bilgievlerim: 2014 Raporu: Kuraklık, Yokluk ve Yükselen Gıda Fiyatları!
Logo Design by bilgievlerim.blogspot.com
TÜRKİYE CANIM FEDA TÜRKİYE CANIM FEDA

Çevirci -Translate - Перевести


7 Ağustos 2016 Pazar

2014 Raporu: Kuraklık, Yokluk ve Yükselen Gıda Fiyatları!






Makalenin Devamını Okumak İçin Alttaki Linke Tıklayın

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin(IPCC) 5. Değerlendirme Raporu'nun 2. bölümü olan "2014: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık" raporu bu hafta açıklandı. İklim Ağı'nın, Boğaziçi Üniversitesi ev sahipliğinde yaptığı toplantıya IPCC'nin başyazarlarından Greenwich Üniversitesinden Prof. Dr. John Morton yine IPCC raporu yazarlarından Doç. Dr. Barış Karapınar ile Prof. Dr. Levent Kurnaz ve İklim Ağı'ndan Deniz Ataç katıldı.

Türkiye de dâhil olmak üzere IPCC'ye üye bütün ülkelerin üzerinde anlaştığı rapor, net bir gerçekliğin altını çiziyor:İklim sisteminde yaşanan değişikliler insan ürünü! Bu, tarımdan gıda fiyatlarına, insan sağlığı ve altyapı sistemlerine kadar her alanı etkiliyor. Bir an önce önlem alınması gerekiyor. 








Yakın zamanda alınacak önlemler çok daha etkili ve az maliyetli olacak. Ne kadar geç kalınırsa, maliyetler o kadar yükselecek. İklim Değişikliği 2014: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık Raporu, küresel iklim değişikliğinin çeşitli sektör ve alanlara etkilerini, iklim değişikliğine uyum politikalarını ve ülkelerin iklim değişikliğine kırılganlıklarını ele alıyor. 

IPCC Raporu, iklim değişikliğinin yalnızca gıda üretiminde düşüş, su ve gıda kıtlığı, yükselen deniz seviyeleri ve insan sağlığına etkilerinden söz etmiyor; aynı zamanda küresel olarak tüm ülkelerin bu etkilere karşı ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koyuyor. 

Rapor, iklim değişikliğinin küresel ve ulusal güvenlik politikaları için büyük önem teşkil ettiği yönünde uyarılar içeriyor. İklim Ağı ve Boğaziçi Üniversitesi tarafından düzenlenen toplantıda konuşan IPCC 5. Değerlendirme Raporu'nun başyazarlarından Prof. Dr. John Morton raporla ilgili şunları söyledi:






"İklim değişikliği; ürün verimlerini, gıda güvenliğini ve kırsal geçim kaynaklarını küresel ve yerel ölçeklerde tehdit ediyor. Bu riskleri yönetmek için bir an önce hem iklim değişikliğine uyum üzerine çalışmamız hem de iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarını azaltmamız gerekiyor." 

Morton, iklim değişikliğinin Türkiye'ye de olumsuz etkileri olacağını söyledi:
"2035'e gelince tahminler Türkiye'de sıcaklığın 1 ila 2 derece kadar çıkacağını gösteriyor. 2065'te ise bunun 3-4 hatta bazı tahminlere göre ise 5 ila 9 dereceye kadar çıkacağı belirtiliyor. 21. yüzyıl sonlarına doğru sıcak hava dalgalarında büyük artışlar olacak. Yaz yağmurlarında artış bekleniyor. Kuraklık ve kurulukta da orta düzeyde artış olacak."









Raporun başyazarlarından Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Barış Karapınar da rapordaki bulguları değerlendirdi. Doç. Dr. Barış Karapınar: "70 ülkeden yaklaşık 300 bilim insanının binlerce bilimsel çalışmayı değerlendirerek hazırladığı bu rapor, iklim değişikliğinin etkisiyle su kıtlıklarının ve kuraklıkların artacağını, tarımsal verimliliklerin düşeceğini, gıda fiyatlarında dünya genelinde %85'e varan artış gerçekleşebileceğini öngörüyor. 

İklim değişikliğine en az katkısı olan yoksul kesimler bunun zararlarından en çok etkilenecek olanlar. Mesela kuraklıktan en çok Orta Anadolu'da yaşayan dar gelirli çiftçiler, sellerden en fazla yine şehirdeki yoksullar etkileniyor. 2000-2013 yılları arasından sel ve fırtınalardaki ölümlerin %95'i az gelişmiş ülkelerde gerçekleşti. İşte bu 21. yüzyılda büyük bir eşitsizlik yaratacak."

İklim değişikliğinin gıda fiyatlarını 2050'de %85 arttıracağını söyleyen Karapınar, şöyle devam etti:



"Buğday gibi ürünlerde bu %100'e varacak. Zaten ithal eden Türkiye'de artış daha da fazla olacak. 2007-2008 dünya gıda krizinde 44 milyon insan yoksulluk sınırının altına indi. İşte 21. yüzyılda beslenme yetersizliği olan çocuk sayısı 20-25 milyon artacak. Şehirlerde çok ciddi su sıkıntısı yaşanacak."

Karapınar, iklim değişikliğinin Celali İsyanları ya da Arap Baharı gibi süreçlerde etkisi olduğunu ancak esasında savaş zamanlarında etkisini arttırdığını mesela Suriye'de şu anda kuraklık nedeniyle halkın daha da zor bir duruma düşeceğini söyledi. İklim değişikliği için ülkelerin bir an önce önlemler alması, kendilerini ona göre adapte etmeleri gerektiğini belirten Karapınar, bunun yıllık 70-100 milyar dolarlık bir maliyeti olduğunu ekledi.
"Dolayısıyla, artık hükümetler ve karar vericilerin bu tehdidi göz ardı etmeleri için hiçbir geçerli mazeretlerinin kalmadığı görüşündeyiz. Eğer derhal harekete geçersek gidişatı yavaşlatmamız, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinden kendimizi korumamız mümkün olacaktır."

İklim Ağı adına konuşma yapan ve iklim değişikliğine uyumun yanı sıra iklim değişikliği ile mücadele etmemiz gerektiğini de vurgulayan Deniz Ataç: "İklim değişikliğinin etkilerini azaltmanın tek yolu, iklim değişikliğine uyum sağlamaktan geçmiyor. İklim değişikliğinin nedenlerini ortadan kaldırmadan ve iklim değişikliği ile mücadele etmeden, uyum politikaları etkisiz kalabilir. Bir taraftan kısa dönemde iklim değişikliğine uyum sağlama politikalarımızı oluştururken; diğer taraftan da iklim değişikliği ile mücadele politikalarımızı geliştirmemiz gerekiyor. 1990'dan 2012'ye sera gazı emisyonu %133 artmış 

Türkiye'de. Bunun da %70'ini enerji sektörü oluşturuyor. Bunu azaltmazsak iklim değişikliğine uyum göstermemiz de zorlaşır. Şu anda 80 kömür santrali daha yapılmak isteniyor. Fosil yakıtlar yerine dünyada olduğu gibi verimli ve yenilenebilir enerjiye dönmemiz gerekiyor." dedi. IPCC süreçlerinde yer alan Türkiye, küresel iklim değişikliği ve getirdiği riskler ile iklim değişikliğiyle mücadelenin önemi ve ivediliğini kabul etmiş oluyor. 

IPCC raporu, tüm ülkeler ile birlikte Türkiye'nin de iklim biliminin gösterdiği doğrultuda harekete geçmesi için bir uyarı niteliği taşıyor. İklim Ağı, bugün gelinen noktada Türkiye'nin sera gazı azaltım hedefi belirlemesinin yaşamsal bir zorunluluk olduğunun bir kez daha altını çiziyor. 




Küresel çözümün parçası olmak için iklim değişikliğine uyum politikalarının geliştirilmesi, ülkemizin başta kömür olmak üzere fosil yakıta dayalı enerji vizyonunun ciddiyetle gözden geçirilmesi, enerji verimliliği ve yenilebilir enerji politikalarının etkin bir biçimde uygulanması gerektiğini vurguluyor.

IPCC DEĞERLENDİRME RAPORUNDA ÖNE ÇIKAN NOKTALAR

IPCC tarafından hazırlanan "İklim Değişikliği 2014: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık Raporu"na göre iklim değişikliğinin küresel ölçekte gözlemlenen etkileri şöyle:

• İklim değişikliğinin yaşanan etkilerinin kanıtları çok açık ve birçok doğal döngü için kapsamlı bir şekilde ortada. Son birkaç on yıl boyunca, iklim değişikliği, tüm kıtalar ve okyanuslardaki doğal sistemler ve insan türü üzerinde etkilerini gösterdi.


• Dünyada birçok bölgede değişen yağış rejimleri veya eriyen kar ve buzul örtüleri hidrolojik sistemleri değiştirdi; su varlıklarını miktar ve kalite olarak etkiledi.
• Karada, tatlı suda ve denizde yaşayan birçok canlı türünün değişen iklim koşullarına bağlı olarak coğrafi yaşam alanları, mevsimsel faaliyetleri, göç alışkanlıkları, sayıları ve türler arası etkileşimleri değişti.




• Farklı bölgeleri içeren çok sayıda çalışmaya göre iklim değişikliğinin tarımsal verim üzerindeki olumsuz etkileri, olumlu etkilerinin üzerinde. İklim değişikliği, buğday ve mısır tohumlarının yetişmesini birçok bölgede olumsuz etkiliyor.

• Son zamanlarda görülen sıcak hava dalgaları, kuraklıklar, seller, siklonlar ve kontrol edilemeyen yangınlar gibi iklim değişikliğine bağlı oluşan aşırı hava olaylarının etkileri, gerek ekosistemlerin gerekse de beşeri sistemlerin iklim değişikliğine karşı ne denli kırılgan olduğunu ortaya koyuyor. 

İklim değişikliğine bağlı aşırı olaylar, ekosistemlerde değişim, gıda ve su erişilebilirliğinde sorunlar, altyapı ve yerleşim birimlerinde zarar, hastalık ve ölümlerdeki artış ve zihinsel hastalıklar ile beraber insan refahını etkiliyor.

• İklim değişikliğine karşı ülkelerin kırılganlıkları çoğunlukla iklim dışı etkenler ile farklı kalkınmışlık seviyelerinin sebep olduğu çok boyutlu eşitsizliklerden kaynaklanıyor. Bu nedenle, iklim değişikliğin etkilerine karşı kırılganlık ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor.
• Dünya'nın bazı bölgelerindeki, büyük ölçekli şiddet olayları (iç savaş, ayaklanma vb.), iklim değişikliğine olan kırılganlığı artırıyor. Altyapı, doğal kaynaklar, sosyal sermaye ve yaşam alanlarının iklim değişikliğine uyumunu tehlikeye atıyor.

• Gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun tüm ülkelerde iklim değişikliğinin etkileri ve iklim değişikliğine ilişkin sektörel hazırlıkların eksikliği arasında tutarlı bir ilişki var.





RAPORA GÖRE; İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN GELECEKTE EN AZ %95 İHTİMALLE GÖRÜLMESİ BEKLENEN ETKİLERİ:

• Kasırga, sel ve deniz seviyesindeki yükselmeye bağlı olarak, Küçük Ada Devletleri, diğer küçük adalar ve kıyı bölgelerinde ölüm, yaralanma ve yerleşim yerlerinin zarar görme riski,

• Karasal bazı bölgelerde ani sellere bağlı olarak yerleşim yerlerinin zarar görmesi, şehirlerde yaşayan nüfusun ciddi hastalık tehditleriyle karşı karşıya kalması riski,
• Aşırı hava olaylarına bağlı olarak altyapı sistemlerinin büyük ölçüde zarar görmesi ve/veya ortadan kalkmasıyla elektrik ve su temini ile sağlık ve acil yardım hizmetlerinin düzenli sürdürülememesinden kaynaklanacak sistemik riskler,

• Sıcak hava dalgalarının yaşanacağı dönemlerde kentsel ve kırsal alanlarda, dışarıda çalışanlar ile kentli nüfusun kırılgan kesimlerinde (yaşlılar, solunum zorluğu çekenler vb.) ölüm ve hastalık oranlarının artması riski,

• Sıcaklık artışı, kuraklık, seller ve yağış rejimindeki değişiklik ve aşırılıklara bağlı olarak, özellikle yoksul kesimler için gıda temin sisteminin işlemez hale gelmesi ve gıda güvenliğinin tehlikeye girmesi riski,

• İçme ve sulama suyuna yetersiz erişim ve tarımsal üretimde düşüşe bağlı olarak, özellikle yarı kurak bölgelerde yaşayan geçimlik çiftçi ve köylülerin geçim kaynaklarının azalması riski,

• Özellikle tropik ve Kuzey Kutup bölgelerinde deniz ve kıyı ekosistemleri ile bu sistemlerin kıyı alanlarında yaşayan nüfusa sağladıkları biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetlerinin yok olması riski,

• Karasal ve tatlı su ekosistemleri ile bu alanlarda yaşayan insanların yararlandıkları biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetlerinin yok olması riski.





IPCC NEDİR?

IPCC 1988'de BM'ye bağlı olarak faaliyet gösteren iki uzman kuruluş olan Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından, iklim değişikliği konusunda yol göstermek amacıyla kuruldu. Türkiye'nin de aralarında olduğu 195 üye ülkesi var. 2007'de nobel ödülü aldı. IPCC'nin 5. Değerlendirme Raporu, Eylül 2013 ve Eylül 2014 tarihleri arasında parçalar halinde açıklanıyor.
Güncelleme: 12/04/2014
Kaynaklar:1) Nilay Vardar, bianet.org
2) yesilist.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Benzer Konular (Similar Topics)(Похожие темы)( Sujets similaires) ( Ähnliche Themen) (مواضيع مماثلة)