İlk önce problemleri kaynağından  çözmek lazım. Bu konuda problemler bellidir. Bir bilim adamının dediği gibi, "Bu  yüzyılın en büyük keşfi, uzaya çıkmak ya da insanları  kitleler halinde yok edecek silahları bulmak değil; insan beyninin işleyişini  çözmek olmaktır!"
Bir sürü genç başarısızlık nehrinde  boğulmakta... Bunun kaynağına inmek lazım. Elektronik aletlerin eğer kullanma  kılavuzu yoksa o aletin hiçbir değeri yoktur. Bunun için beyninde kullanma  kılavuzuna ihtiyacı vardır. 
Mesela anneniz "mutfaktan tuzu  getir!" dediğinde siz eğer bakmadan "Tuz yok!" derseniz, otomatikman sizin  gözünüzle tuzluk arasına bir perde iner ve tuzluğu göremezsiniz!
Öğrenci, "Ben neye sahibim, benim  bilgisayarımın hard diskine neler yüklü ve ben hangi tuşla, neleri elde ederim?"  sorusunun cevabını bilmek durumunda. Her birinin formülü vardır.  
Mesela çocuk kantinde oturur, siz  çocuğa yaklaşıp omuzuna dokunup "koçum, senden çok şey  bekliyorum. " dediğiniz zaman, bu duygusal zekadır ve çocuğun çok şey anlamasını  sağlar. Bir hafta sonra çocuğun ailesinden telefon geliyor:"Hocam, siz çocuğa ne  yaptınız da bu kadar çok ders çalışıyor?Masanın başında o kadar çok kalıyor ki  bazen annesi zorla kaldırıyor !" deniyor. Her insanda böyle dönüm noktaları  olmuştur. 
Bazen bir bakış, bir dokunuş ve gülüş  her şeyi değiştirebilir. Bundan sonra gönlünüzle görmeye başlarsınız.  
Beynin en çok zorlandığı şey  konuşmaktır. Eğer çocuk konuşabiliyor, ilk ve orta okulu bitirmişse bütün mesele  bu insanla doğru ve etkili iletişim kurmaktır.
Çocuğa test mantığının kademe kademe verilmesi lazım. "Şu soruda çıkacak soruların  mantığını hedefledim, şundaysa çıkmış soruların mantığını veriyorum" diye,  testteki hedefinizi belirlemelisiniz. 

!—>!—>!—>!—>

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder