Beyinin  yapısı
Günümüzde ilerlemiş  görüntüleme teknikleri, hayvan araştırmaları ve fizyolojik çalışmalarla, bilim  adamları sadece hastalıkları değil aynı zamanda beynimizin nasıl çalıştığı ve  yaşlandığını araştırıyorlar. Ayrıca beynimizi nasıl sağlıklı ve zinde  tutabileceğimiz konusunda da önerilerde  bulunuyorlar.
Yaş ilerledikçe Neler kaybediyoruz?  
 Yaşımız ilerledikçe meydana gelen hafıza  kayıpları, sisteminin dolmaya başlaması tarzında izah ediliyordu. Bugün aynı  zamanda hafıza kapasitemizin ancak bir bölümünü kullandığımızı, eğitimle bu  kapasiteyi arttırabileceğimizi, kayıpları yine eğitimle ve tekrar ile  azaltabileceğimizi ve   yavaşlatabileceğimizi biliyoruz. 
Buna rağmen yaşlanmayla sinir  sistemimiz, önceki yıllara nazaran biraz daha yavaş ve biraz daha dalgalı  çalışmaya başlıyor. Ancak isimleri hatırlayamama, beyninizin zengin, sağlıklı  bir iletişim ağına sahip olduğunun da bir göstergesi olabilir. Çünkü bu  bağlantılar birbirleriyle yarışmaya girmekte  ve bazıları baskılanabilmektedir. Her halükârda yaş  ilerledikçe beynimizin fiziksel olarak  yıprandığı da bir gerçek. 
Ayrıca yaşlandıkça beynimiz daha  yavaş çalışıyor, sinir hücreleri (nöronlar)  zayıflıyor ve ölüyor. Bilim adamları, hayata ihtiyacımızdan daha fazla nöronla  başladığımızı, beynimizde hücrelerin, birbirlerini takviye edebilecek şekilde  sıralar oluşturduğunu ve savaşta askerlerini kaybeden fakat çarpışma için yeni  gruplar oluşturabilen bir ordu gibi davrandığını söylüyorlar. Bu durum ise  “beyin rezervi” olarak adlandırılıyor. 
Uzmanlar, beyinde  saklı tutulan mevcut hafızamızın yaşlandıkça  önemli miktarlarda kaybolmadığını, bunun yerine   yeni bilgileri depolayan beyin yapılarının  yaş ilerledikçe zayıfladığını bildiriyorlar. Örneğin bilgilerin saklanması için  asetil kolin adlı maddeyi üreten bazal ön beyin normal yaşlanma süreci  içinde hücrelerinin yarısını  kaybedebilmektedir. 
 Beynimizin 1 cm3’de, bir trilyon bağlantılı,  100 milyar  nöron bulunmakta ve bu  nöronlar arasında her bir  saniyede 10  milyon x milyar kere uyarı   gerçekleşmektedir. Tüm bunlar 1300 gramdan daha  hafif, sınırsız kompleks bir kimyasal  fabrikayı  oluşturmaktadır. Bu fabrika  içerisinde hücreler arası  bağlantılar ve  etkileşimler ve bu etkileşimi sağlayan kimyasal maddeler hafıza sistemimizin  temelini teşkil  etmektedir.  
                Yaşlandıkça neler  kazanırız?
Yaşlanma hepten kötüye gidiş  anlamına gelmiyor. Nice yaşlı kişiler gençleri alt edebilecek yeteneklere  sahipler. Yaşlı beyinler daha geniş bir kelime haznesine, yazılı metinleri daha  iyi  anlama ve olayları daha geniş açıdan  yorumlayabilme özelliğine sahipler. Johns Hopkins  Üniversitesi Tıp Fakültesi Geriatri  Nörolojisi Doçenti Claudia H.Kawas, “80 yaşındaki bir grubu belirli bir günde  bir numaraya telefon açmalarını söyleyin. Bunlar bu işi gençlere göre çok daha  iyi  becereceklerdir. Çünkü kendilerine  göre yapılacak işlerin listesini tutmak gibi daha etkin stratejiler  geliştirmişlerdir” diyor. Kawas yaşlanmayı “uyum kaybı” olarak tanımlıyor ve  ilave ediyor:  “Görevlerinizi  başarabilecek yeni yaklaşımlara uyum sağlayabildiğiniz ölçüde, başarılı bir  yaşlısınız.” 
               Normal ve Alzheimer’li beyin:  
Yapılan bir çalışmada her üç  kişiden ikisi yaşlanmayla birlikte meydana gelen doğal hafıza  kaybının farkına varamamaktadır. Ve yine bir  çoğumuz seyrettiğimiz filmdeki oyuncuların isimlerini  hatırlayamama veya bazen arabayı  parkettiğimiz yeri unutma gibi belirtilerle başlayan ve sinsice   ilerleyerek entellektüel yeteneklerin kaybı  şeklinde karşımıza çıkan Alzheimer hastalığının farkına   varmayız. Uzmanlar bu iki durum arasındaki  ince çizgiyi şu şekilde belirtiyorlar: Anahtarla bıraktığınız yeri unutmanız  önemli değildir. Fakat onları bulduğunuzda oraya koyduğunuzu  hatırlamıyorsanız bir problem var demektir.  Veya annenizin pişirdiği pastayı size ikram etmeyi unutması önemli değildir.  Fakat pasta yaptığını unutması durumunda alarm zili çalıyor demektir. Sinir  hastalıkları uzmanları herhangi bir yaşta sağlıklı bir beyin için şu önerilerde  bulunuyorlar: 
Daha az yiyin. Beynimiz, tüm vücut  dokuları gibi kalori yakıyor. Hücrelerimiz daha az kalori yakarak DNA veya  mitokondrimizi (hücre içinde enerji üreten küçük mutfaklar) hasara uğratan   serbest oksijen radikalleri olarak  adlandırılan zararlı maddeleri daha az üretecektir.  Zararlı maddelerden uzak durun. Aşırı  alkol ve ilaç bağımlılığı beyin hücreleri için zararlı  olmaktadır.   Kendinizi geliştirin. Yeni yetenekler kazanmak ve hafızanızı canlı  tutmak için zihinsel egzersizler  yapmak (bulmaca çözme,  şiir gibi belirli metinleri hatırlama, vb.) beyin hücreleri arasındaki  bağlantıları artırmaktadır. 
Kendinize daha fazla güvenin. Kendinizi başarılı  olacak şekilde planlayın. Kendi hayatınızı   kontrol altında tuttuğunuza inanıyorsanız beyin kimyanız da düzelecektir.  Antioksidanlı maddeler alın. E ve C vitaminleri, toksin serbest  radikalleri parçalayarak sinir   hücrelerinin hasarını önleyebilmektedir. 

!—>!—>!—>!—>

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder