehirlere ve yılan sokmasına karşı çareler” adlı eserler gösterilebilir.
Genel olarak helenizm çağın insanları yazarlardan, enteresan konulardan
başka tüm anlamıyla olgun bir üslup istemektedirler. Helenizm üslubu pek
gelişmiş ve incelmiş bir düzeydedir. Sözcük hazinesi zengin, çeşitli ve
zariftir; üslup ise yontulmuş ve törpülenmiş bir üslup olup her konuya
uyabilecek bir esnekliğe sahiptir. Mısralar büyük bir özenle ve bilimsel
esaslara göre tertiplenmiştir. Yazarlık uzun ve zahmetli bir tecrübeyi
gerektiren bir meslek haline gelmiştir. Bu dönem de Yunan halklarında ilk
kez yazarlığı meslek edinen kişiler ortaya çıkmaktadır.
Şair Aratos Büstü (MÖ 3. yüzyıl)
Helenizm Felsefesi
Helenizm döneminin karakterine uygun olarak felsefe her şeyden önce insanı
etüd konusu olarak ele almakta, en çok aydın kişilerin hareket tarzını
saptamak üzere metafizik ve ahlak sorunlarıyla meşgul olmaktadır. Saray
çevrelerinde pek fazla gelişmek imkanını bulamayan felsefe araştırmalarının
merkezi 4. yüzyılda olduğu gibi bu dönemde de yine Atina’dır. Felsefe tüm
bilimlerin baştacı sayıldığından Atina bir düşünürler merkezi dolayısıyla
Yunan dünyasının baş üniversitesi sayılmakta, bu durumu helenizm döneminde
de korumaktadır.
Helenizm Mimarisi
Helenizm döneminde Yunan mimarlığı Ege ve Akdeniz ülkelerinin dışına
çıkmakta, büyük monarşilerin kapladığı geniş alana yayılmaktadır. Genel
karakteri bakımından bu mimarlık klasik Yunan mimarlığını sürdürmekte ve
eskiye bağlı bir nitelik taşımaktadır. Dor, İyon ve Korint düzenleri bu
dönemde de varlıklarını korumakta, bunlara dördüncü bir düzen
katılmamaktadır. Dor düzeninden daha büyük olan İyon düzeninde yapılmış
tapınakların başında Miletos yöresinde Didyma’daki Apollon tapınağı
gelmektedir. Helenizm dönemi şehir planları hakkında bilgi edinmek mümkün
olmaktadır. Örneğin; İskenderiye ve Antakya’da yapılan araştırmalar bu
şehirlerin daha önceleri Miletos ve Priene’de uygulanmış olan Hippodamos
sistemine göre düzenlenmiş olduklarını, dümdüz sokakların arasına gerektiği
zaman birçok adaları içine almak suretiyle resmi meydanlar ve resmi
binaların büyük bir ustalıkla yerleştirilmiş olduğunu açığa vurmuştur.
Helenistik dönem evlerine dair Priene ve Delos’ta kazılarak meydana
çıkarılmış olan evler bir fikir vermektedir. Priene’de avlulu evler ön safta
gelmektedir. M.Ö. 3. yüzyıldan başlayarak peristilli (Sütunlar ile çevrili
avlu) evler de yapılmaktadır. Helenizm mimarlığında kralların türlü
bayramlar ve şenlikler münasebetiyle geçici bir zaman için yaptırmış
oldukları binalar da bulunmaktadır. Büyük İskender’in emri ile Babil’de
Makedonyalı’ların Pers kadınlarıyla evlenmeleri için birkaç günde yapılan
çadır bu hususta tipik bir örnek olarak gösterilmektedir. Son derce süslü
başka bir çadır örneği ise Mısır’da Ptolemaios II tarafından bir şölen
sebebiyle yaptırılmıştır.
Priene Antik Kenti Kent Planı
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder