Dünyamızı delik deşik eden göktaşı çarpmalarının izlerini uzaklarda aramaya gerek yok. Sadece 385 bin kilometre kadar ötemizde bize kozmik tarihimizin kaydını sunan çok iyi bir kaynak var: Ay. Toronto Üniversitesi’nden araştırmacılar da böyle düşünmüş olacaklar ki NASA’nın faaliyete soktuğu yeni bir Ay izleme uydusunu kullanarak tam da bu yönteme başvurdular. Ulaştıkları veriler Dünya’nın antik tarihini baştan yazacak gibi görünüyor! Neden mi?
Dünya’ya çarpan ve geride krater bırakan göktaşlarından 290 milyon yıl
öncesiyle 650 milyon yıl öncesi aralığına denk gelenlerin oldukça nadir
görülmesi; bu uzak geçmişe ait kraterlerin, başta erozyon olmak üzere
çeşitli jeolojik süreçlerin toprağı aşındırıcı etkisiyle gözden
kaybolmasına bağlanıyordu.
Oysa Toronto Üniversitesi Yer Bilimleri Bölümü’nde doktorasını henüz tamamlamış olan Sara Mazrouei ve aynı bölümün öğretim üyelerinden Rebecca Ghent’in verileri öyle söylemiyor. İkilinin çalışması Dünya ve Ay’ı etkileyen göktaşı çarpmalarının sayısının yaklaşık 290 milyon yıl öncesinden itibaren 2,6 kat artış gösterdiğini, Dünya üzerinde 290 milyon yıldan eski kraterlerin nadir olmasının ise jeolojik aşındırmadan değil, bu dönemdeki çarpmaların oransal azlığından kaynaklandığını gösteriyor. Peki bütün bunlar ne demek ve neden önemli?
Aslında hikaye NASA’nın 2009’da fırlattığı Lunar Reconaissance Orbiter (LRO) isimli yüzey izleme cihazının marifetlerinde kitleniyor. LRO’nun özelliklerinden biri, 1 milyar yıldan genç ve çapı 10 km’den büyük tüm yüzey kraterlerinin haritasını çıkarmak. Bunu yaparken aracın ilgili komponenti (Diviner denen bir radyometre) Ay’ın yüzeyinden yayılan ısıyı ölçerek genç kraterlerin aşınma yaşını belirliyor.
Ay gecesinde iri taşlar ince taneli toprak/kaya parçalarına göre daha fazla ısı yayıyor. Bu da termal resimlerde iri parçaların ince taneli olanlardan ayırt edilmesini sağlıyor. Bu bilgiden yola çıkan araştırmacılar göktaşı çarpmaları sırasında yüzeye yayılmış ve akabinde, onmilyonlarca yıl süren meteor yağmurlarıyla kırılıp kraterin kıyılarına dağılmış kaya parçalarını belirleyip tarihlendirebilmişler.
Böylece ne zaman oluştuğu bilinmeyen ay kraterlerinin gerçek yaşı ortaya çıkmış. İkinci ve en önemli aşamada da bunları Dünya’daki kraterlerin yaşıyla karşılaştırınca her iki grubun aynı göktaşı bombardımanı öyküsünün neticesinde oluştuğu tespit edilmiş. Sözün özü 290 milyon yıl kadar önce uzayda birşeyler değişmiş ve Ay ile Dünya kendilerini aynı göktaşı yağmurunun etkisi altında bulmuş. Peki değişen ne olmuş?
Aslında tam bilinmiyor, fakat
araştırmacıların dile getirdiği en akla yatkın olasılığı iletelim: Mars ve
Jüpiter’in yörüngeleri arasındaki göktaşı kuşağında, 300 milyon yıldan uzun
bir süre önce büyük çarpışmaların meydana geldiği biliniyor. Güneş
sisteminin iç kısımlarına ulaşıp Dünya ve Ay’ı bombalayan göktaşları da işte
bu çarpışmalardan fırlayan enkazlar olabilir.
Dönüp dolaşıp dinozorlara geliyoruz
Çalışmalarının sonuçlarını Science dergisinin 18 Ocak sayısında yayımlayan ekip göktaşı çarpmalarının
dalgalanma gösterdiğini ilk söyleyenler değil, fakat bunu istatistiksel
olarak gösterebilen ve rakamlara döken ilk ekip. Çalışmayı önemli kılan bir
unsur daha var: Göktaşı çarpmalarının Dünya üzerindeki canlılığın tarihiyle
ilişkisi.
Dünya ve Ay’ı hedef alan göktaşı çarpmalarının yoğunlaştığı dönem, jeolojik devirlerin diliyle, Paleozoik Dönem’in sonuna, yani dinozorlardan memelilere kadar bilinen türlerin yeşerdiği dönemin başlangıcına karşılık geliyor. Fakat yaklaşık 300 milyon yıllık bu evrenin aynı zamanda kitlesel yokoluşlarla pek çok kere kesintiye uğradığını, ardından söz konusu felaket dönemlerini yeni türlerin hızla evrimleşmesinin izlediğini de fosil kayıtlarından biliyoruz.
Elbette bu iniş çıkışlı süreçler değişik yer ve iklim olaylarıyla ilişkili olabilir. Fakat göktaşı çarpmaları da bunlardan bağımsız düşünülebilecek bir olgu değil. Nitekim çarpmaların yoğunlaştığı söylenen dönemde yaşandığı kabul edilen Permiyen sonu yokoluşu (250 milyon yıl önce), bilinen kitlesel yokoluşların en şiddetlisiydi ve canlılığın %95’ten fazlasını yeryüzünden silmişti.
Bunu Triasik sonu yokoluşu (200 milyon yıl önces) ile dinozor çağını kapatıp küçük memelilere kapı aralayan Kretase sonu yokoluşu (66 milyon yıl önce) izledi. Dolayısıyla Rebecca Ghent’in sorduğu soruyu biz de burada tekrarlayabiliriz: “Göktaşı çarpmalarındaki hesaplanan sıklaşma ile Dünya üzerinde uzun süre önce yaşanmış olaylar arasında doğrudan bağlantı kurulabilir mi?” Bu da başka araştırmaların konusu olacak.
Kaynaklar:
1) University of Toronto News, “Team of scientists led by U of T identify period of increased asteroid impacts on ancient Earth by studying the moon”, 17 Ocak 2019.
2) University of Southampton News, “Earth and Moon pummelled by more asteroids since the age of the dinosaurs began”, 17 Ocak 2019.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder