bilgievlerim: Türkçe
Logo Design by bilgievlerim.blogspot.com
TÜRKİYE CANIM FEDA TÜRKİYE CANIM FEDA

Çevirci -Translate - Перевести


Türkçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ekim 2018 Cumartesi

Zarf (Belirteç)

Zarf (Belirteç)

Sıfatlar konusunda sıfatların, isimlerin özelliği olan sözcükler olduğundan bahsetmiştik. İsimlern değişik özellikleri olduğu gibi, fiillerin de belli özellikleri, nitelikleri vardır. İşte fiillerin değişik özelliklerini belirleyen sözcüklere zarf denir. Zarflar sadece fiilleri değil; sıfatları, fiilimsileri, kendi türünden sözcükleri yani zarfları da etkileyen sözcüklerdir. 
"Ali güzel konuşuyordu." Cümlesindeki "güzel" sözcüğü, konuşma fiilinin niteliğini belirttiği için zarftır. 
Zarflar kendi aralarında beşe ayrılır.

1. Durum (Hal) Zarfları

Fiillerin durumunu, nasıl yapıldığını bildiren zarflardır. Fiiler sorulan "Nasıl?" sorusuna cevap verir. 
"Yolda hızlıca yürüdük." Cümlesinde "yürüdük" fiiline nasıl sorusunu sorarsak "hızlıca" yanıtını alırız. Bu da "hızlıca" sözcüğünün durum zarfı olduğunu gösterir.

Buradak şuna dikkat etmeliyiz: "Nasıl" sorusunu bir sıfatı (niteleme sıfatı) bulmak için de sorarız. Bu soruyu isme sorarsak alacağımız cevap sıfat, fiile sorarsak alacağımız cevap zarftır. Niteleme sıfatı olarak kullanılan bütün sözcükler bir fiili etkilediğinde durum zarfı olur. 

2. Zaman Zarfları

Eylemin anlamını zaman yönüyle sınırlandıran, eylemin gerçekleşme zamanını bildiren sözcüklerdir. Eyleme sorulan "Ne zaman?" sorusuna yanıt verirler. 
"Seni dün göremedim." Cümlesinde "dün" kelimesi zaman zarfıdır. 
Zaman bildiren sözcükler fiili etkiledikleri zaman, zaman zarfı olurlar. Zaman bildiren sözcükler başka cümlelerde başka görevlerde kullanılabilir. 

3. Miktar (Azlık - Çokluk) Zarfları

Bir fiilin, fiilimsinin, sıfatın ya da başka bir zarfın anlamını miktar bakımından belirleyen ya da sınırlayan zarflardır. Fiile sorulan "Ne kadar?" sorusuna yanıt verirler. 
"Höyüklüde çok kalmayacağım." Cümlesindeki "çok" sözcüğü "kalma" eylemini miktar olarak etkilediği için miktar zarfıdır. 
Miktar zarfı olarak kullanılan sözcükler, diğer sözcük türlerine girecek şekilde de kullanılabilir. Bunun yanında "daha" sözcüğü, hem miktar zarfı hem de zaman zarfı olarak kullanılabilir. Çünkü bu sözcük "henüz" anlamında kullanıldığında zaman bildirir. 

4. Yer - Yön Zarfları

Fiillerin yöneldiği yeri bildiren sözcüklerdir. Eksiz olarak kullanılan "aşağı, yukarı, içeri, dışarı..." gibi sözcükler "Nereye?" sorusuna cevap verdiğinde yer-yön zarfı olur. Yer-yön zarfları cümlede isim, sıfat gibi değişik görevlerde kullanılabilir. Bu sözcükler çekim eki alarak kullanılmışsa isim; bir ismi etkileyecek şekilde kullanılmışsa da sıfattır.

5. Soru Zarfları

Fiilleri ve fiilimsileri soru yoluyla belirleyen zarflardır. Bu zarflar, aynı zamanda diğer zarf çeşitlerini bulmaya da yarar. Soru bildiren sözcükler her zaman zarf göreviyle kullanılmaz. Cümledeki kullanımına göre sıfat, zamir gibi görevlerde de kullanılır. Şimdi soru zarflarını tek tek inceleyelim.

Niçin

Bu sözcük sebep bildirerek kullanıldığından her zaman zarftır. 

Nasıl

Eylemle ilgili niteliği soran soru zarfıdır. Cümledeki kullanışa göre sıfat ya da zarf olarak görev yapar.

Ne Kadar

Eylemin ölçüsünü, miktarını soran soru sözcüğüdür. Cümledeki kullanışına göre sıfat, zamir ve zarf olabilir. Mantığını bildikten sonra bunu kolaylıkla ayırt edebilirsiniz. 

Ne

Eylemle ilgili sebebi soran soru sözcüğüdür. Bu sözcük de "ne kadar" da olduğu gibi zamir, sıfat ya da zarf olarak kullanılabilir. Bu sözcük "sebep" anlamıyla kullanılmışsa zarf, bir ismin yerine kullanılmışsa zamir, bir ismi belirtecek şekilde kullanılmışsa sıfattır. 

Zamir (Adıl)

Zamir (Adıl)

Okul müdürü eğitim-öğretim yılı içinde zorunlu olarak on, on beş gün okuldan ayrılmak zorunda kalsa ne olur? Okuldaki işler aksar mı? Aksamaz tabiki. Müdür beyin yerine yardımcısı vekalet eder. Yapılacak işleri onun yerine aynen yapar. İşte zamirler de böyledir. İsim kullanılmadığı, olmadığı zaman zamirler isimlerin yerine geçer, isimler gibi çekim ekleriyle çekimlenir, isimler gibi cümlede değişik görevlerde kullanılır. Örneğin;
"Ahmet'e bu kalemi verir misin?" cümlesini "Ona bunu verir misin?"
şeklinde söylediğimizde "Ahmet" isminin yerini "ona", "bu kalemi" sözlerinin yerini de "bunu" sözcüğünün tuttuğunu görüyoruz. İşte bu sözcükler zamirdir. O halde buraya kadar anlattıklarımızı bir tanımla öz hale getirelim.

İsim olmadıkları halde isimlerin yerini tutan sözcüklere zamir denir. 
Sayıları çok olmamakla birlikte zamirler, dilimizde çok kullanılan sözcüklerdir. İster cevremizdek canlı, cansız varlıklar; isterse duygu, düşünce ya da kavramlar olsun zamirler bütün bu sözcüklerin yerini tutan kelimelerdir. 
Zamirlerle ilgli bu açıklamadan sonra zamir çeşitlerine gelelim. Zamirler iki gruba ayrılarak incelenmektedir.

A. Kelime Halineki Zamirler

1. Şahıs (Kişi) Zamirleri

Kişi adlarının yerine geçen sözcüklerdir. Bu zamirler tekil kişiler için "ben, sen, o"; çoğul kişiler için de "biz, siz, onlar" olmak üzere toplam altı tanedir. Bu zamirler isimlerin yerine geçtiklerinden, isim çekim eklerini alarak da kullanılır. 
Şahıs zamirleri konuşmalarda birbirlerinin yerine kullanılabilir. Kimi zaman saygı, sevgi, incelik göstermek; kimi zaman resmi olma çabası; kimi zaman da büyüklük taslamak için böyle kullanımlarla karşılaşırız.
Bir de zamirlerin yerine kullanılabilen, ama esas olarak şahıs zamirleriyle birlikte kullanılarak cümledeki anlamı pekiştiren "kendi" zamiri vardır. Bu zamire dönüşlülük zamiri de denir.  Dönüşlük zamiri bazen şahıs yerine, bazen insan dışındaki varlıklar için bazen de şahıs zamiriyle beraber pekiştirme anlamı katmak için kullanılır. 

2. İşaret (Gösterme) Zamirleri

Varlık isimlerinin yerini tutan, aynı zamanda varlığı işaret eden sözcüklerdir. İşaret zamirleri "bu, şu, o" dur. Tekil hallerinin dışında çoğul olarak da kullanılabilirler. 
İşaret zamirleriyle şahıs zamirlerini birbiriyle karıştırmamaya dikkat etmeliyiz. Şahıs zamirleri sadece insan için, işaret zamirleri ise insan dışındaki canlı, cansız varlıklar için kullanılır. Bunun yanında işaret zamirleri bazen insan için de kullanılabilir. 
Bunların dışında "burası, şurası, orası" sözcükleri, ayrıca "öteki, beriki" gibi sözcükler de işaret zamiri olarak kullanılmaktadır.

3. Belgisiz Zamirler

İsimlerin yerini belirsiz bir şekilde tutan sözcüklerdir. Bu zamirlere, hangi isimlerin yerini tuttukları tam olarak bilinmediği için belgisiz zamir denmektir. 
Belgisiz zamirler "herkes, kimse, kimi, biri, birkaçı, çoğu, hepsi, bazısı, hiçbiri, falan, filan, şey" gibi sözcüklerdir.
"Sonunda hepimiz dışarı çıkmayı başardık." cümlesinde altı çizili kelime belgisiz zamirdir. 

4. Soru Zamirleri

İsimlerin yerini soru yoluyla tutan sözcüklerdir. "kim, ne, hangisi, ne kadarı..." soru zamiri olarak kullanılan sözcüklerdendir. "çarşıdan sana ne alayım?" cümlesinde altı çizili kelime soru zamiridir. 
Cümlede kullanılan soru sözcükleri cümleye her zaman soru anlamı katmaz ve bu cümlelerin, sonuna da soru işareti konmaz. 

B. Ek Halindeki Zamirler

Bir sözcük olmadıkları halde ismin yerine geçen zamir anlamlı eklerdir. Bunlar da ilgi ve iyelik zamirleridir. Şimdi bu zamirleri sırasıyla görelim.

1. İlgi Zamiri

Belirtili isim tamlamalarında düşen tamlananın yerini tutmak üzere tamlayana eklenen "-ki" ekine ilgi zamiri denir. Bu ek halindeki zamir, eklendiği tamlayan durumundaki sözcüklere düşen, kullanılmayan isim arasında bir ilginin olduğunu belirtir ve o ismin yerini tutacak şekilde kullanılır. Örneğin; "Benim evim senin evinden güzel" cümlesinde "senin evin" isim tamlamasıdır. İlgi zamiri düşen "evin" yerini tutacak şekilde kullanılır. Bu durumda cümle şöyle olur: "Benim evim seninkinden güzel."

2. İyelik Zamirleri

İyelik ekleri aynı zamda iyelik zamirleridir. "-ım, -in, -i(si), -imiz, -iniz, -leri" gibi ekler iyelik zamiri olarak kullanılır. "Kalemim kırıldı." Cümlesindeki iyelik zamiri "benim kalemim" ifadesindeki "benim" sözcüğünün anlamını kapsamaktadır. Bu nedenle zamirdir.

Sıfat (Ön Ad)

Sıfat (Ön Ad)

İsimlerden önce gelerek onları değişik yönlerden niteleyen ya da belirten sözcüklere sıfat denir. İsimler varlıkları karşılayan sözcükler, sıfarlar da isimlere özellik kazandıran sözcüklerdir. Kitap, ağaç, köy, insan... gibi sözcükler isimdir. Bu isimlerin kendine has özellikleri, kendi türleri içinde ayırt edici yanları vardır. İşte bu özellikler sıfatlarla ifade edilir. 
Sıfatlar isimlerin özelliği olan sözcükler olduklarına göre isimlerle beraber kullanılırlar. Bir sözcüğün sıfat olabilmesi için mutlaka bir isimden önce gelerek o ismi değişik yönlerden etkilemesi gerekir. Şimdi sıfatlarla ilgili bir kaç özellikten söz edelim.
Sıfat olan sözcükler çekim eki aldığında sıfat olmaktan çıkar. "Güzel kız" derken güzel kelimesi sıfattır. Ancak "güzeli severim" dediğimizde güzel kelimesi çekim eki alarak sıfat olma özelliğini yitirmiştir.

Bir ismi etkileyen birden fazla sıfat olabileceği gibi birden fazla ismi etkileyen bir sıfat da olabilir. Örneğin; "uzun boylu, sessiz bir çocuk" dediğimizde  "uzun boylu" ve "sessiz" sıfatlarının ikisi birden "çocuk" ismini niteler. "Yemyeşil kırlar ve bayırlar" derken de "yemyeşil" sıfatı "kırlar" ve "bayırlar" isimlerinin ikisini birden niteler.
Sıfat tamlamalarında tamlanan durumdaki isim bazen düşer. Tamlananı düşmüş bu tür sıfatlara adlaşmış sıfat denir. "Tembele iş buyur, sana akıl öğretsin" cümlesinde "tembel insan" sıfat tamlamasının tamlananı düşmüş, "tembel" sıfatı da "e" hal ekini alarak isimleşmiştir. İşte bu tarz sözcüklere adlaşmış sıfat denir. 

I. Sıfat Türleri

A. Niteleme Sıfatları

İsimlerin renk, durum, şekil gibi kendilerinden ayrılmayan, kalıcı özelliklerini ifade eden sıfatlardır. Niteleme sıfatları isme sorulan "Nasıl?" sorusuna cevap verir. "Siyah gözlerin çok güzel" cümlesindeki "siyah" sıfatı bir niteleme sıfatıdır ve "göz" ismini renk yönünden niteler.

B. Belirtme Sıfatları

İsimleri sayı, işaret, soru gibi değişik yönlerden etkileyen sözcüklerdir. Belirtme sıfatları, isimlerin geçici özelliklerini ifade eder. "Gökten üç elma düştü." Cümlesinde "üç" sıfatı "elma" ismini sayı yönünden belirten bir belirtme sıfatıdır. Belirtme sıfatları kendi içinde dörde ayrılır.

1. İşaret Sıfatları (Gösterme)

İsimleri gösterek belirten sıfatlardır. Bunlar addan önce "bu, şu, o" sözcüklerinin getirilmesiyle yapılır. "Beriki, öteki" gibi sözcükler de bir isimden önce kullanıldığında işaret sıfatı olur.

2. Sayı Sıfatları

Sayı sözcükleri birer isimdir. Bunlar başka bir ismin sayısını, ölçüsünü, sırasını belirttiğinde sayı sıfatı olur. Sayı sıfatları kendi içinde dörte ayrılır. 

a. Asıl sayı sıfatları

İsimlerin kesin sayılarını belirtmek için kullanılan ve isme sorulan "Kaç?" sorusuna cevap veren sıfatlardır. 

b. Sıra sayı sıfatları

Belirttikleri isimlerin sıralarını gösteren sıfatlardır. Sayı isimlerine getirilen "-ıncı, inci, -uncu, -üncü" ekleriyle yapılır ve isme sorulan "Kaçın?" sorusuna cevap verir. 

c. Üleştirme sayı sıfatları

İsimlere bölüştürme (eşit paylara ayırma) anlamı vererek onların sayılarını belirten sıfatlardır. Sayı isimlerine getirilen "-ar, -er" ekleriyle yapılır ve isme sorulan "Kaçar?" sorusuna cevap verir. 
Üleştirme sayı sıfatlarının tekrarlı biçimleri zarf olarak (durum zarfı) kullanılmakta, sıfat görevini yititmektedir.

d. Kesir sayı sıfatları 

İsimleri kesirli olarak belirten sıfatlardır. Bu sıfatlar isme sorulan "Kaçta kaç?" sorusuna cevap verir. "Yarım,çeyrek" sözcükleri de kesirli anlam taşıdıklarından kesir sayı sıfatıdır.
Yardımcı eylemlerle kurulmuş birleşik fiillerin yüklem olarak kullanıldığı cümlelerde yüklemi etkileyen sözcüğe dikkat edilmelidir. 

3. Belgisiz Sıfatlar

İsimleri, onlara kesinlik kazandırmaksızın belirten sıfatlardır. Bazı, kimi, çoğu, bir, birkaç,birçok, herhangi bir, bir takım, hiçbir... gibi sözcükler belgisiz sıfat olarak kullanılmaktadır. "Birçok insan anlamaz eski musikimizden." cümlesindeki altı çizili kelime belgisiz sıfattır. 
Belgisiz sıfatlar aynı zamanda belgisiz zamir olarak da kullanılır. Bu sözcükler bir ismin önüne gelip o ismi belirtirse sıfat, isimlerin yerini tutacak şekilde kullanılırsa belgisiz zamir olur. 
Belgisiz sözcüklerle ilgili şöyle pratik bir kural da söylebiliriz. "Kimi" ve "çoğu" sözcükleri dışındaki diğer belgisiz sözcükler çekim eki almadan kullanılmışsa belgisiz sıfat, çekim eki alarak kullanılmışsa belgisiz zamirdir. 
"Bir" sözcüğü hem belgisiz sıfat hem de sayı sıfatı olarak kullanılabilir. "Tek" anlamında kullanılmışsa sayı sıfatı, "herhangi bir" anlamında kullanılmışsa belgisiz sıfat olur. 

4. Soru Sıfatları

İsimleri soru yoluyla (durumlarını, yerlerini, sayılarını) belirten sözcüklerdir. Bu sıfatlar, ayrıca diğer sıfat çeşitlerini de bulmaya yarar. "Nasıl şiirlerden hoşlanırsınız?" cümlesindeki altı çizili sözcük soru sıfatıdır. 
Soru bildiren sıfatlar yalnızca sıfat olmaz. Zamir görevini de üstlenir. Bir sözcüğün soru anlamı taşıması için mutlaka bir isimden önce gelerek o ismi belirtmesi gerekir. 

II. Sıfatlarda Küçültme

Sıfatlarda küçültme "-ımsı, -ımtırak, -ce, -cik" ekleriyle yapılır. Bu eklerden sadece "-cik" eki esas küçültmeyi yapar. Diğerleri eklendiği sıfatın anlamında daralmaya yol açar. "-cik" eki zaten küçüklük anlamı taşıyan sözcüklere eklendiğinde onlara aşırılık anlamı katar.
"Yeşilimsi bir kazak giymişti." Cümlesinde "-ımsı" eki "yeşil" sözcüğünün anlamında bir daralmaya neden olmuştur. Kazağın renginin tam yeşil değil de yeşile yakın bir renk olduğunu belirtmiştir. 

III. Sıfatlarda Pekiştirme

Sıfatlarda pekiştirme, yani anlamın kuvvetlendirilmesi iki yolla yapılır. 
a. "m, p, r, s" harfleriyle yapılır:
Sıfat olan sözcüğün ünlüye kadar olan ilk hecesi alınır, "m, p, r, s" harflerinden uygun olan getirilir ve sözcük aynen yazılır. Örneğin; tertemiz, upuzun, masmavi... gibi. 
b. Sıfat olan sözcüğün tekrar edilmesiyle yapılır:
"Uzun uzun ağaçlar vardı bahçede." Cümlesinde ikile yoluyla sıfat pekiştirilmiştir. 

IV. Sıfatlarda Derecelendirme

Sıfatlarda derecelendirme sıfat olan sözcükten önce getirilen "çok, pek, daha, en..." gibi sözcüklerle yapılır. 

1. Eşitlik Derecesi

Kadar sözcüğü ile yapılır. Cennet kadar güzel bir yer dediğimizde yerin cennetle eşit güzellikte olduğunu ifade etmek isteriz.

2. Üstünlük Derecesi

Daha sözcüğü ile yapılır. Ben senden daha yakışıklıyım dersek yakışıklılık bakımından daha üstün olduğumuzu iddia ediyoruzdur.

3. Aşırılık Derecesi

 Sıfatların önüne getirilen "çok, pek" gibi sözcüklerle yapılır. Gözlerin çok güzel dediğimizde gözlerin güzellik bakımında aşırı olduğunu ifade ederiz. 

4. En Üstünlük Derecesi

Sıfatların önüne getirilen "en" sözcüğü ile yapılır. En çalışkan Ahmet'tir gibi bir cümle buna örnek olabilir.  

İsim (Ad)

İsim (Ad)

Canlı ve cansız bütün varlıkları, duygu ve düşünceleri karşılayan, varlıkları tanıtmaya yarayan sözcüklere isim denir. İsimler değişik yönlerden incelenir, bunları sırayla görelim.

A. İsim (Ad) Türleri

1. Varlıklara Verilişlerine Göre

a. Cins İsim

Aynı türden varlıkların, kavramların ortak adıdır. Buna tür adı da denir. Örneğin; kuş, ağaç, yaprak, hayvan, yol, çiçek... gibi. Cins isimlerde sözcüklerle karşıladığı anlam arasında sıkı bir ilişki vardır. Örneğin; "ağaç" denildiğinde hemen varlık olarak "ağaç" nesnesini zihnimizde canlandırırız. 
Bazen tür adları genel bir özellik taşıyacak şekilde kullanılabilir. Örneğin; "bahçedeki ağacın altında uyuyakalmışım" cümlesinde "ağaç" birçok ağaçtan birisini ifade edecek şekilde kullanılmıştır. 

b. Özel İsim

Bir tek varlığa, bir tek kavrama verilmiş olan isimlere özel isim denir. Örneğin; Ankara, Atatürk, Ahmet, Allah... gibi. Özel isimler benzeri olmayan, verildikleri varlığa özgü özellikler taşıyan isimlerdir. Kimi kullanım yerleri şunlardır:
  • Yer adları: Höyüklü, Yeşilırmak
  • Kişi adları: Halit Ziya, Ziya Osman
  • Ülke adları: Irak, Amerika
  • Kitap, gazete, dergi adları: Nutuk, Varlık, Hürriyet
  • Kurum, dernek, okul adları: Türk Tarih Kurumu, Kızılay, Çapa Öğretmen Lisesi
  • Dil, din, mezhep adları: Fransızca, İslamiyet, Hanefilik
  • Hayvan adları: Boncuk, Pamuk, Karabaş
Şuna dikkat etmek gerekir. Bir isim her zaman cins isim olamayacağı gibi, her zaman da özel isim olamaz.
Örneğin; 
"Bahar mevsimlerin içinde en sevdiğimdir." Cümlesindeki altı çizili kelime cins isimken "Bahar güzel bir kızdır." Cümlesinde altı çizili kelime özel isimdir.

2. Varlıkların Sayısına Göre

a. Tekil İsim

Sayı bakımında bir tek varlığı karşılayan isimlerdir. Örneğin; insan, kalem, kitap, köprü gibi.

b. Çoğul İsim

Sayı bakımından birden çok varlığı karşılayan ve isimlere getirilen "-lar, -ler" ekleriyle oluşturulan isimlerdir. Örneğin; insanlar, kalemler, kitaplar, köprüler gibi.

c. Topluluk İsmi

Yapıca tekil olduğu halde anlamca çoğul olan isimlerdir. Örneğin; meclis, halk, ordu, millet gibi.
Topluluk isimleri cümlede kullanılsın, kullanılmasın her zaman yapıca değil de anlamca çokluk bildirir. Bu noktada topluluk isimleriyle tür adlarının birbiriyle karıştırılmaması gerekir. Çünkü cins isimler bazen o türe ait bütün varlıkları karşalayacak şekilde kullanılabilir. Topluluk isimleri çoğul eki asla da topluluk ismi olmaktan çıkmaz. Örneğin; "millet" sözcüğü bir topluluk ismidir. "Milletler" sözcüğü de topluluk ismidir.

3. Varlıkların Oluşlarına Göre

a. Somut İsim

Beş duyu organımızın (göz, kulak, burun, dil, deri) herhangi biriyle algıladığımız varlıklara verilen isimlerdir. Örneğin; köpek, rüzgar, elektrik, sandalye gibi.

b. Soyut İsim

Duyu organlarımızdan herhangi biriyle algılanamayan; ama akıl yoluyla saptanan ve zihnimizde yer alan kavramları gösteren isimlerdir. Duygu ve düşünceler soyut isimlerdendir. Örneğin; saygı, sevgi, cesaret, akıl gibi.

B. İsimlerde Küçültme

İsimlere getirilen "-cık(-cik, -cuk, -cük) -cağız, -cek" ekleriyle yapılır. Bu ekler eklendikleri sözcüğe küçültme anlamının yanında sevgi, acıma, azımsama gibi anlamlar da kazandırır.
Örneğin;
"Bir kulübecik bile yeter bana yaşamak için." Cümlesinde altı çizili sözcüğe gelen ek sözcüğe küçültme anlamı katmıştır.
Küçültme eki alan bazı sözcükler küçültme anlamında çıkarak kalıcı isim oluşturmuştur. Örneğin; "gelincikler çok güzeldi" dediğimizde gelincik artık bir bitkinin adıdır.

Edat - Bağlaç - Ünlem

Edat - Bağlaç - Ünlem

Edat (İlgeç)

Yalnız başına anlamları olmayan, anlam ve görevleri daha çok cümle içinde, birlikte bulundukları sözcüklerle ortaya çıkan, sözcükler arasında ilgi kurmaya yarayan sözcüklerde edat denir. Gibi, kadar, dolayı, göre, için, ile gibi sözcükler edat olarak görev yapmaktadır. Bu sözcüklerin tek başına bir anlamı yoktur ancak başka sözcüklerle anlam kazanırlar. Edatlar, kenellikle isim soylu sözcüklerle birlikte kullanılırlar. İle sözcüğü iki şeyi bağlama anlamında kullanıldığında bağlaç, diğer durumlarda ise edat olur. 
Sınavlarda edatlarla ilgili sorulan sorular çoğunlukla anlama yöneliktir. Ayrıca hem edat hem de bağlaç olarak kullanılan sözcükler de edat - bağlaç farkının sorulduğu sorular olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sözcüklerle ilgili basitçe söşle düşünebiliriz: Eğer sözcük iki şeyi birbirine bağlıyorsa bağlaç olur. Aksi halde edat olur.

Bağlaç

Tek başlarına anlamları olmayan, cümleleri ya da eş görevli kelime veya kelime öbeklerini birbirine bağlayan sözcüklerdir. Ve, veya, ya da, fakat, yalnız, çünkü, de, dahi, bile sözcükleri belli başlı bağlaçlardır. Elbette bu sözcüklerden bazılarının bağlaç olarak kullanılmadığı durumlar da vardır. Bağlaç olarak kullanılan bir sözcük cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamında bir değişme olsa bile bozulma olmaz. Edatlar, birlikte kullanıldakları sözcüklere cümlede sıfat, zarf gibi görevler kazandırır. Bağlaçlar ise edatlardan farklı olarak cümle içinde bağlandıkları sözlerin görevlerinde herhangi bir değişiklik yapmaz. Bağlaçların da edatlar gibi cümleye değişik anlamlar kazandırdığını unutmayalım. Evet, bağlaçların esas görevi bağlayıcılıktır. Yani kelime gruplarını cümlede birbirine bağlamaktır. Ama bağlaçların bu bağlama görevini yerine getirirken, o cümleye değişik anlamlar da katabilir. 

Ünlem

Kimi zaman sevinme, kızma, korkma, acıma, şaşma gibi ansızın beliren duyguları; kimi zaman da birtakım doğa seslerini yansıtmaya yarayan sözcüklere ünlem denir. Doğrudan doğruya ünlem olarak kullanılan sözcüklerin yanı sıra, yansımlar, dilek, emir anlamı taşıyan sözcükler de ünlem görevini yerine getirebilir. Sanlar, kişi adları bile ünlem olarak kullanılabilir. Ey, vah vah, of gibi sonlarına genelde ünlem işareti konulan sözcükler en yaygın ünlemlerdir. 

Sözcükte Anlam


Sözcükte Anlam

Türkçe testindeki soruların yarıdan fazlası anlam bil­gisiyle ilgilidir. ÖSYM’nin amacı bu sorularla, öğrencinin Türkçeyi kavrama gücünü ölçmektir. Nitekim okuduğunu anlamayan, anladığını kendi sözcükleriyle ifade edeme­yen bir kişinin yönetici, doktor, mühendis, avukat olduğu­nu düşünün; vay halimize! Türkçesi zayıf olduğu hâlde fen ve matematik netleri iyi olduğu için hasbelkader tıp fakültesini kazanıp doktor olmuş birini düşünün. Bu dok­torun başına gelebilecek bir olayı canlandıralım:
Doktorumuz bir hastayı muayene eder, doğru bir teş­his koyar, hastaya: "Bu ilaçtan günaşırı üç tane alacaksı­nız.” der. On gün sonra hastanın karısı iki gözü iki çeşme gelir ve doktoru katillikle suçlar. Neden mi? Doktor “gü­naşırı" sözünü "her gün” anlamıyla kullanmaktadır; oysa hasta bu sözün “iki günde bir” anlamına geldiğini bildiği İçin İki günde bir içmiştir. Teşhis doğrudur fakat tedavi eksik olduğu için hasta ölmüştür. 
Unutmayın! Kitap okumuyorsanız, bilmediğiniz söz­ler için sözlük karıştırmıyorsanız, yurttaki ve dünya­daki gelişmelere kafa yormuyorsanız, kısacası söz­cük dağarcığınızı geliştirmek için çaba sarf etmiyor­sanız ne Türkiye’nin en iyi Türkçe öğretmeni ne de en iyi Türkçe kitabı size yardımcı olabilir.
SözcükKavram
(Sözcük + Sözcük) CümleYargı
(Cümle + Cümle) ParagrafDüşünce veya duygu zinciri
Yukarıdaki şemada görüldüğü gibi sözcükler kav­ramları ifade etmek için kullandığımız bir dil birimidir, öy­leyse kavram nedir?
Kavram: Duyguların, düşüncelerin, nesnelerin, ey­lemlerin zihnimizdeki genel tasarımıdır. Bazı kavramlar herkes için aynı tasarımı çağrıştırırken bazdan çok farklı tasarımlar çağrıştırabilir. Bu ayrıma göre kavramları so­mut ve soyut olmak üzere ikiye ayırabiliriz:
Somut kavramlar: Herkes için aynı tasarımı ifade eden kavramlardır: elma, kitap, gülmek, konuşmak...
Soyut kavramlar: Tasarımları herkes için aynı olma­yan, farklı tasarımları çağrıştıran kavramlardır: aşk, nefret, üzüntü, mutluluk...
Anlam: Sözcüklerin zihnimizde oluşturduğu izlenim­lerdir. Sözcükleri birer bilgisayar komutu gibi düşünebili­riz. O komutları algılayan beynimizin ekranında değişik görüntüler ortaya çıkar; somut kavramların görüntüleri herkes için aynıyken, soyut kavramların görüntüleri fark­lıdır. örneğin "portakal” sözcüğünün görüntüsü herkes için aynıdır: “Turuncu renkli, yuvarlak,ekşimsi,sulu bir meyve.” "Mutluluk” sözcüğünün milyonlarca görüntüsü olabilir: "sevgiliyle buluşma”, "sınav kazanma”, "aileye kavuşma”, "tuttuğunuz takımın şampiyon olması” gibi. İşte bu nedenle bir şairimiz "Sen mutluluğun resmini ya­pabilir misin Abidin?” demiştir.
Dilin, sözcüklerin nasıl ortaya çıktığı hakkında değişik görüşler varsa da bunların hiçbiri ispatlanmamıştır. Bunu bilebilmenin tek yolu zaman makinesine binip o günlere gitmektir. Ama şu bir gerçek ki sözcüklerin serüveniyle insanlığın serüveni paraleldir.
İnsanın dil bilincine ulaştığı anlarda önce kendisine ve yakın çevresine ait kavramları isimlendirdiğini biliyo­ruz. Uygarlık geliştikçe yeni nesnelerin, insan daha fazla düşününce yeni duyguların, düşüncelerin isimlendirilme­si gerekti. Sözcüklerin ortaya çıkışı böyle oldu. Hiç dü­şündünüz mü; vücudumuzun en üşt bölümüne niçin "baş” denmiştir de “kol” denmemiştir? Bunu bilemeyiz; ama toplu iğnenin tepesine, çetenin reisine, bir soğana, dağın en yüksek noktasına niçin baş dendiğini açıklaya­biliriz. İşte bizi ilgilendiren açıklayabildiğimiz bölümdür. Ben buna “sözcüklerin serüveni” diyorum. Sözcükler bu serüvenlerinde değişik yerlerde konaklamıştır. Bu serü­venin biri çıkış noktası olmak üzere dört aşaması vardır:
  1. Temel Anlam
  2. Yan Anlam
  3. Terimsel Anlam
  4. Mecaz Anlam
Bunlardan ilk üçüne gerçek anlam mecaz anlama ise misafir anlam adını verebiliriz.
1. Temel Anlam: Sözcüğün zihnimizde oluşturduğu ilk fotoğraftır.
  • Sözcüğün ilk anlamıdır.
  • En çok kullanılan anlamıdır.
  • Sözcüklerde ilk sırada gösterilebilir.
2. Yan Anlam: Sözcüğün, temel anlama bağlı kala­rak kazandığı yeni anlamlara denir. Genellikle yakınlaştırma anlamında kullanılır.
Yakınlaştırma: Adı olmayan bir varlığa kendisine benzeyen başka bir varlığın adının verilmesidir. Yakınlaştırma iki şekilde yapılabilir. Birincisi organ isimlerinin başka varlıkların, kavramların isimlendirilmesi için kullanılmasıyla, ikinci ise doğadaki varlıkların, insanlara ait bölümlerin isimlendirilmesin kullanılmasıyla yapılır.
Nesne isimlerinin yanı sıra eylemlerin de yan anlamları olabilir. Eylemlerin anlam aşamalarını bulurken eylemin gerçekleşme biçimini gözümüzde canlandırmalıyız. Zihnimizdeki ilk çağrışımın temel anlam olduğunu unutmamalıyız.
3. Terim Anlam: Bir bilim, sanat ya da spor dalında özel kavramları karşılayan sözcüklerdir.

Sözcüklerin Yapısı

Sözcükleri yapı olarak basit, türemiş ve bileşik sözcükler olarak sınıflandırabiliriz.

1. Basit Sözcükler

Yapım eki almamış olan sözcüklerdir. Basit sözcükler iki şekilde karşımıza çıkar. 

A. Kök Sözcükler

Herhangi bir ek almamış sözcüklerdir. Örneğin, ev kelimesi sadece kökten oluşur. Bu sözck basit bir sözcüktür.

B. Kök + Çekim Eki

Sözcüğün sadece çekim eki almas yapısını değiştirmez; çünkü çekim ekleri sözcüğe yeni bir anlam katmaz, onu diğer sözcüklere bağlar. Örneğin, evim yandı cümlesindeki evim sözcüğü ev kökünün çekim eki almasıyla oluşmuştur yani bu sözcük basit bir sözcüktür. 

2. Türemiş Sözcükler

Yapım eki almış sözcükler türemiş sözcüklerdir. Örneğin göz gelimesi tek başına basit bir sözcükken bu kelimeden türeyen gözlük kelimesi aldığı yapım ekiyle türemiş bir sözcük olmuştur. 

23 Ekim 2018 Salı

Söz Öbekleri

1. Deyimler

Bir olayı, bir durumu, bir kavramı daha etkileyici anlatmak için en az iki sözcüğün bir araya gelmesiyle oluşan ve çoğu zaman gerçek anlamdan uzaklaşıp kendine özgü anlam kazanan kelime gruplarına deyim denir.
Deyimler, hem yazılarımıza hem de konuşmalarımıza derinlik katar. Anlattıklarımızı ilgi çekici hâle getirir. Birkaç cümleyle anlatabileceğimiz bir durumu iki üç sözcükten oluşan bir deyimle anlatabiliriz. Böylece kısa ve özlü anlatım sağlamış oluruz. 

Örnek(ler)
sırt: Boyundan bele kadarki bölüm
yer: Bir şeyin kapladığı boşluk, mekan.
gelmek: ulaşmak, varmak.
» Sırtı yere gelmemek: Güçlü olmak, sarsılmamak, yerinden düşürülememek.

Deyimlerin Özellikleri

 1.  Deyimler kalıplaşmış sözcüklerdir. Deyimlerde bulunan sözcüklerin yerine eş anlamlıları bile getirilemez. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez.
Örnek(ler)
» Sürahiden boşalırcasına yağmak (Yanlış)
» Bardaktan boşalırcasına yağmak (Doğru)
» Suratından düşen bin parça (Yanlış)
» Yüzünden düşen bin parça (Doğru)
 2.  Deyimler şahsa ve zamana göre çekimlenebilir.
Örnek(ler)
» Ödevimi yapınca öğretmenin gözüne girdim. (Ben)
» Ödevimizi yapınca öğretmenin gözüne girdik. (Biz)
 3.  Deyimler genellikle mecaz anlamlıdır.
Örnek(ler)
» “Kök söktürmek” deyimi “bir bitkinin kökünü çıkarttırmak” değil, “güçlük çıkarmak, uğraştırmak” anlamındadır.
» “Hapı yutmak” deyimi “ilaç içmek” değil, “kötü duruma düşmek” anlamındadır.
 4.  Bazı deyimlerin gerçek anlamları da vardır.
Örnek(ler)
» Sır saklamak: Sırrı açıklamamak
» El sürmemek: Değmemek, dokunmamak 
 5.  Deyimler bir kavramı ya da bir durumu anlatmak için kullanılır. Ders verme amacı taşımaz.
Örnek(ler)
» “Burun kıvırmak” deyimi, beğenmeyip küçümsemek anlamını içermektedir. Herhangi bir ders verme amacı taşımamaktadır. 
 6.  Deyimler sözcük grubu ya da cümle şeklinde bulunabilir.
Örnek(ler)
» Ağzı kulaklarına varmak (sözcük grubu)
» İğne atsan yere düşmez (cümle)
» İçi içine sığmamak (sözcük grubu)
» Ne tadı var ne tuzu (cümle) 

2. Atasözleri

Uzun gözlem ve deneyimler sonucu oluşmuş, bilgi ve öğüt veren kalıplaşmış sözlere atasözü denir.

Atasözlerinin Özellikleri

 1.  Atasözlerinin söyleyeni belli değildir, atasözleri halkın ortak malıdır. 
 2.  Atasözleri kalıplaşmış sözlerdir. Bu yüzden atasözünü oluşturan sözcükler yerine başka sözcükler getirilemez, sözcüklerin sıralanışında da değişiklik yapılamaz.
Örnek(ler)
Damlaya damlaya göl olur. ” atasözünde bulunan “göl” sözcüğünün yerine “havuz” sözcüğünü getiremeyiz. Sözcüklerin yerlerini değiştirip “Göl damlaya damlaya olur.” da diyemeyiz. Atasözlerinin hepsi tamamlanmış bir yargı bildirir. Bu nedenle atasözleri cümle değeri taşır.
 3.  Atasözlerinin birçoğunda mecazlı bir söyleyiş vardır.
Örnek(ler)
Terzi kendi söküğünü dikemez ” atasözü, “İnsanlar başkalarına yaptıkları hizmetleri kendilerine yapamazlar.” anlamını taşır. Bu atasözünün terziyle,  sökükle bir ilgisi yoktur.
 4.  Çok az da olsa gerçek anlam taşıyan atasözleri de vardır.
Örnek(ler)
» Dost ile ye, iç; alışveriş etme.
» Bugünün işini yarına bırakma.
 5.  Atasözlerinin bazıları aynı veya yakın anlamlıdır.
Örnek(ler)
» Mum dibine ışık vermez.  ↔ Terzi kendi söküğünü dikemez.
» Körle yatan şaşı kalkar. ↔ Üzüm üzüme baka baka kararır. ↔ İsin yanına varan is, misin yanına varan mis kokar.
 6.  Atasözlerinin bazıları zıt anlamlıdır.
Örnek(ler)
» Fazla mal göz çıkarmaz.  → Azıcık aşım, kaygısız başım.
» İyilik eden iyilik bulur. → İyilikten maraz doğar

Atasözleri ve Deyimleri Arasındaki Benzerlikler ve Farklılıklar

Atasözleri ve Deyimlerin Ortak Özellikleri:

1. Çok eski zamanlardan günümüze ulaştıkları için kimin tarafından söylendikleri belli değildir.
2. Kısa ve özlü sözlerdir. Yani az sözcükle çok şey anlatırlar.
3. Kalıplaşmış sözlerdir. Herhangi bir değişikliğe uğramazlar.
4. Genellikle mecaz anlam taşırlar.

Atasözleri ile Deyimler Arasındaki Farklar:

1. Atasözleri cümle şeklindeyken, deyimler çoğunlukla söz grubu şeklindedir.
Örnek(ler)
» İşleyen demir ışıldar. (atasözü)
» İki yakası bir araya gelmemek (deyim)
2. Atasözleri tüm zamanlar için ve herkes için geçerlidir. Deyimler ise anlık durumlar için ve sözü söyleyen kişi ya da kişiler için geçerlidir.
Örnek(ler)
» Öfkeyle kalkan zararla oturur” sözü her zaman ve herkes için geçerli olduğu için atasözüdür
kulak kabartmak” sözü ise anlık bir durumu bildirdiği için deyimdir.
3. Atasözleri topluma öğüt verirken, deyimler sadece içinde bulunulan durumları bildirir. Yani deyimlerin ders verme özelliği yoktur.
Örnek(ler)
» “Çobansız koyunu kurt kapar.” sözü ders verdiği için atasözüdür.
Burnu havada olmak” sözü ise öğüt verme amacı taşımadığı için deyimdir.

3. Özdeyişler (Vecizeler)

Bir düşünceyi kısa ve özlü bir şekilde anlatan, bir veya birkaç cümleden oluşan sözlere özdeyiş (vecize)denir.
Örnek(ler)
» Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır. (Mevlâna)
» Boş bir çuvalın ayakta durması zordur. (B. Franklin)
» Siz hiç bir sarrafın bağırdığını duydunuz mu?
Kıymetli malı olanlar bağırmaz.
Domatesçi, biberci bağırır da kuyumcu bağırmaz.
Eskici bağırır ama antikacı bağırmaz.
İnsan bağırırken düşünemez. Düşünemeyenler ise hep kavga içindedir. (Necip Fazıl Kısakürek)
» Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır ama görüş açınız genişler. (I. Bergman)
 >  Özdeyişlerin atasözlerinden farkı söyleyeninin ya da yazanının belli olmasıdır. Özdeyişler de tıpkı atasözleri gibi yaşanan olaylardan, gözlemlerden ve deneyimlerden çıkarılan sonuçlara, derslere dayanır.

4. Yansıma Sözcükler

Doğadaki cansız varlıkların, hayvanların, makinelerin çıkardığı seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklere yansıma denir.
İnsanlara Özgü Yansıma Sözcükler:
» Hapşu, hapşırık, hapşırmak
» Horr, horultu, horlamak
Cansız Varlıklara Ait Yansıma Sözcükler:
» Şırıl, şırıltı, şırıldamak
» Hışır, hışırtı, hışırdamak
» Gıcır, gıcırtı, gıcırdamak
» Çatır, çatırtı, çatırdamak
Makine ve Araçlara Ait Yansıma Sözcükler:
» Pat, patlamak
» Vın, vınlamak
» Zırr, zırıltı
 >  Yansıma sözcükler ikileme görevinde de kullanılabilir.
Örnek(ler)
» tıkır tıkır, çıt çıt, şırıl şırıl, fokur fokur…
 >  Yansıma sözcükler, mecaz anlama gelecek şekilde kullanıldıklarında yansıma anlamı ortadan kalkar.
Örnek(ler)
» Toplantıda bir ara sıkıntıdan patlayacak gibi oldum.
» Öğrenci, fiilimsileri tahtada çatır çatır anlattı.
 >  Yansıma sözcükler ad, sıfat, zarf ve fiil gibi çeşitli türlerde kullanılabilir. Ayrıca cümlenin herhangi bir öğesinde de yer alabilir.
Örnek(ler)
» Yansıma ad:  Birden onu bir hıçkırık tuttu.
» Yansıma sıfat: Kıtır krakerleri yemeye bayılırım.
» Yansıma eylem: Kapının menteşeleri gıcırdıyor.
» Yansıma zarf: Dere şırıl şırıl akıyor.

5. İkilemeler

Anlamı güçlendirmek amacıyla aynı kelimenin, yakın anlamlı kelimelerin veya zıt anlamlı kelimelerin tekrarıyla oluşan sözcük grubuna ikileme denir. İkilemeler şu şekillerde oluşturulur:
Aynı Sözcüğün Tekrarlanmasıyla Oluşan İkilemeler:
» koşa koşa, ağır ağır, iri iri…
Eş Anlamlı Sözcüklerden Oluşan İkilemeler:
» akıllı uslu, ses seda, güçlü kuvvetli, kılık kıyafet…
Zıt Anlamlı Sözcüklerden Oluşan İkilemeler:
» ileri geri, az çok, er geç, bata çıka, büyük küçük…
Biri Anlamlı, Diğeri Anlamsız Sözcükten Oluşan İkilemeler:
» eski püskü, eğri büğrü, yarım yamalak, çer çöp…
Her İkisi de Anlamsız Sözcükten Oluşan İkilemeler:
» ıvır zıvır, eften püften, mırın kırın…
Yansımaların Tekrarıyla Oluşan İkilemeler:
» çat pat, kıs kıs, şırıl şırıl, patır kütür, horul horul…
İsim Tamlaması Şeklindeki İkilemeler:
» suyunun suyu, güzeller güzeli…
Hâl (Durum) Eki Alarak Oluşan İkilemeler:
» baş başa, baştan başa, biz bize, dişe diş, günden güne…
M Harfi Eklenerek Oluşturulan İkilemeler:
» Ev mev, şaka maka, para mara, kitap mitap, ders mers, iş miş…
 >  İkilemelerle tekrarlar birbirinden farklıdır. Tekrarlarda araya virgül girer; fakat ikilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti girmez.
Örnek(ler)
» Akşam, akşam, yine akşam… (Tekrar)
» Akşam akşam nereden çıktı bu maç. (İkileme)

6. Dolaylama

Söze etkileyicilik katmak için, tek sözcükle ifade edilebilen bir kavramı birden çok sözcükle ifade etmeye dolaylama denir.
Örnek(ler)
Tür adları için kullanılanlar:
File bekçisi (kaleci), meşin yuvarlak (top),  bacasız sanayi (turizm),  delikli demir (tüfek),  evin direği (baba), beyaz perde(sinema), beyaz cam (televizyon), ekmek kapısı (iş), baba ocağı (yurt, ev)…
Yer adları için kullanılanlar:
Altın boynuz (Haliç), Kara kıta (Afrika), Yavru vatan (Kıbrıs), Güller diyarı (Isparta), Kızıl gezegen (Mars), Yedi tepeli şehir (İstanbul), Medeniyetler beşiği (Mezopotamya), Ege’nin incisi (İzmir)…
Kişi adları için kullanılanlar:
Ulu önder (Atatürk), Sanat güneşi (Zeki Müren), Minik serçe (Sezen Aksu), Cep Herkülü (Naim Süleymanoğlu)…

7. Güzel Adlandırma

Günlük yaşamda söylenmesi kaba sayılan bazı sözlerin daha ince ve güzel bir şekilde söylenmesine güzel adlandırma denir.
Örnek(ler)
» Sevilen biri için “öldü” sözcüğü yerine “hayata gözlerini yumdu, sizlere ömür, son yolculuğuna çıktı, onu kaybettik” sözlerinin kullanılması.
» Tüberküloz (verem) yerine “ince hastalık” sözünün kullanılması.

Benzer Konular (Similar Topics)(Похожие темы)( Sujets similaires) ( Ähnliche Themen) (مواضيع مماثلة)