Yedi Kızlı
Cadı
Vaktiyle yaşlı bir ninenin bir kızı ve yedi oğlu varmış
.Oğlanlar büyüdükten sonra yedi dağ kadar uzağa gitmişler. Nine ile beraber
kalan kızı ise olgunluk yaşına basmış. Kız,diğer kardeşlerinden
habersizmiş.
Bir gün genç kız arkadaşlarıyla oyun oynuyor-muş. Bu
oyun esnasında değerli bir eşya çalınmış. Kızın arkadaşlarından her biri bu
eşyayı kendisinin çalmadığını, bunu ispat etmek içinde "Ağabeylerim üzerine ant
olsun ki..." şeklinde yemin etmişler. Sıra bu ninenin genç kızma gelince
ağabeyleri olmadığı için büyük bir üzüntü duymuş. Bunun üzerine arkadaşları, bu
kızla ağabeyleri olmadığı için alay etmişler.
Kız büyük bir üzüntüyle, ağlayarak oradan kaçmış ve eve
gelerek durumu yaşlı annesine anlatmış. Annesi, kızın ağabeyleri olduğu
gerçeğini anlatmaya karar vermiş.
Annesi kızım yanına alarak ona bilmediği gerçekleri
anlatmaya başlamış: "Kızım! Aslında senin kardeşlerin vardır. Onlar yedi
erkektir. Zamanında buraları terk edip, falan yedi dağın ötesine gittiler.
Senin de onların yanma gidebilmen için, sana yapacağım topraktan bir eşeğe
bineceksin ve çüş...çüş diyeceksin. Kesinlikle eşeğe hoşt... deme yoksa eşek
bozulur toz olur."demiş
Ve kız kardeşlerinin yanma giderek, annesinden eşeği
yapmasını istemiş. Annesi çamurdan eşeği yapmış ve kızda binerek yola koyulmuş.
İki, üç dağı aştıktan sonra yanlışlıkla hoşt... demiş ve anında eşek toz
oluvermiş. Tekrar annesine gelerek çamur eşeği yapmasını istemiş ve eşek tekrar
yapılmış. Kız tekrar eşeğe binmiş ve bu sefer yedi dağ Öteye varmış. Birde
bakmış ki, büyük bir köşk. Kız burada ağabeylerinin yaşadığını anlamış ve
gizlice içeri girerek, onların olmadığı bir sırada evdeki tüm işleri yapmış ve
ortalığı temizlemiş.
Akşam kardeşleri eve gelince bakmışlar ki, her yer
tertemiz ve intizam içinde. Birbirlerine kimin yaptığını sormuşlar ve belli bir
cevap alamamışlar. Kız akşam üzeri bir sütunun kovuğuna girip
giz.
Kardeşlerden en küçük olanı, yarın evde saklanacağını ve
evin işlerini kimin yaptığını ortaya çıkaracağını söylemiş. Sabah olunca büyük
kardeşler evden çıkmış, küçük kardeşleri ise bir köşede saklanmış. O anda kız
saklandığı kovuktan çıkmış. Tam ev işlerini yapacağı sırada, küçük kardeş
bulunduğu yerden çıkarak kızı yakalamış ve buraya neden geldiğini, buradaki
işleri neden yaptığını sormuş. Kız da başından geçen tüm olayları anlatmış.
Akşam eve gelen büyük kardeşlerine de durumu anlatmışlar. Kardeşleri birbirine
kavuştukları için büyük mutluluk duymuşlar.
Ertesi gün yedi erkek kardeş evden ayrılırken, kız
kardeşlerine ocağın ateşini kesinlikle söndürmemesini
tembihlemişler
Aradan uzun bir zaman geçmiş kız bu tembihi bir gün
unutmuş ve bakmış ki ateş sönmüş. Kız bu sefer ateş bulmak için etrafı dolaşmış.
Bir tepenin üstüne çıkarak etrafı gözlemlemiş, bir de bakmış ki bir dağın
ardından duman çıkıyor, hemen ateş alırım sevinciyle yola koyulmuş. Dağı aşınca
bir ev karşısına çıkmış. Eve girince yedi tane genç kızla karşılaşmış. Bu kızlar
meğer bir cadının yedi kızıymış. Kız, bu cadının kızlarından ateş istemiş.
Kızlar ateşi vermişler. O anda cadı anaları evde yokmuş.
Kızlar, cadı annelerinin kızı bulmaması için ateşin
yanında ona sabun ve yağ vermişler. Ve kıza arkasından yağ atmasını, yol
kayganlaşır, daha sonrada sabun atmasını, bu da su olur böylece annelerinin ona
ulaşamayacağını anlatmışlar
Kız da. malzemeleri alarak eve doğru yola koyulmuş.
Cadı eve gelince durumu sormuş ve durumu öğrenince kızın peşinden gitmiş. Kız
cadının arkasından geldiğini görünce, önce sabunu, sonrada yağı atmış, böylece
cadı o anda bayılmış, kız da zar zor eve varabilmiş. Fakat cadı ertesi gün
uyanınca, kızın evine gelerek kapıyı çalmış. O sırada içerde olan kızdan, her
gün parmağının kanını ve yanında tuz istemiş. Bunu yerine getirmediği takdirde
ise kapıyı kırıp, içeride kızı öldürme tehdidinde bulunmuş. Kız da çaresiz
cadının dediğini yerine getirmiş.
Belli bir zaman geçtikten
sonra, ağabeyleri kız kardeşlerinde çok zayıflama olduğunu görmüşler. Kız
kardeşlerinden durumu anlatmasını istemişler. O da başından geçenleri tek tek anlatmış. Böylece ağabeyleri içlerinden bir
kardeşlerini eve saklamışlar. Cadı eve gelince, kardeşi oku çıkarıp cadıyı
öldürmüş.
Bunun üzerine kız, tüm ağabeylerine bu
cadı-
nın yedi kızı olduğunu ve kendilerinin bu kızlarla
evlenmelerini istemiş, ağabeyleri de kız kardeşlerinin dediğini yaparak bu
cadının yedi kızıyla evlenmişler.
Aradan epey zaman geçmiş. Kardeşler sabah evden
ayrılırken kız kardeşlerine bazı tehlikelerden dolayı tembihlemişler. Bu
tembihte kız kardeşlerinde su içerken, kesinlikle su içtiği testinin ağzını bir
tülbentle bağlayıp, ondan sonra, o suyu içmesini istemişler. Böylece kız
kardeşlerini sudaki zararlı kurtçuklardan korunmasını sağlamaya
çalışmışlar.
Fakat cadının kızları olan gelinler, kocalarının
kardeşlerine olan sevgisini kıskmmış ve ona bir tuzak
kurmayı planlamışlar. Bunun için sudaki zararlı kurtçuklardan korunmak için
bağlanan tülbentle birlikte, cadının kızları, evdeki tüm tülbent ve bezleri
saklamış ve kıza vermemişler. Bunun üzerine kız da suyu, testiye tülbent
bağlamadan içivermiş o sırada gelinlerinin suya bıraktığı bir yılan kızın
karnına girmiş.
Gel zaman git zaman kızın karnına giren yavru yılan
büyümüş ve kızın karnında büyük bir şişkinlik yaratmış. Cadının kızları tam
sırası diyerek kıza iftira atmışlar. Kızın ağabeylerine kızın
hami-
le olduğu yalanını söylemişler. Kızın ağabeyleri de bu
söze inanıp kızı öldürmeyi kararlaştırmışlar. Bunun için içlerinden en küçük
kardeşlerini görevlendirmişler. Onun kız kardeşlerinin bir dağa götürüp
öldürmesini ve kızın kanlı elbisesini istemişler. Emin olmak
için.
En küçük kardeş, kızı alarak dağa götürmüş. Tam kız
kardeşini öldüreceği sırada kalbinde kardeşine karşı bir acıma hissi duymuş ve
onu öldürmekten vaz geçmiş. Diğer kardeşlerine, kızı
öldürdüğünü inandırmak için, kızın mintanından bir parça alarak kana bulamış ve
kız kardeşini de dağda oluruna bırakmış.
Kız her ne kadar masum olduğunu kardeşlerine anlattıysa
da, onları kendisine bir türlü inandıramamış. Ve kendisini yalnızca dağa
bırakan kardeşine: "Ah! Kardeşim! Ayağında bir yara çıksın ve kimse onu
iyileştirenlesin. O yaranın tek dermanı ben olayım ve sende derman bulmak için
bana gelesin, bana muhtaç olasın!" bu şekilde beddua etmiş. Daha sonra
çaresizce dağı dolaşmaya başlamış, kardeşi de oradan
uzaklaşmış.
Kız gide gide çift süren bir
çiftçiye rastlamış. Çiftçide kızı yanmOçağırmış ve
kendisini burada hiç görmediğini söylemiş. Kız da başından geçen İcri çiftçiye tek tek anlatmış.
Çiftçi kıza acıyarak, ona karnındaki yılan için çare düşünmüş. Tam o sırada
tarlada, bir dikenin içinde bulunan, büyük bir yılan ona çaresini anlatacağını
söylemiş. Yılan: "Kızı tavandan baş aşağı sarkıtmasını, bunu yaparken de
başının altına tuz ve su katmasını çiftçiye söylemiş." Büyük yılanın altında
aynı zamanda bir küp altın varmış.
Çiftçi kızı alarak eve gelmiş ve kızı bacaklarında
tavana baş aşağı sarkıtmış ve başının altına tuz ve su koymuş. Bunun üzerine
kızın karnındaki yılan, tuzu ve suyu almak için, kızın ağzından dışarı çıkmış.
O sırada nöbet tutan çiftçi, yılanı görür görmez vurmuş ve öldürmüş, iyileşen
kızı da kendine nikahlayarak onunla evlenmiş. Bir çok çocukları
olmuş.
Kızın kardeşlerinin en küçüğüne ettiği beddua tutmuş.
Küçük kardeşin ayağında büyük bir yara çıkmış. Kardeşi nereye baş vurduysa
derdine çare bulamamış. Kardeş avarece dolaşa dolaşa
kız kardeşinin köyüne gelmiş. O sırada köyün çocukları bunun etrafında
toplanmışlar. Bunu gören kız durumu merak edip kalabalığa doğru gitmiş. Bir
bakmış ki bu kendisini dağda yalnız bırakan kardeşi. Memen kardeşini alarak eve
gelmiş ve ona bir ilaç yaparak ayağına sürmüş. İlacı sürer sürmez, ağabeyinin
.yarası anında iyileşmiş.
Daha sonra kız, başından geçenleri kardeşine anlatmış.
Kardeşi, kıza yanlış davrandıklarından dolayı üzülmüş.
Bıı olaydan sonra çiftçi, kardeşi ve kız beraberce
çalılıklarda bulunan ve altında hazine olan, büyük yılanı öldürmeye gitmişler.
Tarlaya varıp yılanı bulmuşlar ve orada yılanı hemen öldürüp, altındaki bir
küp altını almışlar.
Kızın en küçük kardeşi de diğer ağabeylerinin yanına
giderek durumu anlatmış. Bunun üzerine kardeşler birlik olup, cadının yedi
kızını öldürmüşler ve kız kardeşlerinin yanma gelmişler. Orada altınları
alarak hep beraber, bir daha ayrılmamak üzere mutlu bir hayat
sürmüşler.