bilgievlerim: atom
Logo Design by bilgievlerim.blogspot.com
TÜRKİYE CANIM FEDA TÜRKİYE CANIM FEDA

Çevirci -Translate - Перевести


atom etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
atom etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Eylül 2018 Pazar

Güçlendirici Kelimeleri Kullanmak


Kelimelerin Önemi:
Önemli enerji kaynaklarından veya tüketicilerinden biri kullandığımız kelimelerdir. Hayatımızı kullandığımız kelimeler yönetiyor. Kelimelerimizi biz yönetmezsek onlar bizi yönetecekler. Üç tür kelime kullanırız:
Nötr kelimeler: Bunlar, üzerinde hiçbir yük bulunmayan, hiçbir şeyi itmeyen veya çekmeyen kelimelerdir. Atom içindeki nötron parçacıkları gibi. Duygu yönü sıfır olan kelimelerden söz ediyoruz. Örneğin: Normal, sıradan, şey, iş, önce, sonra, gün, akşam vs. Bu tür kelimelerde hiçbir olumlu veya olumsuz çağrışım yoktur. İyi değildirler, kötü de değildirler.
Zayıflatıcı kelimeler: Bu kelimelere dilin doğasında olumsuz anlamlar, olumsuz duygular yüklüdür. Zayıflatıcı kelimelerle çirkinlikleri, kötülükleri tanımlarız. Bu kelimeleri her kullandığınızda enerji yükünüz azalır. Kelimeler tekrar edildikçe olumsuzluk yükü artar, kocaman bir duygu çöplüğü oluşur. Şu kelimelere bakın: Alçak, şerefsiz, adi, başarısız, çirkin, tiksindirici, pahalı, korkunç, zor, acı, öldürücü, kanlı, katil, tembel, eski vs.
Zayıflatıcı kelimeler onları dinleyenlerin zihinlerinde coşkuyu azaltan görüntüler oluştururlar. Bu kelimeleri kullandıkça psikolojik gücümüz azalır. Yüzlerce defa "şerefsiz" diyen insan, şerefsizleri aşağılasa da bir gün aşağıladığı şerefsizlerin arasında bulur kendisini. Lanet edenler çoğu zaman aslında kendilerine lanet ettiklerinin farkında değildirler.
Bediuzzaman -günümüz diliyle- "Çirkinlikleri detaylı anlatmak temiz zihinleri bozar" der. Kötü hikaye sadece dinleyenin değil, anlatanın da psikolojisini bozacaktır.
Küfreden çocuklarla arkadaşlık yapan çocuklar zamanla çok çirkin işler yapıyorlar. En ahlaklı yetişen çocuklar, küçüklüklerinde küfretmeyi öğrenemeyen çocuklar arasından çıkıyor. En saygısız çocuklar en çok çirkin kelimeyi en erken öğrenen çocuklar arasından yetişiyor. Eski Japonların ne kadar saygılı ve temiz konuşan insanlar olduğunu bilmelisiniz. Çünkü onların dilinde küfür kelimeleri yoktur. Yapılan bir araştırmaya göre, kullandıkları küfürlerin çirkinliği ve çeşitliliği bakımından içinde yaşadığımız kültür birinci sıradaymış. Niçin çirkin fıkralarla tahrip edilmemize izin veriyoruz?
Biz küfreden bir ecdadın torunları değiliz. Sokaklarımızda bazı insanların dillerine sakız yaptıkları kelimeleri duymak bile ürkütücüdür. Onlar kendilerini ne kadar aşağıladıklarının farkında bile değiller. Size garanti ediyorum. Küfredenler cinayet veya terörden başka bir alanda başarılı olamazlar. Cani çete üyelerine bakın. Onları konuşurken dinleyin. (Yine de dinlemeyin. Korkmaz Yiğit gibi vücudunuzun kimyası bozulabilir. Şayet dinlemek zorunda kalırsanız yukarıdaki notu hatırlarsınız.) Eşlerine zulmedenlerin konuşurken kullandıkları kelimelere bakın. Bu gerçeği kendi gözlerinizle göreceksiniz.
Zayıflatıcı kelimeler onları kullananları sevimsizleştirirler; onları zamanla nefret edilen varlıklar haline dönüştürürler.
Güçlendirici Kelimeler: Olumlu yük taşıyan güçlendirici kelimeleri her kullanışınızda ruhunuzun güçlendiğini görürsünüz. Dinleyen herkes güçlü kelimelerinizin etkisiyle sizde sihirli bir güç olduğunu sanır.
Güçlendirici kelimeleri kullandıkça manevi gücünüzün, özgüveninizin, coşkunuzun arttığını göreceksiniz. Bu kelimeler, onları her tekrar edişinizde sizi daha güçlü ve etkileyici gösterecek. Dahası mıknatıs gibi bir çekiciliğe sahip olacaksınız. (Bu paragraftaki güçlendirici kelimelerin altı çizilmiştir.)
Başarı için dayanma gücüne, cesarete ve özgüvene ihtiyacımız var. Küçük bir engel karşısında hemen ümitsizliğe kapılan, kendini çaresiz hisseden bir insanın durumu çok acıdır. Oysa büyük kelimeler hayatımızı aniden değiştirebiliyor. Öyle ki en zayıf olduğunuz anda güçlendirici kelimeleri beş dakika tekrar ederseniz tüm duygularınızı değiştirebilirsiniz. Zihniniz, duruşunuz, yüz hatlarınız değişir. (Bu paragraftaki zayıflatıcı kelimelerin altı çizilmiştir.)
Büyük ve güçlendirici kelimeler arasından en önemlilerini size aktarmak istiyoruz. Bu kelimeleri ve bunların eş anlamlılarını alabildiğine kullanın. Kendinizi ve yaptıklarınızı bu kelimelerle tanımlayın. Çılgınca tanımlayın:
Enerji yükü en fazla olan güçlendirici kelimeler:
Büyük, farklı, şimdi, hızlı, fırsat, harika, bedava, kazançlı, yeni, kolay, heyecan verici, kesin.
Diğer güçlendirici kelimelerden bazı örnekler:
Sır, başarı, zafer, yapmak, cesaret, saygı, önem, sevgi, saygı, barış, oyun, gülmek, yardım, vermek, yükselmek, eğlenmek.
Bu kelimelerin her birinin eş anlamlısı olan onlarca kelime bulabilirsiniz. Büyük kelimeleri diğerlerinden ayırmalı ve onları her fırsatta yüzlerce kez tekrar etmeliyiz.
Eş anlam açısından size bir örnek vermek istiyorum. "Büyük" kelimesinin yaklaşık eş anlamlıları arasında "Heybetli, kocaman, koskoca, çaplı, cesametli, devasa, muazzam, çarpıcı, azametli, ihtişamlı, muhteşem, şahane, haşmetli, görkemli, göz kamaştırıcı, göz alıcı, yüce..." gibi kelimeler yer alır.
Bu kelimeleri kullanarak kendinizi tanımladığınızda neler hissetmeye başladığınızı, gücünüzün nasıl devleştiğini göreceksiniz: İsterseniz bunu hemen şimdi yapın ve nasıl kudretli bir padişaha dönüştüğünüzü görün:
"Kendimi muhteşem hissediyorum. İnanılmaz harikalıkta işler başardım. Ben son derece güçlüyüm. Son derece başarılıyım. Harika bir insanım. Başarmak çok kolay. Ne kadar zevkli işler yapmışım! Şimdi mükemmelleşiyorum. Azamet ve heyecan kuşatıyor beni. Gücün ruhumda dolaştığını görüyorum."
Bu sözleri, bunlara benzer cümleleri kendiniz hakkında yüzlerce kez tekrar edin. Kanatlanıp uçmaya başladığınızı göreceksiniz. "Hayır yalan söylüyorsunuz" diyecek size çevreniz. Ruhunuzun derinlerine fısıldayan şeytandan aynı olumsuz telkinleri işiteceksiniz. İnsanlar kendi yalanlarının kurbanı oldular. Yıllarca kendimize yalanlar söyledik. Güçsüz olduğumuzu, bahtsız ve başarısız olduğumuzu söyledik. Şimdi söylediğimiz bu yalanların esareti altında inliyoruz. Ne olurdu birileri çocukken bize bizi uçuracak yalanları nasıl söyleyeceğimizi öğretseydi.
"Sevinçten coşuyorum" derseniz yalan mı söylemiş olursunuz? Eğer bu sözü söylemeye devam ederseniz idam sehpasında bile sevinçten coşarsınız. Eğer "sıkıntıdan içimi kemiriyorum" demekte ısrar ederseniz padişah koltuğunda ölüm acısı yaşarsınız. Tekrar ediyorum. Kendi yalanlarımızın kurbanıyız. İnandığınız tek doğru vardır. O da mutlak olan doğru değil, kendimize ısrarla söylediğimizdir. Hangi yalanı kendinize ısrarla söylerseniz tüm ruhunuz ona inanacaktır. Alt bilinciniz neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmez. Sadece ona en çok söylediğinizi doğru kabul eder. Bizim tek doğrumuz kendimize ısrarla söylemeye devam ettiğimizdir.
Kendinize kırk gün deli olduğunuzu söylerseniz gerçekten deli olursunuz. Kırk gün akıllı olduğunuzu söylerseniz gerçekten akıllı olursunuz. Ona ne olmak istediğinizi söyleyin. Beyniniz olmak istediğiniz gibi olmakta zorluk çekmeyecektir. Her renge girebiliriz, her farklılığı ustalıkla başarabiliriz.

Bu bölümü tekrar okuyup üzerinde düşünmenizi öneriyorum. Coşkunuzu geliştirdiğinizde sahip olduğunuz enerjiyi kullanarak nereye gitmek istediğinizi belirlemeniz gerekecektir. Hedefiniz nedir? Kaderinizi yönlendirmenin yolu hedefinizi belirlemekten geçiyor. Gelecek bölümde hedef üzerinde çalışmaya hazır mısınız? Kainat gemisinin kaptanı soruyor: "Nereye gitmek istiyorsunuz?" 

TEMBELLİK HAYATIN İSRAFIDIR


Tembelliğin ne olduğunu ve insanların başına nasıl çoraplar ördüğünü düşündünüz mü? Bu soru çok mu çocukça?
Hemen herkes tembelliğin kötü olduğunu bilir ve kimse tembel olmayı kabullenmek istemez. Ama acaba kaç kişi gerçekten tembel olup olmadığını araştırmıştır?
Tembellik ya zihinsel, ya bedensel ya da her ikisi birden yaşanır. İnsanların büyük bir kısmı zihinlerini, önemli bir kısmı bedenlerini ve yine çok önemli bir kısmı hem bedenlerini hem de zihinlerini çalıştırmazlar.
Dinlenmek kastıyla uzun uzun oturmak, televizyon seyretmek, müzik dinlemek, dedikodu yapmak kontrolsüz hayal kurmak gibi işlerle meşgul olan insan bunları yaptığı anda tembellik tuzağına düşmüştür.
Oysa hayat duraksamadan devam eden “hareketlilik ve aktiflik” prensibi üzerine kuruludur. Atomlardan galaksilere kadar;mikroplardan balinalara kadar fıtrata itaat eden bütün mahlukat amansız bir hareketlilik furyasında çırpınır.
Bakınız tembel ve durağan insanların başlarına neler açılıyor: Bedensel tembellik içerisinde olan insanın vücudunda zehirli birikimler oluşur. Koşuşturmayan insanın vücudundan zehirli maddeler atılamaz. Dokular yağ bağlamaya ve kilitlenmeye başlar. Hücrelere oksijen ve besin dağılımı iyi yapılamayınca vücut hızla yaşlanmaya başlar. Bunu fiziki güç kaybı, kas zayıflığı, yorgunluk takip eder. Bedensel tembelliğin derecesine göre kireçlenme, zaman içerisinde felç ve daha bir yığın hastalık bedene hücum eder.
Zihinsel tembellik aktif düşünmeme, zihni kontrolsüz olarak harici ve dahili telkinlerin tesirine bırakma durumudur. Zihinsel tembelliğe alışan kişi beyninin sinirsel bağlantılarını aktif bir şekilde kullanmadığı için zeka gerilemeye başlar, hafıza gittikçe zayıflar, hatırlama yavaşlar; tabii ki bütün bunları genel aktivitenin azalması takip eder. Zihinsel tembelliğin prensip olarak yaşın ilerlemesiyle fazla ilgisi yoktur.
Aktif insanlar hayranlık verici başarılar arasında uçuşurlar. Neden bazı insanlar çok ağır fiziksel şartlara ve zihinsel faaliyetlere tahammül ederler de bazıları hemen tükeniverirler? İnsanlar her faaliyetin kapasiteyi arttırdığını göz ardı ediyorlar. Bedenin bir kapasitesi vardır şüphesiz ve çalışan insan bu sınıra hızla ulaşır. Ancak beynin kapasitesinin sınırı kolay kolay ulaşılamayacak kadar geniştir.
Allah’ın hikmetine bakınız ki insan kalbini yorulmayan (laktik asit üretmeyen) kaslardan yaratmıştır. İnsanın yorulmayan bir diğer uzvu da beynidir. Yeterli oksijen, glikoz ve enzimler sağlandığı sürece beyin hiç durmadan sürekli çalışır. Bazıları beynin dinlenmesi için bütün işleri bırakıp dinlenmeyi-yani tembelliği tavsiye ederler. Halbuki böyle yapmak tam tersine beyni tembelleştirir. Bizim zihin yorgunluğu dediğimiz şey beyni çalıştırırken fiziksel şartları ihmal etmemizden ya da psikolojik gerginliğin fizyolojiyi etkilemesinden doğan “durumdan” başka bir şey değildir. Uyku anında dinlendiğini sandığımız beynin uyanıkken ki hali kadar yoğun çalıştığını ortaya çıkaran son tespitler de bu gerçeği vurgular. Çok karmaşık bir mekanizmayı küçük bir köşede genel ifadelerle açıklamaya çalıştığım için sevgili okuyuculardan anlayış beklerim.
Abdülkadir Geylani(ks) hazretlerinin çalışmamanın sonucunu görerek “Canınız sıkıldığı zaman çalışınız.” Dediğini bilirsiniz. Sevgili Peygamberimiz(asm) hiç bir şey yapmadan oturan bir zatın yanından geçerken selam vermiyor. Ancak geriye dönüşünde aynı kişiyi bir çalı parçasıyla meşgul halde gördüğünde bu defa selam veriyor.
Bediüzzaman’ın dediği gibi “Gaye-i hayal olmazsa ezhan enelere döner.-zihin sürekli kendi benliğini düşünür” Gaye-i hayal veya ideal ya da gerçekleştirilmesi hedeflenen bir amaç sahibi olmak bunu sadece hayalde taşımak değildir. İdeal uğruna çırpınıştan bahsediyoruz. Bu herhangi bir hobi de olabilir. Aksi taktirde beden ve ruh kendi kendini yemeğe başlar. Ya da insanlar “birbirlerini yeme” hastalığına tutulurlar.
Lüzumsuz dahi olsa insanların hem bedenen hem de zihnen sürekli çalışmaları gerekir. Kaldı ki “Lüzumlu işler çoktur.” Ne çok zamanımız boşa akıp gidiyor! Ne çok müsrifiz!

Bazılarına terakki yeri olan dünyada bize de terakki kapıları açıktır. Biz ise başkalarını suçlayarak kendimizi temize çıkarıyoruz. 

9 Haziran 2018 Cumartesi

Rus Şehri Üzerinde ‘Uzay – Zaman Vorteksindeki’ Parçalanma Hakkında Önemli Bilgiler



Rus bilim adamları Federal Uzay Ajansı (FKA/RKA) tarafından hazırlanan raporu inceledikten sonra şok oldular. Bu rapor Dünyamızın “uzay – zaman vorteksinin dokusunun” bu geçen hafta Rusya’nın Ural Dağlarındaki en büyük şehri Yekaterinburg üzerinde (ayrıca Ekaterinburg olarak bilinir) parçalandığını söylüyor.
Dünya gezegenimizin etrafındaki uzay – zaman vorteksinin varlığı ilk kez Genel Görelilik teorisini geliştiren Almanya doğumlu teorik fizikçi Albert Einstein (1879-1955) tarafından öne sürüldü ve son zamanlarda tarihte ilk kez NASA’nın Yerçekimi Sondası B adlı en uzun işletilen projesinde çalışan ABD uzay bilim adamları tarafından onaylandı.
Bu olaya tanık olup fotoğraflarını ve videolarını çeken binlerce Yekaterinburg sakini, Dünyamızın uzay – zaman vorteksindeki bu muazzam yarığa tanık oldu.
Dünyamızın uzay – zaman vorteksindeki bu yarığın şok edici görsel resimleri Batı’ya ulaştığında, onların propaganda medya organları, bu olaya yörüngeye fırlatılan Rus Soyuz roket askeri iletişim uydusunun neden olduğunu ifade ederek hızlı bir dezenformasyon moduna girdiler.

Bu Batılı medya propagandasının sözünü edemediği şey, Yekaterinburg’taki olaylardan saatlerce önce kuzey Rusya’daki Plesetsk Cosmodrome’dan Meridian 4 Uydusu fırlatılmış olsa da, bu Arctic uzay sitesinin Urallara mesafesi 2,500 kilometredir, herhangi birinin onu görebilmesi saçmalığın ötesindedir.
Dünyamızın uzay – zaman vorteksindeki bu yarığın nedeni olarak, Rus bilim adamları Elenin Kuyruklu yıldızını gösteriyorlar, Elenin Kuyruklu yıldızı 10 Aralık 201’da Rus astronom Leonid Elenin tarafından keşfedildi. Leonid Elenin dört adet mükemmel şekilde hizalanmış “nesne”yi izliyordu (soldaki resim). Çinli bilim adamları bunların “uzay gemileri” olabileceği uyarısını yaptılar.
Önceki “Tapınak Şövalyeleri ‘Son’ Dünya Savaşı İçin ABD – İran’ı Birleştirmeye Hazırlanıyor” raporumuzda, Elenin Kuyruklu Yıldızı ve ona eşlik eden 2010 SO16 and 2005 YU55 ile ilgili sayısız linki sıraladık, bunların hepsi Dünyamıza yaklaşıyor.

Bu muazzam uzay – zaman bozulmalarının ilk gözlemlerinden bu yana [Bakınız 19 Ocak raporumuz: Süperfırtınalar Gezegeni Çarparken Grönland Gündoğumu Dünyayı Şok Ediyor] Süperfırtınalar Dünyada yıkıcı hasarlara neden oluyor, öyle ki ABD Devlet Bakanı Hillary Clinton geçen hafta dünyamızın kendisini besleme yeteneğinin “büyük tehlike altında” olduğu uyarısını yaptı.
10 Aralık 2010 “ Gizemli Nesne Dünya’ya Yaklaşırken Muazzam Deprem Korkusu Artıyor” raporumuzda belirttiğimiz gibi, Rus bilim adamlarının en büyük korkuları 11 Mart 2011’de gerçekleşti, tarihteki en büyük depremlerden biri Japonya’yı vurdu.
Dünya’nın üst düzey sismik bilim adamlarından biri olan Cornell Üniversitesinden Dr. Mensur Omerbashich, PhD, Elenin Kuyruklu Yıldızının daha da büyük felaketsel olaylara neden olma olasılığının bulunduğu uyarısını yaptı. “~M6+ depremselliğinin nedeni olarak “Astronomik hizalanma” raporunda şunları okuyabiliriz:
Burada, depremselliğe neden olan Dünya kütlesel rezonansının büyütülmesinin gelgitsel olarak başladığı jeorezonatör kavramımı deneysel olarak gösteriyorum. Bu amaçla, 2010 yılının tüm kuvvetli (~M6+) depremlerinin, Dünya’nın güneş sistemimiz içinde uzun (t>3 gün) astronomik hizalanmaları sırasında gerçekleştiğini gösteriyorum. Sonra bunun 2000’li yılların tüm çok kuvvetli depremleri (~M8+) için de doğru olduğunu gösteriyorum. Son olarak, geçmiş yüzyılın en kuvvetli depremleri (M8.6+) Dünya’nın çoklu uzun hizalanmaları sırasında gerçekleştiği gösteriliyor, oysa ki en kuvvetli (M9+) olanların yarısı Dolunay sırasında gerçekleşti. C/2010 X1 (Elenin) kuyruklu yıldızını kullandım, çünkü 2007’den bu yana en kuvvetli depremsellik açısından sağlamlığa katkıda bulunmaktaydı. Elenin, Ağustos – Ekim 2011’e kadar Dünyanın çok kuvvetli depremselliğini şiddetlendirmeye devam edecek. Keşiflerime dayanan depremlerin yaklaşık tahmini uygulanabilirdir. Bu gösteri hiperrezonatör kavramımı kanıtlıyor”
Şimdiki zamanlarımızı çevreleyen başa çıkılmaz doğal felaketler nedeniyle çok fazla korku olsa da, Oxford Üniversitesi Felsefe Bölümünden Nick Bostrom’a göre belki de bir teselli nedeni vardır. Ona göre deneyimlediğimiz her şey bir bilgisayar simülasyonundan başka bir şey olmayabilir.
Bostrom “Bir Bilgisayar Simülasyonunda mı Yaşıyorsunuz?” başlıklı teorik raporunda şunları söylüyor:
“Bu çalışma aşağıdaki önermelerden en az birinin doğru olduğunu savunur: (1) insan türleri muhtemelen “insan sonrası” aşamaya erişmeden önce, nesli yok olacak; (2) herhangi bir insan sonrası uygarlığının, kendi evrimsel tarihlerinin dikkate değer sayıda simülasyonlarını çalıştırmaları olası değildir (veya varyasyonlarını); (3) bir bilgisayar simülasyonunda yaşıyoruz. Bu bir gün ata – simülasyonlarını çalıştıran insan sonrası olacağımızın önemli şansı bulunduğu inancının hatalı olduğunu izler, şu sıralarda simülasyon içinde yaşıyor olmadıkça. Bu sonucun diğer birkaç çıkarımı da tartışıldı”
By: Sorcha Faal
© May 10, 2011 EU and US all rights reserved. WhatDoesItMean.Com.daki orijinal kaynağı belirtildiği sürece bu rapor tüm içeriğiyle kullanılabilir.

6 Haziran 2018 Çarşamba

%100 Beyin Gücü Hakkında Önemli Bilgiler


Bir düşünsenize, insanoğlu tüm islerini tek parmakla yapıyor olsa idi, o zaman 10 parmakla donatılmış olarak doğmazdık. Eğer beyin hücrelerimizin sadece %10’u mutlu, seviyeli bir yaşantı sürdürmeye yetse idi, kafamız tam 10 kati daha fazla hücre ile dolu olmazdı. Aslında, insanoğlu dünyada beyin kapasitesinin % 100’ünü kullanmayan tek varlıktır. İnsanoğlu ayni zamanda, beraber yasadığı diğer canlılar ile sürekli uyumsuzluk halindeki tek varlıktır.
Yunuslar da benzer bir beyin ile donatılmışlardır, ancak onlar beyin kapasitelerinin tümünü kullanarak yaşamlarını akilli, eğlence sever, çevreleri ile uyumlu varlıklar olarak devam ettirmektedirler. İnsanların da daha fazla beyin kapasitesinin kullanımı ile daha mutlu, daha uyumlu bir yasam sürebileceğini söylemek yanlış olmaz. Siz hiç, beyninin % 100’ünü kullanan birisinin suç, savaş, açlık, salgın hastalık, ön yargı ve çevre katliamı ortamlarında olabileceğini düşünebiliyor musunuz?
Başka bir deyişle, bizler de ayni diğer canlılar gibi mükemmel yaratılmışız; ancak, onlar gibi tüm potansiyelimizi kullanamıyoruz. Neden? Belki, bizler diğer canlılar gibi enerji kaynağına nasıl bağlanacağımızı artik bilemiyoruz ya da kendi özgür irademizi kullanma konusu umurumuzda değil. Belki de özgür irade, sadece bedeninin tepkilerine cevap veren % 10 kullanımlı insanlar için çok karmaşık bir ifade.


Bu potansiyelin kullanılmamasının nedeni ne olursa olsun, burada da kullanmazsan kaybedersin gerçeği ortaya çıkmakta ve normal bir insan yanlış kullanım veya kullanıl-mama yüzünden günde 100.000 beyin hücresini kaybetmektedir. Bu potansiyel değerlendirilmedikçe de, kişinin durumu zamanla daha kötüye gitmektedir. Sizce neden Alzheimer, Parkinson gibi hastalıkların oranı dünyanın doğum oranı ile ayni oranda büyümektedir. Peki, çözüm ne?
Gerçekten de beynimizin tam kapasitesini kullanabilir, bu sayede yasam kalitemizi yükseltebilir miyiz? Tabii ki yapabiliriz. Hafıza kaybına uğramak yerine hafıza sihirbazı, en basit problemlerden bunalan kişi yerine yaratıcı bir dahi, mutluluktan uzak, tekdüze yasam tarzı yerine diğer canlılar ile tam ve değişken bir uyum içerisinde olmayı öğrenebiliriz.
Aslında yaşam düşündüğümüzden daha zor. Parasızlık, kötü geçen çocukluk ya da çevremizdeki diğer insanlar, dış etken olarak insanin kişiliğini etkiler. Ama tüm olumsuzluklara rağmen, kötü başlangıç yapıp sonra da istikrarlı, mutlu bir yasam kuran insanlar da vardır. Bu kişiler, kendini yetiştirmenin ve sürekli geliştirmenin faydalarını fark etmiş, öğrenmiş insanlardır. Kişi, kendini tanıma sürecini geliştirdikçe, aslında içinde bulunduğu konumu veya durumu ile ilgili gerçeğin, tamamen kendi bilinçli, içgüdüsel veya tepkisel seçimlerinden kaynaklandığı fark eder.


Aklın ve vücudun tam ve doğru kullanımı ile kişinin kendini daha iyi hissetmesi, dolayısı ile ruhsal gelişimi, daha bilinçli bir yasam tarzı seçmesini sağlar.
Birçok insan tekdüze günlük hayata takılmakta, sadece tepkisel davranışlar sergilemekte böylelikle çevresindeki birçok olasılıkları ve seçenekleri görememektedir. %100 beyninizi harekete geçirmek için aşağıdaki beyin jimnastiği testini yedi gün boyunca deneyin ve bu kısa süre içerisinde ne kadar yol aldığınızı görün.




Testteki her bölüm beyninizin baksa bir bölgesini çalıştırmaktadır.
1. Vücudunuzu değişik yeni yöntemler ile sınayın. Normalde hangi elinizi kullanıyorsanız bir günlüğüne saçınızı taramak, dişlerinizi fırçalamak, çayınızı karıştırmak gibi basit işlemlerde elinizi değiştirin. Gözünüzü kapatın ve eşyaları hissederek odanızın içinde dolasın. Sesleri dinleyin, çevredeki kokuları duymaya çalısın. Yere düsen eşyaları ayağınız ile almaya çalısın, kapıyı, buzdolabını ayağınız ile kapatın. Okuduğunuz kitaptan bir sayfayı yan tutarak, bir sayfayı da ters tutarak okumaya çalısın.
2. Normalde sorgulayıp, eleştireceğiniz bir kişi hakkında onu onurlandıracak bir iltifat bulmaya çalısın. Kişi hakkındaki yargınızı sorgulayıp, kendinizi onun yerine koyup durumu tekrar gözden geçirin.
3. Buzdolabınızı açıp, birkaç saniye içindekileri gözden geçirin. Kapatıp içinizden tekrarlayın. Ayni şeyi bir oda içindeki eşyalarda, bir mağaza vitrinindeki kostümlerde, duvarda asili detaylı bir resimde deneyin. Adetleri, büyüklükleri, renkleri hatırlamaya çalısın.
4. Her gün beş dakika kendinizi başka bir insan yerine koyun. Sizin su anda olduğunuz durumda o kişinin neler hissedebileceğini, neler düşünebileceğini hayal edin.
5. Kendinizi moralsiz veya keyifsiz hissettiğinizde, hayatta en çok istediğiniz şeyin ne olduğunu hatırlayıp, başarılı olmanız için ne yapmanız gerektiğini tekrarlayın. Ne zaman negatif bir düşünceye kapılırsanız, kafanızda yarattığımız bu küçük pozitif filmi tekrarlayın.
6. Gün içerisinde her saat başı, birkaç saniye için önceki saat içerisinde ne olduğunu düşünün. Günün sonunda, tüm günün bir değerlendirmesini yapın. Hatırlayamadığınız küçük parçalar sizin gün içerisindeki çok fazla bilinçli olmadığınız dakikaları gösterir.
7. Günlük hayatınıza adaptasyon ve esneklik kazandırmak için her gün farklı bir şey yapın. Alışverişinizi değişik dükkândan yapın. Eve geliş yolunuzu değiştirin. Evde ekmek veya kek pişirin. Farklı bir spor yapın. Kendinizi yeni bir komsuya tanıtın.
Her gün ayni şeylerin yapılması beynin hep ayni bölümlerinin kullanılmasına, diğer bölümlerin körelmesine yol açar. Unutmayın çeşitli, farklı uyarımlar, beyin kapasitesinin kullanımı için en önemli anahtardır. Ayni zamanda sizi yoran, sizi zorlayan, rahatsız eden alışkanlıklarınızı bırakmanızı da kolaylaştırır.
İstediğiniz rüyayı görmeyi veya uyandığınızda gördüğünüz rüyayı hatırlamayı istemez misiniz?





8 Ağustos 2016 Pazartesi

2. Dünya Savaşı’ndan Bazı Garip Olaylar







Makalenin Devamını Okumak İçin Alttaki Linke Tıklayın



1943 yılı 2.Dünya Savaşı’nın en şiddetli yıllarıydı. Amerika Hitler’in elinden nerdeyse bütün bilginlerini kaçırmıştı. Hitler belki de en büyük hatasını yaptı elindeki bilginleri kaybederek. Tabi Yahudi oldukları için. Einstein, Freud, Philedelphia deneyinin beyni Jessup Morris…

Hatta Einstein’e Israil kurulduğunda ilk cumhurbaşkanlığı bile teklif edildi. Ama araştırmaları yüzünden reddetti. Savaş yılları bilim adamlarına inanılmaz olanaklar sağladı. Tabi ölüm üretmeleri için. Hitler’in emrindekiler o kadar üstünlerdi ki, insan kopyalamadan gen mühendisliğine, kuantumdan V2 roketlerine ve düşünce okumaya kadar her işle uğraşıyorlardı. Zaten 2.dünya savaşında Almanların yaptığı tank, top denizaltı o kadar çoktu ki; bütün maden rezervleri dibe vurdu. Alman ekonomisi bu savasın yarasını pek kolay saramadı.





Benzer Konular (Similar Topics)(Похожие темы)( Sujets similaires) ( Ähnliche Themen) (مواضيع مماثلة)