bilgievlerim
Logo Design by bilgievlerim.blogspot.com
TÜRKİYE CANIM FEDA TÜRKİYE CANIM FEDA

Çevirci -Translate - Перевести


6 Eylül 2018 Perşembe

B12 Vitamini Eksikliğinde Neler Olur ?



B12 Vitamin eksikliği nelere yol açar, zararları nelerdir? B12 vitaminihakkında tüm bilmeniz gerekenleri yanıtladık…

B12 Vitaminin temel görevi, vücuttaki kırmızı kan hücrelerinin üretimini desteklemesi ve merkezi sinir sistemini korumasıdır.
B12 vitaminin gereğinden fazla alınması gibi bir durum gerçekleşmemektedir. Çünkü vücut ihtiyacından fazla olan vitamini, idrar yolu ile vücuttan atmaktadır. Fazlasının vücuttan atılması sebebi ile de düzenli olarak alınması gerekmektedir.
B12 Vitamini, hem hayvansal hem de bitkisel olan gıdalarda bulunmaktadır. Ancak hayvansal gıdalar içinde bulunan türü, vücut tarafından daha iyi emilmektedir. B12 vitaminin eksikliği durumunda ilk karşılaşılan rahatsızlıklar; kol ve bacaklarda uyuşma, karıncalanma tarzında olan güçsüzlük belirtilerinin yanı sıra ilerleyen safhalarda kişide denge kaybı hatta anemi rahatsızlığına bile sebebiyet verebilmektedir.

B12 vitamininin su içinde çözülebilen bir vitamin olması sebebiyle, vücut ihtiyacından fazlasını idrar yoluyla vücut dışına atmaktadır. Ayrıca bu vitamin çeşidi, metabolizmanın sağlıklı çalışabilmesi için temel gereksinim vitaminlerinden birisidir. Vücutta daha çok kırmızı kan hücresi oluştukça kişi kendisini daha sağlıklı daha zinde ve daha enerjik hisseder. Ayrıca cilt, beyin, sindirim, tırnak ve saç sağlığı konusunda başrolü üstlenmiş olan vitaminler arasındadır.

B12 Vitamin Eksikliğinin Zararları Nelerdir?

  • Kan hücrelerinin azalarak anemi rahatsızlığının kişide ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir.
  • Sinir sisteminin doğru çalışmasını engeller.
  • Mide ve sindirim sistemi rahatsızlıklarına sebep olabilir.
  • Vücutta kansızlığın ilerlemesiyle birlikte kişide kabızlığa ve cilt bozukluklarına sebep olabilir.
  • Kansızlığa vücudun ilk tepkilerinden olan çarpıntı, nefes darlığı ve mide bulantısı sorunlarının oluşmasına sebep olabilir.
  • Sinirsel sorunlar ile birlikte kişide gereksiz yere korku ve tedirginlik duygularının oluşmasına neden olabilir.
  • Yorgunluk hissinin devamı olarak zamanla kişide, kilo kaybının oluşmasına sebep olabilir.
  • Belirtilerinin kademeli olarak hissedilmesi sebebiyle; kişide öncelikle uykusuzluk, sersemlik ve ışığa hassasiyetin artması ile başlayıp; cildin çeşitli bölgelerinde kaşıntı, algılama güçlüğü, ağızda kuruluk ve migrene kadar varan baş ağrılarının oluşmasına sebep olabilmektedir.

Hem Anne Hem Bebek Dostu Anason Çayı Hazırlanışı



Bebeklerde gaz söktürücü özelliği ve anne sütünü artırıcı etkisi ile geniş bir kullanım alanına sahip anason çayı hakkında tüm merak ettiklerinizi yanıtladık…

Anason Nedir? Maydanozgiller familyasından olan anason bitkisinin anavatanı Doğu Akdeniz’dir. Bu bitki, 50 – 60 cm boylarına uzamakta olan bir yıllık otsu bir bitki türüdür. Gövde kısmı dik ve silindir biçimindedir. Bu kısmının içi boştur. Çok dallı ve tüylü bir yapıya sahiptir. Alt kısmında yer alan yaprakları uzun saplı ve oval şekildedir. Meyveleri armut meyvesine çok benzemektedir. Üzerleri tüylü, renkleri ise yeşilimsi ve sarımsı tonlarındadır.
Tohumlarının kokulu olması sebebiyle; hamur işlerinde ve rakının yapımı aşamasında kullanılmaktadır. Ülkemizin Anadolu kısmında yetişmektedir. Haziran ve Ağustos aylarında beyaz renkli çiçeklerini açmaktadır. Kültür anasonunun vatanının, Anadolu toprakları olduğu tahmin edilmektedir.

Anason Çayı Nasıl Hazırlanır?

Anason çayını hazırlamak için anason bitkisinin kuru veya taze yapraklarından faydalanabilirsiniz. Bir bardak anason çayı hazırlamak için; kaynamış olan suyun içersine 1 çay kaşığı kadar kuru anason yaprağı ya da 3 çay kaşığı kadar taze yaprak eklemeniz yeterli olacaktır. Anason eklemesi yaptıktan sonra ocağınızın altını kapatın ve 10 dakika kadar demlendirin. Bu çayın etkili bir uyku sağlaması sebebiyle yatılmadan önce içilmesi tavsiye edilmektedir.

Anason Çayının Faydaları Nelerdir?

Oldukça kolay hazırlanan anason çayı;
  • Boğaz ağrılarını hafifletici etki göstermektedir.
  • Akciğerlerin rahatlamasını sağlamaktadır.
  • Balgamlı öksürüğü olan kişilere, etkili bir balgam söktürücü olarak önerilmektedir.
  • Hıçkırık sorunu kronikleşmiş olan kişilere tavsiye edilebilir.
  • Hazımsızlık sorunu olan kişilerde rahatlama sağlamaktadır. Böylece şişkinliklerin yok olmasına yardımcı olur.
  • Soğuk algınlığı rahatsızlıklarından olan bronşit ve sinüzit tedavisinde oldukça etkilidir.
  • Bebeklerde gaz atılmasını kolaylaştırır.
  • Anne sütünü artırıcı etkisi vardır.
Anason bitkisinin kullanılan kısımları; meyveleri ve yapraklarıdır. Meyvelerinin tamamen olgunlaştıktan sonra toplanması gerekmektedir. Sonrasında ise gölgede kurutulması uygun olmaktadır.
Anason bitkisinin meyve kısmında; müsilaj, nişasta ve yağ bulunmaktadır. Bu yağlar sabit ve uçucu niteliktedir. Meyve kısmında bulunan uçucu yağ miktarı, cinsine ve yetiştiği bölgeye göre değişiklik göstermektedir. Bu uçucu yağın büyük bir kısmı yani %80 – 90’ı anetoldür. Anetol maddesi aslında zehirli bir maddedir ancak etkisi pek yoktur. Anason yağı, anason bitkisinin meyvelerinin su buharı distilasyonu ile oluşturulmaktadır. Elde edilen anason yağı, renksiz ve karakteristik bir kokuya sahiptir.

Anason Bitkisinin Tarihi

Anason bitkisinin geçmişi 4000 yıl kadar öncesine dayanmaktadır. Kullanımına ise Eski Mısır’da başlanmış bulunmaktadır. Bu bitki, eskidende çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde kullanılmıştır. Ayrıca parfüm imalatı alanında da kullanılmıştır. Anasonun kullanımı hakkındaki bulunmuş olan en eski yazılı belge; bu bitkinin sindirim sorunlarına iyi geldiğine ve idrar söktürücü yanına işaret etmektedir. Antik Yunan zamanında ise; ağrıların hafifletilmesi, ağız kokusunun giderilmesi ve sindirim sorunlarına karşı kullanılmıştır.
1800’lü yıllara gelindiğinde anason yağından; koku imalatında, alkollü içkilerde, yemeklerde, çeşitli kremlerin ve sabunların yapımında faydalanılmıştır. Günümüzde daha çok içki üretiminde, dondurma ve sakız yapımında, cilt kremi ve öksürük şuruplarının üretiminde kullanılmaktadır.
NOT: Hamilelik döneminde ve kadınların aybaşı günlerinde kullanılmamalıdır.

Tatlandırıcılar Dost Mu Düşman Mı.......?




Zayıflamanın en temel kurallarından bir tanesi şekeri hayatımızdan çıkarmaktır. Bununla birlikte yapılanlardan bir diğeri de çay ve kahve gibi içeceklerin içerisine tatlandırıcı eklemek ve tüketmek.
Tatlandırıcılar ilk aşamada şeker hastalarının tatlandırma ihtiyaçlarını karşılamak için kullanışmış ancak günümüzde fazla kilolular, vücut şeklini korumak isteyenler ve diş sağlığı kaygısı yaşayanlar tarafından sıkça tercih edilir hale gelmiştir.

Yapay tatlandırıcılara dikkat edin!

Yapay tatlandırıcılar doğal tatlandırıcı moleküllerinin benzerlerinin laboratuvar ortamında yapay olarak sentezlenmesi sonucu elde ediliyor. Günümüzde yapay tatlandırıcılar “diyabet” ve “şeker” dostu şeklinde lanse edilse de sağlığımızı olumsuz etkiliyor. Yapay tatlandırıcılar metabolizmamızın yavaşlamasına, zayıflamanın aksine kilo almamıza neden olabiliyor.

Bağımlılık yapar mı?

Tatlandırıcılar genel anlamda meyveler, tam tahıllar ve yağsız sütteki doğal şekerlere göre daha tatlı olmalarından dolayı tat alma duyunuzu sıfırlıyor. Uzun vadede tatlandırıcılara daha fazla ihtiyaç duyarsınız ve bağımlılık haline gelebilir.

Doğal tatlandırıcılardan uzak durmak gerekir mi?

Doğal tatlandırıcılar bitki ve bitki kölerinin ayrıştırılması sonucu elde ediliyor. Doğal tatlandırıcılar, yapay tatlandırıcılar gibi zararlı olarak kabul ediliyor. Sıfır kalori içerdiği belirtilen tatlandırıcıların metabolizmayı yavaşlattığı ve kişiyi şişmanlattığı belirtiliyor. Bu noktada tatlandırıcı markalarının arasında en ünlülerinden biri olan Stevia’nın bile zararlı olduğunu söyleyebiliriz.

Tatlandırıcıların getirdiği sorunlar

Tatlandırıcılar metabolizmayı yavaşlatması ve şişmanlatmasının yanında depresyon gibi sorunlara da neden olabiliyor. Alman  Beslenme Cemiyeti tarafından yapılan araştırmalar doğrultusunda tatlandırıcıların insanlarda testis kanseri riskini de arttırdığını ayrıca ortaya koyuyor.

En doğal tatlandırıcı alternatifi

Uzaklara gitmeye gerek yok sofraların olmazsa olmazlarından Bal, şekerin aksine kompleks bir besindir. 1 çay kaşığı balın içerisinde 25 farklı protein, amino asit ve mineraller bulunmaktadır.  Çayınıza ve kahvenize 1 çay kaşığı bal koyarak tatlandırıcı yerine kullanabilirsiniz.

Kullanmak zorundayım!

Tatlandırıcıları kullanmakta ısrarcı iseniz herşeyin azı karar çoğu zarar mantığından ilerleyip mümkün olduğunca kendinizi limitlemeniz gerekiyor. FDA nın yaptığı çalışmalara göre bize önerilen günlük dozlar insan tüketiminin 100 kat üstünde dahi yapılan çalışmalar doğrultusunda onaylanmıştır. Doğallıktan uzak durmamak ve mümkün olduğunca kendinizi limitlemeniz sizin yararınıza olacaktır.

Antibakteriyel Sabunlar Bebeğe Zarar Veriyormu?


Yeni yapılan bir çalışmaya göre hamilelikte antibakteriyel sabun kullanmak bebeğe zarar veriyor. Bu sabunları kullanmak ileride çocuğun obezite hastası olma riskini arttırıyor.
California, Lawrence Livermore Ulusal Laboratuarı’ndaki araştırmacılar triclocarban adlı kimyasalın hem plasenta hem de emzirme yolu ile bebeğe geçebileceğini ve bunun sonucunda bebeğin hayati organlarında geri döndürülemez sonuçlara yol açacağını belirtti.


ABD, geçtiğimiz sonbaharda triklosan ve triklokarban da dahil olmak üzere 19 farklı antibakteriyel kimyasal maddeyi etkili olmadıkları gerekçesiyle yasakladı. İngiliz firması Unilever, iki kimyasalın bu yılın sonuna kadar aşamalı olarak çıkarılmasına karar verdi. 200’den fazla bilim adamı, bu tür ürünlerdeki kimyasalların faydadan daha çok zarara neden olabileceği konusunda uyarıda bulundu

5 Eylül 2018 Çarşamba

Klostrofobi Kabusunuz Olmasın



Klostrofobi Nedir?
Latince kökenli olan klostrofobi kelimesi bir yerde kapalı anlamına gelen “claustrum” ile korku anlamına gelen “phobos” un birleşiminden oluşuyor. Her 100 kişiden 10′unda görülen bu psikolojik rahatsızlık kişinin yaşamını olumsuz yönde etkiliyor. Klostrofobi kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla görülüyor. Kapalı alan korkusu olan kişiler asansöre binemiyor, uçak seyahatinde panik ataklar geçiriyor, metro gibi yer altı ulaşım araçlarını kullanamıyor, kapalı tünellerden geçemiyorlar. Üstelik çevresindekilerin alaylarına, küçümsemelerine maruz kalarak zor durumlara düşebiliyorlar.
Boğazlı kazak giyememe, kravat takamama, gömlek giyince daralma klostrofobi hastalarının sıkça yaşadığı diğer sorunların başında geliyor.
Klostrofobi Belirtileri
* Aşırı terleme
* Kalp atışlarının hızlanması
* Mide bulantısı
*Boğuluyormuş hissine kapılma
* Nefes darlığı
* Titreme
* Duvarların sanki üzerine geldiğini hissetme

Klostrofobinin görülmesinde çeşitli nedenler olsa da çocukluk döneminin etkisi önemli bir yer teşkil ediyor. Kişi çocukken ailesinden şiddet gördüyse, çocuğa sık sık odaya kapatma cezalan verildiyse, çocuk devamlı evde tek başına bırakıldıysa ileride bu rahatsızlığı yaşama ihtimali oldukça yükseliyor. Kapalı alan korkusu rahatsızlığı daha çok 30′lu yaşlardan sonra kendisini göstermeye başlıyor.
Uzman Gözüyle Tedavisi Şart Olan Bir Rahatsızlık
Kapalı alan korkusu ya da kapalı alan fobisi olan pek çok kişi kendiliğinden geçer düşüncesi ile uzmana görünmekten kaçıyor. Ancak tedaviye erken başlamak oldukça önemli. Klostrofobi belirtilerinin sizde de olduğunu düşünüyorsanız derhal uzman bir psikiyatriste görünün. Şikayetlerinizden bahsedin. Başlangıç düzeyinde psikoterapi yöntemi ve çeşitli ruhsal rahatlama yöntemleri sayesinde korkularınızdan kurtulmanız mümkün.
Ancak ileri seviyelere ulaşmış ise bu yöntemlerin yanı sıra ilaç tedavisine de başlanması gerekli olabiliyor. Her şeyden önce korkularınız ile yüzleşmeniz ruhsal sağlığınız açısından önem arz ediyor. Kaçarak hiçbir şey elde edemezsiniz. Klostrofobinin sosyal hayattan kopuşlara dahi neden olabilecek düzeyde ciddiye alınması gereken bir psikolojik rahatsızlık olduğunu unutmayın.

Bağımlılık Yapan Zehir







Kolanın Özünde Neler Var?







Kolanın özünde yüksek oranda şeker, kafein, boya maddeleri, fosforik asit, karbondioksit gibi sağlık için çok zararlı maddeler mevcuttur.

İşte bu maddeler ve zararları:
Fosforik Asit: Genç kadınlarda, osteoporoz hastalığı riskini artırmaktadır. Yani kemiklerin kolay kırılması.
Kafein: Kafein kullanımı huzursuzluk, sinirlilik, heyecan, uykusuzluk, yüz kızarıklılığı, fazla idrar ve sindirim şikâyetleri gibi rahatsızlıklardır.( Boyar Madde(karamel): Şekerin 170 dereceye kadar ısıtılması ile elde edilir. Alerjik bünyelere zararlı bir maddedir. Karbondioksit Gazı: Sağlığa zararlı bir gaz olup, yüksek oranda alınması ani ölümlere neden olur.
Karmin: Kola içerisindeki renklendiricidir. Cochineal adı verilen böceklerden elde edilir. Şampuan ve kozmetik sanayinde kullanılır.
Yapay Tatlandırıcılar: Aspartam E951, Asesülfan E950, Sakarin E954. Bu maddelerin Alzheimer riski oluşturduğu bildirilmektedir. Özellikle aspartamın çocukların zihinsel gelişimlerini olumsuz etkilediği klinik deneylerle ispatlanmıştır.
% 5 Oranında Etil Alkol: TSE’nin gazozların genel özellikleri adlı tabloda etil alkol bulunabileceği belirtilmiştir. Etil alkolün zararlarını herkesin inkâr etmeyeceği zararlı bir madde.
Kokain: Mide duvarında tahrişlere ve obeziteye neden olur. Bağırsaklarınıza ne yaptığınızı tahmin etmek zor değil.
Şeker: Bir bardağında yaklaşık 32 küp şeker bulunmaktadır.
Yukarıdaki maddelere ilave olarak kola:
– Böbreklerden kalsiyum atılımını hızlandırır.
– Diş çürüklerini artırmaktadır.
– Aşırı içilmesi kas hastalıklarına neden olmaktadır.
– Ani olarak kan şekerini yükselttiği için, vücudun yağ depolamasına neden olmaktadır.

Kalbinize İyi Bakın



ürkiye’de ve dünya da kalp – damar hastalıklarından dolayı meydana gelen ölüm oranları maalesef oldukça yüksek. Oysaki kalp sağlığını korumak ve sağlıklı bir yaşam sürebilmek için yapılması gerekenler hiç de zor değil. Birçok kişinin yakından tanıdığı ünlü bir doktor olan ve aynı zamanda Kalp ve Damar Cerrahisi Başkanı olan Prof. Dr. Bingür Sönmez’in kalp sağlığını korumak için verdiği tavsiyeler ise şu şekilde :

Her gün düzenli yürüyüş yapın

Hareketsiz geçen bir yaşam, kalp sağlığının yanı sıra, genel vücut sağlığının bozulmasına yol açan en önemli nedenler arasında. Bu nedenle, gün de en az 30-40 dakika yürüyüş yapmak ve orta seviyede hareketli yaşamak oldukça önemli.

Sigaradan uzak durun

En fazla akciğerler zarar veren sigara, bir süre sonra da koroner kalp hastalıklarına yol açabiliyor. Ayrıca sigara kalp ve damarların 15 yaş daha fazla yaşlanmasına neden olmakta. Bundan dolayı sigaradan da mutlaka uzak durmak gerekiyor. Sigaranın ameliyat sonrasında da oldukça olumsuz etkileri bulunduğunu bilmekte fayda var.

Kalp kapaklarınızın sağlıklı olup olmadığını öğrenin

Şimdiye kadar kalp sağlığınız hakkında herhangi bir test ya da tetkik yaptırmadıysanız, hastaneye gidebilir ve eko çektirerek kalbinizin sağlıklı olup olmadığını öğrenebilirsiniz. Buna ek olarak, özellikle menopoza giren kadınların kalp sağlığını yakından takip etmeleri gerektiğini de söylemek gerekiyor.


Aşırı kilo ve stresten uzak durun

Yaş ilerlese de kalbin genç kalmasını sağlamak mümkün. Stres ve fazla kilo almaktan kaçınmak son derece önemli. Sınav stresi kalbin 5, fazla kilolar ise 30 yıl daha fazla yaşlanmasına sebep olmakta. Kalp-damar hastalıklarına neden olan en önemli faktörlerden biri olan kilolar, bel çevresinde toplanan fazla yağlardan kaynaklanmakta bu nedenle bel çevresi yağların oldukça dikkatli bir şekilde takip edilmesi gerekiyor.

Beslenme şekline dikkat edin

Sadece sebze ağırlıklı ya da sadece protein ağırlıklı beslenmek yerine, dengeli beslenmek kalp sağlığı açısından çok daha yararlı. Ayrıca her gün bir yumurta tüketmek te kalp sağlığı için tavsiye edilenler arasında.

Hızlı yaşam tarzından kaçının

Kalbin gereğinden fazla zorlanmasına neden olan üzüntü, heyecan ya da stres gibi duygulardan mümkün olduğunca uzak durmakta kalp sağlığı için son derece yararlı. Bunun yanı sıra aşırı tempodan ve hareketli yaşamaktan da kaçınmak gerekiyor.

Sevdiğiniz işi yapın

Gün içerisinde kendinizi fazla yormadan en sevdiğiniz işle uğraşmanın da kalbinizin daha iyi çalışmasını sağlayan en önemli etmenler arasında olduğunu söylemekte yarar var. Bunun yanı sıra çalışırken öfke, hırs ya da kıskançlık gibi hislerden de mümkün olduğunda uzak durmakta kalp sağlığı için en önemli etmenler arasında.

Üzüntüden uzak durun ve mutlu olun

Kalp sağlığı için en çok tavsiye edilenlerden sonuncusu ise, mutlu olmak ve kendini iyi hissetmek. Ayrıca iyi bir aile hayatı da kalp- damar sağlığını korumak için son derece yararlı.

Benzer Konular (Similar Topics)(Похожие темы)( Sujets similaires) ( Ähnliche Themen) (مواضيع مماثلة)