Sîret veya Siyret: Arapça sözlük anlamı, bir kimsenin ahlak ve gidişatı demektir.
Tarih terimi olarak: Hz.Muharnmed (sav)'in ahlakım, gidişatını, davranış ve tutumlarını, hülasa baştan sona kadar yaşam tarzını içine alan, yer ve zaman göstererek biyografisini işleyen tarih türüne denir. Literatürlerde (Peygamber'in Hayatı) anlamına gelen SİYER-İ NEBİ olarak da geçer.
Siyer, sîret kelimesinin çoğuludur. Eski dilde, dürüstlük tartışmasında siret (ahlak), suret (dış görünüş) karşılaştırması zaman zaman yapılmıştır. Bunun en güzel örneklerinden biri de Ziya Pa-şa'nın şu manzum sözleridir:
1-Sîretimasâr-i nâmemden kılınsın içtihâd :
2- Suretim bu resmile kalsın cihanda yadigâr. :
Sadeleştirilmiş Şekli:
1-Ahlakım, kalemimin izlerinden, (yazıp çizerek geride bıraktığım eserlerimden) araştırılarak tesbit edilmeye çalışılsın.
2- Şeklimi ve dış görünüşümü ise bu fotoğrafım dünyada canlandırsın, benden bir hatıra olarak kalsın. [1]
Bölümün Önsözü
Allah'a hamd, peygamberlerin efendisi ve sonuncusu olan Hz.Muhammed (sav) e, âline ve ashabına salat ve selam olsun.
Bu bölüm, Allah'ın izniyle gerçekleştirmesini arzu ettiğim İslam tarihinin ikinci kısmıdır. Çeşitli düşünce akımlarına bağlı tarihçi ve edebiyatçıların elleriyle, (kalemleriyle) bulaştırıp orijinal şeklini değiştirdikleri bu uzun tarihi net olarak yansıtması için esasen bu mesuliyetli işi üstlendim. Birinci bölüm, onlarca asır boyu devam eden pek uzun bir tarihi süreyi kapsarken işbu ikinci bolüm yarım asrı bile çok geçmeyen pek kısa bir dönemi işleyecektir. Çünkü ümmetin yeniden yapılanması, ahlak, düşünce ve gidişat yönünden müslüman insan tipinin yeniden ihyası ve ilahi mesajın iletilmesi bakımından İslam öncesi tarih, bugün bizi pek ilgilendirmemektedir. Hem sonra İslam öncesi tarihi devirler hakkında pek geniş bilgimiz de yoktur. Bilakis bilim alanındaki gelişmelere ve eski medeniyetlerin ortaya çıkarılmış olmasına rağmen bu devirlere ait bazı noktalar hâlâ esrarını korumaktadır. Çünkü yazının keşfi gecikmiş, birçok medeniyetin izleri silinmiş ve kendileriyle ilgili olarak hemen hiç bir bilgiye sahip olmadığımız birçok kavimler yok olup gitmişlerdir.
Kur'an-ı Kerim'de gelen bilgileri ayıracak olursak bildiklerimizin hemen hepsi güvenilecek gibi de değildir. Ancak Kur'an-ı Kerim, geçmiş milletlerin tarihlerini ya da medeniyetlerini işleyen belli konuya ait bir kitap değildir. O, doğru yolu bulmak için rehberlik eden ilahî bir kitap ve bir hayat düzenleyicisidir. Gerçi Kur'an-ı Kerim'de geçmiş milletlerin hayat tarzları hakkında bazı ayetler bulunuyor ise de bunlar ders ve ibret almak içindir. Kur'an-ı Kerim'de, aynı zamanda tabiat olaylarını konu edinen bazı ayetler de vardır ki bunlar aslında Allah'ın büyük hikmetlerini ve kainat üzerindeki otoritesini göstermek ve insanı bu suretle düşünmeye davet etmek içindir. Çünkü her şeyi yaratan, yoktan var eden ve onu yaratırken de güzel şekilde yapılandıran AllahTealadır. Yoksa aslında bu ayetler insanın kâinatta ulaşamayacağı sonsuzlukları araştırması için değildir.
Hz. Muhammed (sav)'in hayatı, bütün ahlak ve davranışlarıyla her insan için büyük bir örnek, her davetçi için nasıl davranacağı, her lider ve her komutan için, halkını ve ordusunu nasıl idare edeceği konusunda eşsiz bir rehberdir. Hz. Muhammed (sav)'in kurduğu devlet ise Allah'ın gösterdiği en doğru yolda tarihi seyrini devam ettirmek, onun yüce şeriatını uygulamak ve bu suretle vatandaşlarına en güzel hayat düzenini seçerek onları mutlu bir toplum haline getirmeyi arzulayan devlet için yegane ölçüdür.
Bu yüce peygamberin hayat tarihi, içinde hiç bir boşluk ve meçhul bir kesit bulunmayan mükemmel bir ahlak, davranış, sevk ve idare, gidişat ve hayat tarzıdır.
Güçleri ve yapıcı yönleriyle belki de komplekslerinden hareket ederken veya çıkarları uğruna didinirlerken ancak belli bir alanda üstünlük göstermiş ve böylesi bir mevkiye gelebilmiş liderler ve kahramanlar gibi tarihi şahsiyetlerin hayatları değil, aslında ilahi terbiye sayesinde, her alanda mükemmel birer kişiliğe sahip olan peygamberlerin ve Allah elçilerinin hayatları insanlar için örnek olmalıdır. Mesela Antara'yı meşhur eden, genç bir kızdır. Napol-yon, kadınlara karşı olan ilgisinin bir sonucu olarak ön plana çıkabilmiştir. Nice ünlü kişiler vardır ki şöhretlerini, mal ve servete olan düşkünlüklerine ya da liderlik uğruna verdikleri mücadeleye ve bu mücadeleyi hayatları boyunca sürdürmüş olmaya borçludurlar. Bu ise müslümanlann izleyebilecekleri bir yol değildir. Halbuki Peygamberlerin hayatlarının tamamı yapıcı faaliyetlerle doludur. Çünkü doğal olarak böyle yaratılmışlardır ve çünkü Allah Teala elçiliğini kime vereceğini, (emanetlerini kimlere teslim edeceğini) çok iyi bilir. Dolayısıyla hiç bir peygamberin dünya hayatında Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaktan ve O'nun emirlerini yerine getirmekten başka bir amacı yoktur.
Gerçi Hz. Peygamber (sav)'in hayatı hakkında çok şeyler yazılmıştır. Ancak bu, O'nunla ilgili olarak daha çok şey yazmaya engel değildir. Olabilir ki her yazar Hz. Peygamberin hayatının bir cephesini ancak dile getirmeye çalışmış, bu konuda becerisini ortaya koyabilmiştir. Dolayısıyla bu kitapların bir kısmı diğerlerini tamamlayıcı olmakta ve beklenen fayda bu suretle gerçekleşmiş olmaktadır. Yine muhtemeldir ki: bazı yazarlar SİYER tarihinin bir cephesini aydınlatmaya çalışırlarken bu sırada bazı gerçekleri bulmak ve yeni yeni şeyler ortaya koyma imkanını elde etmiş olurlar ki bu suretle de Siyer Tarihi, insanlığa ışık tutması bakımından daha verimli ve yeni katkılarla daha kalıcı ve çağdaş olur. Biz de devamlı olarak hareketli adımlar atmak için ondan ilham alma imkanını elde etmiş oluruz.
Buna ilaveten daha önce de söylemiş olduğumuz gibi Siyer Tarihi bizim için en güzel örnektir. Dolayısıyla bu tarih daima irde-lenmeye ve sürekli olarak işlenmeye değer. Ta ki yeni nesiller bu devrin gerçeklerine vakıf olabilsinler, insanlar çeşitli yöntemlerle ve değişik seviyelerde bu tarihi yakından tanısın. Özellikle her yazarın belli bir okuyucu kitlesi vardır. Dolayısıyla bir çok yazar bu konuda kalemini kullandığı zaman daha çok sayıda insan Hz. Peygamberin hayatım öğrenme imkanını elde etmiş ve bundan beklenen yarar da Allah'ın izniyle gerçekleşmiş olacaktır.
Geçmişteki Siyer Tarihçilerinin çoğu, belli bir olay hakkında kendilerine ulaşan söylentiler ve başka hadiselerle yetinmişlerdir.
Biz ise, bize yansıdığı kadarıyla siyer tarihine genel boyutlar vererek onu işledik. Bazı bakımlardan başarılı da olduk. Ancak bazı noktalarda da başarılı olamadığımızı söyleyebiliriz. Özellikle bize ışık tutması, atılım yapmak ve çağrıda bulunmak isteyenler için itici bir güç rolünü oynaması maksadıyla, Hz. Peygamber (sav)'in hayat tarihi içinde O'nun hareketli adımlar attığına dair bilgileri okumak isterdim. Temenni ettiğim şey bu yaptığım çalışmanın Allah rızası için olmasıdır. Şuna da işaret etmeliyimki olayları tarih sırasına göre yazmakta pek titizlik göstermedik. Olayı kaydederken cereyan ettiği zamanın tarihini bir kenara bırakarak onu genel boyutlar içinde işledik. Bir olay, az sayıda bir kaç olay arasında meydana gelmiş ve zaman olarak onlardan çok fazla geride kalmamışsa hepsini birlikte zikrettik.
Konuyu dört kısma ayırdık:
Birincisinde peygamberlik müessesesi (ilahi elçilik kavramı) hakkında özetle bilgi verdik. İkincisinde Hz. Muhammed (sav)'in yetişmesinden söz ettik. Üçüncüsünde O'nun Mekke'de insanları imana ve hidayete davet etmesini anlattık. Bu kısmı da ayrıca: Hz. Peygamber (sav)'in gizli davet dönemi, sonraki aşikar çağrısını yaptığı dönem ve daha sonra devleti kurma çalışmalarına koyulduğu dönem olmak üzere üç bölüme ayırdık. Dördüncü kısma gelince bunda da Medine devrinin ayrıntılarını yazdık ve bu kısmı da yine: Devleti kurma çalışmalarının devam ettiği dönem, Müşriklerin kurulan devleti yıkmaya çabaladıkları dönem ve daha sonra İslam devletinin genişleyip büyüdüğü dönem olmak üzere üç bölüm içinde işledik.
Allah'tan bizleri başarıya ulaştırmasını, çalışmalarımızda ve atılımlarımızda adımlarımızı sağlamlaştırmasını ve Ahirette mükafatlandırmasını diliyoruz. O bizim en iyi sahibimiz ve en iyi yardımcımızdır. Onun yüce iradesi olmadan ne hiç bir güç ne de hiç bir şeyin değişmesi mümkün değildir. Son duamız da şudur: Alemlerin Rabbine hamd olsun.
MAHMUD SAKİR[2]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder