bilgievlerim
Logo Design by bilgievlerim.blogspot.com
TÜRKİYE CANIM FEDA TÜRKİYE CANIM FEDA

Çevirci -Translate - Перевести


26 Ekim 2016 Çarşamba

Kardan Adam Konuşuyor


Büşra, her zamankinden daha mutluymuş. Çünkü annesi ona kardan adam yapma sözü vermiş. Anne kız kabanlarını giyip çıkmışlar bahçeye.

Yemyeşil ağaçlar ve rengârenk çiçeklerle süslü bahçelerinin şimdi bembeyaz oluşuna çok şaşırmış Büşra.

Annesine “Neden ağaçlarda eskisi gibi yaprak yok, neden renkli çiçekler gitti, neden Betül’le elma topladığımız ağaçta şimdi bir tanecik bile elma yok?” gibisinden sorular sormuş küçük kız. Feyza Hanım, kızının bu sorularını şöyle yanıtlamış:

Sevgili yavrum, ağaçlar ilkbahar ve yaz mevsiminde yeşil elbiselerini giyerler. Bitkiler sonbaharda sarı elbise giymeyi sever. Kış mevsiminde ise sarı elbiselerini çıkarıp beyaz elbiselerini giyerler.

Annesinin sözünü kesmiş Büşra:

Elimdeki kartopu kış mevsiminin geldiğini mi gösteriyor? Çünkü kar bembeyaz. Şu an biz kış ayındayız doğru bildim değil mi?

Evet, canım kızım doğru bildin demiş Feyza Hanım. Ve anlatmaya devam etmiş:

Bir sene içerisinde dört mevsim yaşanır. Bu mevsimler şunlardır: İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış.

Şu an senin de bildiğin gibi kış mevsimindeyiz. Bu mevsimde hava çok soğuk olur, kalın elbiseler giyiniriz, soğuk havada yaz mevsiminde giydiğimiz elbiseleri giyemeyiz. Giyersek hastalanır, yatağa düşeriz.

Yine bu mevsimde meyveler de yer değiştirir. Erik, kiraz, vişne gibi meyveler yerine portakal, mandalina, greyfurt gibi meyveler yeriz. Bu meyveler var ya kızım, tam bir C vitamini deposudur. Hasta olmamak için kışın bunlardan bolca yemeliyiz.

Merâklı kız, annesinin sözünü ikinci defa bölmüş:

Eldivenlerimi takmayı unutmuşum. Sen eldiven deyince aklıma geldi. Anneannemin hediye ettiği pembe eldivenlerimi bulmam konusunda bana yardım eder misin anne?

Anne- kız bir yandan eldiveni ararken bir yandan da sohbet ediyormuş:

- Anneciğim kış gelince kuşlar nereye gidiyor. Bizim evimiz var ama onların yok. Onlar üşümüyor mu dışarıda?

- Hmm.. Güzel bir soru. Kuşlar, havalar soğuduğunda sıcak ülkelere göç ederler. Ve böylece üşümekten korunurlar. Havalar ısındığında ise yeniden dönerler.

- Kış aylarında yapraklar ve çiçekler sıcak ülkelere göç etmiyor değil mi?

-Hayır, tatlım, göç eden canlılar sadece kuşlardır. Hani geçtiğimiz aylarda bir sürü kuşun aynı yöne doğru uçtuğunu görüp şaşırmıştın ya, işte onlar göç eden kuşlardı. Havalar soğumaya başladığı için yolculuk yapıyorlardı.

- A ne hoş! Onlar, ne güzel bir sürü bir ülke geziyorlar. Yeni yerler görüyorlar. Keşke biz de uçabilsek!

Kızının mâsumca söylediği bu söz annesini güldürmeye yetmiş. Aradıkları pembe eldiveni bulunca yeniden bahçeye çıkmışlar. Ve kardan adam yapmaya başlamışlar.

Birkaç saat uğraşmışlar ama sonucu çok güzel olmuş. Kocaman bir kardan adam yapmışlar. Küçük kız, elindeki zeytinleri ve havucu annesine uzatmış. Annesi de zeytinlerden kardan adama göz, havuçtan burun yapmış. Sonra kızına, koş, mutfaktan bir tane elma ile küçük bir meyve bıçağı getir demiş.

Büşra’nin getirdiği elmayı, dörde bölen Feyza Hanım, dört parça elmadan birini seçmiş ve kardan adama ağız yapmış.

Büşra, hemen yan apartmanda oturan arkadaşları Merve ile Nuseybe’yi çağırmış. Onlara bahçeye gözü kapalı girmelerini söylemiş. Onlar da gözlerini kapatmışlar. Büşra üçe kadar saymış ve şimdi gözlerinizi açın demiş.

Merve ile Nuseybe gözlerini açtıklarında gördükleri manzara karşısında hayrete düşmüş. Çünkü karşılarında kocaman, güzel mi güzel başı şapkalı, boynu atkılı bir kardan adam varmış.

Üstelik bu kardan adam çarpım tablosunu ezbere biliyormuş. Sürekli birlerden başlayıp onlara kadar çarpıp tablosunu tekrarlayıp duruyormuş. Öyle ki üç arkadaş bir-iki saat içinde bütün çarpım tablosunu sular seller gibi ezberlemiş.

Büşra, havanın kararmasına az kalıncaya kadar bir yandan çarpım tablosunu tekrar etmiş, bir yandan da karla oynamanın tadını çıkarmış.

Aradan yıllar geçmiş. O, küçük Büşra matematik öğretmeni olmuş. Çok sevdiği öğrencilerine çarpım tablosunu on defa deftere yazma ödevi vermiş.

Ve hâyâllere, eski günlere dalmış, gitmiş.Konuşan kardan adamlı, pembe eldivenli günlere





Aslan, Eşek Ve Tilki

Aslan, Eşek Ve Tilki

Aslan, eşek ve tilki birlikte avlanmaya çıkmışlardı. Her ne avlarlarsa, aralarında pay edeceklerdi. Anlaşmanın şartlarına da hepsi uyacaklardı. Kocaman besili bir geyik ele geçirdiler, aslan pay etme işini eşeğe verdi. Eşek düşündü, taşındı, anırdı ve bin bir güçlükle geyiği üç eşit parçaya ayırdı. Aslan eşeğin kendisine layık gördüğü parçaya o kadar sinirlendi ki, zavallı eşeğin üzerine atıldı ve onu parça parça etti.Sonra pay etme işini tilkiye verdi.

Tilki eşeğin başına gelenlerden o kadar korktu ki, en ufak parçayı kendisine ayırarak, gerisini aslana bıraktı. Aslan tilkinin bu hareketi karşısın da çok memnun oldu. Yanına yaklaşıp, başını sıvazladı. “Bu terbiye ve nezaketi nereden öğrendin akıllı tilki ?”

Tilki,”size hakikati söyleyeceğim , efendim” diye cevap verdi. “ Bu terbiyeyi, şurada yatan cansız eşekten aldım.

İki Eşek

İki Eşek

Köylünün biri sahip olduğu iki eşekten birisine tuz, diğerine de sünger yükleyip pazarın yolunu tutmuş. Tuz yüklü eşek yükünün ağırlığı ile zor yürüyor, nerede ise yere düşecekmiş gibi oluyordu. Oysa sünger yüklü eşek rahatmış. Üzerinde efendisi olduğu halde zorluk çekmeden yürüyebiliyormuş.

Dağlar tepeler aşıp sonunda bir nehre varmışlar. Tuz yüklü eşek yorgun olmasına rağmen nehiri kolayca geçmiş. Çünkü suya girince üzerindeki tuzlar eriyip yok olmuş. Karşıya geçtiğinde ise keyfine diyecek yokmuş. Bunu gören sünger yüklü eşek de girmiş suya. Ama oda ne? Sırtındaki süngerler suyu çektikçe eşeğin yükü ağırlaşıyormuş.

Eşek giderek batmaya başlayınca üzerindeki efendisi “İmdaaaaaattt” diye bağırmaya başlamış. O sırada yoldan geçen birisinin yardımıyla eşekte, efendisi de zor kurtulmuşlar. Yolculuğun geri kalan bölümünde ise tuz yüklü eşek rahat rahat yürürken sünger yüklü eşek sıkıntı çekmiş.

18 Ekim 2016 Salı

İkinci Göktürk İmparatorluğu (Kutluklar)







İkinci Göktürk İmparatorluğu (Kutluklar)

İkinci Göktürk İmparatorluğu, Kutluklar (Kutluglar) olarak bilinen, Göktürklerin yıkılmasıyla dirilen Türk Dünyasının kurduğu büyük Göktürk devleti.
1. Göktürk İmparatorluğun bölünmesi ve yıkılmasından sonra Türk coğrafyası Çin esareti altına girdi. 50 Yıllı esaret döneminde Devlet teşkilatlanmasına geçemeyen Türk’ler, Çin esareti altında yaşamak zorunda kaldılar. Göktürk İmparatorluğunun sahip olduğu güç ve bölgesinde hakim konumu ile Türkistan bölgesinde büyük bir Türk topluluğu miras bıraktı. 

Çin esareti altındaki Türk coğrafyası, küçük beylikler ve gruplar halinde varlıklarını sürdürerek kültürlerini yaşatmaya devam ettiler. Doğu ve Batı Göktürk imparatorluklarının yıkılmasından sonra Türkistan bölgesinde Türk dilini konuşan, Türk kültürüyle yaşayan muazzam bir topluluk olarak yeniden devlet kurmak hayaliyle yaşamaya devam ettiler. 







Batı Göktürk İmparatorluğu

batı göktürk imparatorluğu ile ilgili görsel sonucu



Batı Göktürk İmparatorluğu
Batı Göktürk İmparatorluğu, Batı Göktürk Devleti, Göktürk İmparatorluğunun yıkılmasıyla devleti batı bölgesinde kurulan Göktürkler.
Göktürk İmparatorluğunun yıkılmasıyla, devletin doğu kanadını yöneten ve sağ Yabgu olan Işbara ile devletin batı kanadını yöneten Tardu arasında ciddi bir ayrılık ve mücadele meydana geldi. Tardu, genişlettiği coğrafyayı bir güç unsuru olarak kullanarak esasen bağlı olduğu Sağ Yabgu Işbara’ya karşı yönetimi ele alma mücadelesi içerisine girişti. Bu mücadele neticesinde zaten Çin ile mücadele halinde olan Işbara, Tardu’nun bu girişimine karşı koyamadı ve Ülkenin batı tarafının yönetimini Tardu’ya bırakmak zorunda kaldı. Böylelikle Tardu kendi yönetimini ve otoritesini ilan ederek Göktürk İmparatorluğunun batı kanadını kendi yönetimi altına almasıyla Göktürk İmparatorluğu ikiye bölündü ve Batı Göktürk İmparatorluğu yönetimi oluştu.






15 Ekim 2016 Cumartesi

Yaşar Doğu


yaşar doğu güreşirken ile ilgili görsel sonucu

Yaşar Doğu


Ünlü Türk güreşçisi Yaşar Doğu, 1915 yılında Samsun’un Kavak ilçesine bağlı Karlı köyünde doğdu. Dedesinin köyü olan Emirli’de büyüdü. Güreşe orada başladı. 1938 yılında Ankara’da askerliğini yaparken minder güreşine çıktı. Bir yıl içinde millî takıma yükseldi. On iki yıl süreyle (1939-1951) Ay-Yıldızlı mayo altındaki yerini muhafaza etti. Bu süre içinde katıldığı 7 şampiyonanın 6’sında şampiyonluğu kazandı. 1961′ de Ankara’da vefat etti. Kabri oradadır. Aslen Kafkas Türklerindendir. Ecdadı Samsun’a muhacir gelmişti. Daha önce bebek sayılabilecek çağda iken cepheye giden babasının şehit düştüğü haberi gelmiş, bu yüzden annesiyle birlikte dedesinin köyü olan Emirli’ye göç etmek zorunda kalmıştı. Çocukluğunun geçtiği bu köyde güreşe başladı ve daha delikanlılığın eşiğinde iken yaman bir karakucak güreşçisi olarak adını bütün çevreye duyurdu.
Yaşar Doğu ile ilgili görsel sonucu
Yaşar Doğu Ankara’da askerliğini yaparken bir arkadaşının ısrarı ile Ankara Güreş Kulübü’ne girdi ve orada minder güreşine başladı. Zehir gibi acı kuvveti ve büyük güreş kabiliyeti ile bu güreşte de kendisini derhal gösterdi. Ancak kendisini pek tecrübesiz buIan yöneticiler onun Avrupa Şampiyonası’nda ezileceğini düşünerek kadroya almak istemediler. Millî Takımın Finlandiyalı antrenörü Onni Pellinen ağırlığını koyarak direnince kendisine millî takımda yer verildi. Böylelikle başarı dolu güreş hayatının ilk millî temasını 1939 Avrupa Şampiyonası sırasında Oslo’da yaptı. Minder güreşindeki olanca acemilik ve millî maç tecrübesizliğine rağmen büyük bir varlık göstererek üç rakibini yendi, bir maçında sayıyla yenik sayılarak Avrupa Şampiyonluğunu kaybetti, ikinci oldu. O zaman, bu bile büyük başarıydı.
Yaşar Doğu ile ilgili görsel sonucu
Yaşar Doğu 1940 yılında İstanbul’da yapılan Balkan Oyunları’nda güreş yaşantısının ilk şampiyonluğunu kazandıktan sonra, İkinci Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle millî müsabakalardan uzak altı yıllık bir duraklama devresine girilmişti. 1946 yılında tekrar rakipsiz eleman olarak Millî Güreş Takımımıza girdi. Aynı yıl Stokholm’de yapılan Avrupa Şampiyonası’nda sıtmanın verdiği 40 derecelik hararetle mindere çıkmasına rağmen yaptığı altı güreşi de kazanarak 73 kilonun Avrupa Şampiyonu oldu. 1947 yılında Prag’da yapılan Avrupa Greko-Romen Şampiyonası’nda da Ay-Yıldızlı mayo altındaki yerini muhafaza etti.
Yaşar Doğu ile ilgili görsel sonucu
İlk kez Demirperde Bloğu’nun katıldığı bu şampiyona enteresan bir mahiyet taşımaktaydı. Zira Sovyet Rusya ve peykleri bir Demirperde ülkesinde yapılan bu şampiyonada tam bir ittifak içinde idiler. Yaşar, arkadaşlarına yapılan haksızlıkları gördüğü zaman, şampiyonluğu kazanmak için sadece Rus rakibini değil, Demirperde hakem bloğunu da yenmesi gerektiğini gayet iyi anlamıştı. Bu azimle girdi güreşlere ve rakiplerini çatır çatır yendikten sonra finalde Rus ile karşı karşıya kaldı. Güreşe fırtına gibi girdi. Rus’u tuttuğu gibi yere vurdu. Oyundan oyuna geçiyordu. Bir ara rakibinin sırtını yere yatırdı. Hakemler görmezlikten geldiler. Sonra bir tuş daha yaptı. O da aynı akıbete uğradı. Koca Yaşar kızmıştı. Olanca gazabı ile atıldı, çift sürer gibi sürdü Rus’u. Daha sonra hırsla rakibini çatır çatır çevirdi. Bir pestil gibi sırt üstü mindere serdi ve rakibinin göğsüne çıkıp oturdu. Teker teker bütün hakemlere baktı. Gözleri öfke ile doruydu. Hani “Bu da tuş değil mi be insafsızlar” der gibiydi. Hakemler istemeye istemeye “Evet” dediler. Tuşu da; şampiyonluğunu da bastıra bastıra kabul ettirmişti koca Yaşar…
Yaşar Doğu ile ilgili görsel sonucu
Güreş Dünyasında İsveçlilerin deyimi ile bir “Kara saçlı kuvvet ilahı” olarak parlayan Yaşar Doğu, büyük namını 1948 Olimpiyatları, 1949 Avrupa Şampiyonluğu ile de perçinledi. 1950 yılında Irak ve Pakistan’a yaptığı büyük turnede büyük kuvvet ve güreş bilgisini doğu alemine tanıtmak imkân ve fırsatını da buldu. 1951 yılında Helsinki’de yapılan Dünya Şampiyonası’nda 87 kiloda Ayyıldızlı mayoyu giydi. Çok çabuk kilo alan, buna karşılık çok zor kilo veren bir bünyeye sahipti. Bu yüzden yıllar ilerledikçe sıkleti de yükseliyordu, Nitekim 67 kilo ile başladığı güreş hayatının son şampiyonluğunu Helsinki’de 87 kiloda kazandı. Böylelikle parlak güreş hayatına bir de dünya şampiyonluğu sıfatını eklemiş oldu.
Yaşar Doğu ile ilgili görsel sonucu
Ayyıldızlı mayo altında yaptığı 47 maçın 46’sını kazanan Yaşar, bunların 33’ünde tuş yapmış, 11 maçını ittifakla, 1’ini abandone ile, birini de ekseriyetle kazanmıştır. Galibiyetle sonuçlanan 46 güreşi 690, dakika sürmesi gerekirken; yaptığı tuşlarla bu süreyi 372 dakika 26 saniyeye indirmişti. Güreş hayatını kapattıktan sonra Millî Güreş Takımımıza antrenör oldu. 1955 yılında antrenör olarak Millî Takımımızla gittiği İsveç’te ciddi bir kalp krizi geçirdi. Uzun bir tedavi gördü. Doktorlar kendisine iyi bakmasını, yorulup heyecanlanmamasını söylemişlerdi. Fakat bunu yapamadı. İsveç’ten döner dönmez tekrar kendini güreşe verdi ve 8 Ocak 1961’de Ankara’da bir kalp krizi sonucu vefat etti.

Yollug Tigin


yollug tigin ile ilgili görsel sonucu

Yollug Tigin


Yollug Tigin Orhun Kitâbeleri’nin yazarı (7.yy.sonları – 8.yy. başları). Göktürk hakanlarından Kapağan Kağan’ın en küçük oğludur. Bilge Kağan ve kardeşi Kültigin adına dikilen mezar taşlarını Tonyukuk’un emriyle kaleme aldı. Yazıtlardan da anlaşıldığı gibi bilgin bir kişiydi.
yollug tigin ile ilgili görsel sonucu
 Türkçeyi çok iyi biliyordu. Yollug Tigin, akıcı bir üslupla Türklerin Çin esaretinden nasıl kurtulduğunu, İlteriş Kutlug Kağan ve oğulları Bilge Kağan ile Kültigin’in hizmetleri ve kahramanlıklarıyla Türk devletinin nasıl yükseldiğini anlatır. Türk edebiyatının bilinen en eski yazarlarından biri olarak edebiyat tarihinde önemli yer tutar.

Benzer Konular (Similar Topics)(Похожие темы)( Sujets similaires) ( Ähnliche Themen) (مواضيع مماثلة)