Tutankhamon Kimdir?
Milattan Önce 1323 yılında bir firavun öldü. Adı 3300 yıl boyunca bir daha tarih kayıtlarında geçmeyecekti.Ta ki, ünlü Mısır bilimcisi Howard Carter adında bir İngiliz arkeoloğun, 1922 yılında Krallar Vadisi’nde bugüne kadar ki en büyük firavunun mezarını keşfetmesine dek! Bu firavunun adına Tutankhamon diyoruz.Peki, Tutankhamun’u bu kadar ünlü yapan şey neydi ?
Tutankhamun’un bugün çok meşhur olmasının nedeni, kralın altın tabutunun nefes kesici ve değerli mezar eşyalarıyla bulunmuş olmasıydı. Çünkü bugüne kadar böylesine hazinelerle dolu başka bir kralın mezarı henüz keşfedilmemişdi. O zamandan beri dünya bu genç kralın mezarının büyük görkemi karşısında büyülenmektedir.
Howard Carter Tutankhamon’un mezarını inceliyor. 1922 yılı.
Tutankhamon’un Babası: Akhenaton
Tutankhamon’un babası sapkın firavun Akhenaton (IV. Amenhotep) asırlık gelenekleri hiçe sayarak tüm halkı güneş tanrı Aton’a tapmaya zorlamış; tüm eski Amon-Ra tapınakları Akhenaton’un emriyle kapatılmış ve rahipler arasında popüler bir tanrı olan Amon’un tüm heykelleri yıkılmıştı. Gelenekten bu köktenci kopuşun nedeni, kraliyet ailesinin Mısır dinindeki yeni rolü, geleneksel tanrı gruplarının yerini alan kutsal bir aile haline gelmesiydi. Akhenaton’la büyük eşi Nefertiti’nin heykelleri tanrıların imgelerinin yerini almıştı.
IV. Amonhotep ( Akhenaton)’un büstü.
Bu “sapkın” firavun aynı zamanda, Mısır’ın başkentini ve dinsel sermayesini Nil’in bereketli kıyısı Teb’den (Luksor) ülkenin batısındaki çöllere (Amarna) taşımıştı. Bu bölgeye ”Akhenaton” adını vermiş ve 20.000 kişiyi sıfırdan yeni bir kent kurmak için çalıştırmıştı. Eski Mısır’ın inancını tamamiyle değiştiren Akhenaton, M.Ö. 1336 yılında hükümdarlığının on yedinci yılında ölmüştü. Mezar eşyalarıyla birlikte kraliyet mezarlığına gömülmüştü ve mumyası günümüze kadar ulaşmıştır.
Ünlü Kraliçe Nefertiti’nin büstü.
Yeni Krallığın Çalkantılı Dönemi
Akhenaton’un ölümü sarayı ve ülkeyi kargaşaya sürüklemişti. Her şeylerini onun himayesine borçlu olanlar, Akhenaton’un devrimini ya da en azından onun rejimini sürdürmeyi yürekten istiyor olmalıydılar. Ama Akhenaton’un ölümünün sabırla gelmesini bekleyen güçlü Amon ruhban sınıfı üyeleri (Aton kültü fanatizmi doğal yolunda ilerlerken), eski Amon kültüne geri dönüş için bu karışıklığı fırsat olarak görmüşlerdi.
Akhenaton’la büyük eşi Nefertiti’nin altı kızları vardı. Küçük eşinden en az bir oğlu olmasına karşın, kadın ilkesi hayati önem taşıdığından, o resmi kayıtlardan açıkça dışlanmıştı.
Smenkhkare adlı bir hükümdar (Akhetaton’un başka türlü farkına varamayacağımız bir oğlu) tahtta çok kısa süre kaldı (1336-1332) ve bu süre içinde kralın büyük eşi rolüne yükselmiş olan Nefertiti’nin ikinci kızı Meritaton onu destekledi. Ama gericiler giderek güç kazanıyor ve gelen nesilden kraliyet kanının meşruluğuna sahip ama emirlerine uyacak denli genç olan uygun bir aday arıyordu.
Kötü şekilde çürümüş bu mumya 1907’de keşfedildi. Parçalanmış tabutu üzerindeki kraliyet sıfatları, tek bir tanrıya tapmak için ülkenin tanrılarını hiçe sayan sapkın firavun Akheneton olabileceğini gösteriyordu. DNA analizleri mumyanın Tutankhamon’un babası olduğunu belgeledi.
Tutankhamon’un Hükümdarlık Dönemi
Babası sapkın kral diye anılan Akhenaton’un (IV. Amenhotep) küçük eşinden olan oğlu Tutankhamon, 18. hanedanın sonlarında (Yeni Krallık dönemi) eski Mısır’ın dillere destan bir zenginliğe ve güce sahip olduğu bir dönemde hüküm sürdü.
Yaşamının büyük bir kısmı gözlerden saklanan Akhenaton’un ikincil bir eşinden olma dokuz yaşındaki oğlu Atonculara tahta çıkması uygun gibi görünmekteydi. Onun Akhenaton’un birinci eşi Nefertiti’nin ”varisi” üçüncü kızı Ankhesenpaaton’la evlenmesi (belkide aceleyle evlendirilmesi) yalnızca onun taht üzerindeki iddasını güçlendirdi. Saray mensuplarının, rahiplerin ve etkili subayların hepsi hem fikirdi: bu oğlan kral olmalıydı.
Adı ”Tutankhaton” yani ”Aton‘un yaşayan imgesiydi.”
Koca ülkeyi yönetmesi beklenen çocuk bir kral, Mısır’ı düşmanlarından korumayı başarabilir miydi?
Aylar içerisinde, yeni çocuk firavunun tahtının arkasındaki güçler, Mısır’ı geleneğe geri dönen bir yola soktu. Perde arkasındaki güçlerin dikkatli rehberliğinde, kral adını değiştirmeyi kabul ederek açıkça Amon için Aton’dan vazgeçti. Tarih tam bir ”u dönüşü” yapmıştı. Böylece Tutankhaton Tutankhamon, karısı Ankhesenpaaton Ankhesenamon (”Amon için yaşayan”) oldu.
Tutankhamon ve eşi Ankhesenamon ‘un görselleri, mücevherlerle işlenmiş saray koltuğunda gösteriliyor. (2010 yılında yayınlanan DNA testleri, Tutankhamon’in ebeveynlerinin erkek ve kız kardeşi olduğunu ve eşi Ankhesenamon’un da üvey kız kardeşi olduğunu ortaya koymuştur.)
Tutankhamon ve Amon-Ra
Hükümdarlığının başlarında Tutankhamon, Akhenaton’un reformlarını tersine çevirdi, tanrı Amon’a ibadetlerini yeniden canlandırdı, Teb’i bir dinî merkez olarak restore etti ve yaratılış tanrısı Amon’a kraliyet sadakatini yansıtacak şekilde ihtişamlı bir şekilde tüm Mısır’a ispat etti. Daha sonra geleneksel başkent Memfis’ten kral adına -her yerinde akıl hocalarının parmak izlerini taşısada- büyük bir ”Restorasyon Buyruğu” yayımlandı. Buyruk gözden düşmüş hükümdar Akhetaton’un adını anmadan onun siyasetini sert bir biçimde eleştirmekteydi:
”Kral Hazretleri kral olduğunda, Abu’dan Delta bataklıklarına kadar tanrıların ve tanrıçaların tapınakları… çok kötü durumdaydı. Mihrapları dökülmekteydi, otlarla kaplanmıştı. … Ülke felaket bir durumdaydı; tanrılar bu ülkeyi terk etmişti. Ordu Mısır’ın sınırlarını genişletmesi için Yakın Doğu’ya gönderilsiyse de, başarılı olamadı. Birisi tanrıya koruması için yalvardıysa da, sonuç alamadı.”
Tutankhamon
Buyruğun dili ”tanrılardan” kesin biçimde çoğul bahsetmekte ve yeni kralın faaliyetleriyle söyledikleri birbirini tutmaktaydı.
Acil önlemler, Amon-Ra’nın kült merkezlerine özel önem veren tapınakların restarosyonunu, bu tapınakların rahiplerinin eski görevlerine dönmelerini, (kraliyet hazinesinin bedelini ödediği) yeni kült heykellerine bağlılığı içerdiği için Tutankhamon’un ”harabe durumda olanı yeniden inşa ettirdiği … ve iki ülke’yi kaostan çıkardığı” söylenebilir. Ayrıca Mısır’ın bölgedeki durumunu yeniden canlandırmak için güçlü danışmanları Horemheb ve Ay’la birlikte çalıştı.
Horemheb, Tutankhamon’un silahlı kuvvetlerini komuta ederken aynı zamanda genç kralı koruma görevini de yerine getirdi. ”Kralın bütün ülkedeki temsilcisi”, ”kralın sözcüklerini yanında tekrarlayan” olarak Horemheb devlet siyasetinin yönetimi üzerinde büyük etkiye sahipti ve Memfis’teki bürosundan Amon Kültüne geri dönüşün baş mimarlarından biriydi.
Sarayın Akhenaton’u terk edip Teb’e geri dönmesi, eski rejimin geri dönüş sorununu kökünden halletti.
Çocuk kral, kendisinden önceki birleştiriciler gibi, babasının görüşlerinden tamamen koptuğunu göstermek için oldukça simgesel olan ”doğuşların yineleyicisi” ünvanını aldı.
Tut’un inek başlı kanepesi
Tutankhamon’un Erken Ölümü
Tutankhamon’un hükümdarlık dönemi Akhenaton’unki gibi bir yeniden yaratım değil, ama bir yeniden doğuş dönemi olacaktı. Vakitsizce verilen sözlerin hiç biri tutulamadı.
Tutanhamon’un 10 yıllık hükmü bir yenilenme dönemi, işlerin adalet tanrıçası Ma’at’ın olması gerektiği hale döndüğü bir çağ haline geldiyse de; yetişkinliğe adım atmadan 1322’de babasının yanına gitti. Muhtemelen Tutankhamon gizlice Akhenaton’un ününü yeniden canlandırma planları gütmekteydi ve ülkeyi kimsenin desteği olmadan; her şeyiyle orduyu da dahil kendi başına yönetecekti.
Belki de ülkedeki gerçek güçler, böyle bir sonuçtan korktu ve bunun önüne geçmek için gözü dönmüş girişimlerde bulundular. Ya da muhtemelen çocuk kral fiziksel olarak güçlü değildi ve yalnızca tebaasının çoğunun karşılaştığı kaderle karşılaştı: Tutankhamon, iki tekerlekli at arabasını sürerken bir kazada bacağını kırdıktan sonra yakalandığı ölümcül bir iltihap yüzünden öldü.
Tutankhamon, Antik Mısır’ın en ünlü firavunu, kardeşler arası birleşmeden dünyaya gelmişti. Akraba evliliği, çarpık ayak özrüyle doğmasına yol açmış ve olasılıkla aynı babadan kardeşi de olan karısıyla bir çocuk yapmasını engellemiş olabilir.
Piramitlerden Sonra Kaya Mezarları: Krallar Vadisi
İlk firavunlar Mısır’ın kuzey çöllerinde çok göze çarpan piramitler yaptılar. Ancak, ”Yeni Krallık” döneminde bu moda sona ermişti. Kralların çoğu şimdi, güneydeki Teb (günümüz Luksor) kentinde Nil’in batı yakasında, Krallar Vadisi’ne tünemiş kaya mezarlarına yoğunlaştı. Bu mezarlar göze çarpmayan kapılara sahipti, ama hem geniş hem de iyi dekore edilmiş iç mekânlardı.
Mezarlıklar kendi güçlü sihirlerini taşıdılar ve ölü kralların başkalarına fayda sağlayabilecek güçlü ruhlara sahip oldukları düşünülüyordu. Ataları arasında gömülme, Tutankhamon’un kendi yaşamını sürdürebilmesine yardımcı oldu. Bu nedenle, Tutankhamon’un ya Krallar Vadisi içinde ya da dedesi III. Amenhotep’in gömüldüğü Batı Vadisi’nde görkemli bir mezara gömülmek istemesi muhtemel görünüyor. Ancak, her ne yapmış olsa da, o Krallar Vadisi’nin zemini içinde kesilmiş sıkışık bir mezarın içine gömüldüğünü biliyoruz.
Luksor’daki Krallar Vadisi
Tutankhamon’un bu büyük görkemli mezarlardan birini bile yaptıramadan genç yaşta ölmesi, kraliyet dışı bir mezarın yerine gömülmek zorunda kalmasına, her şeyin apar topar yapılmasına neden oldu. Krallar Vadisi’ndeki mezarlar onunki gibi değildi. Çünkü ana vadideki mezarların her biri bir kaç yılda ancak tamamlanabiliyordu ve tanrıların mezarları gibiydi. Tutankhamon’un mezarı muhtemelen veziri Ay’ın kendi için yaptırmış olduğu mezarı olabilirdi.
Cenaze merasimi tamamlanınca mezarı mühürlendi. Tutankhamon sonunda sessiz vadide yalnız bırakıldı. Kayıtları silinen Tunakhamon’un anısı kaybolmaya bırakıldı.
Belki de Tutankhamon’un laneti diye bildiğimiz şey aslında, keşfedileceği günü bekleyerek; ona ait olanları silmek isteyenlerden, adını tüm dünyaya altın harflerle yazdırarak intikam almış olabilirdi. Çünkü bugüne kadar bulunmuş en görkemli ilk mezar onunki oldu. Henüz daha büyük bir mezar keşfedilene dek!
Tutankhamon’un en içteki üçüncü tabutu
Mezar Odasının Altın Hazineleri
Küçük mezar Tutankhamon’un öbür dünyada ihtiyaç duyacağı şeylerle tıka basa doldurulmuştu. Yataklar, koltuklar, kanepeler, müzik aletleri, büyülü tılsımlar, iki tekerli savaş arabaları, mücevherler, kılıçlar, hançerler, kalkanlar, meşaleler ve bakım ürünlerinin yanı sıra onu uzun yolculuğunda taşıyacak sandallar vardı. En ünlü hazineyse ”ölüm maskesiydi.”
Tutankhamon’un maskesi
Tutankhamun’un üç tabutundan ikisi altın levha ile kaplanmış ahşaptan yapılmıştı. Altın tabut fazla büyüktü ve latihin kapağına yer açmak için bir kısmının kesilmesi gerekmişti. Bu tabutun uzunluğu 1 metre 88 santim ve 110.4 kilogram ağırlığındadır. Bugün hurdaya çıkarılacak olsa, 1 milyon poundun üzerinde olurdu. Ama Tutankhamun’un son dinlenme yeri olarak, elbette ki paha biçilemez.
Tutankhamon’un som altından lahiti
Ölü Bebekler
Tutankhamon’un çocuk gelini kraliyet soyunu sürdürmeye çalıştıysa da genç yaşı ve bir erkek-kız kardeş evliliğinden ileri gelen genetik sorunlar düşüğe neden oldu. Ölü doğan iki kız evlat sevgiyle mumyalandılar. Eski Mısır’da ölü bebekler bile değerli sayılıyordu. Onlar kraliyet kanı taşıyordu. 3323 yıl sonra -Tutankhamon’un mezar hazinesinden geriye kalanlarla birlikte- yeniden bulunmak üzere Krallar Vadisi’nde babalarının yanında aceleyle hazırlanan mezarlarına defnedildiler.
Tutankhamon’un Kızları mı? Tutankhamon’un mezarında en az yedi aylık gebelik sürecine ait bir fetüs (sağda) ile daha ufak ve kırılgan bir fetüs bulundu. Biri veya her ikisi birden kralın kızları olabilir. Birlikte yerleştirilmiş tabutlarda (solda) Tutankhamon’un büyükannesi Tiye’ye ait olabilecek bir tutam saç bulundu.
Ankhesenemon’un Kaderi
Tutankhamon’un yaşlı dulu, saray önde gelenlerinin onun için hazırladıkları korkunç kaderi biliyordu. Ankhesenamon, Akhenaton’la Nefertiti’nin III. Amenhotep’in ve onun atalarının soyunun hayatta kalan son üyesiydi. Onunla evlenebilecek adam için Mısır tahtının anahtarını elinde tutmaktaydı. Ankhesenamon, son bi umutsuz girişimle Hitit kralı I. Şuppiluliuma’ya yalvaran bir mektup yazdı. Hitit kralından kendisiyle evlenmesini ve onunla birlikte Mısır’ı yönetmesi için oğullarından birini Mısır’a göndermesini rica etti. ”Kesinlikle hizmetkarım olarak almayacağım, onu kocam yapacağım” diye açıkladı. Hitit kralı çok şaşırarak maiyetindekilere ”bütün hayatım boyunca böyle bir şey hiç yaşamadım” dedi.
Tutankhamon ve Ankhesenamon’un resmedilği altın taht.
En sonunda Hitit kralı merhamet etti ve güneye, Memfis’e bir prens gönderdi. Ama Prens Zannanza seyahati sırasında öldüğünden -ya da öldürüldüğünden asla Mısır’a ulaşamadı. Ankhesenemon’un en kötü kabusu gerçekleşti. Tahta bir varis çıkaramadığı için rahatlıkla büyük babası olacak kadar yaşlı vezir Ay’la evlendi. Muhtemelen bu da ensest bir evlilikti. Ankhesanemon Ay’ın öz torunu olduğuna dair kanıtlar var.
Kaderi bilinmeyen Ankhesenamon, görevini tamamlandıktan sonra sahneden kayboldu. O zamana kadar Mısır’ı yöneten en muhteşem sülalelerden biri, büyük fatihlerin ve göz kamaştırıcı hükümdarların atası Thutmosis’in soyu son buldu. Tutanhamon’un hükmü sırasında büyük askeri zaferler veya darbeler gerçekleşmemiş olabilir. Ancak o, krallar listesinde sıradan bir isim olmaktan çok öteydi. Varis bırakmadan ölmesi, onu Mısır’ın geleceğini şekillendiren isimlerden biri yaptı.
Kaynakça:
Toby Wilkinson
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder