Üniversite Adaylarına Tavsiyeler
*Testi bir yemek olarak düşünürsek  öğrenci önündeki yemeğin malzemesini bilmeli ve ona göre yemeli.  
*Nasıl maça çıkmadan bütün şartları  değerlendirmemiz gerekir ve koşuya, başlaman güneş de olabilir, yağmur da  yağabilir;hatta koşunun başında ayağınız tökezleyebilir!Ama ne olursa olsun  koşuyu tamamlamalısınız. Çalışmakta böyledir. 
*çocuk hayatında bir kere başarıyı  tatmalı ve bu başarıdan dolayı takdir edilmelidir. Bu mutluluğu daha sonra bütün  derslere taşıyabilirsiniz. 
*Bir dersin başına oturduğunuz  zaman,  en sevdiğiniz yemeğin başına  oturmuş ya da sevdiğiniz bir dostunuzun sizi ziyaret  etmesi gibi zevk duymanız lazım. 
Üniversite sınavında elbette bir  endişe yaşanacaktır, yaşanmalıdır da. Ancak bunun makul ölçülerde olması ve  sınava hazırlanmada teşvik edici rol oynayabilmesinin birkaç yolu vardır.  
Her gün düzenli şekilde yapılan 10-15  dakikalık beden egzersizleri, doğru ve tam nefes alma egzersizleri bunlardandır.  Ancak kaygıyı azaltmada asıl etkili faktör, "kendine güven"dir ve bu da kolay  kazanılan bir özellik değildir.  kendine  güvenin en önemli kaynağı yeterli ve doğru çalışmaktır. 
Üniversiteyi kazanan, özellikle  istediği bir üniversiteye  ve programa yerleşen yüzlerce öğrenciyi  gözlediğinizde şunu göreceksiniz:Üniversiteyi çok zekiler değil, kazanmayı  gerçekten çok isteyen  ve doğru çalışmasını bilen insanlar kazanmaktadır. İşte  bu iki husus  sınavı kazanmanın sihirli anahtarıdır. 
Çok istemek ve bunu kendisi  için istemek, doğru çalışma yaklaşımını uygulayabilmek. 
Üniversiteye girmeyi çok arzulamak  sınavı kazanmanın en önemli şartıdır. Ancak kesinlikle yeterli şartı değildir.  Doğru çalışmasını bilmek ve bu doğru çalışma yöntemini kullanmak da şarttır.  Bakın "çok çalışmak" demedik, "doğru çalışmak" ifadesini kullandık. Bazı  öğrenciler cidden çok çalışır. Bir günde 8-10 saat, belki daha fazla çalışan  öğrencilere rastlamak mümkündür. 
Bunların bazılarının durumu; 2.  viteste otomobilin gazına sonuna kadar basmak  gibidir. Motoru dinlediğiniz zaman kendini parçalarcasına bir ses işitirsiniz.  Ama otomobilin hızı 50-60 kilometreyi geçmez. Hararet  yükselir ve motor aşınır. 
Bunda ısrarı sürdürürseniz, daha kötü  sonuçlar ortaya çıkar. Bu cümleler ve verilen örneğin anlamı şu değildir:"Az  çalış, günde 8-10 saat çalışmanın faydası yok. "Bunu söylemek istemiyoruz.  Söylemek istenen şey "Doğru çalış!" O halde nedir "Doğru çalışmak" Birçoğumuz  bunun anlamını biliriz. 
DOĞRU ÇALIŞMANIN KURALLARI NELERDİR. . .   
1-İster okula, ister kursa, ister  ikisine birden devam eden bir öğrenci olun;mutlaka derslere bir ön hazırlık  yaparak katılın. 
2-Derslerde aktif olun. Soru sorun,  anladığı ya da anlamadığı noktalarda öğretmenlerden  geri bildirim isteyen bir öğrenci olun. 
3-Derste mutlaka not tutunuz ve  tuttuğunuz notları temize çekerek tasnif edip saklayın. 
4-Derslerden sonra, derste işlenen  konulara mutlaka tekrar göz atın. Arkadaşlarınızla tartışın. 
5-Kendinize ait, kendi özel  şartlarınızı da içine alan bir çalışma planınız mutlaka olsun. Bu çalışma  planının yapılmasında rehber uzmanınızdan yardım alın. Çalışma planınızda  çalışacağınız derslerin öncelikleri, süreleri, dinlenme ve eğlenme zamanları  gibi parçalar bulunsun. 
6-Kendinize ait çalışma odasına sahip  değilseniz, sessiz ve sakin bir köşe de işe yarar. Bu çalışma mekanınız iyi  ısıtılmış, sakin, gösterişten uzak, tablo ve posterlerin bulunmadığı, müzik seti  ve tv nin bulunmadığı bir  mekan olsun. 
7-Yatarak veya müzik dinleyerek ders  çalışmayın. 
8-Çalışmaya ayırdığınız saati bölmemek için, çalışmalarınızda gerekli  bütün malzemeleri önceden masanızın üzerine koyun. 
9-İster sözel, ister sayısal öğrencisi  olun ama mutlaka "roman" okuyun. Okuyacağınız romanın türü çok önemli değil.  Sevdiğiniz bir konuda olabilir. Ama zamanınızın bir bölümünü mutlaka roman  okuyarak geçirin. 
10-Deneme sınavlarının puan olarak  sonuçlarına çok aldırış etmeyin. Ancak hangi dersten kaç soru yaptığınıza  özellikle dikkat edin. Böylece çalışma önceliklerinizi tespit etmiş olursunuz.  
11-Bazı öğrencilerin gerek  kendilerinin,  gerekse anne-babalarının  vicdanlarını rahatlatmak için yaptıkları bir yanlışı siz yapmayın: "En başarılı  olduğunuz ve çalışmaktan en çok zevk aldığınız" derse ya da derslere çok çalışıp, sevmediğiniz ya da "ne yapsam zaten olmaz!" önyargısını geliştirdiğiniz  derslerle ilgilenmemek ciddi bir hatadır. Bu hataya düşmeyin. 
12-Sağlığınıza, beslenme düzeninize ve  uyku alışkanlığınıza çeki düzen verin. 
Ve sonuç: Kazanmayı çok isteyin, doğru  çalışın. Ancak bu sınavı hayatınızın ölüm kalım meselesi haline getirmeyin. Her  zaman "bir daha deneme",   "geçmişten ders alarak yeniden ve daha akıllı  biçimde  yeniden deneme" seçeneğini, küçücük de olsa aklınızın bir köşesinde  tutun. Unutmayın ki üniversite sınavı bir "zeka  testi" veya  "kişilik  testi" değildir.  

!—>!—>!—>!—>


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder