bilgievlerim: ANDERSEN’DEN MASALLAR
Logo Design by bilgievlerim.blogspot.com
TÜRKİYE CANIM FEDA TÜRKİYE CANIM FEDA

Çevirci -Translate - Перевести


ANDERSEN’DEN MASALLAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ANDERSEN’DEN MASALLAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Nisan 2017 Perşembe

İnek İle Canavar Arasındaki İlginç Diyalog

İnek İle Canavar ile ilgili görsel sonucu


İnek İle Canavar


Ewel zamanda hiç evlat sahibi olmamış bir karı koca varmış .Köyden şehirden uzakta, ıssız bir yerde kendi başlarına ya-şarlarmış. Bu karı koca çocuk sahibi olamadıkları için çok üzülürlermiş ve kendilerinden başka kimseleri olmadığı içinde birbirlerine çok bağhlarmış. Yalnızlığın verdiği üzüntüyle bir gece ağlaya sızlaya Allah'a yalvarmışlar ve kendileri için bir can yol­daşı istemişler.
Bir sabah uyandıklarında bakmışlar ki kapı eşi­ğinin önünde heybetli güzel bir ve inek bekliyormuş.ineğin sahibi olup olmadığını anlamak için çevreyi aramışlar taramışlar,oraya buraya seslen­mişler fakat bakmışlar ki hiç seslenen kimse yok.Buna çok sevinip ineğin yanma gelmişler.İne­ğin karnını iyice doyurmuşlar ve güzelce tımar et­mişler. Ardından da inek için rahat bir yer yapmış­lar.
Bu kan koca ineğin yanma her geldiklerinde onunla,İçişi oğluyla konuşur gibi konuşurlarmış,sevip okşarlarınış.Buna karşılık akıllı inekte onları çok severmiş.
İnek her sene yavrular ve kazan dolusu süt ve­rirmiş.Evin hanımı da sütün kendilerine yetecek kadar olanını ayırdıktan sonra,fazla gelen sütü ko­cası şehir pazarına götürüp satarmış.Yavru buzağı­ları da büyüyünce satar ve böylece geçimini sağlar­mış.
Günlerden bir gün evin hanımı çok hastalan­mış ve o hastalığından dolayı ölmüş.Hanımın öl­mesi üzerine hem kocası hem de inek çok üzül­müş ve ağlamışlar.
Karısının ölümünden sonra adam yalnızlıktan sıkılmış ve evlenmeye karar vermiş.Sonunda arzu­suna kavuşup evlenmiş.Fakat evlendiği yeni kadın inatçı ve yaramaz bir kadınmış.
Bu kadın her şeye bir bahane bulur ve hiçbir şeyi beğenmezmiş. Evin düzenini de kafasına göre değiştirmeye başlamış. Kocasının ineğe gözü gibi bakıp, sevgi göstermesini de gizli gizli takip eder­miş.
Bir gün kadın dayanamamış ve kocasına bu ineği neden bu kadar çok sevdiğini sormuş. Adam da ineğin durumunu anlatmış. Adam, karısının ve kendisinin bu ineği çok sevdiklerini ve karısının ölmeden önce ineğe iyi bakmasını vasiyet ettiğini yeni karısına anlatmış.
Yeni kadının da bunun üzerine ineğe karşı olan kıskançlığı artmış ve böylece ineği ortadan kaldırmaya karar vermiş. Çünkü kocası, ineğin ya­nına her gidişinde ölen karısını hatırlar ve ineği öylece severmiş. Aynı zamanda inek yeni kadını hiç sevmez yanına yaklaştırmazmış.
Bu inek, süt vermesinin yanında evini her tür­lü düşmandan da korurmuş. İnek bu eve geldiğin­den beri bu karı kocanın evini her gece yoklayan bir canavarı görürmüş. Bu canavar, her gece evin yanına gelir, içeriye girmeye çalışırmış fakat her gelişinde inek canavarı korkutup kaçırırmış. Bu olaydan ne adamın ne de kadının haberi varmış. Çünkü canavar yalnız geceleri gelirmiş.
Bir gün yeni kadın, kocasına ineğin çok huy­suz olduğunu bir türlü yanma yaklaşamadığını söylemiş ve ineği satmasını istemiş. Adam yeni ka­rısına kızarak, ineğin ölen karısının yadigarı oldu­ğunu ve bunun içinde asla satmayacağını söylemiş. Karısı ne zaman ineği, kocasına şikayet etse hep azarlanılmış.
Yeni kadın inekten kurtulamayacağını anlayın­ca kocasına karşı hile yapmayı düşünmüş ve yalan­dan hastalanıp yatağa girmiş. Hiç yemez, konuş­maz bu halde yorgana sarılıp günlerce yatıp dur­muş. Ne ilaç ne doktor bu kadını ayağa kaldırama­mış. Kocası da karısının durumuna çok üzülür, onu öleceğinden korkarmış.
Bir gün adam, yeni karısına iyileşip ayağa kalk­ması için kendisinden ne isterse onu yerine getire­ceğini söylemiş. Kadın da ancak evdeki ineğin etinden yerse iyileşeceğini kocasına söylemiş. Bu­nun üzerine kocası çaresiz isteğini kabul etmiş.
Adam ertesi gün ineği kesip bir kazan dolusu et kavurmuş ve yeni karısına bundan yedirmiş. Adamın karısı eti yiyince iyileşmiş ve gülüp oyna­maya başlamış. Kocası da karısının iyileştiğine çok sevinmiş.

Bir gece vakti bu karı koca uyurlarken, dağ ca­navarı yine gelip kapısına dayanmış. Etrafına ba­kınca, kendisini her gelişinde korkutup kaçıran ineğin artık olmadığını görmüş.Bundan faydala­nan canavar kapıyı kırıp eve girmiş ve yataklarında uyuyan kan kocayı parçalayarak yemiş.

Yedi Kızlı Cadı Masalındaki İlginç Diyaloglar

Yedi Kızlı Cadı ile ilgili görsel sonucu


Yedi Kızlı Cadı


Vaktiyle yaşlı bir ninenin bir kızı ve yedi oğlu varmış .Oğlanlar büyüdükten son­ra yedi dağ kadar uzağa gitmişler. Nine ile beraber kalan kızı ise olgunluk yaşına basmış. Kız,diğer kardeşlerinden habersizmiş.
Bir gün genç kız arkadaşlarıyla oyun oynuyor-muş. Bu oyun esnasında değerli bir eşya çalınmış. Kızın arkadaşlarından her biri bu eşyayı kendisinin çalmadığını, bunu ispat etmek içinde "Ağabeyle­rim üzerine ant olsun ki..." şeklinde yemin etmiş­ler. Sıra bu ninenin genç kızma gelince ağabeyleri olmadığı için büyük bir üzüntü duymuş. Bunun üzerine arkadaşları, bu kızla ağabeyleri olmadığı için alay etmişler.
Kız büyük bir üzüntüyle, ağlayarak oradan kaçmış ve eve gelerek durumu yaşlı annesine an­latmış. Annesi, kızın ağabeyleri olduğu gerçeğini anlatmaya karar vermiş.
Annesi kızım yanına alarak ona bilmediği ger­çekleri anlatmaya başlamış: "Kızım! Aslında senin kardeşlerin vardır. Onlar yedi erkektir. Zamanın­da buraları terk edip, falan yedi dağın ötesine gitti­ler. Senin de onların yanma gidebilmen için, sana yapacağım topraktan bir eşeğe bineceksin ve çüş...çüş diyeceksin. Kesinlikle eşeğe hoşt... deme yoksa eşek bozulur toz olur."demiş
Ve kız kardeşlerinin yanma giderek, annesin­den eşeği yapmasını istemiş. Annesi çamurdan eşeği yapmış ve kızda binerek yola koyulmuş. İki, üç dağı aştıktan sonra yanlışlıkla hoşt... demiş ve anında eşek toz oluvermiş. Tekrar annesine gele­rek çamur eşeği yapmasını istemiş ve eşek tekrar yapılmış. Kız tekrar eşeğe binmiş ve bu sefer yedi dağ Öteye varmış. Birde bakmış ki, büyük bir köşk. Kız burada ağabeylerinin yaşadığını anlamış ve gizlice içeri girerek, onların olmadığı bir sırada ev­deki tüm işleri yapmış ve ortalığı temizlemiş.
Akşam kardeşleri eve gelince bakmışlar ki, her yer tertemiz ve intizam içinde. Birbirlerine kimin yaptığını sormuşlar ve belli bir cevap alamamışlar. Kız akşam üzeri bir sütunun kovuğuna girip giz.
Kardeşlerden en küçük olanı, yarın evde saklanacağını ve evin işlerini kimin yaptığını ortaya çı­karacağını söylemiş. Sabah olunca büyük kardeşler evden çıkmış, küçük kardeşleri ise bir köşede sak­lanmış. O anda kız saklandığı kovuktan çıkmış. Tam ev işlerini yapacağı sırada, küçük kardeş bu­lunduğu yerden çıkarak kızı yakalamış ve buraya neden geldiğini, buradaki işleri neden yaptığını sormuş. Kız da başından geçen tüm olayları anlat­mış. Akşam eve gelen büyük kardeşlerine de duru­mu anlatmışlar. Kardeşleri birbirine kavuştukları için büyük mutluluk duymuşlar.
Ertesi gün yedi erkek kardeş evden ayrılırken, kız kardeşlerine ocağın ateşini kesinlikle söndür­memesini tembihlemişler
Aradan uzun bir zaman geçmiş kız bu tembihi bir gün unutmuş ve bakmış ki ateş sönmüş. Kız bu sefer ateş bulmak için etrafı dolaşmış. Bir tepenin üstüne çıkarak etrafı gözlemlemiş, bir de bakmış ki bir dağın ardından duman çıkıyor, hemen ateş alırım sevinciyle yola koyulmuş. Dağı aşınca bir ev karşısına çıkmış. Eve girince yedi tane genç kızla karşılaşmış. Bu kızlar meğer bir cadının yedi kızıy­mış. Kız, bu cadının kızlarından ateş istemiş. Kız­lar ateşi vermişler. O anda cadı anaları evde yok­muş.
Kızlar, cadı annelerinin kızı bulmaması için ateşin yanında ona sabun ve yağ vermişler. Ve kı­za arkasından yağ atmasını, yol kayganlaşır, daha sonrada sabun atmasını, bu da su olur böylece an­nelerinin ona ulaşamayacağını anlatmışlar
Kız da. malzemeleri alarak eve doğru yola ko­yulmuş. Cadı eve gelince durumu sormuş ve du­rumu öğrenince kızın peşinden gitmiş. Kız cadı­nın arkasından geldiğini görünce, önce sabunu, sonrada yağı atmış, böylece cadı o anda bayılmış, kız da zar zor eve varabilmiş. Fakat cadı ertesi gün uyanınca, kızın evine gelerek kapıyı çalmış. O sıra­da içerde olan kızdan, her gün parmağının kanını ve yanında tuz istemiş. Bunu yerine getirmediği takdirde ise kapıyı kırıp, içeride kızı öldürme teh­didinde bulunmuş. Kız da çaresiz cadının dediğini yerine getirmiş.
Belli bir zaman geçtikten sonra, ağabeyleri kız kardeşlerinde çok zayıflama olduğunu görmüşler. Kız kardeşlerinden durumu anlatmasını istemiş­ler. O da başından geçenleri tek tek anlatmış. Böy­lece ağabeyleri içlerinden bir kardeşlerini eve sak­lamışlar. Cadı eve gelince, kardeşi oku çıkarıp ca­dıyı öldürmüş.
Bunun üzerine kız, tüm ağabeylerine bu cadı-
nın yedi kızı olduğunu ve kendilerinin bu kızlarla evlenmelerini istemiş, ağabeyleri de kız kardeşleri­nin dediğini yaparak bu cadının yedi kızıyla evlen­mişler.
Aradan epey zaman geçmiş. Kardeşler sabah evden ayrılırken kız kardeşlerine bazı tehlikeler­den dolayı tembihlemişler. Bu tembihte kız kar­deşlerinde su içerken, kesinlikle su içtiği testinin ağzını bir tülbentle bağlayıp, ondan sonra, o suyu içmesini istemişler. Böylece kız kardeşlerini suda­ki zararlı kurtçuklardan korunmasını sağlamaya çalışmışlar.
Fakat cadının kızları olan gelinler, kocalarının kardeşlerine olan sevgisini kıskmmış ve ona bir tu­zak kurmayı planlamışlar. Bunun için sudaki za­rarlı kurtçuklardan korunmak için bağlanan tül­bentle birlikte, cadının kızları, evdeki tüm tülbent ve bezleri saklamış ve kıza vermemişler. Bunun üzerine kız da suyu, testiye tülbent bağlamadan içivermiş o sırada gelinlerinin suya bıraktığı bir yı­lan kızın karnına girmiş.
Gel zaman git zaman kızın karnına giren yav­ru yılan büyümüş ve kızın karnında büyük bir şiş­kinlik yaratmış. Cadının kızları tam sırası diyerek kıza iftira atmışlar. Kızın ağabeylerine kızın hami-
le olduğu yalanını söylemişler. Kızın ağabeyleri de bu söze inanıp kızı öldürmeyi kararlaştırmışlar. Bunun için içlerinden en küçük kardeşlerini gö­revlendirmişler. Onun kız kardeşlerinin bir dağa götürüp öldürmesini ve kızın kanlı elbisesini is­temişler. Emin olmak için.
En küçük kardeş, kızı alarak dağa götürmüş. Tam kız kardeşini öldüreceği sırada kalbinde kar­deşine karşı bir acıma hissi duymuş ve onu öldür­mekten vaz geçmiş. Diğer kardeşlerine, kızı öldür­düğünü inandırmak için, kızın mintanından bir parça alarak kana bulamış ve kız kardeşini de dağ­da oluruna bırakmış.
Kız her ne kadar masum olduğunu kardeşleri­ne anlattıysa da, onları kendisine bir türlü inandı­ramamış. Ve kendisini yalnızca dağa bırakan kar­deşine: "Ah! Kardeşim! Ayağında bir yara çıksın ve kimse onu iyileştirenlesin. O yaranın tek dermanı ben olayım ve sende derman bulmak için bana ge­lesin, bana muhtaç olasın!" bu şekilde beddua et­miş. Daha sonra çaresizce dağı dolaşmaya başla­mış, kardeşi de oradan uzaklaşmış.
Kız gide gide çift süren bir çiftçiye rastlamış. Çiftçide kızı yanmOçağırmış ve kendisini burada hiç görmediğini söylemiş. Kız da başından geçen İcri çiftçiye tek tek anlatmış. Çiftçi kıza acıyarak, ona karnındaki yılan için çare düşünmüş. Tam o sırada tarlada, bir dikenin içinde bulunan, büyük bir yılan ona çaresini anlatacağını söylemiş. Yılan: "Kızı tavandan baş aşağı sarkıtmasını, bunu yapar­ken de başının altına tuz ve su katmasını çiftçiye söylemiş." Büyük yılanın altında aynı zamanda bir küp altın varmış.
Çiftçi kızı alarak eve gelmiş ve kızı bacakların­da tavana baş aşağı sarkıtmış ve başının altına tuz ve su koymuş. Bunun üzerine kızın karnındaki yı­lan, tuzu ve suyu almak için, kızın ağzından dışarı çıkmış. O sırada nöbet tutan çiftçi, yılanı görür görmez vurmuş ve öldürmüş, iyileşen kızı da ken­dine nikahlayarak onunla evlenmiş. Bir çok çocukları olmuş.
Kızın kardeşlerinin en küçüğüne ettiği beddua tutmuş. Küçük kardeşin ayağında büyük bir yara çıkmış. Kardeşi nereye baş vurduysa derdine çare bulamamış. Kardeş avarece dolaşa dolaşa kız kar­deşinin köyüne gelmiş. O sırada köyün çocukları bunun etrafında toplanmışlar. Bunu gören kız du­rumu merak edip kalabalığa doğru gitmiş. Bir bak­mış ki bu kendisini dağda yalnız bırakan kardeşi. Memen kardeşini alarak eve gelmiş ve ona bir ilaç yaparak ayağına sürmüş. İlacı sürer sürmez, ağabe­yinin .yarası anında iyileşmiş.
Daha sonra kız, başından geçenleri kardeşine anlatmış. Kardeşi, kıza yanlış davrandıklarından dolayı üzülmüş.
Bıı olaydan sonra çiftçi, kardeşi ve kız beraber­ce çalılıklarda bulunan ve altında hazine olan, bü­yük yılanı öldürmeye gitmişler. Tarlaya varıp yıla­nı bulmuşlar ve orada yılanı hemen öldürüp, altın­daki bir küp altını almışlar.

Kızın en küçük kardeşi de diğer ağabeylerinin yanına giderek durumu anlatmış. Bunun üzerine kardeşler birlik olup, cadının yedi kızını öldür­müşler ve kız kardeşlerinin yanma gelmişler. Ora­da altınları alarak hep beraber, bir daha ayrılma­mak üzere mutlu bir hayat sürmüşler.

Benzer Konular (Similar Topics)(Похожие темы)( Sujets similaires) ( Ähnliche Themen) (مواضيع مماثلة)