Çanakkale Geçilmez, Birinci Dünya savaşında yedi düveli karşısında bulan Türklerin yaptığı dillere destan Çanakkale savunması ardından söylenmiş sözdür. Düşmanları bu sözü dile getiremeseler de kafalarına o gün dank ettiği gibi bugün de hala o acı mağlubiyeti hatırlamaktadırlar.
İstanbul'a zafer haberi ulaştığında halk sokaklara döküldü, herkesi ayrı bir sevinç kapladı. Fakat 57.000 şüheda (şehitlik) makamına ulaşan Mehmetçiklerimizi ve aralarında bulunan analarımızı da arkamızda bırakarak Ehli iman olan o Mehmetçiklerin hepsi de şüheda makamına yükseldiler. Yüce Mevla'm bizlere de o makamları nasip eylesin. Yoksa;
Allah'u Zülcelal Hazretlerinin huzuruna çıkacak ne yüzümüz var ne cesaretimiz. En azından şehitlik makamıyla gidersek belki yüzümüz olur. Allah'u Zülcelal Hazretlerinin huzuruna çıkmaya. Çanakkale'deki zafer tez duyulur İstanbul'a. Süleymaniye Camisi'nin yaşlı mahyacısı içindeki coşkuya dayanamayıp, yanına çıraklarını da alıp aklına ilk gelen iki kelimeyi minarelerin arasına, yani mahyaya yazıp yatsı namazına kadar kandilleri yetiştirir. İstanbul'un her yerinden görülen mahyadaki iki kelime aynen şudur;
"ÇANAKKALE GEÇİLMEZ"
Bu sözün temeli Süleymaniye müezzini derviş ruhaniyetli, bu zatın gönlünden mahyaya, oradan da İstanbul'a, oradan da tüm Anadolu'ya ve dünyanın her yerine Çanakkale'nin geçilemeyeceğini beyan edilmesidir. Bizlerde o gün bugün bu iki kelimeyi söyleriz.
Ey Çanakkale Seni Geçilmez Yapan Nedir?
Bir düşünürsek Askerlerimiz teçhizat ve silah yönünden çok iyi değillerdi. Savaşmayı çok iyi bilirler, lakin cepheden cepheye koşmaktan yorgun düşmüşlerdi. Ellerine hiç silah almamış olanlar çoğunluktaydı. Sadece cephede bir veya iki haftalık temel eğitimle düşmanın karşısına geçiyorlardı.
Çanakkale'nin geçilememesinin başlıca temel sebeplerinden birisi; çoğu insanlarda olmayan vatan sevgisi dediğimiz manevi duygularıydı. Bu duygu ve maneviyat sadece kimlerde olabilir derseniz, imanı kemale ermiş olgun beşerler de olur. Zira kainata rahmet diye gönderilen sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimiz, Rabbim bizleri şefaatlerine nail eylesin "Vatan sevgisi imandandır" sözünün sırrı, cephe gerisindeki, huduttaki, vatan savunmasını yapan Mehmetçik gönüllü insanların kalplerine sirayet ettiği içindedir.
Konunun cephe öncesine doğru giderse, Ecdadımızın yaşamış olduğu o dönemlerde öyle birlik ve beraberlik vardır ki sabah, öğlen, akşam sofraya oturan aileler sofralarında aynı çorba kaselerinden kaşık sallanırdı. Sofraya konan her türlü yemek tek kasede olup, herkes o kasenin içine kaşığını daldırır ne gelirse bahtına diye de düşünmezlerdi.
Zira o sofra o kadar bereketli olurmuş ki kimsenin kaşığı boş dönmezmiş. Kasenin dibinde kalan son lokmada sofraya oturan en küçük bireye "Nişanlın güzel veya kısmetin bol olsun" denilerek bitirmeleri söylenirmiş. Yemeğin bereketi başında mı ortasında mı hiç bilinmemektedir. Bu sofralarda birlik içinde yetişen bireylerin düşman karşısındaki duruşlarını bakın sizler düşünün. Özetleyerek Rahmet kapıları ilk önce sofradan ve haneden açılır derler. Farkına varmak lazım...!
Resulü Zişan efendimiz bir hadisi şerifinde şöyle buyurur "Birlikte rahmet, ayrılık da azap vardır" o günlerin birlikten hiç ayrılmayan bu yüzden sırtımız yere gelmedi. Elhamdülillah... Mevlam bu günde ve gelecekte de aramıza şeytanın nifakını sokmasın Amin.Çanakkale'deki manevi şuurun diğer sırrı da "Edep"ten geçer. Edep; güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, haya, nezaket, zarafet denilmiş. Bundan ibaret Kurtuluş savaşının Anadolu'ya bakıldığında kadınlar erkeklere nazaran iki üç adım arkasından gelirlermiş, ama hiç önlerine geçmemişler. Vardır ki Baba, anne çocuğuna yerli yersiz durduk yerde kucağına alıp okşayıp sevmezmiş.
Çanakkale Geçilmez Hakikati
Şanlı Osmanlı imparatorluğunun çöküş döneminden başlayarak ve cumhuriyetin kuruluşuna kadar geçmiş birçok savaşta "Evladı Güzin'leri" hakkın rahmetine uğurladık. Kimisi babaydı, kimisi anne, evlat, genç, sevgili, çoluk, çocuk hepsi vatanı uğruna, şüheda uğruna feda ettik. Rabbim atalarımızı vaat ettiği yüce makamlara yükseltsin inşallah. Geride bırakılanlar ise, dul kadınlar, yetim ve öksüz çocuklar, bekleyen nişanlı kızların sönmüş umutları ve hayalleriydi. Anadolu'nun mukaddes her karış toprağında Mehmetçiğin yolunu gözleyen mutlaka birileri vardı. Fakat hiçbir zaman bekledikleri gelmeyecekti.
Gazi olarak dönenler ise, bulundukları yerlerde eşlerini yanlarına alarak, ellerini tutup çarşı pazar, gezmediler, gezememişlerdir. Başkalarının yanında çocuklarını öperek koklayamadılar. Ama bir nedeni vardı. O dönemde her ailede cepheden şehit olmuş bir Mehmetçikleri vardı. Cephelerden geriye dönmeyen ailelerin eşleri, çocukları, nişanlıları bu halleri görüp de "Keşke benim eşimde, babamda, nişamlımda yanımda olsaydı, yan yana gezer, el ele tutuşur, başımı okşardı" deyip içlerinde oluşan derin sızıyla, olur ya geçerler diye yıllarca bu hal üzerlerinde yaşadılar, sokaklarda, çarşıda, pazarda. Kısacası Edep'den olsa gerek.
Çanakkale Geçilmez
- Bir tarih yazar Çanakkale'de,
- Düşmanın denize döküldüğü yerde,
- Türkün destan yazdığı büyük zaferde,
- Bu vatan kahramanların yetiştiği yerdir.
- Çanakkale geçilmez, ant içildiği yerdir.
- Denizden, karadan kuşatıldı vatan,
- Mermiler yağıyordu dört bir yandan,
- Geçilmez diye, duvar örülen yerdir,
- Çanakkale geçilmez yerdir.
- Kadını, çocuğu, genci, ihtiyarı,
- Cephede birleşti subayı, eri.
- Düşman yenildi, kazandık zaferi,
- Burası Tarihin yazıldığı yerdir.
- Düşmanın kökünün kazıldığı yerdir.
- Altın harflerle yazıldı Türkün adı,
- Unutmaz Tarih, eşsiz kahramanları,
- Her Türk verir Vatan için canını,
- Bu vatan şehidin yaşadığı yerdir,
- Şehitler ölmez, dediği yerdir.
- Çanakkale geçilmez dedi Atam,
- Rahat uyu şehidim, bizim vatan.
- Barınamaz içimizde ikilik katan,
- Birlik beraberlik yaşanan yerdir.
- Bayrağı özgür dalgalanan yerdir.
Çanakkale Geçilmez; Vatan bölünmez Şehitler ölmez Burası Türkiye Cumhuriyetidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder