in |
İçinde,içerde, evde |
Örnek cümle |
|
The man is sitting in the room. |
Adam Odada oturuyor. |
|
We'll go to England in July. |
İngiltere'ye Temmuz'da gideceğiz. |
|
The girl is in. |
Kız evdedir. (içeridedir) |
on |
üzerinde, üstünde |
Örnek cümle |
|
I am writing on the blackboard. |
Karatahtanın üzerine yazıyorum. |
|
I'll come on Saturday. |
Cumartesi günü geleceğim. |
under |
altında |
Örnek cümle |
|
The dog is sleeping under the chair. |
Köpek sandalyenin altına uyuyor. |
near |
yakında, yanında, yakınında |
Örnek cümle |
|
This is the nearest shop. |
Bu en yakın dükkandır. |
at |
...de, ...da |
Örnek cümle |
|
My son is at school. |
Oğlum okuldadır. |
|
He lives in Istabul at Beyoğlu. |
İstanbul'da Beyoğlu'nda oturur. |
|
We get up at seven o'clock. |
Saat yedide kalkarız. |
into |
içine doğru |
Örnek cümle |
|
Put the pencils into the box. |
Kalemleri kutunun içine koy. |
out |
dışarda, dışarı |
Örnek cümle |
|
The girl went out of the room. |
Kız odadan (dışarı) çıktı. |
|
She is drinking water out of a glass. |
Bir bardak su içiyor. |
for |
için |
Örnek cümle |
|
I came here for two days. |
Buraya iki gün için geldim. |
with |
ile, beraber, ...lı |
Örnek cümle |
|
He is walking with his friend. |
Arkadaşlarıyla yürüyor. |
|
I can't cut is with this knife. |
Onu bu bıçakla kesemem. |
without |
...sız, olmaksızın, olmadan |
Örnek cümle |
|
You can't write without a pencil. |
Kalemsiz yazamazsınız. |
|
She can't open the door without a key. |
Kalemsiz yazamazsınız. |
from |
...dan, ...den |
Örnek cümle |
|
I am coming from Ankara. |
Ankara'dan geliyorum. |
|
I am from Ankara. |
Ankara'lıyım. (Ankara'danım) |
to |
...ye, ...ya, ...e doğru |
Örnek cümle |
|
We are walking to the park. |
Parka yürüyoruz. |
|
He went to London. |
Londra'ya gitti. |
of |
...nın, ...ın |
Örnek cümle |
|
some of the boys. |
Çocukların bazıları |
full of ... |
... ile dolu |
Örnek cümle |
|
The box was full of pencils. |
Kutu kalem doluydu. |
|
The garden is full of children. |
Bahçe çocuk doludur. |
by |
hemen yanında, yanıbaşında, vasıtasıyla |
Örnek cümle |
|
The woman is by the door. |
Kadın kapının yanındadır. |
|
We went to Ankara by train. |
Ankara'ya trenle gittik. |
behind |
arkasında |
Örnek cümle |
|
The house is behind the museum. |
Ev müzenin arkasındadır. |
|
The tourists are behind the guide. |
Turistler rehberin arkasındadır. |
about |
hakkında, dair |
Örnek cümle |
|
They are talking about their teacher. |
Öğretmenleri hakkında konuşuyorlar. |
|
There are a lot of stories about Kızkulesi. |
Kız kulesi hakkında bir kitap yazacak. |
between |
(iki şeyin) arasında |
Örnek cümle |
|
There are five villages between the two stations. |
İki istasyon arasında beş köy var. |
|
There is a lake between the hills. |
Tepeler arasında bir göl var. |
among |
(ikiden fazla şeyin) arasında |
Örnek cümle |
|
There is a box among the books. |
Kitaplar arasında bir kutu var. |
|
The cottage is among the trees. |
Kulübe ağaçlar arasındadır. |
then |
o zaman, sonra |
Örnek cümle |
|
My son was ten years old then. |
Oğlum o zaman on yaşındaydı. |
|
First they'll go to paris, and then they'll go to London. |
Önce Paris'e gidecekler, sonra Londra'ya gidecekler. |
over |
(bir şeyin) üstünde |
Örnek cümle |
|
The pencil is on the table. |
Kalem masanın üstündedir. |
above |
daha yüksekte, daha yüksek seviyede |
Örnek cümle |
|
The clouds are above the hill. |
Bulutlar tepeden daha yüksektedir. |
through |
(Bir şeyin) içinden, arasından |
Örnek cümle |
|
You can come through the field. |
Tarlanın içinden gelebilirsin. |
never |
Asla, hiç bir zaman |
Örnek cümle |
|
We never read story books. |
Asla hikaye kitapları okumayız. |
put on |
giymek |
Örnek cümle |
|
Put on your shoes. |
Ayakkabılarınızı giyiniz. |
|
She puts a short skirt on. |
Kısa bir etek giyer. |
take off |
çıkarmak |
Örnek cümle |
|
Take off your coat. |
Ceketini çıkar. |
|
Take your dress off. |
Elbiseni çıkar. |
across |
bir tarafından öbür tarafına |
Örnek cümle |
|
The boat is going across the river. |
Kayık nehrin bir tarafından öbür tarafına gidiyor. |
belong to |
ait olmak |
Örnek cümle |
|
The car belong to Ahmet. |
Otomobil Ahmet'e aittir. |
until |
... ye kadar |
Örnek cümle |
|
The teacher talked until the end of the lesson. |
Öğretmen dersin sonuna kadar konuştu. |
get on |
bir vasıtaya binme |
Örnek cümle |
|
The woman is getting on a bus. |
Kadın bir otobüse biniyor. |
get off |
bir vasıtadan inmek |
Örnek cümle |
|
The boy is getting off the car. |
Çocuk otomobilden iniyor. |
after |
sonra |
Örnek cümle |
|
We went to the cinema after lunch. |
Öğle yemeğinden sonra sinemaya gittik. |
before |
evvel, önce, ...den evvel |
Örnek cümle |
|
She reads the letter before sending it. |
Onu göndermeden evvel mektubu okur. |
up |
yukarı, yukarıda |
Örnek cümle |
|
The woman went up the stairs. |
Kadın merdivenlerden yukarı gitti. |
hurry up |
çabuk ol, acele et |
Örnek cümle |
|
Hurry up, we'll be late. |
Çabuk ol, geç kalacağız. |
|
Hurry up, the train is coming. |
Çabuk ol, tren geliyor. |
shake hands |
El sıkmak, tokalaşmak |
Örnek cümle |
|
They shook hands with the teacher. |
Öğretmenle tokalaştılar. |
any more |
artık, bundan böyle |
Örnek cümle |
|
They won't help you any more. |
Artık sana yardım etmeyecekler. |
at once |
derhal, hemen |
Örnek cümle |
|
She was so tired that she slept at once. |
O kadar yorgundu ki derhal uyudu. |
at all |
hiç, katiyen |
Örnek cümle |
|
I am not tired at all. |
Hiç yorgun değilim. |
made of ... |
... den yapılmış |
Örnek cümle |
|
This basket is made of plastic. |
Bu sepet plastikten yapılmıştır. |
made from ... |
... den yapılmış |
Örnek cümle |
|
Butter is made from milk. |
Tereyağ sütten yapılmıştır. |
look like |
benzemek |
Örnek cümle |
|
Your house looks like ours. |
Sizin eviniz bizimkine benzer. |
look for |
aramak, bulmağa çalışmak |
Örnek cümle |
|
I am looking for my pencil. |
Kalemimi arıyorum. |