TAHT ÖNCESİ
III. Mehmet, 26 Mayıs 1566 tarihinde Manisa'da dünyaya geldi. İsmini bizzat dedesi Kanuni Sultan Süleyman koymuştur.Şehzadelik döneminde İbrahim Cafer Efendi ve Pir Mehmed Azmi Efendi gibi devrin önemli alimlerinden dersler almış ve terbiye görmüştür.1583 senesinde Manisa sancağına tayin edilmiş, 1595 senesinde de babası III. Murat'ın irtihal etmesinden sonra, 16 Ocak 1595 tarihinde Osmanlı tahtına çıkmıştır.
HÜKÜMDARLIK DÖNEMİ
Bir rivayete göre, III. Mehmet tahta çıktıktan sonra çoğu bebek olan 19 kardeşini boğdurtmuştur. Osmanlı tarihinin en kanlı olaylarından biri olarak kabuk edilen bu hadiseden ötürü, Sultan Reşat'ın dedesi III. Mehmet'in kabrini ziyaret etmeyi reddettiği söylenmektedir.
AVUSTURYA ve EFLAK SEFERLERİ
Sultan tahta geçtiği dönemde, babası zamanında başlayan Avusturya Savaşı devam etmekteydi. Padişahın da tahta çıktıktan sonra ilgilendiği ilk konu, savaş konusu olmuştur. Tahta çıktığı sene Avusturya güçleri Estergon Kalesi'ni kuşatmış, Osmanlı'da kaleye bir destek gelemeyince, tek başına kahramanca kaleyi savunan askerler bir süre sonra Avusturya'lı askerlere teslim olmak zorunda kalmıştır.
İlerleyen zamanlarda Sinan Paşa önderliğinde Osmanlı birlikleri Eflak Prensi Mihai Viteazul üzerine sefere çıkmış, Osmanlı kuvvetleri Bükreş ve Tırgovişte'yi ele geçirmişler fakat çok geçmeden Prens Mihai karşı saldırıya geçmiş ve Osmanlı kuvvetleri geri çekilmek zorunda kalmıştır. Bu sırada bataklıklara düşen Osmanlı askerlerinin büyük bir kısmı şehit olmuştur. Daha sonra Tuna'dan karşı kıyıya geçilirken gerekli önlemlerin alınmamasından dolayı yeni bir saldırıya maruz kalan Osmanlı akıncıları çok büyük kayıplar vermiştir.
SULTAN'IN SİLKELENMESİ ve EĞRİ KALESİNİN FETHİ
Gidişatı olumsuz gören Sultan III. Mehmet, devlet yetkililerini toplayarak bir toplantı yapar. Toplantıda, Osmanlı Sultanlarının askerin başında sefere çıkmasının mühim olduğunu belirterek şunları söyler;
"Ceddimiz, devletimizin kurucusu Osman Gazi Hazretlerinden, büyük dedemiz Kanuni Sultan Süleyman'a kadar bütün padişahlar askerin önünde sefere çıkmışlardır. Dedemiz Sultan İkinci Selim'le cennetmekan pederimiz Sultan Murat bu usulü bozdular. Biz dahi, başlangıçta seferi paşalarımıza ısmarlamakla hataya düştük. Asker evlatlarımız bizi başlarında görmek isterler. Kararımız odur ki yakında sefere çıkacağız. Hazırlıklar tamamlansın. Küffara haddini bildirmeye gitmek gerekir." Annesi Safiye Sultan'ın bu karara karşı çıkması üzerine, ona da;"Valide, biz Sultan oğlu Sultanız, kullanmayacaksak Eyüp Sultan Camiinde bu kılıcı niçin kuşandık? Kararımız karardır, sefere çıkacağız. Taht uğruna devleti feda etmeyiz" demiştir. Bunun üzerine Padişah önderliğinde 20 Haziran'da ordunun hareket ederek, kuşatılan Eğri Kalesi'nin 12 Ekim 1596 tarihinde Padişaha teslim edildiği söylenmektedir.
HAÇOVA SAVAŞI
Eğri Kalesi'ni fethettikten sonra ilerleyen Osmanlı askerleri, Avusturyalı, Alman, Erdelli, Macar, İtalyan, İspanyol, Fransız, Hollandalı, Belçikalı, Çek, Hırvat, Sırp, Slovak ve Leh kuvvetlerin bulunduğu Avrupa ordusuyla karşı karşıya geldi.300.000'i bulan Haçlı ordusuna karşı 140.000 Osmanlı askeri başlarda pasif kaldı ve düşmanın yoğun tüfek atışına maruz kaldı. Fazla sayıda şehit verilmesi ve Padişahın ordunun başından ayrıldığı dedikodusu askerler arasında yayılınca, yeniçerilerin büyük bir bölümü geri çekildi. Haçlı ordusu, yeniçerilerin geri çekildiğini görünce zafer kazandıklarını düşünerek yağmaya başladı ve böylece savaş düzenleri bozuldu.
Haçlıların kendi üzerlerine geldiğini gören ordunun geri hizmetlileri olan oduncular, çadırcılar, uşaklar, deveciler ve aşçılar ellerine geçirdikleri kazma, odun yarması, balta, tırpanı kazan ve kepçeleri ile düşmana karşı saldırmaya başladılar. Yağma halindeki düzensizliğe panik hali de eklenince, haçlı ordusu geri çekilmeye başladı. Haçlıların düzensiz durumunu gören yeniçeriler, tekrar haçlıların üzerine yürüyünce iyice geri çekilmek zorunda kalan Haçlı ordusu mağlup oldu. Bu savaşın kazanılmasında geri hizmetlilerin katkısı olduğundan Haçova Savaşı, literatürde "Kepçe Kazan Savaşı" olarak da bilinir.
KANİJE KALESİ'NİN FETHİ ve SAVUNULMASI
İki sene boyunca hiçbir galibiyet alamayan Satırcı Mehmet Paşa, ordunun başından alındı ve Damat İbrahim Paşa komutanlığa getirildi.Bu dönemde barış isteyen Avusturya ile anlaşma sağlanamadı ve Damat İbrahim Paşa Belgrad'da kışı geçirdikten sonra Kanije Kalesi'ni kuşatmaya aldı. Kuşatma sırasında bir kısım Osmanlı askerlerinin düşman tarafından kale içinde esir alındığı ve kendi canları pahasına barut deposunu hava uçurduğu rivayet edilir. Bu patlama kalenin bir kısmının harap olmasına sebep olmuştur.
Bu patlamadan sonra bile teslim olmayan Kanije Kalesi, bir de 20.000 kişilik orduyla gelen Philippe Emmanuel'in yardımını almaya başladı. Böylece Osmanlı askerleri iki ordu arasında kaldıysa da cesurca çarpışmaya devam etti. Yardıma gelen ordu Osmanlı askerleriyle baş edemeyip geri çekilince 40 gün süre kuşatma sonra erdi ve Kale teslim oldu. Kale teslim olduktan sonra Beylerbeyliğin merkezi Kanije'ye alındı. Buranın beylerbeyliği de Tiryaki Hasan Paşa'ya verildi.
İlerleyen zamanlarda, Kanije Kalesi'ni geri almak isteyen Arşidük Ferdinand, Kanije'yi büyük bir orduyla kuşattı. Tiryaki Hasan Paşa komutasındaki az sayıda asker kaleyi iki aydan fazla süre başarıyla korudu. Yiyecek içecek malzemesi ve cephanesi tükenmeye başlayan Osmanlı kuvvetleri beklenmedik bir çıkışla kendisinden kat kat üstün görünen düşman ordusunu Kanije Kalesi önünde yendi (18 Kasım 1601). Bu zaferden sonra 1603 senesinde İstolni-Belgrad ve Estergon da geri alındı.
SAFEVİ SAVAŞI VE SULTAN'IN İRTİHALİ
1590 senesinde imzalanan barış antlaşmasını Safeviler 13 sene sonra bozdular ve Şah I. Abbas, Osmanlı Devleti'nin Avusturya ile savaş halinde olmasını fırsat bildi. Kaybettiği toprakları geri almaya çalışan Safeviler, Osmanlı Devleti'nin Anadolu'da çıkan Celali İsyanlarından uğraşmasıyla zayıf düşmesinden de faydalanarak 25 Ağustos 1603 tarihinde Osmanlılara savaş açtılar. Şah Abbas Tebriz ve Revan'ı aldı.
Bu sırada Safeviler ile savaş devam ederken III. Mehmed 38 yaşında irtihal etti. Rivayet odur ki; Padişah bir gün saraya dönerken yolda karşılaştığı bir meczub, "56 gün sonra gelecek kazadan kurtulamazsın. Gafil olma padişahım" demiştir. Bu olaydan fazlasıyla etkilenen padişah, yemeden- içmeden kesildi ve 21 Aralık 1603 tarihinde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Ayasofya'da kendi adına yapılmış türbesinde medfundur.
EDEBİ KİŞİLİĞİ
Sultan III. Mehmet, divan edebiyatında "Adlî" mahlasıyla şiirler yazmıştır.
"Yokdurur zulme rizamiz, adle biz mâilleriz.
Gözleriz Hakkin rizasini emrine kaailleriz.
Arifiz, âyine-i âlem - nümadir gönlümüz.
Rüzgârin cünbüsünden sanmayin gaafilleriz.
Püse-i ask içre Adli kaal ezelden kalbimiz,
Gill-ü gisdan hâliyiz, âlemde sâfi dilleriz."
SULTAN'IN SÖZLERİ
İslam dinini kabul ederseniz mal ve mülkünüz üzerinde eskisi gibi tasarruf edebilir, hür olursunuz. Buna yanaşmazsanız serbestçe çıkıp gidebilir, hayatınızı kurtarırsınız. Bu şartlardan birini kabul etmeyip savaşa girişirseniz birinizi sağ komam, bilmiş olasınız. Eğri Kalesi Muhafızlarına hitaben
Kılıcımın üzerine yemin ederim mukavemet etmeden, her iki taraftanda kan akmadan teslim olursanız, mücahidlerime Hatvan kalesinde yapılanları size yapmayacağım. Teslim olmazsanız siz bilirsiniz! Eğri Kalesi Muhafızlarına hitaben
Benim yiğit kullarım; atalarımdan beri bana sadık kaldınız. Sizi her zaman yanımda hissettim ve hissedeceğim. Sadrazamıma sadık kalınız ve destekleyiniz, asileri cezalandırınız. (Sipahilerin İsyanından sonra)
Bilirim dün çok endişe ederdiniz yağan gülleler zarar eriştirir diye, bir neferime inen gülle sanki bana inmemiş sanırsınız. Haçova Savaşı'nda, savaşın şiddetinden dolayı, padişahı savaştan uzak tutmaya çalışan yardımcılarına hitaben
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder