AİLE GEÇİMSİZLİĞİ:
1. Evliliğinizi Kurtarın!
Çoğumuz eşimizi kendi bakış açımıza göre değerlendiririz. Oysa duygusal değerlendiriyor olabiliriz. Bakış açımız bencil olabilir. Her şeye kendi çıkarımıza göre yaklaşabiliriz.
Bunun yerine olayın dışına çıkıp objektif bakmaya ne dersiniz? Kim bilir, belki de siz değil de eşiniz haklıdır. Empati denilen sihirli formülü hangimiz uyguluyoruz?
Kendimizi eşimizin yerine koyup onun beklentilerine göre hareket edemez miyiz? İkili ilişkilere bir de karşımızdakinin gözüyle bakmak çok mu zor? Objektifliğin kuralı bu. Deneyin. Evliliğinizin bir anda muhteşem bir değişim yaşadığını göreceksiniz.
2. Mutlu Olmaya Mahkûmsunuz!
Eğer evlenmişseniz, geçinmeye ve mutlu olmaya mahkûmsunuz. Hem boşansanız bile, ikinci evliliğinizde kesinlikle mutlu olacağınızı garanti edebilir misiniz?
Sonraki evliliğinizde mutlu bile olsanız, yıkılan yuvanın enkazından gelen hatıralar ya da geride kalan çocukların hüznü sizi mutsuz etmeyecek mi? Bunları göze alabilir misiniz?
Sakın fedakârlığı tek taraflı düşünmeyin. İkiniz de birbirinize katlanıyorsunuz. Herkes kendisini sever ve doğru olduğuna inanır. Sizin için o ne kadar çekilmezse -ki böyle tek taraflı değerlendirmelere her zaman itiraz ederim- siz de ona göre çekilmezsiniz.
3. Geçimsizlik Sebeplerinizi Belirleyin
Eşler arasındaki geçimsizliğin tek sebebi vardır: Geçinmeyi bilmemek. Evleninceye kadar bir sürü lüzumsuz bilgiler beyinlerimizi doldurur. Çoğunun bize hiçbir faydası yok. Çevrenize bakın. Birçok genç, evliliğe hazırlıksız adım atıyor. Yeterli eğitim ve alt yapı yok. Sonuçta bocalıyor.
Ailevî sorun yaşayanlardan bir kısmı, “Karı dırdırı dinlemekten bıktım.” diye düşünür. İyi de hiç düşündünüz mü, hanım niçin dırdır eder? Hem evdeki hanımınızın yaptığı tek iş dırdır etmek mi? Onun iyi yönlerine niçin bakmıyorsunuz?
4. En Büyük Yanılgıdan Kurtulun
Yeni evlenenlerin en büyük yanılgısı, “dikensiz bir gül bahçesi” düşleyerek hayal kırıklığına uğramaları; yıllardır evli olanların en büyük hatası ise, “böyle gelmiş böyle gider” havasına girip daha iyiyi bulmak için hiçbir girişimde bulunmamalarıdır.
Dalgasız deniz ve dikensiz gül bahçesi olmayacağını, zaten hiç olmadığını düşünün. Rahat edersiniz. İnsanın olduğu yerde mutlaka sorun olur. Asıl sorun, sorun olmayacağını hayal edip hazırlıksız olmaktır. Yoksa problemin muhtemel olduğunu düşünüp çözüm için hazırlıklı olmakta hiçbir sakınca yok.
5. Önce Hatayı Kendinizde Arayın
Önce siz kendinizde olan hatayı yok edin. İnsan hep başkasını hatalı görür. Oysa en doğrusu, önce kendimizi hatalardan arındırmaktır.
Önemli olan, sizin ne olduğunuzdan ziyade eşinizin sizi nasıl “algıladığı”dır. Belki sizin sevgi ve bağlılığınız, hiçbir kimseyle kıyaslanmayacak kadar çok. Ama o bunun farkında olmayabilir. O halde duygularınızı hissettirmelisiniz. Her insanın hoşlandığı şeyler farklıdır. Hayat arkadaşınız nelerden hoşlanıyor? Hediye, gezme, sohbet, ilgi, iltifat veya başka unsurlardan hoşlanabilir. Bunları yeterince kullandığınızdan emin misiniz?
Eşler için etkili ve süper bir kural söyleyeyim: Eşinizin size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de ona öyle davranın.
6. Seviyeli Tartışın!
Eğer evliliğinizin mutlu ve huzurlu geçmesini istiyorsanız, tartışmaktan korkmayın. Ancak sorun çözücü ve sonuç alıcı bir tartışmanın kurallarına uyun.
Kurallarına uyularak yapılan seviyeli bir tartışma, aile içi geçimsizliklerin en güzel çözümü, mutluluğun zirvesine ulaşmanın da en güzel anahtarıdır.
Tartışma, eşlerin birbirini tanımasına, birbirini keşfetmesine sebep olur. Yıllardır evli olduğu halde eşini yeterli tanımayan kimseler vardır. “İnsanlar konuşa konuşa anlaştığına” göre, konuşup tartışmadan birbirinizi tanıyamazsınız.
7. Evlilik Aldatan Aşkın Bitişi, Gerçek Sevginin Başlangıcıdır.
Evlilik, sevginin ve aşkın bitişi değil, kökleşme dönemidir. Evlilik öncesi aşk ise, kısa süreli tanışma safhasıdır; dikkat edilmezse insanı aldatır. Asıl sevgi, evlenince devreye girer ve giderek şiddetlenir.
Eşler arasındaki karşılıklı sevgi öyle bir sevgi olmalıdır ki, onu hiçbir engel, hiçbir problem sarsmamalıdır. Sevmek, aynı zamanda acı çekmektir, katlanmaktır, feragattir, fedakârlıktır. Karşılığında acı çekilmeyen ya da acı çekmenin göze alınamadığı sevgi, sevgi değildir ve kolayca vazgeçilir.
Severek ve isteyerek evlenen, ancak eşinden kaynaklanan sürekli bir hastalık ya da problem çıktığında ayrılmanın plânlarını yapanlar, âşık değil, en büyük sahtekârdırlar.
8. İşinize Yoğunlaşırken Ailenizi İhmal Etmeyin
Bazı ailevî problemler, erkeğin kendi işiyle aşırı ilgilenerek ailesine fazla zaman ayırmamasından kaynaklanır. Çok nadir de olsa, aynı durum çalışan kadınlarda da olabiliyor.
“Gözden ırak olan gönülden ırak olur.” sözü boşuna söylenmemiş. Eşlerin görüşememesi, diyalogsuzluğa yol açıyor. Birbiriyle konuşamayanlar, duygu, düşünce ve beklentilerini ifade edemiyorlar. İletişim kanalları kapalı olduğu zaman, sûizanlar, vehimler, tahminler ortaya çıkıyor. Eşler birbirlerini, zanlara, varsayımlara, dedikodulara göre değerlendiriyorlar. Sonuçta bir dizi problem sökün ediyor.
Çözüm: “Önce eş, sonra iş” kuralını uygulamaktır.
9. Eşinizin Doktoru Sizsiniz!
Eğer eşinizin psikolojik bir problemi varsa, şuna kesin inanın: En büyük doktor sizsiniz. Evet, mutlaka tecrübeli bir doktor ve dilinizden hiç düşmeyen dua çok önemlidir. Ancak psikolojik sorunu çözecek asıl şahıs hastanın kendisidir. Ama pek az hasta bu rolü oynayabildiği için en büyük görev size düşüyor.
Evliliğin olmazsa olmaz şartı, iffet ve sadakattır. Zoru, sıkıntıyı, acıyı görünce kaybolan bir eş, tatlı ve mutlu günleri hak edemez.
Eşinizin problemine sabredeceksiniz. Ancak çözmek için de elinizden geleni yapacaksınız.
10. Yeni ve Mutlu Bir Dünya Kurun!
Psikolojik sorunu olan eşinize en büyük yardım ve desteği siz vereceksiniz. Çoğu kimse katlanılması zor olan bu sorunun hiç bitmeyeceğini sanır. Zanneder ki, sabretmesi güç bu amansız sıkıntılar, acılar, insanı ne yapacağı hususunda şaşkına çeviren davranışlar, oldu-bittiler, dayatmalar, hep böyle devam edip gidecek.
Hayır! Yanılıyorsunuz. Cenab-ı Hak, her derde derman, her probleme çare yaratmıştır. Acılı günler sonsuza kadar sürüp gitmeyecektir. Bir gün sizinle ağlayan yağmur gülecek, güneş yine pırıl pırıl doğacak, üzerinizdeki kara bulutlar dağılacaktır.
Eşiniz eski sağlıklı günlerine mutlaka kavuşacak, belki eskisinden daha iyi olacaktır. Psikolojik probleme yakalanıp iyi bir tedaviden sonra tekrar sağlığına kavuşan o kadar çok insan tanıdım ki, onların ilk hallerini görseniz iyileşeceğine hiç inanmazdınız.
11. Koca Olmanın Sorumluluğu
Eğer içinizde eşinize karşı coşkun bir sevgi hissedemiyorsanız, onun bugününü değil, geleceğini düşünün. Eşinizin geleceğini sevin.
Öğretmen öğretmediği bilgiden imtihan edemez. Önce siz verici olun, ondan sonra isteyin. Karşılıklı beklentilerinize cevap vermeden, istemeye hakkınız olamaz.
Kimi erkekler, eşi hakkındaki beklentilerde yanıldığını düşünüyor. Artık evlendikten sonra “Hayal kırıklığına uğradım.” deyip atamazsınız, çünkü ev eşyası veya otomobil almadınız ki hemen değiştirmeye kalkacaksınız. Onların bile beş yıl garantisi var.
12. Sevginizi Bütün Haşmetiyle Hissettirin
Evliliklerinin sarsılmaya başladığını ve aralarında çözülmeyi bekleyen sorunlar olduğunu farkeden nice insan, “Onun için her şeyi yaptım. Ama bir türlü mutlu edemiyorum.” diye düşünür.
Gerçekten onun için her şeyi yapmış mıdır? Hiç kimsenin kalbini suçlayamayız, kötü zanda bulunmaya da hakkımız yok. Elbette evliliğini düşünen bir kimse, “Her şey yaptım” diyorsa, önemli bir gerçeği söylüyordur. Belki her şeyi yapmamıştır, ama yapabileceğine inandığı çok şeyi yapmıştır.
Fakat eylemler sonuçlarıyla ölçülür. Eğer beklediğiniz mutluluğu yakalayamıyorsanız, “her şeyi” ya da “yapmanız gerekeni” yapmamışsınızdır.
13. Dayağı Kullanmayın!
Allah'ın en değerli nimetlerinden birisi, kendilerine emanet edilen erkekler! Her şeyden önce şefkati sonsuz olan Rabbimiz, “şefkat kahramanı” olan kadınları sizlere emanet etmiş. Emanete hıyanet etmeyiniz. Emin ve güvenilir olunuz.
Siz eşinizi her türlü kötülükten korumakla görevlisiniz. Başkasının zararlarına karşı göğsünüzü siper etmeniz gerekirken, nasıl olur da asıl zararı veren siz olursunuz? Birisi eşinize kötü söz söylese veya vursa, canınızı ortaya koyarcasına savaşmaz mısınız? Başkasına yasak olan bir şey nasıl olur da size serbest olabilir?
14. Cinsel Sorunları Önemseyin
Evliliğin en büyük hikmeti, insanın üretilmesi ve eğitilmesidir. Ancak bu iki görev çok zor ve ağır olduğu için, cinsel duygular peşin bir ücret olarak verilmiştir. Bir yerde Rabbimiz, cinselliği evlilik gibi ağır sorumluluk isteyen bir görev için teşvik edici bir cazibe unsuru olarak kullanmıştır.
Madem ki evlenip birlikte yuva kurmuşsunuz, bütün sorunlar gibi cinsellikle ilgili problemlerinizi de çözmeye mecbursunuz. Siz birbirinize aitsiniz ve birbirinizi mutlu etmek birinci görevinizdir.
Cinsel hayatınızı öylesine düzenli ve verimli bir hâle getirmelisiniz ki, ileride sizi üzecek, belki ayıracak ciddi problemler çıkmasın.
Her eş, eşini cinsel yönden mutlu etmeyi kendisine dert edinmelidir. Eşler birbirinden memnun ve birbiriyle tatmin olmalıdır.
Eğer eşlerin beklediği tatmin olmazsa, birisi veya her ikisi farklı arayışlara ve özlemlere girebilecektir. Belki bu arayış, kimilerinde sadece düşünce plânında kalacak, bazıları ise karşılarına çıkan ilk imtihanda dünyasını ve ahiretini yıkan bir hataya girebilecektir.
Burada sadece hatayı yapan taraf değil, karşı taraf da sorumludur. Çünkü, eşini ihmal etmiş, beklentilerine cevap verememiştir.
15. Eşinizin Anne ve Babasına Saygı Gösterin
Eşlerin anne babası ve akrabalarıyla sağlıklı ilişkilerin kurulamaması, evlilikleri sarsıyor. Tek taraflı veya karşılıklı olumsuz davranışlar, mutluluk adına ne varsa alıp götürüyor.
Bazen eşlerden birisi veya ikisi ömrünü gözyaşıyla geçirmeye mahkum oluyor, bazen de akrabalarla iyi geçinememek boşanmayla sonuçlanıyor.
Öncelikle toptancı yaklaşımlardan kesinlikle kaçınmalısınız. Bundan kastımız şudur:
“Bütün kaynanalar kötüdür.” veya “Bütün gelinler iyidir.” yaklaşımı veya bunun tam tersi bir anlayış yanlıştır. Ne var ki, eşlerin akrabaları hakkında bu tür ön yargılarımız var.
Eşlerin her biri, kendi anne babasına ve akrabasına daha saygılı, daha hoşgörülü davranıyor; ancak eşinin akrabalarına karşı hoşgörüsüz, tahammülsüz, sorgulayıcı, eleştirici ve suçlayıcı bir anlayış sergiliyor.
Elbette bunlar sorunları olan aileler için geçerli. Yoksa kayın pederi ve kayın validesiyle çok iyi geçinen, tıpkı öz anne babası gibi ilişkilerini sıcak ve sağlıklı tutan evliler var.
16. Evlilikle İlgili Kitap Okuyun
Her şeyin bir çaresi var. Ancak kesin çare, çözüm yönteminin hakkıyla uygulanmasıyla mümkün. Bunun motoru sizsiniz. Çözüm sürecinde asıl güç ve idare, sizin elinizde. Direksiyonun başında oturan sizsiniz. Bizim sıraladığımız formüller ise, çözüm için yöntem ve ipucu sunmak.
Eşler arasındaki problem birçok sıkıntımızın kaynağı. Bunu aşmak için elinizden gelen gayreti gösterin. Kitap okumak gerekiyorsa, onlarca, yüzlerce kitabı okuyun. Danışmanlık gerekiyorsa, hiç çekinmeyin danışın. Tecrübeli birisine görüş sormak gerekiyorsa, hiç sıkılmadan sorun, öğrenin. Merak etmeyin. Sorunlu tek insan siz değilsiniz.
Kaynak : sorularlaislamiyet.com
İslâm, milletin varlığını
teşkil eden âile hayatının mesut ve huzurlu olması için, gerçek ve keskin
hükümler beyan etmiştir.
Bir milletin huzûru, terakkî ve teâlisi, o milletin
bireylerini teşkil eden âile ocaklarının huzur ve saâdetine bağlıdır.
Binaenaleyh, âilenin çatısını teşkil eden ev reisi erkek ile medeniyet ve
terakkinin tamamlayıcı unsuru ve erkeğin felâketini önlemeye sebep olan ev
hanımı olan kadındır.
Aile bireyleri olan karı ile kocanın geçimsizlik yapmamaları
ve birbirlerine sevgili ve saygılı olarak yaşamaları için şu hususlara riayet
etmeleri şarttır :
1
- Kadın, erkeği âile ve ev reisi olarak tanınması ve bilinmesi lâzımdır. Bu bir
dinî, ahlâkî ve ilâhî hükümdür. Binaenaleyh helâl ve doğru olan her emrine itâat
etmesi lâzımdır.
2
- Kadın ve erkeğin huy ve tabîatlarında birbirlerini anlaması ve anlaşması
lâzımdır.
3
- Fikir ve ahlâk bakımından birbirlerine saygı ve hürmet etmelidirler. Yani ev
işlerinde ve emsali şeylerde istişâre ve fikir teatisinde birbirinin fikrine
iltifat ederek değer vermelidirler.
4 - Kadın ve erkek, her iki tarafta bir birbirinin haklarına
riayet etmesi lâzımdır. Karı, koca haklarının uzun îzahı hemen ileride ayrı ayrı
beyan edilecektir.
5
- Erkek île kadın, müşterek veya her birinin kendisine has vazifelerine riâyet
etmeli ve birbirinin vazîfesini hiçimsememeleri lâzımdır. Her ikiside birbirinin
vazifelerinde yardımlaşmaları veya vazifelerini takdir
etmelidirler.
Meselâ : Erkek, devamlı hayatta ve mematta lâzım olacak evin
ihtiyacını, âilenin nafakasını, mehrini ve her türlü ihtiyaçları karşılamak için
çeşitli vazife ve iş görmektedir. İşyerinden, dükkânından dairesinden,
câmisinden, cemaatinden ve sair vazifelerinden evine geldiği zaman, karısı güler
yüzle, tatlı dille ve en güzel saygı ve sevgi ile taltif etmesi ve gereken
hizmetinde bulunması lâzımdır.
Kadın da, kocası gittiği zaman onun evini, çocuklarını
bekliyor, yemeğini yapıyor, cinsi arzusunu tatmin ediyor ve erkeklerin
yapamayacağı pek çok vazifeleri görmektedir. Kadının, bu ve benzeri vazifelerini
de erkeğin takdir etmesi ve iyi muâmele yapması
lâzımdır.
Binâenaleyh, şuurlu ve îmanlı olan her erkek ve kadın,
birbirlerini kötülemek değil, son derece birbirlerine ve yaptıkları vazifelere
saygı gösterirler. Böylece karşılıklı sevgi, saygı ve takdirle mesut bir âile
yuvasında yaşarlar. Bu hali temin eden âileye ne mutlu. Hak teâla bütün müslüman
kardeşlerimize, bu bahtiyar hayatta olmalarını nasip buyursun,
Âmin.
Fakat ne yazık ki, bugün bulunduğumuz cemiyette boşanma
dâvalarından geçilmemekte, ev halkının pek çoklarında da istenen ve beklenen
huzur saâdet görülmemektedir.
Buraya faziletli kişilerin arasında geçen şu olayı nakletmek
yerinde olacaktır :
"Bir gün Hz. Ömer, (R.A.)'e hanımından şikâyet etmek üzere
bir adam geliyor ve Hz. Ömer (R.A.)in kapısına geldiği zaman adam, Hz. Ömer
(R.A.)'in hanımı Ümmü Gülsümün (R.A.) Hz. Ömer (R.A.)'e ağır ve acı laflar
attığını işitiyor.
Bu duruma muttâli olan adamcağız kendi kendine, "Ben bu
adama karımdan şikâyet etmek istiyorum, halbuki bende olan belânın aynısı bunda
da var" diyor.
Bunun üzerine Hz. Ömer (R.A.) o adamı çağırıyor ve
şikâyetini dinliyor.
Adam; "Ben sana karımdan şikâyet etmek istemiştim. Fakat
senin karından, bu sözleri işitince (şikâyetten vazgeçtim) döndüm.
"
Bunun üzerine Hz. Ömer (R.A.) benim üzerimde onun bir çok
hakları olduğundan onun o sözlerini ve hareketlerini hoş görüyorum diyor ve o
hakları şöyle sayıyor :
a) O karım, benimle cehennem arasında bir sütre ve perdedir.
Binaenaleyh kalbim (ve nefsim) onunla haramdan (Zinadan ve emsâlinden uzaklaşır
ve sâkin olur. Yâni nefsim ve şehvetim onunla cimâ etme netîcesinde her türlü
haramdan uzaklaşır, dolayısıyla Cehennemle benim aramda bir perdelik vazîfesi
görmüş oluyor.
b) O karım, benim hazînedarımdır. Binâenaleyh her ne zaman
ben evimden çıkarsam benim evimin bekçisi ve
muhâfızıdır.
c) O karım, benim çamaşırcımdır. Benim elbisemi yıkar.
d) O karım, benim çocuğumun süt anasıdır.
e) O karım, benim ekmekçimdir.
Bunun üzerine b adam, sendeki olan bütün bu haller bende de
aynıdır, Binaenaleyh sen, karındaki kusurlarını hoş gördüğün gibi, bende karımın
kusurlarını hoş görüyorum, diyo:." (Akkirmani, Şerhi Hadisi arbain,
s.202)
Ey yirminci Asrın insanları ve Ey garp hayranları ve ey moda
düşkünleri ve ey sosyete hayat sahipleri ve ey âile yuvasının kutsiyetini
bilmeyenler ve ey İslâm ahlâkından haberdar olmayanlar? bakın okuyun âile
ocağına dolaysıyla top yekun Millete huzur, saâdet ve terakki getirecek
fazîletli insanlık ve âile hayatı işte budur.
6 - Meşrû mâzeret olmadığı müddet, karının kocasına cinsi
arzusunu yerine getirmesi lazımdır.
7 - Karı kocasının ve koca karısının, babasına, anasına
kardeşlerine ve yakın akrabalarına saygılı olmâsı lâzımdır. Aksi takdirde
birbirinin yakınlarını tahkir eder, hürmetsizlikte bulunursa, elbette karşı
tarafta üzülür, gücenir ve nihâyet oda aynı hareketle mukâbelede bulunur. İşte o
anda âile huzûru diye bir şey kalmaz.
8 - Kadın ve erkek, evin sırrını dışarıya çıkarmamalıdırlar.
Aralarında geçen en mahrem cihetleri veya ufak tefek dedikoduları sağa sola
yaymamaları lâzımdır. Zira "Sivilci kaşıya kaşıya yara olur" kabîlinden
tolerans!a karşılanacak pek çok âile sırları ve halleri söylenirse,
geçimsizlikler baş gösterir.
9
- Kocanın. karısını dînî, ahlâki yönden îkaz edip her türlü dedikodularını
nasîhat ederek gidermeye çalışması lâzımdır.
Yukarıdan beri saydığımız maddelerin esasını teşkil ve
tebyin eden şer'i hükümlerden bazıları şunlardır :
"Şerlerinden, serkeşliklerinden yıldığınız kadınlara gelince
:
-
Onlara (Evvelâ) öğüt verin, (vazgeçmezlerse) kendilerini yataklarında yalnız
bırakın. (Yine kar etmezse) dövün; size itaat ederlerse, aleyhlerine bir yol
aramayın, Çünkü Allah (C.C.) çok yücedir. çok büyüktür.
- (Eğer karı ile kocanın) âilesinden bir hakem, (kadının)
âilesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse, Allah (C.C.)
aralarında (ki dargınlık yerine geçime), onları (uyuşmaya) muvaffak buyurur.
Şüphesiz ki Allah (C.C.) hakkıyla bilicidir. (Her şeyin hükmünden)
haberdardır.
Eğer bir kadın, kocasının uzakla;masından (yatağını terk
etmesinden nafakasında ihmal göstermesinden), yâhut (herhangi bir sûretle
kendisinden) yüz çevirmesinden endişe ederse, sulh ile aralarını düzeltmekte
ikisine de vebal yoktur. Sulh daha hayırlıdır." (Nisâ Suresi,
34,35)
Bu âyeti celilelerde, âile hayatındaki geçimsizliklerin
giderilmesi husûsu beyan edilmiştir. Bu hükümleri maddeler hâlinde şöyle
açıklayabilîriz.
a) Karı ile kocanın arasında bir geçimsizlik ve dedikodu
geçer ve kadın kocasına karşı serkeşlik eder kocasının lafını ağzında koyarak
karşılarsa, kocası karısına dînî öğütlerle itâat etmesini ve âile huzûrunun
temini için, kötü davranışlarını terk etmesini açık bir dil ile tavsiye
eder.
b) İtâatsız kadın, kocasının nasihat ve öğüdünden almazsa,
karısını kendi yatağında yalnız başına terk eder. Bu hâlin yapılması ile
kocasına içten bağlı ve nâmuslu kadınlar yola gelir. Zira kadınlar da
efendilerine karşı bağlılıklarından dolayı yalnız başına hortlayıp kalmak onları
çok içlendirir ve kıskançlık hasletlerinin de neticesi olarak efendilerinin
kendilerinden tamâmen soğumalarından korkarlar.
c) Kocasının nasihati ve yatağını ayırması ile de yola
gelmeyen kadını kocası, yüzüne ve fercine vurmamakla, ve sopasız olmak ve kırıcı
da olmamak şartı ile döver. Ataların bir sözü vardır, "Dayak Cennetten çıkmış"
derler. Dayağı yiyince yola gelir ve kocasına itâat eder. Netice de Cenneti
boylar.
Bu hükümleri Şâir şöyle açıklamış : Nush ile uslanmayanı
etmeli tekdir, Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.
Kocasının karısını tazir ve tekdir suretiyle dövmesi, şu
hususlarda câizdir : 1
- Hanımın, kocasının huzuruna giyip takınması lâzım gelen ziynetini takınmaması neticesindedir. Zira kadın, bütün süs eşyalarını giyinmesi ve güzel kokulanıp
kocasının huzuruna çıkması lâzımdır. Fakat yirminci asırda bu hareket tamamen tersinedir. Kadın, iş zamanının dışında evinde bulunduğu zaman imkân dahilinde
ziynetlerini takınıp kocasının huzuruna çıkıp, dışarıya çıktığı zamanda ise,
imkân dahilinde ziynetlerini, süslerini ve süs yerlerini kapatması
lâzımdır.
Fakat şaşılacak ve hayret edilecek. şeylerdendir ki, gelin
olmuş, kocaya varmış kadınlardan bir çokları sanki bir daha gelin olacak veya
piyasaya satılık mal gibi sokağa çıkışları cidden esef
vericidir
. Evde pislik içinde bulunup, dışarıya yabancı erkeklerin
göreceği yere süslenerek, kokulanarak çıkan melun kadınları, elbette kocası
dövebilir. Ve böyle olmalarını hoş gören erkeklerde nâmusunu kıskanmayan belki
de bir gün namusunu ortaya atan ve başkasına teslim eden bir zavallı mahluk
olabilir.
2
- Kocası, karısını döşeğe dâvet ettiği zaman meşr0 mâzeret yok iken icâbet
etmediğinde dövme hakkı vardır ve dövebilir,
Zira hasta, hayızlı ve nifaslı olmadığı taktirde kadın
kocasının döşeğine dâvetini reddetmeye hakkı yoktur. Kocasını zinaya gitmekten
alıkoymak ve evine bağlılığını temin etmek için kadın kocasının cînsî zevkini
tatmin etmekle mükelleftir.
Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde
meâlen şöyle buyuruyor :
"Kadın, kocasının döşeğinden kaçarak yatarsa,
kocasının yatağına dönünceye kadar melekler o kadına lânet ederler."
(Buhâri)
3
- Karısı namazı kılmadığı zaman, kocasının dövme hakkı vardır ve dövebilir. Zira
namaz, bir farzı ilâhidir.
4
- Cünüplükten gusül etmeyen karısını, kocası döver. Zira buda bir vecîbe-i
İslâm'dır ve bir tahârettir.
Kocasının izni olmadan veya müsâade etmediği yere karısı
çıkar ve giderse, kocasının dövme hakkı vardır, Fakat bu dövme hakları,
yukarıdaki hükmü ilâhi mûcibince nasîhat ve yatağını veya odasını ayırdıktan
sonra en son çâredir.
Hz. Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde
mealen şöyle buyuruyor : "Allah (C.C.)a inanan bir kadın için; kocasının sevmediği,
istemediği bir kimseyi kocasının evine girmeye izin
vermesi,
-
Kocasının izni ve rızası olmadan evinden çıkması,
- Kocası hakkında (aleyhinde) söylenen hiç bir kimseye itâat
etmesi, -
Kocasının döşeğinden kaçması helâl olmaz " (Hakim) Bu hükümlerin daha genişi
Fıkıh ve ahlâk kitaplarında zikredilmiştir.
d) İkinci âyeti Celilede, de araları açılmış karı ile
kocanın arasını bulmak için, her iki taraftan da ortaya birer sulhçu dikilmesini
tavsiye duyurulmaktadır.
Öyle ya tek taraftan sulhçu gitse, tam âdil olamaz. Bir
başarı da elde edilmesi güç olur veya hiç bir netice vermez. Sözü dinlenir iş
adamı ve güzel ahlâkı ile bilinen kimselerin araya girip ortayı bularak ıslâh
etmeleri, sönmek ve yıkılmak üzere olan bir ocağı yapmaları ne güzel ameldir ve
övülmeye değer iyi hareketlerdendir.
Şâyet bu güzel amelleri işleyip huzurlu aileyi huzursuzluğa
veya âile yuvalarını yıkmaya çalışan müfsitler hâlinde olanlar olursa, bunlar
iblisin aveneleri melun insanlardır. .
Böyle müfsitlik yapanlar hakkında,. Hz. Resulü Ekrem
(S.A.V.) efendimiz şöyle buyuruyor :
"Bir kimse, kadını kocasına isyan ettirirse, bizden(Ümmeti
Muhammed'den) değildir." (Nisa Suresi, 34-35)
Ailenin geçim ve huzuru için gereken bütün çarelere
başvurulduğu halde, kadın yine serkeşlik ederse, son çare talâk vermek sûretiyle
imkâna baş vurmaktır. Fakat bu yolu bugün bilen ve yapanda hemen hemen yok
hâlindedir.
Nikahlanan bir erkek, karısına 3 talâkla sahip olur.
Binaenaleyh. geçimsizliğin en son çaresinde bu üç talaktan birisini, erkek kadın
hayızlı değil iken verir. Üç ay iddet bekler. Sonra tecdidi Nikah yaptırır iki
talakla âileliğe devam eder. Kadın yola gelmez yine ahlaksızlık ve itaatsızlık
yaparsa, ikinci telâkı verir, iddetini bekler. Nikâh tazeletir ve âilelik
hayatına devam eder. Yine ıslâh olmazsa en son talakını verir ve işini bitirir.
İşte buna fıkıhda "Ahseni Talâk - en güzel talakı denir bu şekilde ayrılmakta
her iki taraf için bir sâadettir.
Bu hususta cenabı hak şöyle buyuruyor
:
"Eğer (Karı koca) birbirinden (boşanıp) ayrılacak olursa,
Allah (C.C.) her birini fazlü keremiyle ihtiyaçtan vâreste kalır." (Nisa Suresi,
130)
Kaynak : Mustafa UYSAL