Karluklar (Karluk Devleti), günümüz Türkmenlerinin kökeni olmuş, önce Karahanlıları sonrasında Selçukluları oluşturan toplumu teşkil etmişlerdir.
Karluklar devlet kurmadan yüzyıllar önce kendi boylarıyla anılmaya başlamış, kurdukları otorite ile bölgelerinde önemli güç unsuru olarak varlıklarını sürdürmüş kadim Türk boylarından biri olarak karşımıza çıkar. Kelime anlamı Kar-Lık heceleriyle açıklanır.
Türkçe’de Kar Yığını olarak kullanılan Karlık kelimesi, farklı tarih kaynaklarındaki telaffuz farklılıkları nedeniyle Karluk olarak anılmış ve kayıtlara bu şekilde geçmiştir. Her ne kadar biz bu topluma Karluk desek de onlar kendilerini “Türkmen” olarak ifade etmekteydiler. Türkmen ifadesi, Göktürk’lerin Türk ifadesini devlet ve millet unsuru olarak kullanmaya başlamasıyla ortaya çıkmıştı. Karluk boyları da kendi boylarının ismi olan Karlık ifadesinin yanında Teşkilatlanmalarına “Türkmen” demekteydiler. Karluk devletinin yıkılmasından sonra Karahanlılar ve Selçuklulara kadar uzanan tarih süreçlerinde “Türkmen” ifadesi kullanılmaya devam etmiştir. Günümüzde Anadolu ve Ortadoğu bölgelerinde yaşayan Türk toplumları da binlerce yıllık bu ifadeyi kullanmaya devam etmektedirler.
Karluklar, Türk boy ve aşiret yapısı içerisinde “On Oklar” boyundan gelmekte, “Üç Oklar” olarak anılmaktaydı. 665 yılından itibaren Karluk olarak anılmaya başlanmıştır.
Üç Oğuzlar, Göktürk Devletinin yıkılmasından sonra Ötüken dolaylarında varlıklarını sürdüren Türk boylarından biri oldular. 630’lu yıllarda Göktürk Devletinin yıkılmasından sonra bir süre bağımsız olarak yaşadılar. Bu dönemde Çin, Göktürk’ün yıkılmasından istifade ederek Türk toplumlarının bulunduğu bölgelerde genişleme faaliyetleri yürütmeye başlamıştı. Bu faaliyetler neticesinde de Türk boyları mukavemet amacıyla Çin’e muhtelif saldırılar düzenlemekteydiler. Göktürkler olarak andığımız Türk Birliğinin yıkılmasından sonra bağımsız olarak hareket eden ve Çin’e saldırılar düzenleyen Üç Oğuzlar, 20 yıl boyunca kimseye bağlı olmadan varlıklarını sürdürmüşlerse de 650 yılında ağır bir mağlubiyete uğrayarak Çin esareti altına girdiler ve Peiting adlı eyalete bağlı kılındılar.
On Oklarda her boy kendi reisi tarafından yönetilmekteydi. Toprakları Çin eyaletine bağlandıktan kısa bir süre sonra “Kül Erkin” unvanıyla kendi boyunu yöneten Üç Oğuz beyi, “Yabgu” unvanı alarak tüm On Ok’ların başına geçti. Üç Oğuzlar, Tüm “On Ok” toplumunun Yabguluğunu aldıktan sonra büyük bir orduya ve güce eriştiler. Bu güç birliği ile kendi otoritesini ilan eden Yabgu, 665 yılında Balasagun’u başkent yaparak bağımsızlığını ilan etti ve Karluklar olarak anılmaya başlandılar.
On Ok Yabgusunun Balasagun’u başkent yaptığı yıllarda Çin esareti altında yaşayan Türk Coğrafyasında yeni bir diriliş hareketi başladı. 680 yılında Göktürk Başbuğu Kutluk Kağan Çin’e isyan etti. Bu isyandan sonra Türk boyları Kutluk Kağan etrafında toplanmaya başladılar. Karluklar, önce Kutluk Kağana itaat etmeyi reddettilerse de Kutluk Kağandan sonra gelen kardeşi Kapagan Kağan’ın Göktürk’lerin başına geçmesiyle zorla da olsa Göktürk hakimiyeti altına alındılar.
Göktürk Birliği, 734 yılında Bilge Kağan’ın ölümü üzerine iç karışıklıklar yaşamaya başlamıştı. Bilge Kağan’ın ölümü üzerine Oğlu Tengri Kağan’ın yaşının küçük olması, yerine geçecek bir varis bulunmaması, akıl hocası ve vezir olan Tonyukuk’unda yaşının ilerlemiş olması sebebiyle başsız kalmışlardı. Aynı zamanda Çin’de Göktürk’ler üzerinde ağır baskı kuruyordu. Karluklar, bu yönetim boşluğu döneminde diğer Türk boylarından olan Basmıllar ve Uygurlar ile güç birliği yaparak Basmıl liderini Kağan ilan ettiler (742). Sonrasında Uygurlar Basmıl ve Karluklar üzerinde hakimiyet kurarak yönetimi ele geçirdiler ve Göktürk devletini yıkarak Uygur devleti olarak yeniden ayağa kaldırdılar. Karluklar, Göktürklerin yıkılmasından sonra kendi devletini kurdukları 766 yılına kadar Uygur Devletine bağlı olarak varlıklarını devam ettirdiler.
751 yılında hem Asya için hem Türk Tarihi için dönüm noktası niteliğinde bir gelişme meydana geldi. Türkistan’ın bir başka Türk Devleti olan Türkeşler iç karışıklıklar yaşamış ve ikiye bölünmüştü. Çin’in beşinci kol faaliyetleri ile devlet yönetimine baş kaldıran Kara Türkeş’ler Çin’den himaye ve muhafaza sözü alıp Türkeş Devleti Başbuğuna karşı ayaklanarak bölgelerinin yönetimini bağımsız hale getirdiler. Ancak Çin sözünde durmayarak amacına ulaşıp Türkeş Devletinin zayıflattıktan sonra Kara Türkeş Kağanı Tumoçe’yi , ailesini ve korumalarını suikastla öldürerek tüm mal varlığına el koydu. Tumoçe’nin oğlu Tüenen bu suikasttan kurtulmayı başardı ve yakın ilişkide olduğu Karluklara ve Karlukların bağlı bulunduğu Uygur Devletine sığınarak yardım istedi. Bu tarihlerde Arap İslam Orduları Abbasi’ler Çin’e ilerlemek üzere harekete girişmişti. Çin’de bu saldırıya karşı koymak için hazırlanıyordu. Çin’in ihanetine maruz kalan Tüenen, Karluk ve Uygurlardan sonra Araplardan da yardım istedi. Araplar, zaten Çin üzerine saldıracağı için işbirliğini kabul etti ve Tüenen vasıtasıyla Karluklar ve Uygurlar ile kurdukları ilişkilerle Karlukları Çin’e karşı savaşmaya ikna ettiler. Bu savaş Türkler ile Müslümanlar arasındaki ilk temas olmuştur.
Çin, büyük uğraşlarla İslam Ordularına karşı koymaya hazırlanmıştı. Çin, politikası gereği Uygurlar ile bazen ittifak bazen itilaf halindeydiler. Ancak Uygur devletinin Çin düşmanlığı Göktürk Devletinin yıkılmasından beri devam etmekteydi. Talas savaşı hazırlıkları yapıldığı dönemde Uygurlar, Tüenen vakasından sonra Karluk ve İslam Orduları ile anlaşarak Karluk birliklerini Çin Ordusunda görevlendirdi. Karluklar Çin Ordusu içerisinde tertiplenerek savaş başladıktan sonra arka cepheden saldırıp Çin Ordusunun savaş stratejilerini ve planlarını alt üst ettiler. Bu hamle ile iki ateş arasında kalan Çin ordusu, Arap + Karluk işbirliğiyle ağır bir yenilgiye uğradılar. Bu ağır mağlubiyet Çin’in Türk Coğrafyasından çok uzun bir süre çekilmesiyle sonuçlandı (751)
Talas Zaferi ile hem Tüenen intikamını aldı, hem Çin Türk Coğrafyasından uzaklaştırıldı, hem Türkler İslamiyet ile tanıştı. Böylelikle Karluklar İslamiyet ile tanışan ilk Türk toplumu oldular. İslamiyetin tesiri Karluklar üzerinde önemli etki yaptı. Boylar halinde İslamiyeti kabul ederek ilk Müslüman Türk Toplumu oldular.
Çin, Talas yenilgisinden sonra Türk Coğrafyasından uzaklaşmış, Turfan bölgesindeki verimli tarım havzaları Uygur devleti tarafından sahiplenilmişti. Karluklar da Uygurlara tabi olarak bu bölgelerde yaşamaktaydılar. Karluklar, Talas zaferinden sonra Uygur devleti ile anlaşmazlığa düştüler. Evvelden beri önemli bir teşkilatlanma yapısına ve askeri güce sahip olan Karluklar, her fırsatta kendi devletlerini kurma teşebbüsü içerisine girmişlerdir. Uygur devletinin kuruluşunda da asli unsur olan Karluklar, Uygur Kağanı ile tekrar hakimiyet mücadelesi içerisine giriştilerse de başarılı olamayarak Turfan bölgesinden uzaklaştırıldılar. Uygurlar tarafından Turfan bölgesinden sürüldükten sonra, Arap- Çin savaşının yaşandığı Talas bölgesine yerleştiler ve “Türkmen” unvanıyla kendi devletlerini ilan ettiler (756).
Karluklar, kalabalık nüfusları ve güçlü ordularına rağmen tam anlamıyla devlet haline gelememişlerdi. Herhangi bir devletin buyruğu altında yaşamıyorlardı, emir almıyorlardı ve bağımsızlardı ancak bürokrasinin gereği olan devlet adamlarına, ordu nizamına ve yerleşik düzene sahip değillerdi. Karlukların komşuları olan Türkeş devleti, Çin’in beşinci kol faaliyetleriyle Kara Türkeşler ve Sarı Türkeşler olarak ikiye bölünmüş ve birbirleriyle hakimiyet mücadelesine girişmişlerdi. Karluklarda bu mücadeleye dahil oldular. Zamanla zayıflayan Türkeşler üzerinde hakimiyet kurarak Türkeş devletini yıkıp kendi yönetimlerini ilan ettiler ve uzun uğraşlar sonucunda kendi Devletlerini kurmuş oldular. (766)
Karlukların 630 lu yıllarda başlayan tarih serüveni, Karluk Devletinin kurulduğu yıllara kadar oldukça hareketli geçmesine karşın Karluk Devleti dönemi durağan ve çoğunlukla barış içerisinde geçti. Çin Talas mağlubiyeti sonrası Türk coğrafyasından çekilmişti. Bu dönemde Türk Coğrafyasında iki büyük Türk Devleti bulunuyordu. Uygurlar ve Karluklar. Çin’in bozgun politikalarına maruz kalmayan Türk Devletleri huzur içerisinde varlıklarını sürdürebildiler. Karluk Devleti döneminde Uygurlar önemli bir güce sahipti. Şehir düzenine geçen, ticaretle uğraşan ve yüksek refah seviyesine sahip Uygurlar Karluklar üzerinde baskı kurmadı. Karluklarda Uygurlar ile coğrafi olarak mücadele içerisine girmedi. Karluk ve Uygur Devletleri Türk Coğrafyasında Türklüğü yaşatan iki büyük Devlet olarak varlıklarını 840 yılına kadar devam ettirdi.
840 yılına gelindiğinde Türk Dünyasında Göktürk’lerden sonra ikinci Türk Birliği hareketi başladı. İç çekişmelerle zayıflayan Uygur Devleti kuzeyden gelen Kırgızların saldırısıyla yıkılmıştı. Uygur Devletine bağlı olan Türk Boylarından önemli bir kısmının liderliğini yapan Arslan Kara Han, Uygurların yıkılmasından sonra kendisini Tüm Türklerin lideri ilan etti. Önce Kırgız saldırıları sonucunda yıkılan Uygur Devletine bağlı Türk boylarını, sonrasında Karlukları teşkil eden Üç Oğuz Boylarından olan Yağma ve Çiğil boylarını kendisine bağladı. Aynı lider etrafında güçlerini birleştiren Türk Boyları Arslan Kara Han liderliğinde yeni bir devletin temellerini attılar.
840 yılında Karahanlı Devleti, savaşmadan kendisini feshederek Arslan Kara Han liderliğinde yeni bir teşkilatlanmaya girdiler. Karahanlı Devletini tarih sahnesine çıkartan bu birlik hareketi Türk Tarihi için önemli bir dönüm noktası olmuştur. Karahanlı Devleti dönemine kadar dağınık ve ayrı Devletler halinde yaşayan ve çoğu zaman birbirleri ile mücadele edip güç kaybeden Türk Toplumları, Karahanlı Döneminden sonra tek bir Türk Devleti altında varlıklarını sürdüreceklerdir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder