bilgievlerim: kapan
Logo Design by bilgievlerim.blogspot.com
TÜRKİYE CANIM FEDA TÜRKİYE CANIM FEDA

Çevirci -Translate - Перевести


kapan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kapan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Temmuz 2018 Salı

KARGA




Zamanın birinde bir adam varmış. Bu adam, kuşları avlayıp satarak geçinilmiş, Adamın bir oğlu varmış. dünlerden bir gün, adam hastalanıp ölmüş. Oğlu, babasının ne ile geçindiğini bilmezmiş.
Bir gün anasına:
- Ana, babam ne iş yapardı? Eğer yapabilirsem biz de o işle geçiniriz, demiş.
Anası:
- Oğlum, senin baban kuş tu­tup satarak bizi geçindirirdi, demiş.
Oğlan:
- Babam kuşları neyle tu­tardı? diye sormuş.
Anası da:
- Oğlum, tavan arasında ba­banın bir kapanı var, onunla tutar­dı, demiş.
Oğlan, tavan arasına çıkıp kapanı almış. Kıra gide-ek, bir ağacın üstüne kapanı kurmuş. Derken efendim, Dir karga gelip kapana tutulmuş. Oğlan, ağaca çıkıp ;kapanı almış.
Karga, oğlana yalvararak:
- Beni serbest bırakırsan, sana güzel kuşlar yollarım. !en de onları yakalayıp, satarsan çok para kazanırsın, temiş. Oğlan, karganın yalvarmasına dayanamayıp onu bırakmış,
Kapanını yeniden kurmuş ve ağacın altında bekle­meye başlamış. Uzaktan bir kuş gelerek kapana yaka­lanmış.
Hemen ağaca çıkan çocuk, kuşu görünce güzelliği­ne vurulup:
- Ne kadar güzel bir kuş, diye sevinmiş ve hayranlık­la bakıp, dururken karga gelip oğlana:
-  Haydi bu kuşu götür ve padişaha sat. Sana çok para verir, demiş.
Oğlan, kuşu bir kafese koymuş ve doğru padişahın sarayına gitmiş.
Padişah, kuşu çok beğenip almış. Oğlana, bir sürü para vermiş. Oğlan, sevinerek paraları alıp evine gitmiş. Padişah, kuşa bir altın kafes yaptırıp içine koymuş; bü­tün gün bu kuşla eğlenip, hoşça vakit geçiriyormuş. Pa­dişahın veziri, padişahı bu kadar çok mutlu edecek bir kuş getirdiği için, çocuğu çok kıskanmış.
Vezir, bir gün:
- Efendim, bu güzel kuşa altın kafes yakışmıyor. Ku­şunuza fildişinden bir köşk yaptırmalısınız, demiş.
Padişah:
- İyi, ama o kadar fildişini nerede bulabilirim? demiş. Vezir;
- Efendim, kuşu getiren fildişini de bulur, demiş. Pa-lişah, hemen oğlanı çağırtarak:
- Bana, bir köşk yapmak için fildişi getireceksin! diye mretmiş.
Oğlan:
-  Aman padişahım! Ben o kadar fildişini nereden ulayım? demiş.
Padişah:
- Nerede bulursan bul! Sana, kırk gün izin! Eğer, bu­lmazsan kırk günün sonunda boynunu vurdururum!
emiş.
Oğlan, kara kara düşünerek evine dönmüş. Ağacın İtında dalgın dalgın oturan çocuğun omzuna konan arga:
-  Ne düşünüyorsun? diye sormuş. Oğlan, her şeyi anlatmış.
Karga:
-  Üzüldüğün şeye bak! Haydi, git, padişahtan kırk raba şarap iste, demiş,
Oğlan gidip:
- Padişahım, ben sizin istediğiniz fildişlerini gefirece-im, ama bana kırk araba şarap vermeniz gerekiyor, emiş.
Padişahın emriyle, oğlana kırk araba şarabı vermiş­ler. Oğlan, arabaları alıp giderken, karga gelmiş:


- Şimdi, arabaları şu dağın arkasındaki büyük çınar ağacının altına götür. Orada, kırk tane su yalağı vardır. Ne kadar fil varsa gelip o yalaklardan su içer. Sen bu şa­rapları yalakların içine doldur. Sonra da, bir yere gizle­nip bekle. Filler, susayınca oynayıp sıçrayarak gelir ve yalaklardaki şarapları içerler. Hepsi sarhoş olup düşünce, gidip fil­lerin dişlerini söker, padişaha götürürsün, deilmiş. Oğlan, arabaları EJJ çekerek dağı aşmış.',, Öğlene doğru, büyük çınar ağacının altına jjvarmış. Şarapları arabadan indirip, yalakla­ra boşaltmış. Bir ağacın arkasına gizlenerek, oturup bek­lemeye başlamış. Filler, uzaktan görünmüşler. Büyük bir gürültüyle gelip, yalakların etrafına doluşmuşlar, Bütün şarapları içip, bitirmişler. Az sonra hepsi yere düşmüş. Oğlan, hemen gidip, fillerin bütün dişlerini sökmüş. Son­ra, çuvallara doldurup arabaya yüklemiş ve padişaha götürmüş.
Padişah, fildişlerinden bir köşk yaptırarak kuşu içine coymuş, Ama kuşun sesi hiç çıkmıyormuş, Padişah:
- Bu kuş, çok güzel, ama niçin ötmüyor? diye merak ederken, veziri:
- Efendim, bu kuşun elbet bir sahibi vardır. Eğer, onu ulursak, kuş öter, demiş,
Padişah:
- İyide onu nerede buluruz? diye sormuş, Vezir:
- Efendim, fildişini bulan, onu da bulur, diye cevap vermiş.
Bunun üzerine padişah, hemen oğianı çağırtıp:
- Oğlum, bu kuşun sahibini bulmanı istiyorum! demiş. Oğlan:
- Padişahım, ben bu kuşu kırda yakaladım, Sahibinin im olduğunu bilmiyorum, demiş.
Padişah:
- Mutlaka bulacaksın! Yoksa seni öldürürüm! Haydi, ana kırk gün izin, demiş.
Oğlan, yine ağlayarak evine gelirken karga onu bulup:
- Neden ağlıyorsun? diye sormuş, Çocuk, olanları anlatınca karga:
- Ey şaşkın, bunun için ağlanır mı? Haydi, git padişah­tan bir gemi iste, ama geminin tayfaları kırk tane kızdan olacak, Geminin içine, güzel bir bahçe ve bir de hamam yaptırsın. Gemiyle gidip, kuşun sahibini bul, demiş,
Oğlan, padişaha gidip karganın dediği gibi bir ge­mi istemiş, Padişah, hemen oğlanın istediği gibi bir gemi yaptırıp ona vermiş, Oğlan, gemiye binmiş ve denizde ne tarafa gideceğini düşünüp duruyormuş.
Bizim karga, gelip imdadına yetişmiş:
- Gemiyi sağ tarafa çevir. Büyük bir dağ görünceye kadar git. Dağın yanına, gemiyi yanaştır. Bu kuşun sahi­bi, bir peridir. Her akşam, deniz kıyısında gezer. Sen onu görünce, hemen sandala bin ve yanına git, Geminin ne olduğunu bilmediği için, merak edip sana sorar. Gemi­yi görmek ister, Kızı alıp, gemiye getir. Bahçeyi, hamamı gezdirirken gemiyi yola çıkar, demiş.
Oğlan, gemiyle denize açılmış. Karganın dediği da­ğı görünce, gemiyi kıyıya yanaştırmış.
Aksam, periler:
-  Haydi, deniz kıyısına gidelim, deyince hepsi top­lanmışlar.
Kıyıda dolaşırken, denizdeki gemiyi görmüşler:
- A, bu nasıl bir şey? Nereden gelmiş? diye seyredip dururlarken, oğlan onları görmüş ve sandala binip yan­larına gitmiş,
Kız:
- Sen kimsin? Denizdeki şey nedir? diye sormuş. Oğlan:
- Denizdeki bir gemidir. Ben de onun kaptanıyım, di­ye cevap vermiş.
Kız, oğlana:
- Aman kaptan, beni gemi­ye götür! Nasıl bir şeydir göre­yim, demiş,
Oğlan, kızı sandala bindirip gemiye getirmiş. Kız, se­vinerek bahçeyi gezmiş ve hamama girmiş:
- Buraya kadar gelmiş­ken, şu hamamda yıkanayım, diyerek soyunmuş.
Kız yıkanırken, oğlan da gemiyi yola çıkarmış. Gemi giderken, kız hamam­dan çıkmış:
- Çok geç oldu. Ben geri döneyim, diyerek dışarı çı­kınca bakmış ki, gemi gidiyor.
-  Eyvah! Sen beni aldattın! Ben şimdi ne yapaca­ğım? diye ağlamaya başlamış.
Oğlan:
- Aman efendim, ben sizin için buraya geldim. Boş yere ağlamayın, demiş.
Neyse, sonunda padişahın şehrine dönmüşler. Top­lar atılıp, oğlanın geldiğini padişaha haber vermişler. Padişah, çok sevinmiş. Kız ve çocuk, saraya gelmişler, Padişah, kızı görür görmez âşık olmuş. Kızı gören kuş da başlamış ötmeye. Ötüşünü duyan herkes, kuşun sesine hayran olmuş. Padişah, kızla kırk gün kırk gece süren bir düğün ile evlenmiş, Kız bir gün, sancılanıp hastalanmış. Kızın, her zaman sancısı tutarmış. Bu hastalığının ilâcı, kı­zın daha önce yaşadığı yerdeymiş. Bu ilaç olmazsa, kı­zın sancısı geçmezmiş. Padişah, bunu duyunca hemen oğlanı çağırtıp:
-  Hemen kızı getirdiğin yere git! Onun bir ilâcı var­mış, onu alıp buraya getir! demiş,
Oğlan, mecburen yine gemiye binip yola çıkmış. Bi­zim karga gelip, oğlana:
- Nereye gidiyorsun? demiş. Oğlan:
- Sultan hanımın ilâcını almaya gidiyorum, diye ce­vap vermiş.
Karga:
- Haydi yolun açık olsun, Oraya vardığın zaman, bir saray göreceksin; bu onun sarayıdır. Ben sana bir tüy vereceğim. Saraya vardığın zaman, kapının önünde iki aslanla karşılaşacaksın. Sana verdiğim bu tüy ile aslan­lardan birinin ağzına vurursan, sana bir kötülük yapmaz­lar, diyerek oğlana bir tüy vermiş.
Oğlan, tüyü alıp yoluna devam etmiş ve oraya var­mış. Karşısına çıkan saray, çok güzelmiş, Böylesi padi­şahta bile yokmuş. Sarayın kapısına gelince, karganın verdiği tüyle aslanların ağzına vurarak içeri girmiş.
Saraydaki kızlar oğlanı görünce, neden geldiğini hemen anlamışlar:
-  Aman delikanlı, yoksa sultanımız öldü mü? diye sormuşlar.
Oğlan:
- Yok, ölmedi, ama hastalandı. Onun bir ilâcı var­mış, onu almaya geldim, demiş.
Kızlar, bir şişenin içindeki ilâcı hemen oğlana vermişler, Dğlan, tekrar gemiye binip, padişahın yanına dönmüş. Saraya girerken, karga da oğlanın omzuna konmuş, Birlikte îaraya girmişler ve padişahın huzuruna çıkmışlar,
Kız, ölü gibi yatıyormuş. İlâcı verir vermez, kız gözünü sçmış. Oğlanın omzundaki kargayı görünce:
- Hey gidi soysuz hey! En sonunda beni buralara düşürdün! Bu oğlanın katlanmadığı sıkıntı kalmadı. Sen hiç jtanmaz mısın? diye bağırıp çağırmaya başlayınca, padişah:
- Aman sultanım, ne oluyor size? diye sormuş, Kız:
- Padişahım, bu karga benim hizmetçimdir. Bir gün, beni çok kızdırdı. Ben de onu karga yapıp, serbest bı­raktım, O da bana, bu oyunu oynadı. Ben bir kötülük görmedim, ama onun yüzünden bu delikanlının çekme­diği kalmadı, dedikten sonra kargayı tekrar insana dön­dürmüş.
Karga, bir iki silkinip çok güzel bir kız olmuş. Kız, hiz­metçisini affetmiş ve padişaha:
-  Padişahım, bu oğlanı evlât edin ve bu kızı da onunla evlendir, demiş. Padişah, güzel eşinin isteğini ye­rine getirmiş. Oğlanı, kendi evlâdı gibi görmüş ve kız ile evlendirerek, kırk gün kırk gece süren güzel bir düğün yapmış.
Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine,

Benzer Konular (Similar Topics)(Похожие темы)( Sujets similaires) ( Ähnliche Themen) (مواضيع مماثلة)