Padişahlık Sırası | 8 |
Saltanatı | 31 Yıl |
Cülûsu | 3 Mayıs 1481 |
Babası | Fatih Sultan Mehmed Hân |
Annesi | Sitti Mükerreme Hatun |
Doğumu | 3 Aralık 1447 |
Vefâtı | 26 Mayıs 1512 |
Kabri | İstanbul Bâyezîd Camiî Bahçesindeki Türbesindedir |
Sekizinci Osmanlı padişahı. Fatih Sultan Mehmed’in iki
oğlundan büyüğüdür. 1447 yılında doğdu. Küçük yaştan itibaren tam bir ihtimamla
yetiştirilen şehzade Bayezid, devrin en kıymetli alimleri elinde tahsil gördü.
Yedi yaşındayken, Hadım Ali Paşa nezaretinde Amasya valisi oldu. 1473 Otlukbeli
Savaşına sağ kol kumandanı olarak katıldı. Babası Fatih, 3 Mayıs 1481 tarihinde
sefere giderken Gebze’de vefat edince, 20 Mayıs 1481’de tahta çıktı.
Ancak Bayezid, kardeşi Cem Sultanın muhalefeti ile
karşılaştı. Bursa’yı alan ve adına hutbe okutan Cem’e karşı Yenişehir Savaşını
kazanan Bayezid duruma hakim oldu. Fakat Cem meselesi sona ermedi. Tersine olarak bu
iş doğu ve batı devletlerinin en çok ilgilendikleri bir problem halini aldı.
Devlet bu yüzden daimi
bir tehdit altına girdi. Çünkü Cem’in Avrupa’ya geçmesi Hıristiyan devletlerce
ve bilhassa papalık makamınca Türkler hakkında beslenilen kötü fikirlerin tatbik
sahasına konulması için bir fırsat olarak kabul edildi ve Osmanlı
İmparatorluğunun yıkılması için en müsait vaktin geldiği sanıldı. İşlerin
tehlikeli bir yola girdiğini gören Bayezid Han bu sebeple 16 Ocak 1482’de
Venediklilerle bir antlaşma imzalayarak Hıristiyanlığın en kuvvetli uzuvlarından
birini felce uğrattı. Böylece, zahiren de olsa, onların dostluğunu temin ederek,
17 yıl Osmanlılar aleyhindeki teşebbüslere seyirci kalmalarını sağladı.
Boğdan
Voyvodasının yıllık vergisini ödememesi ve aleyhte faaliyetleri üzerine 1484
yılında bu ülkeye karşı sefere çıkan Bayezid, 15 Temmuz'da Kili ve 11 Ağustos’ta
Akkerman Kalesini fethetti.
Bu sırada
Osmanlıların, daha önce Cem’e sahip çıkarak Bayezid’e karşı kışkırttığı
gerekçesiyle aralarının açık olduğu Memluklülerle Dulkadir Beyliği üzerindeki
hakimiyet meselesi yüzünden 1485’te başlayıp 1491’e kadar devam eden savaşlara
girişildi. Genelde küçük birliklerin vuruşmaları şeklinde cereyan eden savaş
sonunda kesin bir netice alınamadı.
Sultan
Bayezid, kardeşi Cem’in 1495’te Napoli’de vefat etmesinden sonra, Osmanlı
Devletinin dış politikasına başka bir yön verdi. 1498 senesi ilk ve sonbaharında
Silistre sancakbeyi Bali Bey kumandasında 40 bin kişilik akıncı birliği
Lehistan’a Osmanlı tarihinin en büyük akın hareketlerini gerçekleştirdiler. Bu
arada Venediklilerin Mora üzerine tecavüzi hareketlerde bulunması üzerine de
Sultan, 1499’da Mora seferine çıktı. 25 Ağustos’ta İnebahtı, 9 Ağustos 1500’de
Modon ve 16 Ağustos’da Koron Venediklilerden alındı.
Bayezid Han
batıda daha önemli fetihlere başlama noktasındayken, doğuda büyük bir tehlike
ile karşı karşıya kaldı. Bu sebepten Osmanlı Sultanı 1502’den sonra zamanını
Safevi hükümdarı Şah İsmail’in türlü entrikalarını karşılamaya hasretti.
Memluklülerle birlikte ona karşı askeri tedbirler aldı. Fakat bilhassa onunla
bir ihtilafa düşmemeye çalıştı. Çünkü Anadolu’da kalabalık bir halk kütlesi, Şah
İsmail tarafını tutuyordu. Nitekim 1511’de patlak veren Şah Kulu Baba Tekeli
isyanında Kütahya’yı ele geçiren asiler güçlükle bastırılabildiler.
Sultan
Bayezid’in son yılları, saltanatı ele geçirmek isteyen oğullarının mücadelesine
sahne oldu. Neticede kardeşlerine karşı daha dirayetli olan ve yeniçeriler
tarafından da desteklenen oğlu Selim İstanbul’a davet edildi. Selim, 24 Nisan’da
Bayezid’in huzuruna gelerek el öptü. Bayezid ellerini kavuşturarak duran
Selim’e; “Adaletten ayrılma, acizlere ve biçarelere karşı merhametli ol.
Kimsesizlere şefkat göster, herkesin sana ram olmasını istiyorsan ulemaya çok
saygı göster; zaruret olmadıkça kimseye sert davranma.” dedikten sonra çok
dualar etmiş ve padişahlığını Allahü tealanın mübarek etmesi dileğiyle saltanatı
kendisine teslim etmiştir.
Bayezid
Han, daha sonra Dimetoka’daki saraya giderken Abalar köyü mevkiinde hastalanarak
26 Mayıs 1512 günü vefat etti. Kabri İstanbul’da Bayezid’deki caminin yanındaki
türbededir. İlim sahibi, takva, adalet ve merhametten ayrılmayan vakarlı ve
hilmiyle meşhur bir padişah olduğu için Veli Bayezid olarak bilinir. Bayezid
meydanında kendi külliyesi ile birlikte camiinin inşası bitince Padişah: “Her
kim ömrü boyunca ikindi ve akşam namazlarının sünnetlerini terk etmemiş ise, ilk
Cuma namazında imam olsun!” buyurmuştu. Bu hususta kendisinden başka kimse
çıkmamış, sulhte ve seferde hiçbir sünneti bırakmadığı için namazı kendisi
kıldırmıştır. Sultan Bayezid’in mührünü taşıyan sayısız yazma eserin Türkiye ve
Avrupa kütüphanelerinde bulunması onun kültür faaliyetlerini açıkça
göstermektedir.
Bayezid Han
vaktinin çoğunu mütalaa ile geçirir, okuduğu kitaplar hakkında düşüncesini
yazardı. Namına çok eser yazılmıştır. O, eserlerin açık ve anlaşılır bir dil ile
yazılmasını emrederdi. Bu yönüyle Türk diline verdiği ehemmiyet ortaya
çıkmaktadır.
Bayezid
Hanın alimliği, şairliği, hat sanatkarlığı, ilim ve şiir erbabına gösterdiği
saygı ve sevgi, Fatih Sultan Mehmed’in oğluna yakışır derecedeydi. Adli
mahlasıyla Türkçe ve Farsça şiirler yazmıştır. Sultan İkinci Bayezid Hanın otuz
seneden fazla süren saltanatı boyunca, sulh ve sükunu tercih etmesi, donanmayı
yenileyip hazırlıklar yapması, kendisinden sonra tahta geçen oğlu Yavuz Sultan
Selim Hanın fasılasız seferler ile meşgul olmasına vesile oldu. Zamanında
yeniçeri ocağını genişletti. Ağa bölükleri kuruldu. Donanmaya ehemmiyet
verilerek, yelkenli savaş gemileri yapıldı ve gemilere uzun menzilli toplar
yerleştirildi. Timar teşkilatında değişiklik yapıldı. Sultan Bayezid bir
taraftan devlet teşkilatını sağlamlaştırarak halkın huzur ve sükununu temin
etmek için uğraşırken, diğer taraftan doğudan batıya kadar bütün müslümanların
meseleleri ile ilgilendi.
Memleketin
her tarafında imar faaliyetlerini devam ettirdi. Yaptırdığı en önemli eserler
arasında Amasya’da medrese, cami ve zaviye, Edirne’de bir darüşşifa ve
İstanbul’da Bayezid Camii, medrese ve imareti başta gelmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder