.PADİŞAHIN İŞİ NE
Sultan III. Murat’ta o gün değişik bir telaşe vardır. Sanki bir şeyler
söylemek ister sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç
değil.
Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:
“Hayrola efendim canınızı sıkan bir şey mi var?”
“Akşam garip bir rüya gördüm.”
“Hayırdır inşallah.”
“Hayır mı şer mi öğreneceğiz.”
“Nasıl yani?”
“Hazırlan dışarı çıkıyoruz.”
Ve iki molla kılığında çıkarlar sokaklara.
Görünen o ki padişah hâlâ gördüğü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi
bilir. Seri ve kararlı adımlarla Beyazıt’a çıkar döner Vefa’ya. Zeyrek’ten
aşağılara sallanır. Unkapanı civarlarında soluklanır.
Etrafına daha çok dikkatli bakınır. İşte tam o sıra orta yerde yatan bir ceset
gözlerine batar.
Sorarlar “Kimdir bu?”
Ahali “Aman hocam hiç bulaşma, ayyaşın biri işte!” derler.
“Nerden biliyorsunuz?”
“Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz.” Bir başkası
açıklamaya girişir:
KANUNİ’NİN ASKERİ
Kanuni Sultan Süleyman, Haçlı saldırılarına son vermek için ordusuyla
sefere çıkmıştı. Ordu, ağır ağır ilerliyordu. Yol dar, hava çok sıcak
olduğundan, ordu mecburen bağların içinden geçerken, askerler susuzluktan
kıvranıyordu.
Çok güzel üzümleri bulunan bir bağdan geçerken, askerin biri
dayanamayıp, bağdan bir salkım üzüm kopararak biraz olsun susuzluğunu
giderdi. Sonra da, asma ağacına, yediği üzümün çok üzerinde bir para
bağlayarak, yoluna devam etti. Çok geçmeden mola verildi. Asker, kan ter
içinde bir köylünün koşarak geldiğini gördü. Hıristiyan köylü ısrarla padişah
ile görüşmek istiyordu. Köylüyü Kanuni’nin huzuruna götürdüler. Kanuni
sordu:
CASUSUN İSTEĞİ
Alman İmparatoru Şarklen’in Osmanlı’daki elçisi tarafından “Dünyanın en
güçlü ordusu” olarak tanımlanan Osmanlı ordusu, Birinci Viyana
Kuşatması’ndan önce Budapeşte önüne gelmiş, şehri kuşatmıştı.
Etrafta dolaşan şüpheli birini yakalayan askerler onu doğruca Başvezir
İbrahim Paşa’nın huzuruna çıkardılar.
İbrahim Paşa ile o adam arasında şöyle bir konuşma geçti:
“Sen kimsin?”
“Kral Ferdinand’ın subayıyım efendimiz!” “Demek casusluk niyetiyle
geldin. Peki, ne öğrenmek istersin?”
“Görevim, ordunuz hakkında bilgi toplamaktı!”
“Anlaşıldı. Şimdi git, istediğin bilgileri topla!”
İbrahim Paşa, sonra da ilgililere dönüp emir verdi:
“Bu casusa istediği her şey gösterilsin, sorduğu her şeye doğru cevap
verilsin!”
AKÇA KOCA
Orhan Gazi otuz üç yaşında Osmanlılar’ın başına geçti. Tahta çıkar
çıkmaz, baba dostlarını davet etti.
Onlarla dertleşecek, nasihat ve dualarını alacaktı. Hepsi bir araya geldiler.
Candan sohbet ediyorlardı. Osman Gazi’nin ruhu da mutlaka onlarla
beraberdi. Padişah en yaşlısına sordu:
“Akça Kocam. Seni epeydir göremeyiz, nerelerdesin?”
“Ferman buyur, Orhan’ım.”
“Baba dostlarına ferman işler mi Koca Ağam? İrşat ve nasihat dileriz.
Bilirsin ya, bizler de atalarımız gibi derviş gazileriz.”
“Cümlemizin Sultanısın beyim... Sen hemen emreyle... “ “Bazı küffar
beldelerini ıslah dileriz. Fikriniz nedir?” “Karar senindir ve çok yerindedir
Sultanım.” “İzmit tekfuresi Prenses Balakonya ile aranız iyi imiş derler!”
“Öyledir beyim.” Orhan Gazi gülümsedi.
“Samandra tekfurunu esir ettikten sonra, hakikaten bu prensese sattınız
mı?”
TİRİT VE GİRİT
İktidarları dönemlerinde birçok defa kuşatılarak alınamayan, padişahlara
bıkkınlık veren 8 bin 336 kilometrekarelik Girit adası, iki padişah döneminde
yirmi dört yıl içinde defalarca kuşatıldı. Ekonominin bozulup İstanbul’da
ocakların isyanlarına neden oldu. Sonunda da fethedilmiş olup, bu bilginin
padişaha bildirilmesi olayı, Osmanlı mutfağını ilginç bir şekilde tirit ile
buluşturdu.
HAZRETİ HAK OLUNCA MEDDAHIN
NİCE MEDH EYLEYE, SENİ YAHYA
(Şeyhülislam Yahya Efendi)
Emzirecek çocuk almamış olan hanım kaldı mı?
Halime hatun, çaresizlikten tan bunalmış bir anda iken karşıdan gelen yaşlı biri böyle sesleniyordu... Badiyeli hanım duraladı. Ümid ve itimad veren tavrı; soylu hali ile dikkati çeken bu adam kim ki? yanındakilere soruyor:
-Kim bu zat?
-O Kureyş'in efendisi Abdülmuttalib'dir.
Verilen bu bilgi üzerine Halime, Abdülmuttalib'e giderek kendisini tanıtıyor ve çocuk bulamadığnı arz ediyor.
Yaşlı adam, hanımın ismini Halime ve aşiretinin Beni Sa'd olduğunu işitince tebessüm ederek:
CANIM KURBAN OLSUN SENİN YOLUNA
ADI GÜZEL, KENDİ GÜZEL MUHAMMED
(Yunus Emre)
Beni Sa'd aşireti,arablar arasında şeref ve cömertliği ile nam yapmış bir kabile; arapçayı çok mükemmel bir şekilde konuşmaları ise diğer meziyetleri.
Peygamber efendimizin doğduğu tarihlerde görülmemiş bir kuraklık ve bu kuraklıkla gelen kıtlık,Beni Sa'd yurdu Badiye taraflarında ne varsa silip süpürmüş. Midelere günlerce bir şey girmediği vaki. Anneler, çocuklarını doyuramıyor. Ağaçlar dahi kupkuru.