Yehova Şahitleri kimdir? Yeni bir din mi, yoksa Hristiyanlığın yeni bir mezhebi mi? Bu konudaki tartışmalar yıllardır sürüyor ve sürecek gibi görünüyor. Örneğin Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 14.1.1958 tarihli kararına göre başka bir din, 2.5.1966 tarihli kararına göre ise “müstakil bir din olmayıp Yahudiliğin tesiri altında kalan bir Hristiyanlık tarikatı veya bilinen mezheplerden ayrı ve yeni ihdas edilmiş bir mezhep.” Kısacası bazen bir din, bazen bir mezhep, bazen ise bir tarikat. O yüzden Yehova Şahitleri kimdir,yeni bir din midir yoksa Hristiyanlığın bir mezhebi midir sorusunun yanıtını okuyucuların takdirine bırakmak en iyisi olacaktır düşüncesiyle Yehova Şahitleri hakkında bilgi vermeye başlayalım.
“Yehova” sözcüğü gerçekte, Yahudilerin Tanrı için kullandığı “Yahve” sözcüğünün filolojik olarak yanlış kullanımından başka bir şey değildir. Bu inancın üyeleri önceleri “Russelistler”, “Ciddi Kutsal Kitap Araştırıcıları” ya da “Uluslararası Kutsal Kitap Öğrenme Cemiyeti” gibi adları kullanmışlarsa da, sonraları Yehova Şahitleri adını benimsemişlerdir. Bu ad Eski Ahit’teki “Siz benim şahitlerimsiniz, der Yehova” ifadesinden alınıp benimsenmiştir. Temel öğretilerine göre Hz. İsa 1914 yılında tekrar yeryüzüne inmiş ve aynı yıl göğe yükselerek gökte “Tanrının Krallığını”nı başlatmıştır. Dünyanın sonuna doğru Tanrı’nın Krallığı yeryüzüne de egemen olacak; Şeytan’ın güçleri olarak nitelendirilen bütün siyasi kuruluşlar, devletler, uluslar ortadan kaldırılacak ve 1.000 yıl boyunca yeryüzünü yönetecektir. Bu ise kıyametin kopmasından kısa bir süre önce Hz. İsa’ya inananlarla inanmayanlar arasında yapılacak Armagedon Savaşı ile gerçekleşecektir.
Yehova Şahitleri, 1852’de ABD’nin Pennsylvania eyaletinde doğan ve aslen İskoç-İrlanda asıllı bir aileden gelen Charles Taze Russell (1852-1916) tarafından kurulmuştur. Protestan Presbiteryan, yani reformcu bir kilise üyesi olan Russell öğrenimine 14 yaşına kadar devam etmiş, 18 yaşında araştırma yapmak için bir Kitab-ı Mukaddes topluluğu kurmuş ve kendini de grubun “pastör”ü (Hristiyanlıkta diğerlerine yol gösterecek olan ruhani lider, papaz) seçmiştir. 1879 yılında “Siyon’un Tarassut Kulesi” (Siyon daha sonra kaldırılmıştır) adlı bir dergi çıkaran grup birkaç yıl sonra aynı ad altında bir cemiyet kurarak Yehova Şahitleri’nin temelini atmıştır.
Russell’ın yalnız fikirleri, propagandaları ya da inancı tartışılmakla kalmamış, kişiliği ve karakteri de yasal mercilere intikal etmiş ve dönemin gazete ve kitaplarında kendine büyük yer bulmuştur. Çünkü Russell’ın yaşamının pek de mazbut olmadığı, bir din adamına yakışmayacak ölçüde sabıkalarla dolu olduğu görülmektedir.
Sahtekarlığı Mahkeme Kararıyla Onaylanan Bir Din Adamı
Ahlaki yaşamı ile ilgili verilebilecek en büyük örnek hiç kuşkusuz boşanma davasıdır. Eşi Maria Francis tarafından bencillik, kadınlara düşkünlük ve ahlaksızlık gerekçeleriyle mahkemeye verilen Russell, mahkemede bir başka gerçeği, kendi evlatlık kızı Rose Bally ile aralarındaki ahlâk dışı cinsel ilişkiyi açıkça itiraf etmek zorunda kalmıştır. Çiftleri boşayan mahkeme Russell’i nafakaya mahkum etmiş, nafakayı ödemeyen Russell bir kez daha mahkemelik olmuştur.
Tıpkı günümüzde de kin kisvesi adı altında para kazananlar olduğu gibi Russell da bunu yapmaktan çekinmemiştir. Yayınladığı “Siyon’un Tarassut Kulesi” adlı derginin bir sayısında diğerlerinden 5 kat daha fazla ürün vereceğini iddia ettiği buğdayları fahiş fiyattan satışa sunmuş ve dolandırıldıklarını anlayanlar tarafından mahkemeye verilmiştir. Sattığı mucize buğdayın diğer buğdaylardan hiç bir farkı olmadığının anlaşılması üzerine Russell bir kez daha mahkum olmuştur.
1912 Haziran ayında J. J. Ross’un yazdığı “Some Facts About the Self-Styled Pastor Charles T. Russell” (Kendine Pastör Unvanını Veren C. T. Russell Hakkında Bazı Gerçekler) adlı eser de Russell’in kişiliğine ışık tutacak bir çalışmadır. Ross’a göre Russell “hiç yüksek tahsil görmemiş; karşılaştırmalı, felsefî, sistematik veya tarihi teoloji hakkında cahil, ölü klasik dillerden bütün bihaber; akla, bilime ve Kutsal Kitaba aykırı yıkıcı öğretileri olan” bir kimse idi. Russell’in iftira nedeniyle Ross’a dava açması elbette gecikmedi. Ne var ki davayı açan Russell olmasına rağmen, mahkeme sırasında iftira diye nitelendirdiği iddiaların esassız olduğunu kanıtlayamamış, işin kötüsü davalı Ross iddialarının doğru olduğunu göstermişti. Bu mahkemede Russell, önceden “yalnız gerçeği söyleyeceğine” yemin etmiş olmasına, daha sonra da yüksek tahsili bulunduğu, klasik dilleri bildiği ve Kilisece papaz olarak takdis edildiğini ileri sürmesine karşın hepsinin yalan olduğu bir bir ortaya çıkmıştır. Tüm dinlerde yalan söylemenin günah kabul edildiği düşünülürse Russel’ın yalancılığının mahkeme kararı ile kesinleşmiş olması oldukça ironiktir! Mahkeme kararı ile sahtekar olduğu kayıtlara geçen bir din kurucusu, yüce bir kişi!
“Russelistler” adının bu ve buna benzer birçok nedenden iyice kirlenmesinden ve organizasyondaki bir bölünmeden ötürü 1931 yılındaki konferansın ardından “Yehova Şahitleri” adını aldı. Kendilerinden ayrılan grup ise, “Kutsal Kitap Öğrencileri” olarak tanınmaya başlandı.
Yehova Şahitlerinin İnançları
- Yehova Şahitleri’nin kamuoyunca en çok bilinen özelliği, dini inanışları gereği, hangi koşullar altında olursa olsun kan ve kan ürünleri naklini reddetmeleridir. İncil’de geçen “Kandan sakının” (Elçiler 15:20) ve “Hiçbir canlı varlığın kanını yemeyeceksiniz, çünkü her türlü varlığın canı onun kanıdır. Kim kan yerse yaşatılmayacaktır” (Levioğulları 17:14) sözleri nedeniyle kandan sakınılmasını Tanrı’nın bir emri kabul ettiklerinden ölüm tehlikesi olsa bile kan nakli yapılmasına karşı çıkarlar. Birçoğu yanında kendileri ve şahitler tarafından imzalanmış ve üzerinde “hiçbir durumda bana kan verilmesini istemiyorum” yazan kartlar taşır.
- Hz. İsa’nın ve Kutsal Ruh’un tanrısal kişiliğini kabul eden temel Hristiyanlık öğretisinin aksine bu mezhepte üçleme (teslis) reddedilir. İnançlarına göre Tanrı tektir ve adı Yehova’dır. Hz. İsa yalnızca sıradan bir fanidir. Tek farklılığı Tanrının yarattığı ilk varlık olmasıdır. Bu ve benzeri temel ayrılıklar nedeniyle diğer Hristiyanlar tarafından Yehova Şahitleri Hristiyan olarak kabul edilmez.
- Benzer bir anlayışın eseri olarak Yehova Şahitleri kendilerini “gerçek Hristiyan’’, diğer Hristiyanları da “sahte Hristiyan” olarak nitelendirirler. Gerçek din yalnızca Yehova Şahitleri’nin olup diğer bütün dinler bölücüdür.
- Ahiret inançları kuvvetli olmasına karşın yalnızca cennet kavramını kabul ederler. Kıyametin ardından yeryüzünde yeni bir düzenin kurulacağına, bu düzende yaşayacak kişilerin yalnızca Yehova’nın Şahitleri olacağına inanırlar. Ölümden sonra azap çekilecek cehennem diye bir yer yoktur. İyiler, varsa günahlarının bedelini zaten ölümüyle ödemiştir. Kötüler ise öldükten sonra tamamen yok olacaklardır.
- En büyük günahkar Hz. Adem’dir ve insanlık onun günahlarından dolayı azaptadır.
- İsa’nın bir çarmıh da değil de düz bir direkte öldüğüne inandıklarından ibadetleri sırasında haç kullanmazlar.
- Kilisenin yüzyıllar içinde İncil’i değiştirip bozduğunu iddia ettiklerinden Yeni Dünya Çevirisi adını verdikleri yeni bir şekilde tercüme etmişler ve öğretilerine uyacak şekilde değiştirmişlerdir.
- Bir Yehova Şahidi yalnızca Yehova’nın askeridir ve yalnızca onun hedefleri için çalışır. Bu nedenle askerliği reddederler, askerlik hizmetinin zorunlu olduğu ülkelerde vicdani ret yaparlar. Milli marş söylemek ya da bir ülkenin bayrağına selam durmak Yehova’nın Krallığına karşı büyük bir günahtır.
- İnsan kendini dünyadan uzak tutmalıdır. Sahte Hristiyanların önderliğini takip etmek, ancak ebedi hayatı kaybetmekle sonuçlanır. Bu inanç gereği siyasi partilerden ve siyasi örgütlenmelerden uzak dururlar. Hiçbir siyasi partiye üye olmazlar.
Yılmaz Misyonerler
Yeryüzündeki hiçbir tarikat, inanç ya da mezhep, misyonerlik faaliyeti söz konusu olduğunda Yehova Şahitleri ile kolay kolay boy ölçüşemez. Yüzyılımızda misyonerlik faaliyeti denildiğinde akla gelen ilk tarikatın Yehova Şahitleri olması rastlantı değildir. Tarikat üyeleri dünyanın dört bir köşesinde aktif bir şekilde “tek gerçek’’ olarak benimsedikleri, öğreti ve uygulamaları yaymaya çalışır. Bu çerçevede iş yerlerinde, okullarda, sokaklarda ve özellikle de “evden eve” yaptıkları faaliyetlerde ısrarlı ve yoğun bir propaganda içindedirler. Çünkü tarikat üyeleri tarikatlarının Tanrı tarafından son günler boyunca insanlarla iletişim kurmak için yegane kanal olarak seçildiğine ve bu amaç doğrultusunda hizmet etmenin bir ayrıcalık ve Yehova’nın kendilerine bir lütfu olduğuna inanırlar. İncil’de geçen “Fakat aranızda kim büyük olmak isterse, hizmetçiniz olsun ve aranızda kim birinci olmak isterse kulunuz olsun” (Matta, 20:26-27) sözü bir Yehova Şahidi’nin ulaşmak istediği temel hedef gibidir. Yani inancı en çok yayan kimse, Yehova’nın gözünde en değerli olandır.
Tarikatın öğreti ve uygulamalarını geniş kitlelere yayma amacıyla yapılan bu faaliyet “tarla hizmeti” olarak adlandırılır. Kapı kapı, sokak sokak dolaşan bir Yehova Şahidi ile karşılaştığınızda giyim-kuşamının düzgünlüğünün yanı sıra dikkatinizi çekecek ilk şeylerden biri de diksiyon konusundaki inanılmaz ustalıklarıdır. Çünkü tarikat üyelerinin ibadetleri arasında “Konuşma Yeteneğini Geliştirme Programı” adlı bir ibadet de bulunmaktadır. Böylece misyonerler karşılarındakini çok daha kolay etkileme ve tarikatlarına dahil etme şansını yakalamış olur.
Misyonerlik faaliyetlerinin bir diğer ayağı da yılda bir kez Yahudi kameri takvimine göre 14 Nisan’a denk gelen miladi takvim günü yapılan Rabbin Akşam Yemeği’dir. Bu etkinliğe üyelerin yanı sıra Yehova Şahitleri ile ilgisi olmayan birçok insan davet edilir. Toplantılar boyunca tarikata yeni katılanların ve gruplar halinde sahneye çıkanların yaptıkları konuşmalar ve birlikte okunan ezgiler, ilahiler hep bu yeni gelenleri etkileyecek formatta düzenlenmektedir. Etkinlik boyunca, özellikle yeni şahitlerin “neden Yehova’nın Şahidi oldukları” ile ilgili yaptıkları konuşmalarda duygusal motiflerin işlenir. Bu kişilerin örneğin İslam’da arayıp da bulamadıkları şeyler çerçevesinde yaptıkları konuşmaların ardından gelen yoğun alkışlarla toplantıya katılan misafirler etki altına alınmaya çalışılır.
Ülkemize gelecek olursak, Yehova Şahitleri’nin Türkiye’ye yönelik ilgisi neredeyse tarikatın kuruluşu ile aynı yaştadır. 1891 yılında Avrupa turu kapsamında İstanbul’a uğrayan Russell oldukça umutludur ve yazdıklarına göre yayılmalarının önünde bir engel bulunmamaktadır. Tarassut Kulesi raporlarına bakacak olursak ilk kez 1909’da İzmir’de Tarassut Kulesi’ni düzenli okuyan bir grup oluşmuş ve böylece Türkiye Yehova Şahitleri’nin misyonerlik faaliyetlerine dahil ettiği ülkeler arasına girmiştir. İlk faaliyetleri ise 1931 yılında Emmanuel Pasavantis’in Türkiye’ye gönderilmesi ile gerçekleşmiş, başlangıçta Ermeni ve Rum asıllı Türk yurttaşları ilgi gösterir iken zaman içinde Türkler de ilgi göstermeye başlamıştır. Türkiye’de uzun yıllar boyunca emniyet güçlerinin takibine uğrayan Yehova Şahitleri, 26 Mayıs 1986 tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun laiklik kapsamında din ve vicdan özgürlüğü yorumlayarak Yehova Şahitliği’nin bir din olduğuna karar vermesi sonucunda faaliyetlerini daha rahat sürdürme olanağına kavuşmuşlardır.
Günümüzde merkezleri New York’un Broklyn semtinde bulunan Yehova Şahitleri’nin tüm dünyada yaklaşık 8 milyon müridi bulunmaktadır. Ünlü Yenova Şahitleri içinde en bilinen isimler ise Michael Jackson, Prince ve tenisçi Williams kardeşlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder