bilgievlerim
Logo Design by bilgievlerim.blogspot.com
TÜRKİYE CANIM FEDA TÜRKİYE CANIM FEDA

Çevirci -Translate - Перевести


4 Temmuz 2018 Çarşamba

Evlilikte Ölçüler


 Nikah hakkındaki ahkam-ı ilahiyyeyi beyan eden Ayetlerde küffar ile yuva kurmak ve günlük hayatta onlarla yakın yaşamak nehyolunmuşdur.
     Mü'minler, mü'minlerle evlenirler. Ahlaksız kimseler ahlaksız kimselerle yahud müşriklerle evlenirler. "Habis kadınlar habis erkekler içindir, temiz kadınlar temiz erkekler içindir."
     Allah Teala Buyuruyor:



"Ey mü'minler, müşrik kadınlarla, onlar Allah'a iman edinceye kadar evlenmeyin. Mü'mine bir cariye, müşrike bir kadından o müşrike hoşunuza gitse de elbette hayırlıdır. Müşrik erkeklere de onlar iman edinceye kadar mü'min kadınları nikahlamayın. Mü'min bir köle, bir müşrikden o müşrik sizin hoşunuza gitse de elbette hayırlıdır. Onlar sizi cehenneme çağırırlar. Allah ise yaptığı beyanatıyle cennete ve mağfirete çağırır. 0, insanlara Ayetlerini çok güzel açıklar. Umulur ki onlar bu Ayetleri iyice düşünüp öğüt alsınlar. (Bakara; 221)

     Erkeklerin meşru surette kadınlar üzerindeki hakları gibi kadınların da onlar üzerinde hakları vardır. Yalnız erkekler onlar üzerinde bir dereceye kadar maliktirler. Allah mutlak galiptir, gerçek hüküm ve hikmet s4hibidir." (Bakara; 228)
     Nikah hakkındaki ahkam-ı ilahiyyeyi beyan eden bu Ayetlerde kuffar ile yuva kurmak ve günlük hayatta onlarla yakın yaşamak nehyolunmuşdur.
     Mü'minler, mü'minlerle evlenirler. Ahlaksız kimseler ahlaksız kimselerle yahud müşriklerle evlenirler. "Habis kadınlar habis erkekler içindir, temiz kadınlar temiz erkekler içindir."
     Hadis-i şeriflerde de şöyle buyuruluyor:
"Evlenin, çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin (çoğalmanız)la iftihar edeceğim." (Taberani)

     "Ademoğlunun bahtiyarlığına medar olan şeyler üçtür; Ademoğlunun bahtsızlığına sebep olanlar da üçtür. Bahtiyarlığına sebep olanlar: iyi, mü'mine ve iffetli (saliha) bir zevce; iyi, sülületli ve sür'atli binek; geniş ve rahat evdir. Bahtsızlığına sebep olanlar da: Kötü, dar ve sıkıntılı ev; fena kadın, kötü binektir." (Ebü Davud)
     Binek denilince üzerine binilen her türlü hayvan ve vasıtaya şamildir. Bir evin kötü, dar ve sıkıntılı olmadığı keyfiyeti şahısların halleriyle takdir edilmek lazımdır. Öyle dar evler vardır ki, bazı kimseler için geniş ve diğerleri için sıkıntılı sayılır.
     "İnsanların en kötüsü ehli (Ailesi) üzerinde çok baskı yapandır." (Teberani)
     Münavi diyor ki, Bu hadisin tamamı mealen şöyledir: Ashab dediler:
Ya Rasülallah! Kişi ehli üzerinde nasıl tazyik yapar?.
Buyurdu ki:




     "- Adam evine girince karısı korkusundan titrer, evladı kaçar, evden çıkınca ise karısının yüzü güler; ailesi ferahlığa ve sevgiye kavuşur."     "Kadınların bereketçe en büyüğü yükü diğerlerinden daha hafif olandır." (Ahmed b. Hambel)
     Gerek düğünlerde ve gerekse evlendikten sonra türlü türlü fuzuli masraf kapıları açan, bu yüzden hem kendi Ailesini hem de cemiyetini iktisaden yıpratan ve bu sebeple geçimsizliklere, ayrılıklara ve hattA boşanmalara sebep olan kadınlarımız eğer müslümanlıkta sadık iseler sevgili Peygamberimiz - Sallallahu aleyhi ve sellem'in bu mubarek hadisinden ibret almalıdırlar.
"Nikahın (evlenmenin) hayırlısı kolay ve külfetsiz) olanıdır.". (Ebü Davud)

     "Allah, bir kimsenin kalbinde bir kızı veya kadını nikah ile istemek temsyülünü uyandırırsa onun o (kızı, yahud kadını) görmesinde bir beis yoktur." (İbni Mace)
     Nikah ile istemek kaydı, şehvet şevkiyle bakmaya mani olduğu gibi "küfv"ü (dengi) olmayana bakmayı da men eder. Bu hadisin şerhlerinden anlaşıldığına göre nikah ile istenecek kız veya kadının yalnız yüzüne ve ellerine bakmakla iktifa edilir. Bu bakmayı bir kaç defa tekrarlamak da caizdir. "Sizden biriniz evlenme yemeğine (ziyAfetine) davet edilirse icabet etsin!" (Müslim)
     Eğer şartlar mevcut ise icabet vaciptir. Şartlar (kısmen) şunlardır:     1- Davet eden de edilen de müslüman olmalı,     2- Davet yalnız zenginlere, sırf zengin oldukları için tahsis edilmemeli,     3- Eğer ziyafet verenin bütün akrabası, komşuları, kabilesi ve meslektaşları hep zengin insanlar ise icabet vaciptir.     4- Ziyafette haram olan şeyler bulunmamalı (içki v.s.)





EVLENECEK MÜSLÜMAN GENÇ KIZIN ŞARTLARI


Eş seçimi, hayatımızın en önemli kararlarındandır. Gerek genç kızlar gerekse genç erkekler için durum aynıdır. Her iki taraf için önemli kıstas ise "dindarlık"olmalıdır. Çünkü evlilik ebedi hayat arkadaşlığıdır, sadece bu kısacık dünya hayatıyla sınırlı bir beraberlik değildir. Evliliğe bu sonsuzluk manasını kazandıran sır ise, imandır.     İşte bu sırrı kavrayan bir genç kız, evleneceği zaman, eşinden neler istemekte:

"Her şeyden önce şunu söyleyeyim; benim sadece karnımı doyuran bir eş değil, devamlı bana destek olacak dava akadaşı, din sorumluluğunu bilen Müslüman bir eş istiyorum. Ben de koltuk ve avizelerin tozunu almakla ömür geçirecek süs gelini değil, davamın gelini olmak istiyorum.     Toplumumuzda boşanmalar yüzünden ne kadar mutsuz kadınlar olduğuna şahidim. Siz de vijdanlı bir Müslüman iseniz, şartlarımda en ufak bir tereddütünüz varsa, bu işe "hayır" cevabını verin. Çünkü, şimdi ufak bir tereddüt büyür.   

  Ben her şeyden evvel İslam'da ailelerin huzurunu sergilemek istiyorum. Toplumumuzda bugün, tam İslam ruhu ile geçinen eşler ne yazık ki çok az, benim yuvamın da bu az rakama, bir rakam daha eklemesini istemiyorum. Ne yeni bir giyecek için kavga ederim, ne de çorbanın tuzu az olmuş diyerek kavga edilmesin isterim. Benim kavgam; dinimi yanlış tanıtanlar, dinimizi kendi çıkarlarına alet edenlerdir. Eminim sizin ki de öyle. . . Allah razı olsun, İslam'ı yaşıyor ve yaşatmaya çalışıyorsunuz. Fakat sizin bu şekilde olmanız benim şartlarımı söylememem manasına gelmez. Şartlarım sıra ile şunlardır: 


 1. Bütün hal ve hareketlerimiz İslami olacak. Hayatımızı "şeytanın kanunlarına" göre, değil Allah'ın (cc) ahkamına göre düzenleyeceğiz. Allah (cc) Ku'an'da; "Kim İslam'dan başka bir din ararsa, ondan bu din asla kabul edilmeyecektir. O, ahirette enbüyük zarara uğrayanlardandır. " (Ali-İmran_85) Biz bunlardan olmayacağız.     

2. Ben, eşya ve altın olarak size hiçbir şart koşmuyorum. Çünkü benim için paranın hiçbir önemi yok ama geçimimiz için, namerte muhtaç olmamamız için ekonomik kazancınızı helal yoldan elde etmelisiniz. Bunun az olması, enlüks eşyaları almamanız beni üzmez. Fakat siz de benden, her şeyini gösterişe dökmüş kızların götürdüğü çeyizi istemeyeceksiniz. Sizden odalar dolusu eşya istemem, size de odalar dolusu eşya getiremem. Zaruri olan eşyalarımı getiririm. Zira Allah Resulü dünya malına hiç önem vermemiştir. Bir hadisi şerifleri şöyledir: "Ashabtan Abdullah bin Mesud diyor ki; Resulullah'ın yanına girdiğimde bir hasır üzerinde durduğunu ve üzerine uzandığı için hasırın vücudunda iz bıraktığını gördüm. Bunun üzerine dedim ki; Ya Rasulullah! Sizi hasırdan koruması için bir yaygı, döşek getirsek olmaz mı? O da bana şöyle buyurdu; "Benim dünya ile ne ilgim var? Benim dünya ile aramdaki ilgi; bir süvarinin gelip, bir ağacın altında bir süre dinlendikten sonra, atına binip devam etmesidir. "Ve sonra şöyle dua etti; "Allah'ım Muhammed'in çoluk-çocuğunun yetecek kadar eyle" dedi.     

3. Ben eşyaya hizmet için yaratılmadım, eşya bana hizmet etmelidir. O halde eşyam ihtiyaç kadar olmalı, israf yapılmamalıdır. Zihnimdeki ve tatbikat planımdaki en uygun dekor, Resulullah'ın evinin dekorudur. Allahu Teala bir ayetinde; "Dünya hayatı bir oyundan ve oyalanmadan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise sakınacaklar için elbette daha hayırlıdır. Hala aklınız başınıza gelmeyecek mi?" (En'am-32) demiyor mu? Meşhurdur, Hz. Ali'ye dünya nedir? diye sormuşlar, demiş ki; " Sizi, Mevla'dan alıkoyan her şeydir. "    Bizim evliliğimiz de, bizi Mevla'dan uzaklaştırmaktan ziyade, Mevla'ya yaklaştırmalıdır.    
 Aynen şu şiirin mısralarında anlatıldığı gibi. . . .            
 Davayı kucaklayan körpe sarmaşıklarız,             
Hak yoluna baş koyan divane aşıklarız.             
Dizgin vurduk zamana, dursun çağın akışı,             
Ayrı bir zevk bu aşkın, gönülleri yakışı. . . 


    4. İslam'a göre gelin olmak ve İslam'a uygun düğün yapmak istiyorum. Allah rızası ve Peygamber Sünneti için evlendiğimize göre en başta düğünümün ve gelinliğimin buna uymasını isterim.     

5. İslam'dan taviz verirsem engellemenizi isterim. Onun için İslam'ı en iyi şekilde bilmeniz ve uygulamanız gerekir.     
6. Evlendikten sonra da çalışmalarıma devam etmek isterim. Günde en az üç saat Ku'ran öğretip, vaaz vereceğim. Şimdi yapmaya çaliştığım tebliğ görevim, evlendikten sonra da devam etmeli. Allahu Teala, Ali-İmran suresnde mealen şöyle buyuruyor; "Sizden öyle bir cemaat bulunmalıdır ki; (onlar herkesi) hayra çağırsınlar. " Biz bu cemaatın insanı olmaya çalışmalıyız.     
7. Eşimden hiçbir yere gitmem, eşimden de sadakat isterim. Gece 12'lere kadar kahvede, şurda-burda gezen bir eş düşünemiyorum. Siz öyle değilsinizdir de ben şartımı söylüyorum.     
8. Hatamın bana söylenmesini isterim. Benim hatam olursa, ki mutlaka olur, önce bana bildirmenizi, benden önce bir başkasının duymasını istemem.     
9. Eşit saygı isterim. Kendi aile efradınıza benim nasıl saygı göstermemi istiyorsanız, ben de sizden aynı saygıyı aileme göstermenizi isterim.     
10. Beni evim bir ilim yuvası olmalıdır. Her akşam en az 1 saat fıkıh, tefsir ve dini kitaplardan ders yapmayı ve evde kim varsa onların da dersimize iştirak etmelerini sağlamanızı isterim.     
11. Eşimin derdini benimle paylaşmasını isterim. Onun her zaman can yoldaşı, dert ortağı olmak isterim.     
12. Sadece adelet isterim. Ne benim için aile efradını, ne de ailesi için benim tarafımı tutsun isterim. Haklı kimse doğru söylemesini isterim.     
13. Elimden geleni en iyi şekilde yapmaya çalışırım. Yemeğimi, evimin işini elimden geldiğince yapmaya çalışacağım, bu arada yaptığım küçük hataların büyümemesini, hatamın İslam'a uygun şekilde söylenmesini isterim.     
14. Helal-haram çizgisine dikkat edilsin isterim. Mahremimden başkasının yanına çıkıp oturmam. Aynı hassasiyeti eşimden de beklerim.     
15. Kılık-kıyafette de İslam'a riayet edilsin isterim. Eşimin sakallı olmasını isterim.     
16. Evimizin rızkını helal yoldan sağlamasını ister, bir sıkıntı ve darlık çekersek Allah için sabreder, bu konuda problem çıkarmam. Ama paramız varken de mağdur edilmek istemem, bu iyi niyetimin suistimal edilmesine müsaade etmem.     
17. Saygım size bağlıdır. Namaz ve Allah'ın farz kıldığı emirlerden taviz verirseniz size olan saygım azalır. Saygın biri olmak istiyorsanız, buna dikkat etmelisiniz.     
18. Hayatımı Allah'ın dinine adadım. Sizin de böyle biri olmanızı isterim. Bu uğurda uğrayacagımız hakaret, kötüleme, ayıplama, işkence, zulüm ve hatta cezaevi bile hadiselere sabretmeyi ve birbirimize sabrı tavsiye edip destekçi olmayı isterim.     Allah'ın Resulü'nün ve Ashabı'nın çektiği çileler malumdur. . . Bir örnek verecek olursak, "Sahabe artık zulüm ve işkenceden usanıyor ve Resulullah'a gelerek, müşriklere beddua etmesini istiyor. Resulullah;'Sizden önceki Müslümanların vücutları kemiklerine varıncaya kadar demir taraklarla taranarak elleri koparılırdı. Bu onları, dinlerinden vazgeçiremedi. Başları, saç ayrımından testere ile ikiye biçildi. Onlar yine dinlerinden vazgeçmediler. 'diyeonları teskin etti. İşte biz de birbirimize destek olacak, davamız için yapılan her türlü zulme beraber göğüs gereceğiz.     
19. Bana eş olmanızdan ziyade, hocam olmanızı isterim. Birbirimizi tamamlamayı ve eksiksiz bir İslam yaşantısı sergilemeyi arzu ediyorum.     
20. Her şeyin tatlılıkla olmasını isterim. Olayların büyütülüp dışa yansımasından ziyade, kendi içimizde anlaşma yoluyla halletmeliyiz.     
21. Her şeyi Allah yoluna tercih etmeliyiz. İslami çalışmalarınız için, davamıza hizmet için. Allah yolunda yarışmak için, beni ve eğer olursa çocuklarımızı engel görmemenizi ister, bizleri Allah'a emanet ederek mücadeleye koşmanızı isterim.    
 Allahu Teala bir ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor:
De ki:Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz, elinize geçirdiğiniz mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz ticaret, hoşunuza gitmekte olan evler, size Allah'tan, O'nun peygamberinden ve onun yolundan(cihaddan)daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleye durun. Allah fasıklar güruhunu hidayete erdirmez. >
(Tevbe-24). Bu ayetin muhatabı olmalıyız.    
 22. Mihir olarak ilmimi tamamlamama yardım etmenizi ve aldığım ilmi anlatmama izin vermenizi istiyorum. Bir de mümkünse, evlendikten sonra ilk hac zamanı hacca gitmeyi mihir olarak sizden talep ediyorum. 


    Evet benim isteklerim bu kadar. Ağır maddi şartlar ileri sürmeyip, sizi maddi problemkerle bunaltmadığı düşünüp, 'Bunlarda ne var canım, kolay! yaparız!'diyip de hafife almayın. Maddi taleplerde bulunmuyorum ama bu konudaki iyi niyetiminde suistimal edilmesini doğru bulmuyorum.
    Maddi isteklerim yok, çünkü gün olup devran tersine dönebilir. Büyük sıkıntılarla alınan eşyaları bir gün satmak zorunda kalabiliriz. İflas edilebilir. Çok zenginken, fakir olunabilirİşte o günlerde, insanın maddi-manevi dünyasının karardığı zamanlarda dünyanın gerçek yüzünü ve mahiyetini bilen dindar ve bilgili eş imdada yetişir, beyine destek olur. Tabii benim destek olabilmem için beyimin de aynı şekilde benim bu şartlarım noktasında bana destek olması, bunları hafife almayıp gerçekleştirebilmek için mücadele etmesi ve bu sorumluluğu kaldırabilecek İslami ahlaka sahip olması gerekir.
    Ve bence her şeyden önce, kurulacak yuvanın İslami yuva, İslami müessese olması gerekir. O yuvada İslami eğitim omalı ve o yuvada zamanın Firavun ve Nemrutlarına meydan okuyacak Musalar ve İbrahimler yetişmelidir.
    İşte bu sebeplerden dolayı öne sürdüğüm bu şartlarım dikkatlice okunup, değerlendirilmeli ve en uygun cevap net olarak verilmelidir. " 





Din, fen ve internet



Din, fen ve internet   
Sual: Temiz gençleri aldatmak için, (İslâmiyet ilerlemeye engel olmaktadır. Hıristiyanlar ilerliyor. Gözleri kamaştıran her türlü fen vasıtası yapıyorlar. Biz de Hıristiyanlara uymalıyız.) gibi sözlerle, İslamiyetteki güzel ahlâkı, kardeşliği bıraktırmaya uğraşanlar var. Dinimizin ilme verdiği önem ile internet ve diğer yayın vasıtaları hakkında açıklama yapar mısınız?
CEVAP
(İslâmiyet ilerlemeye engel olmaktadır.) sözü kuru bir iftiradan başka bir şey değildir. Çünkü İslâmiyet, fende, sanatta ilerlemeyi emrediyor. Peygamber efendimiz, (İlim Çinde de olsa talep edin! Öğrenin!) buyuruyor. Çin, eskiden olduğu gibi yine müslüman değildir. Çinden alınacak ilim, elbet fen ilmidir. Her türlü teknolojidir. Bazı din simsarcıları da batıdan geldi diye fen vasıtalarına zararlı diyor. Böyle söylemek, böyle düşünmek çok yanlıştır. (Fen ve sanat müminin yitik malıdır. Nerede bulursa alsın!) hadis-i şerifine uymamız gerekir.

İnternet ve faydaları
Dünyadaki en büyük bilgi deposu 20 milyon bilgisayarın birleşmesinden meydana gelen 250 milyon kullanıcılı internet bilgisayar ağıdır. İnternetle ilgili bir gencin verdiği bilgiler şöyledir:
Günümüzde internet temelde şu 5 farklı hizmeti sunmaktadır: Web, email, chat, news, ftp.
Web, şahısların veya şirketlerin düşüncelerini açıkladıkları, reklamlarını yaptıkları  sayfaların oluşturduğu ortamın adıdır. Ticari kuruluşlar, web sayfaları üzerinden ürünlerini online olarak satabilmekte, kullanıcılar, borsa, döviz kurları gibi değişen bilgileri anında takip edebilmekte, her türlü habere, akademik, siyasi, coğrafi bilgiye ulaşılabilmektedir. Kütüphanelere, müzelere bağlanmak, hatta evde üniversite dersleri alarak mezun olmak, seyahat için bilet almak, rezervasyon yaptırmak, aynı zamanda çeşitli eğlence faaliyetlerine de web üzerinden ulaşmak mümkündür. Her türlü yazılı, sesli, görüntülü metne web üzerinde rastlayabiliriz.
Çocukların zihinsel gelişimleri için faydalı bir çok eğlenceler var. İnternette iş ya da eş aranabiliyor. Birçok çöp çatan siteleri var. Gazetelerde zaman zaman haberler çıkıyor: İnternette tanıştılar evlendiler diye.
Dünyanın bir ucundan, mesela Amerika'dan kitap sipariş edip kısa zamanda almak mümkündür.
Email hizmeti, ışık hızıyla dünyayı dolaşan elektronik mektuplardır.
Chat sayesinde e klasik telefon haberleşmesi sanal dünyaya taşınmakta, her kültürden insan, demokratik bir platformda bir araya gelip, yazılı, sesli hatta görüntülü olarak sohbet edebilmektedir.
News denilen haber gruplarına üye olarak ilgi alanları ne olursa olsun  ortak merakları olan insanlar bir araya gelebilmekte ve fikir alış-verişinde bulunabilmektedir.
Ftp ise internet üzerinden bilgisayar dosyalarının transferine imkan sağlamaktır. Bu yönleriyle internet, sınırları kaldırarak dünyanın her tarafındaki insanlara ticari ve kültürel alanda birçok işbirliği sağlamaktadır.
Artık vakit kaybetmeden online eğitime gidilmeli, zaman ve mekan gibi problemleri ortadan kaldıran, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamanın en kolay yollarından biri olan internetten azami şekilde faydalanmaya çalışmalıdır. Her aile çocuklarını yarının şartlarına göre yetiştirmelidir. Herkesin evinde bir bilgisayar bulunmalıdır.
İnternetin şu andaki kontrolsuz yapısı, onu kötü niyetlerle kullanmak isteyenlere de fırsat tanımaktadır. Dünyanın her yerinde kutsal sayılan aile, namus, ahlak, insan hakları gibi kavramlara yönelik saldırılar, internet kullanıcılarını tehdit etmektedir. Çeşitli kuruluşlar bir araya gelip bu tür zararları engellemek icin projeler üretmektedir. Bunun yanısıra, devletler de kendi rejimlerine yönelik saldırıları ve terörist fikirleri engellemek istemektedirler.

İnternete müptela olmak   
Yukarıda internetin bazı faydalarını anlattık. Gerçekten de internetten herkes faydalanmalıdır. Çocuklarımızı yarının şartlarına göre yetiştirmeliyiz. İnternetin bu muazzam faydaları yanında, bazı zararları da var. Adamın biri kalkıyor, bir islam sitesi kuruyor. Orada, kendi düşüncelerini islamiyetmiş gibi anlatıyor. Ne kadar büyük zarar. İsteyen her sapık bir site kurabilir. İntihar metodlarını ve bomba yapımını anlatan siteler var. Devlet büyüklerini kötüleyen siteler var. Satanist siteleri var. Porno siteler var. Çeşitli sapık siteler var. Var da var. Bir de internete bağımlılık kazanmak da sıkıntılar doğuruyor. Birçok tanıdığımız var. Evlerine geç gittiklerinden veya hiç gidemediklerinden dolayı yuvaları yıkılmaya yüz tutmuştur.  Milliyet Gazetesinden sayın Meral Tamer hanım bir yazı yazmış. Yerimiz dar olduğu için yazısının özetini veriyoruz:
(Kızım İnternet'in başında sabahlamaya ilk başladığında çok tedirgin olmuştum. Telefon faturalarımız da hatırı sayılır ölçüde kabardı. İnternet kızıma yeni bir dünyanın kapılarını açtı. Önce sıradan sitelerde "chat" yaptı. Sonraları belli bir düzeyi olan siteler buldu. O sitelerde karşılaştıklarından bazılarıyla yüzyüze tanışıp arkadaşlıklar kurdu. Bu arada dünyanın dört bir yanından değişik uluslardan gençlerle "chat" yaparak İngilizcesini geliştirdi. Bir okurumuzdan gelen mektubu okuduğumda ne yapacağımı bilemedim. Bir yandan kızımın İnternet'le ilk tanıştığı günlerdeki tedirginliğimi anımsadım. Yer yer kendisine hak verdim. Diğer yandan "zaaf"a dönüşen her tür tutkunun benzeri sonuçları olabileceğini düşündüm. Okurumuz anne diyor ki:
"Her şey eşimin işyerinden eve getirdiği bilgisayarla başladı. Nereden bilebilirdik ki eve giren bu aletin, medeniyetin tek dişi kalmış bir canavarına dönüşebileceğini. Ve bu canavarın bir aileyi maddi manevi çökertebileceğini. Oğlumuz internetin faydalarını anlattığında her şey kulağa hoş geliyordu, ta ki internetin tutsağı haline gelene kadar! Bilgisayara bir kumar tutkusuyla bağlandı. Telefonumuz haziran ayında gelen yüklü telefon faturaları ve kendi imkanlarımızla ödenmesi mümkün olmayan borçlar nedeniyle kesildi. Bu arada bilgisayar bozuldu. Eğer tamir ettirmezsek oğlumuz kumar alışkanlığından kurtulur diye düşünüp çok sevinmiştik, ama boşuna sevinmişiz. İnternet kafeler sabaha kadar açıkmış. Oralara dadandığı ilk gün eve geç geldi. Gece 2'de merak içinde polisi aradık. Polisin "Kaza v.s. yok, biraz daha bekleyin" demesi bizi rahatlatmadı. Nerede olduğunu ancak gecenin geç vakti eve geldiğinde öğrenebildik. İnternetin başına oturduğunda zaman mefhumunu unutuyor, paralar da suyunu çekiyor. Kumara nasıl para dayanmıyorsa bilgisayara da para dayanmıyor. Biz çok üstüne gitmedik, ama oğlumuz sarhoş [morfinman] gibiydi, ikazımızdan etkilenmiyordu. Sonunda iflas ettik. Borçlarımızı ödeyebilmek için evimizi satılığa çıkardık, fakat kriz nedeniyle satamadık. Bu İnternet canavarının verdiği zararlar, yararlarını çoktan aştı. Bu olaydan sonra oğlumun okul hayatı söndü. İş hayatı da yok. Gençlik en güzel çağını bu aletin başında geçiriyor. Bu canavardan kurtulmak için kurum ve kuruluşlar neler yapabilir?  Bu gidişi durduracak etkili bir merci yok mu? Benim oğlum bu örneklerden sadece biri."
İşin maddi boyutunu sorduk: Haziran - Temmuz ayı telefon faturası faizleriyle birlikte 100 milyon liranın üzerinde. Faizleriyle diyoruz, çünkü fatura ödemelerini oğulları yapıyormuş, ancak internete merak sardıktan sonra ailesinin bankaya yatırsın diye verdiği paraları da internet kafelerde harcamış. Kredi kartlarından çektiği para 500 milyon lirayı buluyor. Babasının arkadaşlarından aldıklarıyla toplam borç 1 milyarı aşıyor. Bu arada emekli baba, ikramiyesiyle oğluna bir muhasebe bürosu açmış. Ancak oğul internetten zaman bulup da ilgilenememiş.)

İnternetin bazı zararları
İnternet de, bıçak gibidir, faydalı işlerde kullandığı sürece kıymetlidir. Web’de internetin büyük yararları inkâr edilemez. İş yerime gitmeden de evdeki bilgisayarımla, birçok kütüphaneye erişme imkânı buluyorum. Birçok gazete ve dergileri okuma imkânı vardır. Hazırladığımız yazıları Gazeteye gönderme imkânı vardır. Okuyucularımızdan gelen birçok suali, e-mail ile en kısa zamanda cevaplandırma imkânını buluyoruz. Daha sayılamıyacak kadar çok faydaları vardır. Her nimetin bir külfeti olduğu gibi, yerinde kullanılmadığı zaman birçok zararları da vardır. Genç bir okuyucum diyor ki:
(İnternet de günümüzde süratle yayılmaktadır. İnternet uçsuz bucaksız olduğu kadar da denetimsiz veya denetimi çok azdır. Çeşitli TV kanallarındaki uygunsuz filmler, az da olsa sansüre uğruyor veya gece yarısından sonra yayınlanıyor. Ama internet öyle değil, her türlü kepazelik her an herkese açık. İnternetteki müstehcen sitelerin bazılarında (18 yaşından küçüklere sakıncalıdır) yazıyor. Müstehcenliğin, 18 yaşından büyüklere zararı olmayacağını vurgulamaya çalışıyor. Evinde kendisini gözetleyen, engelleyen olmadığı müddetçe, kaç yaşında olursa olsun herkes, bu siteleri kolayca bulabilir. İzlemeye devam ederse, ahlakının erozyona uğramaması imkânsızdır. Evinde internette gezemiyenler, internet cafe denilen yerlerde gizli veya açık bu uygunsuz sitelere ulaşabiliyorlar. Hatta internet cafelerden bazıları, ilgi çekmek için akşamları bilgisayara porno film koymaktan çekinmiyorlar.
Oğlunuzun veya kızınızın bilgisayarda sadece oyun oynadığını ve ders yaptığını saymayınız. Müstehcen sitelere giriyor veya karşı cinslerle chat yapıyordur. Bütün haramlar nefsin hoşuna gider. Zamanla morfinman gibi internete bağımlılık kazanır. Artık kurtulması güçleşir. Bir kimsenin elinde etli kemik varsa, bunun kokusunu alan köpek kemiği yalamak için fırsat kollar. Nefis de köpek gibidir. Çocukların internetteki girdiği siteler mutlaka kontrol edilmelidir. Çocuğun yalnızken internete girmesine izin verilmemelidir. İnternete bağlanmak için gereken şifreyi çocuk bilmezse internete bağlanamaz.
Bir de internetin Chat (çet) denilen proğramı vardır. Chat sohbet manasına geliyor. Chat yapmak, porno bir siteye girmekten daha zararlıdır. Chat insanı yavaş yavaş zehirler. Chat işinde, tanınmıyorum gerekçesiyle, en ağıza alınmayacak sözleri, yaptıkları utanç verici ahlaksızlıkları hiç çekinmeden anlatabiliyorlar. Chat işini randevu yerine çevirmek işten bile değil. Normalde karşı cinsle konuşmaktan utanan gençler, chat’in kolaylığı yüzünden bu duygularını tatmin etmek için hiç çekinmeden, utanmadan karşı cinsle herşeyi konuşabiliyorlar. İlkönceleri Chat’te isimlerini açıklamayıp lakap kullanmaları veya erkekse kız, kız ise erkek ismi kullanıp kimliklerini saklamaları gençlere müthiş bir cesaret veriyor. Genç kız, nasıl olsa beni tanımıyorlar diyerek, erkeklerle her türlü müstehcen konulara giriyor. Zamanla onlarla samimi olunca, kimliklerini açıklamaktan da çekinmiyor. Resim istiyor, kendi resmini gönderiyor. Ondan sonra da olanlar oluyor, yosma olup çıkıyor.
Bilgisayarı olan çocuk kontrol altında tutulmalıdır. İnternette gezerken o istemese bile porno site reklamlarıyla karşılaşabilir. Gençler, satanistlerle internet yolu ile tanışıyorlar. Birçok sapıklığı internet vasıtası ile öğreniyorlar. Ana babalar ve devlet bu işe vakit geçmeden el atmalıdır.)
Genç okuyucumun yazısı gerçekten ilgi çekicidir. Gerekli tedbiri almakta gecikmemelidir.
Web'de internetin zararları ABD gündemini de girmiştir. Bazı şikayetler ve gençleri korumaya yönelik talepler sonuç vermeye başlamıştır. İnternet sektöründeki şirketler Web'de zararlı yayınları engellemek üzere ortak bir karar almışlar. İnternet üzerindeki pornografi, ırkçılık ve şiddet içeren Web sitelerinden nasıl koruyabilecekleri konusunda bir site kurdular. GetNetWise adlı bu site internette gençlerin pornografi ve diğer uygunsuzluklardan korunmak için neler yapılabileceği hakkında bilgi veriyor. Gençlerin, çocukların internetten güvenli, eğitici ve eğlendirici bir şekilde yararlanmalarına yardımcı olmaya çalışıyor.
America Online, Microsoft gibi firmaların ana sponsorluğunda yürütülen GetNetWise Internet sektörünün pek çok firma tarafından da destekleniyor. Disney Online, Yahoo!, IBM, Net Nanny gibi kuruluşlar GetNetWise'a destek veriyorlar. Bu kadarcığı bile ümit vericidir. Her aile çoluk çocuğuna dikkat etmeli, bu büyük zarardan korumaya çalışmalıdır.

Televizyonun önemi    
Bazı fanatikler, televizyon ve radyo batıdan geldi diye TV seyretmenin radyo dinlemenin ve diğer fenni buluşların günah olduğunu söylüyorlar. Halbuki Batıdan geldiği için televizyona ve radyoya zararlı demek doğru olmaz. Bugün tıpta, sanayide ve diğer alanlarda kullandığımız makinaların çoğu Avrupadan gelmiştir. Hadis-i şerifle de bildirildiğine göre, dinimizde fen, müminin kaybedilmiş malıdır, nerede bulursa alması gerekir. Televizyon çok iyi bir haber ve eğitim vasıtasıdır.
Televizyon, bir bıçak gibidir, iyi bir silahtır. Bıçakla faydalı çok işler yapılır. Bu faydalı alet, düşmanın eline geçerse, gözümüzü oyar, gırtlağımızı kesebilir. Düşman, bıçağı, böyle kötü bir işte kullandığı için "Bıçak kötü alettir" denemez. Bıçağı kötü işte kullanan kimse kötülenir. Modern silahların müdafaada büyük rolü olur. Bu silahlar anarşistlerin veya başka düşmanların eline geçerse, çeşitli katliamlara girişebilirler. İşte televizyonlar da böyledir. İyi kimselerin elinde bulunursa, insanlığa büyük hizmetleri olur. Kötülerin elinde olursa insanlığa büyük zararları olur.
Gösterilen filmin, bir sahnesinde, din ile alay eden birşey olsa, bunu seyreden müslüman da buna gülse, o müslümanın imanı gider. Ayrıca dine aykırı hususlar, müstehcenlik, iyi birşey gibi gösterilmeye devam edilirse, ister istemez seyircilerin beyni menfi yönde yıkanır. Bu bakımdan güzel yayın yapan televizyonlar varsa, onları seyretmelidir.

Radyo, kitap, gazete, dergi
Radyo da böyledir. Radyo da  tv gibi neşir vasıtasıdır. Kitap, gazete, dergi gibidir. Bunlar, tabanca gibi, birer alettir. Tabancayı, suçsuz bir kimseye karşı kullanmak günahtır. Savaşta düşmanlara karşı kullanmak ise, çok sevaptır.
Bunun gibi, gazete, radyo ve tv, iyi insanlar tarafından hazırlanır, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri bildirir, islâmiyetin faydalarını, ahlâk, ticaret, sanat, fabrikaların çalışması, tarih olayları, askerlik gibi din ve dünya bilgileri verirse, böyle radyoyu dinlemek, böyle tv'leri seyretmek, mubah olur, iyi olur.

İlme hizmet için
Kibir çok kötü ise de, savaşta düşmana karşı kibretmek sevaptır. Dine, yani ilmin her çeşidine hizmet için, dinin izin verdiği her imkandan faydalanmak gerekir.
Şimdi internet ile Avrupa, Amerika ve diğer kıtalardan, mesajlar geliyor. Çeşitli suâller soruyorlar. Anında cevaplandırma imkanı buluyoruz. Gerçekten büyük hizmetlere vesile oluyor. Yabancılardan, Hıristiyanlardan da, e-mail [elektronik posta] gelmektedir.
Görmiyen vatandaşların, radyo ve tv'deki din bilgilerinden, duymıyan vatandaşların da, gazetelerden istifade etmeleri çok normal değil midir?
Herkes kitaptan anladığına göre hareket etse, değişik görüşler meydana çıkar. Zaten piyasada dini bilgiler hakkında farklı görüşlerin bulunması, buradan kaynaklanmaktadır.
Herkes kendi anlayışını esas kabul etmektedir. Hâlbuki 14 asırdan beri gelen İslâm âlimlerinin bildirdiklerine uyulsa farklı görüş meydana çıkmaz.
Dine hizmet için, teknik imkanlardan, her çeşit modern vasıtadan faydalanmak şarttır. Cihada hazırlanmayıp, yeni vasıtaları kullanmadan yapılan duâları Allahü teâlâ kabul etmez. Duânın kabul olması için, önce sebeplerine yapışmak gerekir. Düşman atom bombası kullanırken, tüfekle karşı koymak akıl kârı değildir.
Düşman, her çeşit vasıta ile dini yıkmaya çalışırken, dine hizmet için gazete, radyo ve tv'yi kullandırmamak, internetten istifade ettirmemek düşmanın ekmeğine yağ sürmektir.
TV ve video iyi bir eğitim vasıtasıdır demiştik. Mesela namazın nasıl kılınacağını tatbiki olarak göstermek çok iyi olur. Fakat namaz kılan imamın filmini alıp, imam yerine ekrandaki bu görüntüye uymak caiz olmaz. Bunun gibi, ezan okuyan müezzinin filmini videoya alıp, vakit gelince videodan ezan okutturmak da caiz olmaz. Çünkü TV ekranındaki resim, müezzinin kendisi değil, görüntüsüdür. TVdeki ses de, müezzinin bizzat kendi sesi değil, benzeridir.

İnternet ile hizmetinizdeyiz
Peygamber efendimiz, (İlim, Çin’de de olsa alınız) buyurdu. Yanî ilim, dünyanın en uzak yerinde olsa, hattâ kâfirlerde bulunsa da, gidip almak gerektiğini bildirdi. Dînimizi yaymak, dînimizin güzel ahlâkını herkese tanıtmak için gerekli vâsıtaları, en uzak yerde bile olsa arayıp, bulup öğrenmek, yapmak, insanlığın hizmetine sunmak, namazdan sonra, en birinci vazîfedir.
Kur’ân-ı kerîmde, bütün insanları, sonsuz saâdete kavuşturmak için, her müslümanın gücü yettiği kadar durmadan çalışması, günün şartlarına uygun en mükemmel vâsıtaları yapması emrediliyor. (Enfâl 60)
İnsanlara huzur veren dînimizi tanıtabilmek için, müslümanların mevcut teknik vâsıtaların hepsini yapmaları ve kullanmaları şarttır. Bunu yapmıyan müslüman dînini, milletini koruyamaz ve büyük günâha girer. Bu günâhın vebâli ağırdır. Hattâ, bir İslâm şehrinde, fennin yeni bulduğu bir âlet, bir vâsıta yapılmayıp, bu yüzden bir müslüman zarar görürse, o şehrin idârecileri, âmirleri mes’ûliyet altında kalır.
Zamanımızda her türlü yayın ve propaganda yolu ile herkes bir şeyler yapma gayretindedir. Kitap, dergi, gazete, tv, radyo ve filmler ile herkes belli bir gâye için yoğun bir propaganda yapmaktadır. Doğru ile yanlış, hak ile bâtıl karışmış hâldedir. Gün geçtikçe de yanlışların içinden doğruları ayırabilmek zorlaşmaktadır. Eğer, nakil esas alınarak İslâmiyetin üstünlüğü, faydaları müslümanlara anlatılıp bütün dünyaya yayılırsa, hak ile bâtıl birbirinden ayrılmış olur.

Doğruyu Ayırma
Doğru ile yanlış, hergün birbiri ile mücâdele etmektedir. Tabii ki, doğruyu, insanlar için faydalı olanı yayma gayreti içinde olanlar, dünyada ve âhırette bunun karşılığını bulacaklardır. Yanlış üzerinde ısrar edenler de, dünyada sıkıntı içinde bir ömür sürecekleri gibi, âhırette de sonsuz azâba düçâr kalacaklardır.
İnsanlık için faydalı çalışmalara destek olanlar, elinden geldiği kadar yardım edenler, dînimizde en büyük sevâb olan emr-i ma’rûf ve nehy-i münker [İyiliği emretme, kötülüğü nehyetme] sevâbına kavuşurlar. İslâm ahlâkının yayılmasına mâni olan; milletleri sömürerek, bütün gelirlerini kendi zevk ve eğlenceleri için, insanları köle yapmak için kullanan kimselerin elinden, ma’sûm insanları kurtarmak ve saâdete kavuşmalarına vâsıta olmak akl-ı selim sahibi her insanın vazifesidir.
Zamanımızın kültür savaşında, önemli bir yeri olan İnternet bütün dünyaya hızla yayılmakta, her inançtaki insanlar, düşüncelerini bu vâsıta ile de yaymaya çalışmaktadır. İşte bu maksatla biz de, dînimizin güzel ahlâkını bütün dünyaya yaymak, doğruyu, faydalıyı bulmada insanlara yardımcı olmak için İnternete geçmiş bulunuyoruz. Maksadımız insanların dünya ve âhıret saâdetine kavuşmalarıdır.
İslâmın güzel ahlâkı ile ahlâklanan kimseden, kimseye zarar gelmez. O, herkesin iyiliğine, yardımına koşar. Vatanına, milletine zarar vermez. Vatanını, milletini sever. Peygamber efendimiz, müslümanı şöyle tarif etmiştir:
(Müslüman, elinden ve dilinden hiç kimsenin zarar görmediği kimsedir.) [Müslim]
1- İhlas İnternet adresine (ihlas.net.tr) girip, Huzura sörf’e tıklattığınız zaman karşınıza İlginç sorular çıkacaktır. Burayı tıklattığınız zaman, merak edip öğrenmek istediğiniz her bilgiye, konu başlığını tıklatmak suretiyle ulaşabileceksiniz. Burada en emin, en doğru, en doyurucu bilgiyi bulabileceksiniz. İstifâdenize sunulan bilgiler, konularında uzman bir kurul tarafından hazırlanmaktadır.
Bu bilgilerden bazıları şunlardır:
Felsefenin dindeki yeri. Bir mezhebe uymak şart mıdır? Reenkarnasyona inanan dinden çıkar mı? Kadının İslâmiyetteki yeri. Kıyâmet ne zaman kopacak? Kıyâmet alâmetleri. İslâmiyete göre kadının örtüsü nasıl olmalıdır? Allahü teâlânın varlığının isbâtı. Tarîkat-tasavvuf. Tefsîr ve meâlden dînimizi öğrenmek mümkün mü? Din, zamana göre değişir mi? Bid’atın ya’nî ibâdetlerde yapılan değişikliğin dindeki yeri. Ölmüş evliyâdan yardım istenir mi? Nazardan kurtulmanın çâresi. Nazar boncuğu takmak câiz mi?
2- Bu bilgilerin dışında özel olarak sorup öğrenmek istediğiniz, merak ettiğiniz her türlü dînî mes’elenizi, çözmek için de aşağıdaki adresimize e-mail göndermeniz kâfidir. En güvenilir kaynaklardan alınacak sağlam bilgi en kısa zamanda adresinize ulaştırılır.
3- Yine İhlas İnternet adresine girip, http://www.hakikatkitabevi.com/ tıklattığınız zaman, Türkçe ve birçok yabancı dillerde, binlerce kaynaktan derlenen hazîne değerinde kitaplarla karşılaşacaksınız. Öğrenmek istediğiniz, merak ettiğiniz her türlü dînî konuyu en geniş şekilde burada bulabileceksiniz. Burada istediğiniz konuyu arama imkânına da sahip olacaksınız.Ayrıca yıllardır gazetede mektup, telefon ve faks ile sürdürdüğümüz hizmetlerimiz de devam etmektedir. İsteyen istediği vâsıta ile bizlere kolayca ulaşabilir.
Adresi olan ve isteyen herkese faks veya mektupla özel cevap veriyoruz.
Huzur2@ ihlas.net.tr
Tel: 0212 - 454 38 20

[ve  kurul@dinibilgiler.org]

Deprem ve istismarcılar



Deprem ve istismarcılar
Sual: Deprem ve artçı depremler hepimizi korkuttu. Ruh hastamız olanlar bile oldu. Kendine şeyh dedirten bazı zatlar, (Eylülün 17’si ile 20’si arasında şiddetli bir deprem olacak, İstanbul’un altı üstüne gelecek, bize inananlar derhal Konya’ya hicret etmelidir. Hanımlara kocaları izin vermezse, izin almadan hicret sevabına kavuşmalıdır) demişler. Hatta (Mekkeden falanca zat haber gönderdi. Derhal İstanbul’u terk etsinler diye) dediler. Falanca yerden, filanca yerden önemli sanılan zatlar, böyle şayialar çıkardılar. Çok korktuk. Biz de hicret edelim mi?
CEVAP
O zaman birçok okuyucumuz, sizin gibi bize bunları ve benzeri şeyleri anlatıp, (Ne yapalım?) (Biz de hicret edelim mi?) dediler. Onlara bunların aslı olmadığını söyledim. Hanımları kocalarından ayırmaya kadar giden bu işin doğru olmadığını söyledim. Bize inananlar gitmedi. İnanmıyanlar da hicret ettiler.

Pişkinliğe bakın
Bu zatlar çok pişkin insanlardır. Yalan söylemekten; yalanlarının açığa çıkmasından hiç endişe duymazlar. Onlar, her zaman çaldıkları minareye kılıf uydururlar. Bunun bir canlı örneği şudur:
Hicret edenlere (Hani üstadınızın bildirdiği tarihlerde deprem olmadı) dediğim zaman, (Biz de merak ettik. Fakat üstadımız, büyük deprem olacaktı da biz dua ettik, artçılarla kurtulduk) demiş. Gördünüz değil mi? Bunlar hiçbir şeyin altında kalmıyorlar. Hep böyle halkımızı kandırmaya devam ediyorlar.
Hele para  toplayan gruplardan biri, (Yakında kıyamet kopacak, depremler bunun habercisidir. Siz parayı ne yapacaksınız. Haydi verin de Allah yolunda harcanmış olsun) diyorlarmış. Onların dediği tarihlerde de kıyamet kopmadı.
Açıkgöz okuyucularımızdan biri, bu istismarcılardan, tarih vererek, (Yakında kıyamet kopacak, kıyamet kopunca paranın hükmü kalmaz) diyen zata, (İyi de kıyamet kopunca siz parayı ne yapacaksınız, neden bu kadar para toplamakta acele ediyorsunuz) demiş.
Her olayı kendilerine mal eden bu istismarcılar, para toplamanın yollarını bulmuşlar, kimisi kıyamet kopacak diye, kimisi aziz milletimize hizmet(!) için hüngür hüngür ağlıyarak para topluyor.
Ağlamak üzerine yazı yazdığımız zaman, Amerika’dan bir grup kimse, (Ağlamak günah mıdır? Ağlamanın günah olduğuna dair ayet ve hadis var mı?) diye e-mail göndermişler, bizi tenkid etmişler. Onlara (Ağlamak çok iyidir. Bu konudaki ayet ve hadisleri size bildireyim. Ancak para toplarken ağlamak uygun değildir.) dedim. Tenha yerde Allah korkusundan dolayı ağlamak ise çok iyidir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruyor ki:
(Az gülsünler, çok ağlasınlar!) [Tevbe 82]

Güleryüzlü olmak
Günahlarımızı düşünerek elbette üzülmemiz, ağlamamız gerekir. (Az gülsünler) demek, (Güler yüzlü olmayın) demek değildir. Müslüman her zaman güler yüzlü olur. Fakat günahlarını düşünerek üzülür ve ağlar. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Allahı anarken, Allah korkusu ile gözlerinden yaş akan kimseye, kıyamette azab edilmez.)
(Allah korkusu ile ağlayan gözlere, Cehennem ateşi dokunmaz.)
(Allah için gözlerinden yaş akan müminin vücudunun, Cehennem ateşinde yanması haramdır. Allah korkusu ile akan gözyaşı, ateş deryasını söndürecek güçtedir.)
(Allahü teâlâ buyurdu ki: "Benden korkup ağlıyarak yapılan ibâdet, diğer ibâdetlerden üstündür.")
(Allahü teâlânın, kendi himayesinden başka hiç bir himayenin bulunmadığı Kıyamet gününde, himayesine aldığı yedi kimseden biri de, yalnız iken Allahı anıp gözünden yaş akan kimsedir.)

Görüldüğü gibi, yalnız iken ağlamak faziletlidir, para toplarken ağlamak hoş değildir. Ağlama veya gülme ihtiyacı olmadan ağlamak veya gülmek ancak artistlere mahsus bir harekettir, herkes beceremez.

3 Temmuz 2018 Salı

FICÂR SAVASLARI


Câhiliye döneminde müsrik Araplar arasinda haram aylar dan birisinde yapilan savaslar.
Islâm'da yasak oldugu gibi câhiliye döneminde de Müsrikler arasinda haram aylarda savas yapmak, kan dökmek, haksizlik ve kötülüklerde bulunmak yasaklanmis idi. Muharrem, Receb, ZIlkâde ve Zilhicce aylarindan olusan bu aylarda yasagin ihlâl edIlmesi, büyük bir günâh ve suç sayiliyordu.
Bu telâkkiye ragmen câhiliyye döneminde zaman zaman haram aylarin kudsiyeti çignenmis, kanli bazi savaslar meydana gelmisti. Iste bu savaslar, müsrikler tarafindan, günâhin islendigi savaslar anlamini ifade etmek üzere "ficâr savaslari" diye adlandirIlmistir.
Arap tarihinde dört ficâr savasi vukû bulmustur. I. ficâr savasi, Gifâr kabilesinden bir sahsin Ukâz Panayiri'nda ayaklarini uzatip oturarak "Araplarin en sereflisi benim!" demesine kizan bir sahsin, kiliciyla onun ayaklarini kesmesi üzerine Iki tarafin adamlari arasinda cereyan etmistir.
II. Ficâr savasi, Kureys'ten Benû Amir ile Kureys'ten Benû Kinâne arasinda meydana gelmistir. Yine Ukâz Panâyiri'nda Benû Amir'den bir kadina Kinâneogullarindan bazi gençlerin sarkintilik etmesi bu savasa sebep olmustur.
III. ficâr savasi ise, Kinâneogullarindan bir sahsin, Âmirogullarindan birisine olan borcunu zamaninda vermedigi gibi oyalama cihetine gidip ödemeye yanasmamasi sebebiyle bu Iki kabile arasinda ortaya çikmistir.
IV. ficâr savasi ise, Kinâneogullarinin yanisira Kureys ile Hevâzin'in Kays-i Aylân kabileleri arasinda meydana gelmistir. Hire hükümdarinin çikardigi bir kervana kilavuzluk ve muhafizlik etme konusunda aralarinda ihtilâf ve husûmet çikan Kinâneogullarina mensup bir sahsin Kays-i Aylân'dan birisini öldürmesi bu savasa sebep teskil etmistir. Kinâneogullarinin yaninda Kureys'in diger sülâleleri de savasa katIlmis, bu arada Peygamber efendimiz de amcalariyla birlikte bu savasta bulunmustur. Ancak genellikle kabul edildigine göre o sirada yirmi yasinda olup savasabilecek güçte olmasina ragmen sadece savas alaninin gerisine düsen oklari toplayip amcasina vermekle yetinmistir. Sonunda bu savas, Iki tarafin ölülerinin sayilip ölüsü fazla olan tarafa fazlalik miktarinca diyet verIlmesi karari ile sulha baglanarak neticelendirIlmistir.
Ahmet ÖNKAL

Hazirlayan: Muhammed Faruk

PEYGAMBERIMIZIN DOGUMU


Peygamberimiz Fil vakasindan 50 gün sonra ,Rebiullevvel ayinin on ikinci Pazartesi günü,tan yeri agarirken, Mekke'de dogdu.
PEYGAMBERIMIZ DOGDUGUNDA BAZI HADISELER VUKU'A GELDI
Peygamberimiz dogdugunda bazi hadiseler vuku a geldi,bunlardan bazilarini söyle siralayabiliriz:Peygamberimiz ,Anadan Sünnetli ve göbegi kesik olarak dogdu. Peygamberimiz dogarken, çocuklarin yere düstükleri gibi düsmeyip ellerini ,yere dayamis basini semaya kaldirmis olarak dogdu.Peygamberimiz dogdugu zaman ,bir yildiz dogmus ve bilginler, bu yildizin dogdugu gece,Ahmed dogmustur Dediler.Bir çok Yahudi Alimi Tevrat tan inceleme ile peygamberimizin bu gecede dogdugunu yakinlarina bildirmislerdir.
Peygamberimiz dogdugu gece Kisranin sarayindan on dört serefe yikildi. Iranlilarin,bin yildan beri hiç sönmeden yanan Atesgedeleri sönüverdi.Save Gölünün suyu çekildi.Sema ve Vadisini su basti.Iran Sahi, Araplarin, ülkesini istila edecegini rüyasinda gördü,ve telasa düstü.
PEYGAMBERIMIZIN BABASI HZ.ABDULLAH
Peygamberimizin babasi Hz. Abdullah Kureys'in ileri gelen delikanlilarindan idi. Güzel yüzlü,iki gözü arasinda peygamberlik nurunu tasiyordu.Mekkenin bütün genç kizlari onunla evlenmek için can atarlardi.Babasina o kadar itaatliydi ki babasinin izinden hiç çikmazdi.Hatta birinde babasi Abdulmuttalip Allaha dua etmis ve "Allahim eger bana on erkek evladi verirsen onlardan birini senin için kurban edecegim"demis ,on evladi olunca da Allaha verdigi sözü tutmak için oglu Abdullahi kurban etmek istemistir.Oglu Abdullah babasina itiraz etmemis ve boyun egmistir Etraftan yapilan elestirilerle oglunu kurban etmekten vaz geçmis onun yerine 100 Adet Deve kurban etmistir. Hz. Abdullah hz. Amine ile evlendikten Kisa bir müddet sonra gittigi ticaret kervanindan dönerken yolda hastalandi. Medine'de dayisi Beni Adiy bin. Neccarin yaninda bir ay hasta aldiktan sonra vefat etti.Hz. Abdullah vefat ettigi zaman Peygamberimiz henüz Anne karninda alti aylikti.
PEYGAMBERIMIZIN SÜT ANNEYE VERILISI
Yeni dogan çocuklari süt anneye vermek; Kureys ve sair Arap esrafinin adeti idi.
Bu da; kadinlarin kocalari ile daha iyi mesgul olmalarini ve çocuklarinda ,özellikle ,havasinin güzelligi, rutubetinin azligi ve suyunun tatliligi ile taninan yerlerde yasayan serefli kabileler arasinda, saglam vücutlu,siki etli, cesaretli yetismelerini ve düzgün, pürüzsüz konusmayi ögrenmelerini saglamak içindi.
Mekke çevresinde ve Harem içinde oturan kabilelerden Süt annesi olanlar, her yil iki defa, yaz ve güz olmak üzere Mekke'ye gelirler,çocuklari alip götürürlerdi.
Peygamber efendimizi(A.S) Ben'i Sa'd b.Bekr kabilesinden Süt annesi Halime hatun götürdü.
Peygamberimizin Süt kardesleri sunlardir::
Abdullah b. Haris,Üneyse binti.Haris,Seyma bint-i Haris.
Peygamberimizi Yetim oldugu için Arap kadinlari kabul etmemis; sadece kabilesine götürecek çocuk bulamayan Halime, eli bos gitmemesi için peygamberimizi kabul etmisti.Peygamberimizi aldiktan sonra Halime ve Ailesinin yasam tarzi bir anda degisti.
Bunlardan bazilarini Halimenin dilinden dinleyecek olursak; Halime Hatun der ki;" 0çinde bulundugumuz kuraklik ve kitlik yilinda hiç bir seyimiz kalmamisti. Ben, kir merkebimin üzerinde idim.Yanimizda, yasli bir devemiz vardi,bize bir damla süt vermiyordu.
Üzerinde bulundugum merkebin agir yürümesi yol arkadaslarimi çileden cikartiyordu.Nihayet Mekke'ye varip emdirilecek oglan çocuklari aramaya basladk. 0çimizden hiç bir kadiin Muhammedi almak istemiyor,ondan uzak duruyorduk. Çünkü, bizler emdirecegimiz çoçugun babasindan bahisse kavusmayi ve ondan armaganlar almayi bekliyorduk.
Bir ara Muhammed in dedesi Abdulmuttaliple karsilastim,bana; Ismin nedir ?diye sordu.
Halime dedim. Bana;Ey Halime! Benim yanimda bir yetim çocugum var onu emzirmek için Beni Sa'd kabilesi kadinlarina teklif ettim öksüz oldugu için kabul etmediler. Sen kabul eder misin? Ben ,"bana biraz müsaade ette kocama bir danisayim"dedim.
Hemen kocamin yanina döndüm,ona haber verdim. Kocam izin verince Muhammedi aldim.
Muhammed bize gelince,evimiz öyle bereketlendi ki kocam la hayretler içinde kaldik.Sütü çekilmis olan devemizde sütler fazlaca akmaya, zayif olan merkebimizi,yolda baska hiç bir binek hayvan geçememege,davarlarimiza inen süt hiç bir davara inmemeye basladi.
Peygamberin Çocuklugu daha degisikti. Daha iki Aylik iken,her tarafa yuvarlanmaya çalisiyordu.Üç Aylik olunca day durmaya çalisiyordu.Dört Aylik olunca, duvara tutunup yürüyordu.Bes Aylik olunca bir yere tutunmadan yürüyebiliyordu.Alti Ayi tamamlayinca, yürümeyi hizlandirmisti.Yedi Aylik iken her tarafa gidebiliyor,kosabiliyordu. Sekiz Aylik iken,konusuyor,konusulani anlayabiliyordu.On Aylik iken Ok atabiliyordu. Iki Yili doldurdugu zaman,oldukça, iri ve gösterisli bir çocuk olmustu.Onu Annesine götürdük, Amma,biz,Onun yüzünden gördügümüz hayir ve bereketten dolayi, Yanimizda bir müddet daha tutmaya çok istekli bulunuyorduk.



HZ.AMINENIN MEDINE ZIYARETI VE VEFATI
Hz. Amine Peygamberi de yanina alarak Medine'deki Neccar ogullarindan olan Dayilarini ziyarete gitti. Orada peygamberle, bir ay kadar misafir oldular.
Yahudi kavmi peygamberimizi orada görünce onu devamli kontrol edip hal ve hareketlerine dikkat ediyorlardi. Hz. Amine Yahudilerin Peygamberimiz hakkinda takindiklari tavirlardan korkmaya basladi Ve acilen Mekke ye dönmek için yola koyuldular.
Hz. Amine, Mekke'ye gelirken, yolda hastalanip Evba köyünde durakladi.Basucunda duran Peygamberimizin yüzene bakti.Sonra da söyle hitap etti:
"Ey çekilen dehsetli ölüm okundan, Allah in lutfu ve yardimi ile yüz deve karsiliginda kurtulan zatin oglu!Allah, Seni,mübarek ve devamli kilsin! Eger rüyada gördüklerim dogru çikarsa,Sen Celal ve bol ikram Sahibi tarafindan,Adem ogullarina helal ve harami bildirmek üzere gönderileceksin! Allah, Seni milletlerle birlikte devam edip gelen putlardan, putperestlikten de, esirgeyecek,alikoyacaktir.
Her canli varlik ölecektir. Bende ölecegim.Fakat temelli anilacagim Çünkü, temiz bir ogul dogurmus,arkamda hayirli bir ani birakmis bulunuyorum demistir.
Ve hz. Amine Ebva da vefat etti.Hazret-i Amine vefat ettiginde 30 yaslarinda idi.
Dünyada,böylece Babasiz ve Annesiz kalan Peygamberimizi,yüce Allah,hamisiz birakmadi: Önce dedesi Abdulmuttalibin yaninda, sonra da amcasi Ebu Talib-in yaninda kaldi. Peygamberimiz, sekiz yasina kadar, Dedesi Abdulmuttalibin yaninda,sekiz yasindan sonra da Amcasi Ebu Talib-in yaninda kaldi.
PEYGAMBERIMIZIN TICARET HAYATINA ATILISI
Kureysliler, öteden beri ticaretle ugrasirlardi. Ticaretle ugrasmayanlarin ise,ellerinde hiç bir seyleri bulunmazdi. Peygamberimizin de, hazreti Hatice hesabina ticarete baslamadan önce, ticaretle ugrastigi olmustur. Nitekim, Said b.Ebu Saib, Islamiyetten önce Peygamberimizin ticaret ortagi idi.Peygamberimizin,ticaret yapmak için, sermayesi olmadigindan,hazreti Hatice peygamberimizi ücretle tuttu ve Kureysilerden tuttugu, baska bir zatida, Peygamberimizin yanina katti. Hazreti Hatice yapacagi her sefer için, Peygamberimize, ücret olarak genç ve yigit birer erkek deve veriyordu. Peygamberimiz, Hazreti Hatice'nin ticaret Malini Sam'a götürmek için ,ilk defa dört tane erkek ve genç deveye anlastilar. Peygamberimizle Kervan halki Sam'a gitmek için yola koyuldular: Sam topraklarindan Busraya vardiklarinda peygamberimiz orada getirdigi bütün mallari çok karli bir sekilde satip alacaklarini aldiktan sonra,Mekke'ye yardimcisi olan Meysele ile birlikte geri döndü.
PEYGAMBERIMIZIN EVLENMESI
Peygamberimiz hazreti Hatice adina ticaret yaparken, Peygamberimizdeki harikulade halleri görmüs ve yardimcisi Meysele ile Peygamberimize evlilik teklif etmisti. Peygamberimiz bu teklifi kabul ederek Kureyslilerin en soylu kadinlarindan olan hazreti Hatice ile evlendi.
PEYGAMBERIMIZIN ÇOCUKLARI
Peygamberimizin, hazreti Haticeden,iki erkek çocugu,dört kiz çocugu dogmustur Isimleri söyleydi: Kasim, Abdullah, Zeynep,Rukayye ,Ümmü Külsüm,Fatima ve Cariyesi Misirli Maria'dan dogan Ibrahim'dir.
KABENIN KUREYSILERCE YENIDEN YAPILISI VE PEYGAMBERIMIZIN HAKEMLIGI
Bir Kadin, Kabe Hareminde buhurdanlikta Öd agaci yaktigi sirada , buhurdanliktan siçrayan bir kivilcimdan Kâbenin kat kat olan örtüsü tutusup tamami ile yanmis, bu yüzden duvarlar da her taraftan gevseyip çatlamis bulunuyordu. Zaman, zaman sahilden gelen sel baskinlari ilede Kâbenin tabani ve duvarlari da iyice yikilacak duruma gelmisti.
Bunun icin,Kureysliler Kabenin duvarlarini onarip saglamlastirmak ve üzerinede,tavan çatmak istiyorlar,fakat, yikmaga kalkarlarsa azaba ugrayabileceklerinden korkuyorlar,aralarinda mesvere ediyorlardi.
Am bu sirada Rum tüccarlarindan birisine Ait olan insaat malzemesi yüklü bir gemi Cüdde sahillerinde parcalandi,bunu firsat bilen Kureysliler aralarinda yardimlasarak bu batan gemiden Kabe insaasi için gerekli malzemeleri almis oldular.Ve Kâbenin insaatina basladilar.
Hacerül Esved tasi yerine konulacagi zaman kabileler ,birbirleriyle anlasamadilar. Hatta isi okadar ilerlettiler ki aralarinda kavga yapmaya çok az bir zaman kaldi. Kureysiler, Bu is üzerinde, dört veya bes gece durdular. Sonra Kureysin yaslilarindan Ebu Ümeyye b. Mugire bir teklifte bulundu;
Teklifine göre ,mescidin kapisindan giren ilk kisi bu tasi koymak için hakem olacakti. Bütün kavmin ululari bu teklifi kabul ettiler.
Tam bu sirada peygamberimiz içeri girdi, bütün kureysliler el çirparak El-Emin'in hakemligine raziyiz dediler.
Peygamberimiz de hakemlik yaparken bütün kabilelerden birer kisi alarak Hacerul Esved-i bir beze koydurdu,ve onu konulacak yere getirttikten sonra besmele çekerek kendi elleriyle Hacerul-Esvedi yerine koymus oldu.
Kaynak: Islam tarihi



HASIMÎLER


Peygamberimizin atasi Abdülmenaf'in oglu Hâsim'in soyundan gelenlere verilen isim.
Hâsim ticaretle ugrasan zengin ve cömert biriydi. Asil adi Amr'dir. Rivayete göre, bir kitlik yilinda Filistin'e giderek oradan un satinalmis ve Mekke'ye getirerek ekmek yaptirmis, kestirdigi hayvanlarin et suyuna ekmek dagitarak tirid ikraminda bulunmustur. Bu nedenle Arapça'da kirmak anlamina gelen (heseme) fiilinden müstak olan Hâsîm adi verIlmistir (Ebu Ca 'fer Muhammed b. Cerîr et-Taberi, "Tarîhü'r-Rusül ve'l-Millûk" nsr. Anneles III,1088; Ibnu HIsam, "es-Sîretil'n-Nebeviyye, I, 107).
Taberi'ye göre; Hâsim, Rûm ve Gassân hükümdarlarindan Kureys için dokunulmazlik hakki saglamis, Sam'a yaz seferleri, Yemen'e de kis seferlerini O ihdas etmis bilahere bu, bir âdet haline gelmistir. Yine Taberî'nin rivayetine göre Hasîm bir seferinde Medine'ye ugramis, Amr b. Zeyd'e misâfir olmus, Amr'in kizi Selma'yi görüp onunla evlenmek Istemisti. Baba, kizinin kendi yaninda dogum yapmasini sart kostu. Hasîm de bu sarti kabul edip Sam'a gitti. Dönüsünde Selma ile evlendiler. Hasîm, Selma'yi alip Sam'a götürdü. Dogum yapma günü yaklasinca O'nu alip Medine'ye babasinin evine getirdi, kendisi tekrar Sam'a döndü.




Hâsim'in dört oglu ve bes kizi vardi. Soyu, çocuklarindan Seybe (Abdulmuttalib) ile devam etmis ve bu soydan gelenlere Hâsimogullari (Benu Hâsim) denmistir. Hâsim'in, Abdulmuttalib'den baska erkek çocuklarinin nesilleri devam etmemistir (Taberî, a.g.e., III, 1082).
Hasîmîler Kureys Kabilesinin bir koludur. Peygamberimiz de bu boydandir. Hasîmîler Islâmiyetten önce de hem Mekke'nin hem de Kureys Kabilesinin yöneticisiydi. Çok onurlu bir is sayilan Kâbe bekçiligi ve hac Isleri ne bakmak da ayni ailenin elindeydi.
Hasîmîler ile Kureys Kabilesi'nin bir baska kolu olan Emevîler arasinda öteden beri bir çekisme vardi. Rivayete göre Hasîm ile kardesi Abdu Sems Ikiz olarak dünyaya gelmisler bunlardan birinin parmagi digerinin alnina yapisik iken ayrIlmis bu esnada kan akmis, bundan da ileride bu Iki kardes arasinda kan dökülecegi sonucu çikarIlmis (Taberî, a.g.e, III, 1089).
Islâmiyet'ten sonra bu çekisme bir süre diner gibi olur. Ancak Hasimîler'den olan Hz. Ali'nin halife seçIlmesiyle çekisme yeniden alevlenir. Emevîlerden Muaviye Sam'da güçlü bir yönetim kurmus ve Hz. Ali'ye isyan edip, savas açmisti. YenIlmek üzere olan Muaviye, entrika ile savasi kendi lehine çevirmeyi basarmis neticede mücadeleden galip çikmisti. Bundan sonra Emevîler, Islâm Dini'nin getirdigi, halifeligin sûra ile belirlenmesi usulünü kaldirdilar. Halifelik babadan ogula geçen bir saltanat kurumu haline geldi. Ancak bu durum çok sürmedi. Halk yer yer Emevîlere karsi direnise geçti. Bu arada Hz. Ali'nin oglu Hasan, zehirlenerek öldürüldü. Ikinci oglu Hüseyin ise bütün aile üyeleriyle birlikte Kerbelâ'da kiliçtan geçirilerek sehid edildi. Fakat sonradan Emevîler, Hâsimîlerin bir kolu olan Abbasiogullari (Peygamberimizin amcasi Abbas'in soyundan gelenler) tarafindan ortadan kaldirildilar. Son Emevî hükümdari Mervan el-Himer (esek Mervan) da öldürüldü ve iktidarlari böylelikle son buldu (132/750).
'Tarihe Abbâsî saltanati adiyla geçen Hasîmogullari'nin bu seferki iktidarlari, Ebu'l-Abbâs es-Saffah (kan dökücü) ile basladi. Mogol hükümdari Hülâgu'nun saldirilarina maruz kalan bu devlet de 1258 tarihinde ortadan kaldirildi.
Hasîmogullari bu tarihten I. Dünya savasina kadar Mekke Serifligi gibi sembolik ve mahalli bir görevin disinda önemli bir rol oynamadilar. Mekke Serifi Hüseyin b. Ali (1852-1951), Ingilizlerle anlasarak I. Dünya savasinda Osmanlilara karsi ayaklanmis, Osmanlilar yenilerek Arap topraklarindan çekilince kendisini Hicaz krali ilân etmisti (1916).

Daha sonra Necid prensi (Suudi Arabistan Devleti'nin kurucusu) Abdülaziz b. Suud (1880-1953), Hüseyin'i Hicaz'dan çikartti. Ancak Hüseyin 0ngilizlerin destegini saglayarak oglu Faysal'i Irak'a, Abdullah'i da Ürdün'e kral yaptirdi. Ürdün'e kral olan Abdullah, Filistin'in bölünmesi konusunda 0srail ile anlastigi iddiasiyla Filistinli bir genç tarafindan öldürüldü. Hâsimî iktidari Irak'ta, 1958 yilina kadar sürdü. 14 Temmuz 1958 günü, basta kral II. Faysal olmak üzere ailenin birçok mensubu öldürüldü ve yapilan askerî darbe ile Hâsimîlerin bu ülkedeki iktidarlari son bulda.
Ancak bugünkü Ürdün krali Hüseyin, kendisinin Hasîmî soyuna mensup oldugunu iddia etmektedir.



           Kaynak:Halid ERBOGA





Benzer Konular (Similar Topics)(Похожие темы)( Sujets similaires) ( Ähnliche Themen) (مواضيع مماثلة)